Gelişmiş Arama
Ziyaret
8187
Güncellenme Tarihi: 2012/05/05
Soru Özeti
İmam Bakır (a.s)ve İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen birçok hadis bulunmasına rağmen neden onların sözleri bir kitapta toplanmamıştır?
Soru
Hadislerin çoğunluğunun İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık’tan (a.s) nakledildiği söylenmektedir. Lakin ben onların sözlerinin Hz. Ali’nin (a.s) sözlerinin toplandığı Nehcü’l-Belağa gibi bir kitapta toplandığını işitmedim ve görmedim. Eğer böyle bir kitap var ise lütfen adını bana bildirir misiniz?
Kısa Cevap

İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık’ın (a.s) yaşadıkları zaman ve mekân şart ve durumu göz önünde bulundurulduğunda söz konusu zamanda bir kitabın tedvin edilmemesi anlaşılır bir husus sayılır. Lakin bu hadisler “dört yüz usul” ve sonra da “dört kitap” adıyla toplanmıştır. Son olarak büyük hadis bilgini Hür Amuli Vesailu’ş-Şia kitabının otuzuncu cildinde fasıllar suretinde fıkhi başlıklar esasınca bu hadisleri bir araya getirmiştir. Ama bu kitaplardaki hadislerin bu iki imama özgü olmadığı, aksine tüm imamların hadislerini kapsadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Elbette bu kitaplarda bu iki imamın payı diğer imamlardan daha fazladır. Bununla birlikte bugün bu tür kitaplar mevcuttur ve örnek sıfatıyla bu iki büyük imam hakkında Azizullah Atardi’nin Müstenedü’l-İmam Bakır (a.s) ve Müstenedü’l-İmam Sadık (a.s) adlı kitabına işaret edilebilir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap vermek için ilk önce bu imamların zamansal konumlarının farklılıkları ve Şialar dışında diğer İslami mezheplerin onlara yönelik bakışlarının farklılıklarını bilmek gerekir. Ardından İmam Ali (a.s) için Nehcü’l-Belağa’nın yazılması ve diğer imamlar için benzeri kitapların telif edilmemesinin nedeni anlaşılmalıdır. Bu esas uyarınca aşağıdaki noktalara dikkat ediniz:

1. Bildiğimiz gibi her ne kadar kısa bir zaman için olsa da İslam toplumunda halife ve Müslümanların hâkimi sıfatıyla yer alan tek imam Hz. Ali’ydi (a.s). Hz. Ali (a.s) beş yıl Müslümanların yöneticiliğini mübarek elleriyle yürüttü. Doğal olarak hâkimiyetin bu büyük imamın elinde bulunduğu dönemde kendisi hem uzun hutbeler verme ve gerekli nasihatleri halka iletmede daha fazla bir hareket özgürlüğüne sahipti ve hem de ravi ve kâtipler rahat bir şekilde onun beyanatlarını kaydedebiliyor ve başkalarına iletebiliyordu. Öte taraftan diğer İslami fırkalar her ne kadar onu Şialar gibi Hz. Peygamberin (s.a.a) aralıksız halifesi bilmese de kendisini olgun halifelerden biri saymakta ve sözlerini de kendi kitaplarında nakletmekteydiler.[1]

2. İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık’ın (a.s) din usullerini açıklamak için gösterdikleri çabaların çoğu Emevi devletinin zayıf olduğu ve gücün Abbasilere geçtiği dönemde gerçekleşmiştir. Bu zaman diliminde ilimleri yaymak ve binlerce uzman öğrenci yetiştirmek için bu büyük imam için uygun bir ortam meydana gelmişse ve Ehlisünnetin birçok âlimi de onlardan yararlanmışsa da, her haliyle İmam Ali’nin (a.s) konumu gibi bir ortam kendileri için meydana gelmemiştir. Onlar hem kendi canlarını ve hem de taraftarlarının canlarının tehlikeye düşmemesi ve çatışan taraflardan birinin kötü şekilde istifadesine neden olmaması için davranış ve sözlerinde ihtiyatı gözetmeleri gerekiyordu! Bu esas uyarınca İmam Ali’nin hutbeleri gibi uzun hutbelere daha az yer vermiş ve birçok yerde halkın sorularını yanıtlamışlardır. Hatta İmam Bakır (a.s) birçok yerde kendi sözlerini Cabir gibi bir takım ravileri vasıta karar kılarak Hz. Peygamber (s.a.a) ve Hz. Ali’nin (a.s) sözlerine istinat ediyordu. Böylece diğer İslami fırkaların da onları rahat bir şekilde kabul etmesini hedefliyordu![2]

3. İmam Ali  (a.s), bu iki imam ve diğer imamların beyanatlarının kendi hayat dönemlerinde belirgin bir külliyat şeklinde özel bir kitapta tedvin ve telif edilmediğini hatırlatmak gerekir. Her ravi ve müellif bu sözlerin bir bölümünü naklediyordu. Bazı raviler sadece kendi rivayetlerini “asıl” adındaki bir kitapta toplamakta, onları başkalarına sunmaktaydı. Bunlar, “dört yüz usul” adıyla toplanmıştı ve Allame Meclisi bu usullerin bazılarını Biharu’l-Envar kitabının başında dile getirmiştir. Bu kitap ve usuller ilk rivayet külliyatı sıfatıyla anılmış ve sonra “dört kitap” adıyla bir araya getirilmiştir. Bu kitaplardaki hadisler bu iki imama özgü değildir, bilakis tüm imamların hadislerini içermektedir. Elbette sizin sorunuzda da işaret edildiği gibi bu usullerde yer alan rivayetlerin çoğunluğu beşinci ve altıncı imamlara aittir ve bunun delili de bu iki büyük imamın sahip olmuş olduğu nispi özgürlük idi.

4. Masum imamlar hayatta oldukları müddetçe tüm ravilerden nakleden rivayetlerin hepsini içeren kapsayıcı ve geniş kitaplara pek ihtiyaç duyulmamaktaydı. Bu ihtiyaç, gıyap asrının gelmesiyle masum imama direkt bir şekilde ulaşmanın takriben imkânsız hale geldiği bir zamanda kendini gösterdi. Bunun ardından Şia âlimleri bu sözleri toplama teşebbüsünde bulundular. Bu esas uyarınca bu külliyatların çoğunluğunun üç ile beşinci asırlarda telif edildiklerini gözlemlemekteyiz. Dört kitap, Tuhefu’l-Ukul ve Nehcü’l-Belağa gibi kitaplar bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu kitapların çoğunluğu tüm masumların sözlerini içermekte ve Nehcü’’l-Belağa ve Gureru’l-Hikem gibi bazıları ise bir imamın beyanatlarına özgü bulunmaktadır.

5. Bugün İslami ilimlerde fakih ve araştırmacıların ihtiyaç duyduğu şey, hadis ve masumların sözlerinin sınıflandırılması ve konuya göre fihristleştirilmesidir.  Her masumun sözünün özel bir kitap halinde özel bir mecmuada bir araya getirilmesine gerek yoktur. Elbette bu husus da faydasız değildir, ancak itibar açısından tüm masumların sözlerinin eşit yüksek bir derecede yer alması ve bu açıdan bir farkın bulunmaması nedeniyle ve öte taraftan (her zaman olmasa da) alimlerimiz için fıkhi ve kelamsal ipham ve soruları giderip yanıtlamak için rivayet ve hadislerin belirli fasıl ve konularından yararlanmaları sebebiyle, bugün elimizde bulunan şeyin daha zorunlu olduğu gözükmektedir.

6. Bu asırlarda gücü tamamıyla ele geçirmiş Abbasi halifeleri diğer Ehlisünnet mensupları gibi Hz. Ali’ye yönelik pek bir hassasiyet göstermemekte ve hatta zahirde ona saygılı davranmaktaydılar. Bu nedenle Hz. Ali’nin sözlerini bir araya getirme ve Nehcü’l-Belağa adında bir kitapta tedvin etme ile ilgili olarak Seyit Rezi’nin çabası, Abbasi hilafetinin merkezi olan Bağdat’ta herhangi bir muhalefet ile karşılaşmadı; zira bu fasih sözlerin ekseriyeti daha önceden Ehlisünnetin kitaplarında mevcut idi.[3] Lakin diğer imamların ve özellikle hadislerin çoğunluğunun kendilerinden nakledildiği besinci ve altıncı imamların sözlerini içeren bağımsız ve ayrı şekilde tedvin edilmiş kitaplar haline getirmek Abbasi halifelerinin hassasiyetine yol açabilirdi. Örneğin İmam Sadık (a.s) Abbasi hilafetinin kuruluşunun başında bir takım muhalefetler sergilemiş[4] ve sonraki diğer imamlar da bir şekilde onlar ile çatışmışlardır. İlk imam dışında ve hatta Abbasiler döneminden önce yaşayan imamlara ait tedvin edilmiş eserlerin yayınlanması, hilafetin Hz. Ali (a.s) ailesine özgü olduğu görüşünü güçlendirebilirdi. Böyle bir husus Abbasilerin hoşuna gitmiyordu. Bu nedenle Şia âlimleri bir hassasiyet yaratmamak için imamlardan nakledilen rivayetleri Nebevi ve Alevi rivayetler ile birlikte Kafi, Tehzip ve Fakih gibi kitaplarda zikretmişlerdir.

7. Bu yöntem Biharu’l-Envar ve Vesailu’ş-Şia gibi sonraki asırlarda bir araya getirilen külliyatlarda da uygulandı. Her ne kadar yüzdelik olarak bu hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerin çoğunluğu beşinci ve altıncı imam ile ilgili olsa da her haliyle onları diğer rivayetlerden ayırmak için bir ihtiyaç duyulmamaktaydı. Ama sonraki yıllarda her masumun hadislerini ayrı bir şekilde belirleme ve bağımsız bir kitapta nakletme çabaları gerçekleşti. Bu bağlamda bu iki büyük imam hakkında Azizullah Atardi’nin telif ettiği Müstenedü’l-İmam Bakır (a.s) ve Müstenedü’l-İmam Sadık (a.s) adlı kitaplara işaret edilebilir. Bunların her biri birkaç ciltte bir araya getirilmiştir.[5] Aynı şekilde tamamlanmasıyla birlikte her masuma ait hadislerin ayrı bir şekilde hadis disketlerinde görülebileceği çalışmalar da hali hazırda sürmektedir. Kesinlikle kaynak hadis kitapları ve işaret edilen istinatlara müracaat etmeyle siz de rivayetlerin çoğunluğunun bu iki imamdan nakledilmiş olduğu neticesine ulaşacaksınız.

 


[1] Elbette İslam toplumunun çok az bir yüzdeliğini teşkil eden ve Ehlibeyte düşmanlık gösteren Nasibi ve haricilerin hesabı ayrıdır.

[2] Rical-ı Keşi, s. 41, İntişaratıDanişgahıMeşhed, 1348 h.ş.

[3] İbn. Ebi’l-Hadid, Şerhi Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 204, Kitaphanei Ayetullah Mer’aşi, Kum, 1404 h.k.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 47, s. 162, babı 6, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, Lübnan, 1404 h.k.

[5] Bu muhterem müellif diğer masum imamlar hakkında da böyle bir çalışma yapmıştır.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar