Gelişmiş Arama
Ziyaret
11123
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Gök ve yerin yaratılışının öncelikli kılınması hakkındaki Bakara suresinin 29. ayeti ile Naziat suresinin 30. ayeti arasında bir çelişki var mıdır?
Soru
Göklerin yaratılması mı önce vuku bulmuştur yoksa yerin yaratılması mı? Hangisi daha önce yaratılmıştır? “O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 29). “Ardından yeri düzenleyip döşedi.” (Naziat, 30). Yukarıdaki ayetlerde gördüğünüz gibi Allah bir yerde ilkönce yerin yaratıldığını, başka bir yerde ise göğün ilkönce yaratıldığını buyurmaktadır. Yukarıdaki ayetler iki farklı tanrı tarafından mı Muhammed’e indirilmiştir? Zira her biri kâinatın yaratılması hakkında farklı iddialarda bulunmaktadır.
Kısa Cevap

Bu soruya bir takım yanıtlar verilmiştir ve burada iki örneğine işaret edeceğiz:

1. Esasen bu iki ayet arasında bir çelişki yoktur; çünkü “dahav” kökünden türeyen “duha” kelimesi yaratmak anlamında değildir, düzenleyip döşemek anlamındadır. Bu yüzden ayet-i şerife üç merhaleyi içermektedir:

A. Yerin ilk etaptaki yaratılışı

2. Göğün ikinci yaratılışı

3. Göğün yaratılmasından sonra yerin düzenlenip döşenmesi

2. Her ne kadar “sümme” kelimesi zaman eksenli tertip ve sonralık anlamına gelse de bu anlam her yerde geçerli değildir. Mecmeu’l-Beyan tefsirinin yazarı şöyle demektedir: “Sümme” kelimesinin her yerde zaman eksenli sonralık ve tertip anlamına gelmediğini söyleyebiliriz. Bu kelime burada sadece Allah’ın nimetlerini hatırlatmak ve anımsatmak içindir, yer ve göğün yaratılışının önceliği ve sonralığıyla ilgili değildir. Gaye nimetlerin sayısını saymaktır. Mesela “ben seni yedirmedim, giydirmedim, sana bahşetmedim ve binek vermedim mi” gibi bir ifade tarzı kullanılmaktadır. Hatta ilkönce söylediğini sonra yapmış olsa bile bu önemli değildir; çünkü burada önce ve sonra gözetilmemekte, sadece sayı gözetilmektedir. Bu esas uyarınca

 "ثُمَّ اسْتَوى‏ إِلَى السَّماءِ"  cümlesindeki “sümme” kelimesi zorunlu olarak zamanı çağrıştıran sonralık manasına gelmez. Aksine beyanda sonralık ve ardı ardına gelen hakikatlerin zikri manasına gelebilir.

Ayrıntılı Cevap

Cevaba geçmeden önce iki noktaya değinmek zorunlu gözükmektedir:

1. Soruya konu olan iki ayet arasında zahiri olarak görünen farklılık ve çelişkinin sebebi, söz konusu ayetlerdeki “sümme” ve “dahav” adlı kelimelerdir. “Sümme” kelimesi dilimize çevrildiğinde sonralığı ve ardı ardına olmayı yansıtan “ardından” ve “sonra” manalarına gelmektedir. Bu yüzden bu ayetlerden zahiren göğün yerden sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır.

2. Bazı müfessirler, göğün ve yerin yaratılmasındaki öncelik ve sonralılık konusunu inkâr etmekte ve bunu yanlış olan Allah’ın işini yaratıkların işiyle kıyas etmek olarak değerlendirmektedir. Örneğin Seyid Kutub “Fi Zilali’l-Kur’an adlı tefsirinde şöyle demektedir: Müfessirler ve mütekellimler burada sözü gök ve yer, öncelik ve sonralık ve de istiva ve tesviye… diye uzatmış ve öncelik ve sonralığın iki beşeri ıstılah olduğunu ve Allah’ın fiilleriyle mukayese edildiğinde hiçbir delalet taşımadığını unutmuşlardır.[1] Kendisi aynı yerde Müslüman bilginler arasındaki bu tür cari tartışmaları, Yunan felsefesi ile Yahudi ve Hıristiyanlar arasındaki mütedavil teolojik bahislerden kaynaklanan bir afet olarak değerlendirmektedir. Ama Allah’ın bu lafız ve tabirleri muhatapların anlaması ve idrak etmesi hedefiyle Peygambere bildirdiği göz önünde bulundurulursa, halkın edebiyatına egemen olan üslup, yöntem ve kaideler ile kendileriyle konuşması kaçınılmazdır ve bu yüzden onların örfi anlayışı hüccet olacaktır ve bunun da filozofların, Yahudilerin ve Hıristiyanların bahisleriyle bir bağlantısı olmayacaktır.

Göğün Ve Yerin Yaratılışında Öncelik Ve Sonralık

Burada meydana gelen soru ve soru cevabı şudur: “Sümme” kelimesi dilimizde “sonra” ve “ardından” manasına gelmekte ve doğal olarak sonralık ve ardı ardına gelmeyi çağrıştırmaktadır. Bundan dolayı bu ayetten göğün yerden sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır: "ثُمَّ اسْتَوى‏ إِلَى السَّماءِ" Oysaki "وَ الْأَرْضَ بَعْدَ ذلِکَ دَحاها ayetinden de bunun tersi yani yerin gökten sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır. Bu soruya bilginler tarafından bir takım yanıtlar verilmiştir ve burada iki örneğine işaret edeceğiz:

1. Esasen bu iki ayet arasında bir çelişki yoktur; çünkü “dahav” kökünden türeyen “duha” kelimesi yaratmak anlamında değildir, düzenleyip döşemek anlamındadır. Bu yüzden ayet-i şerife üç merhaleyi içermektedir:

A. Yerin ilk etaptaki yaratılışı

2. Göğün ikinci yaratılışı

3. Göğün yaratılmasından sonra yerin düzenlenip döşenmesi

Bir rivayette bu sorunun Amr b. Ubeyd ve Hasan Basri’den sorulduğunu ve onların da şöyle cevap verdiğini okumaktayız: “Dehaha” kelimesinden yaratmak değil, sadece yerin dayatılıp döşetilmesi anlamında yararlanılır ve yaratılış sıralamasının ilkönce yerin yaratılması, sonra göklerin yaratılması ve ardından da yerin döşenmesi şeklinde olması muhtemeldir.[2] O halde kastedilen yerin gökten sonra yaratılması değildir; aksine göklerin yaratılmasından sonra yerin döşenmesi ve yaşam için hazırlanması kastedilmektedir. Bu, yerin gökten önce yaratılmasına bir engel teşkil etmez.[3]

2. Her ne kadar “sümme” kelimesi zaman eksenli tertip ve sonralık anlamına gelse de bu anlam her yerde geçerli değildir. Mecmeu’l-Beyan tefsirinin yazarı şöyle demektedir: “Sümme” kelimesinin her yerde zaman eksenli sonralık ve tertip anlamına gelmediğini söyleyebiliriz (Nitekim Arap edebiyatında bunun birçok örneği mevcuttur).Bu kelime burada sadece Allah’ın nimetlerini hatırlatmak ve anımsatmak içindir, yer ve göğün yaratılışının öncelikli kılınması ve geciktirilmesiyle ilgili değildir.[4] Gaye nimetlerin sayısını saymaktır. Mesela “ben seni yedirmedim, giydirmedim, sana bahşetmedim ve binek vermedim mi” diye bir ifade tarzı kullanılmaktadır. Hatta ilkönce söylediğini sonra yapmış olsa bile bu önemli değildir; çünkü burada önce ve sonrayı gözetilmemekte, sadece sayı gözetilmektedir.[5] Her halükarda Yüce Allah’ın bu sözü metinde değerlendirilmelidir.[6] Bu esas uyarınca "ثُمَّ اسْتَوى‏ إِلَى السَّماءِ"  cümlesindeki “sümme” kelimesi zaman çağrıştıran sonralık manasına gelmez, aksine beyanda sonralık ve ardı ardına gelen hakikatlerin zikri manasına gelir.[7] 



[1] Seyid Kutub b. İbrahim Şazali, Fi Zilali’l-Kur’an, c. 1, s. 53-54, Naşır-i Daru’l-Şuruk, çap-ı Beyrut,-Kahire, 1312 k, çap-ı hifdehom.

[2] Fazl b. Hasan, Tercüme-i Mecmeu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 114, İntişarat-ı Ferahani, Tahran, 1360 ş, çap-ı evvel; Ebu’l-Futuh Razi, Hüseyin b. Ali, Rovzu’l-Cenan Ve Ruhu’l-CenanFi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 191, Bonyad-ı Pejuheşhay-ı İslamî Astan-ı Kuds-i Rezevi, Meşhed, 1408 k.

[3] Caferi, Yakub, Kevser, c. 1, s. 113.

[4] Tercüme-i Mecmeü’l-Beyan, Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 192.

[5] Rovzu’l-Cenan Ve Ruhu’l-CenanFi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 192.

[6] Bkz: Allame Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i Tefsir-i Mizan, c. 1, s. 174, Mütercim, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, 1374 ş, çap-ı pencom.

[7] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 162, 163 ve 164, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1374 ş, çap-ı evvel.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar