Gelişmiş Arama
Ziyaret
6971
Güncellenme Tarihi: 2009/08/20
Soru Özeti
Allah Teala bir şahsiyete ve kendini bilme özelliğine sahip mi?
Soru
Allah Teala bir şahsiyet ve kimliği var mı ve kendini bilme özelliğine sahip mi? Ben bunu anlayabilmiyorum, ama eğer ona bir şahıs (insan ya da fertteki gibi değil elbette), gözüyle bakmazsak ve kendi bilincinde olmazsa, onu nasıl bağışlayıcı bilebiliriz; ondan ilim talep etmiyor muyuz? Alsında bağışlama ve ilim sıfatı yalnızca kendi bilincinde olan bir varlık için söz konusu edilebilir. Bunlara dayanarak Allah Teala’nın belli bir kimliği ve şahsiyeti var mı ve kendi bilincinde midir? Eğer sahip değilse ona nasıl ibadet ediyoruz, onunla nasıl konuşuyoruz ve ondan nasıl istekte bulunuyoruz? Bunları açıklar mısınız?
Kısa Cevap

İslam, Hıristiyanlık dininin aksine Allah Tealayı bir insan olarak görmemiş ve Allah Teala’yı sınırlı bir varlık olarak telakki etmemiştir. Onun insani bir vücuda sahip bir varlık olduğuna inanmaktadır. İşte bu yüzden İslam dininde Allah Teala:

1.             İnsanla karşılaştırılmaz.

2.             İnsanda bulunan benzer sıfatlar ona isnat edilirken insandaki sınırlılıklardan tecrit edilmelidir.

3.             Böyle bir yaratıcının, özel bir kimliğe sahip oluşu kendi bilincinde oluşu, insansı bir anlamda değil elbette; sahip olduğu dergâha yüz çevirmek, ibadet ve dua etmek insandaki sınırlıkları ona atfetmeği gerektirmez.

Çünkü Allah Tealanın şahsiyeti, vücudunun sınırsız olmasıyla özdeştir. Allah Tealanın, kendi bilincinde oluşu sınırsız zatına olan bilgisidir. Aynı şekilde dua ve ibadet, zatının sınırlı olmasını gerektirmez. Çünkü dua ve ibadet, insanın kendi çapında Onun hakkında genel bir bilinç elde etmesiyle gerçekleşebilir.
Ayrıntılı Cevap

Anlaşıldığı üzere, soruyu soran kimse, Hıristiyanlık dininin öğretilerinden etkilenerek Allah Teala için insani bir yapı ve kalıp telakki etmiştir. Hıristiyanlık kültüründe Allah (God) insansı (personal) bir yapıya sahiptir. Yani bu kültürde Allah’a insansı bir yapı sahip bir varlık olarak bakılmaktadır. İşte bu yüzden Allah Teala’nın sınırlı olmasını Onun bir kimlik ve şahsiyete sahip olması için gerekli sanılmış ve konuyu kavranamamıştır. Oysa bu düşünce doğru değil ve böyle bir gereklilik şart değil ve Allah Teala’nın kimliği zatının sınırsız olmasıyla da çelişmemektedir.

İslami açıdan ve İslami öğretiler üzere Allah Teala kendine ait bir şahsiyete sahiptir. Bu bakış açısından Allah Teala insani yapı ve vücuda sahip değildir. İşte bu yüzden O, insanla karşılaştırılamaz insanın taşıdığı sıfatların özellikleri onda tatbik edilemez. Yani bu sıfatlar insanda taşıdığı sınırlılıklar ve eksikliklerden tamamen tecrit edildikten sonra Allah Teala’ya isnat edilme kabiliyetine ulaşır.

Bu esas uyarınca şöyle denilmelidir: Allah Teala kendine ait bir şahsiyete sahiptir. Ancak Onun varlığı terkip ve bileşimden uzak olduğu için kimlik ve şahsiyeti varlığının kapsamlılığı ve kuşatıcılığı ve sınırsızlığıyla belirginleşir.[1]

Allah Tealanın, kendini bilmesi, sınırsız zatına olan ilmidir.

Sahip olduğu dergâha yüz çevirmek, ibadet ve dua etmekte zatının sınırlı olmasını gerektirmez. İnsan Allah Teala’nın zatını tanıma kudretine sahip olmasa da, (çünkü sınırlı olan ilmimizle sınırsız olan varlığı bilmek mümkün değildir[2]) ama varlığımızın boyutları ölçüsünde onu tanıma kapasitesine sahibiz. Aslında bütün mahlûkat bilfiil olarak onu tanımaktadırlar. Gerçi bazıları bu bilgilerinin bilincinde değiller veya ilimlerini tatbik etmede hataya duçar olmuşlardır.[3] “O bütün cahillerin de bildiği ve tanıdığı yüce bir varlıktır.”[4]

Diğer bir yandan, Allah dışında bütün mahlûkat zaten (özleri itibariyle) Allah Teala’ya bağımlıdırlar.[5] İnsan, bir yandan Allah Teala’ya ve diğer yandan kendi ihtiyaçlarına olan marifeti sebebiyle, ihtiyaçlarını karşılamak için elini ihtiyaçsız olanın kapısına uzatmaktadır. Bu da Allah Teala’nın zatının özüne bilgiyi gerektirmez. Buna göre şöyle bir eleştiri de kendiliğinden anlamsızdır: Nasıl olur da mümkün olan bir varlık vacip olan bir varlığın zatını bilimiyle kuşatabilir?

Evet, Peygamber’in buyurduğu gibi: ‘‘(Ey Allah’ım) Ben, seni, senin layık olduğun tanıma gibi tanıyamadım.’’[6] Yâda ‘‘Sana layık bir kullukla sana kulluk edemedim.’’[7] demek gerekir. Çünkü Allah Tea’lanın layık olduğu, hak ettiği bir ibadet ancak Allah Tea’lanın özünün, hakikatinin tanınması ile mümkündür. Böyle bir şey ise sınırlı varlıklar olan insan ve diğer yaratıklar için mümkün değildir. Ancak bütün bunlarla birlikte, beşerin kendi varlık sınırları çerçevesinde Allah’ı tanımasına ve Ona ibadet etmesine engel teşkil etmez.

Başka bir tabirle Allah Teala’nın zatı, “geybil guyub” makamında belirli bir isme, resme, nişaneye sahip olmasa da (çünkü bu makamda zaten tektir), tecelli makamında nişanelere, sıfatlara, isimlere sahiptir.[8] Her mahlûk sahip olduğu makam ve irtibat ölçüsünde Allah Teala’nın zatına marifet kazanabilir ve Onun dergâhında ve katında Onunla birlikte olabilir. Bu irtibat sayesinde onun dergâhına yüz çevirmekte ve dua, ibadetle meşgul olmaktadır.

Son olarak tekrar hatırlatılmalıdır ki: Allah Teala’nın bir şahsiyete sahip olması sınırsız, sonsuz olmasıyla çelişmez. İşte bu yüzden onu kendimize muhatap alıyor, hacetlerimizi talep edip Ona ibadet ediyoruz.

 



[1] Allame Tabatabai, Nihayetu’l-Hikme; Muhammed Mehdi Mümin, Şerhu Nihayeti’l-Hikme, ,C.1,S.159.

[2] Cevadi Amuli, Abdullah, Tehriru’t-Temhid, S.18.

[3] Tehriru’t-Temhid, s.19.

[4] Şeyh Saduk, Et-Tevhid, Babu’t-tevhid ve nefyu’t-teşbih, S.15.

[5] Tehriru’t-Temhid, s.21, "یا ایها الناس انتم الفقراء الی الله و الله هو الغنی الحمید". Ey insanlar siz Allah’a muhtaçsınız; İhtiyaçsız ve övgüye layık olan Allah’tır. Fatır,15.

[6] Miretu’l-Ukul,c. 8, s. 148.

[7] Ade

[8] Aştiyani, Celaluddin, Temhidu’l-Kevaid’in Mukaddimesi, s.62-64.

Esfar, c. 8, s. 3

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar