Gelişmiş Arama
Ziyaret
6296
Güncellenme Tarihi: 2009/11/26
Soru Özeti
Hikmet ve bilimi her bilim sahibinden öğrenebilir miyiz?
Soru
Bir takım hadislerde yer alan bazı tavsiyelere göre insanın kimden ilim aldığına dikkat etmesi gerekir. Oysa diğer bir tavsiyede şöyle yer alır “söylenene bak söyleyene bakma” Bu iki söz arasındaki görünürdeki çelişkiyi nasıl çözmeliyiz:?
Kısa Cevap

İnsan her zaman için hakka karşı teslimiyet içinde olmalıdır. Eğer akli ve dini ölçüler gereğince bir sözün ve delilin doğruluğu insana ispat odlumu o sözü söyleyenin kim olduğuna bakmadan kabul etmelidir. Ancak şu da açıktır ki insanın kendi ilmine inanan ve yaşantılarında ondan yararlanan kimselerden ilim öğrenmesi daha faydalıdır. Kendi bilgisine inanmayan ve amelinde ona önem vermeyen kimseden hak sözü öğrenmeye gelince onun bu durumu sözünün hak oluşuna bir zarar vermese de ancak ondan bir şey öğrenen kimsede bıraktığı psikolojik olumsuz etkileri beraberinde getirir. Öğrenci onun söz ve davranışı arasında çelişki bular. Diğer yandan da böyle öğreticiler hak ve batılı birbirine katarak kendi muhataplarını haktan saptırmaya çalışabilirler.

Dini öğretilerin tümünü nazara aldığımızda şu sonuca varabiliriz ki: İnsan kendine kılavuz ve öğretici seçme konusunda gereken dikkati göstermelidir. Ama buna rağmen onların kişilikleri sözlerinin doğruluğunu belirlemede tek ve belirleyici unsur sayılmaz.

Buna göre imanlı kişiler eğer diğer görüşlere sahip inançları zayıf kişilerin nezdinde hikmetli bir düşünce bulsalar inceleyip iyice araştırdıktan ve doğruluğunu bildikten sonra onu kabul etmekten kaçınmamalıdırlar.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önce normal hayatta karşılaşacağımız durumlarla ilgili olarak iki soruyu ortaya atalım:

1 Soru: Eğer kişinin yakınları arasında çeşitli ahlaki bozuklukları olan bir kimse olur ve kişinin oğlu ondan bir soru sorar ve o da doğru bir cevap verirse siz oğlunuza o adam kötü olduğu bahanesiyle bu cevap yanlıştır demeniz doğru olur mu? Açıktır ki böyle bir şey doğru olmaz. Çünkü doğru cevap kime ait olursa olsun doğruluğunu yitirmez.

2 Soru: Eğer oğlunuzun derslerini güçlendirmek isterseniz acaba ahlaki bozuklukları olan, çeşitli suçları işlemekten sakınmayan kötü alışkanlıkları olan bir öğretmenin yanına onu gönderir misiniz? Yoksa bu işin doğuracağı kötü sonuçları nazara alarak bu işten sakınır mısınız? Bellidir ki ikinci şıkkı tercih edersiniz.

Birinci bakışta rivayetler arasında müşahede edilen uyumsuzluk ve çelişki de yukarıdaki iki soruya dikkat edildiğinde çözümlenmiş olur. Şöyle ki:

1 İslam’ın nazarında hakk ve batılı teşhis etmekte yalnızca sözü söyleyenin kişiliği ölçü kabul edilmez. Oysa o sözü tahlil ederek genel ilkeler ve dini kaideler çerçevesinde değerlendirmek gerekir bu inceleme sonucunda eğer o sözün doğru olduğu ortaya çıkarsa söyleyenin kişiliğine bakmaksızın onu kabul etmemiz gerekir.

İslam Peygamberi şöyle diyor: İlim öğrenmeye çalışın eğer o ilim Çin’de bile olsa[1]” İmam Ali (a.s) de şöyle diyor: “Sana hikmetli bir söz sunan kişinin o sözünü kabul et, ve denen söze bak diyene bakma!”[2] Yine diğer bir yerde de şöyle demiştir: “Hikmeti nerede bulsan onu ele geçir, çünkü bazen hikmetli söz münafık kişinin göğsünde olur ve bu hikmet diline dökülünceye kadar onun içinde çalkalanıp durur. Bu hikmetten sadece imanlı kişiler gerçek faydayı elde ederler.”[3]

Yine başka yerde şöyle buyurmuşlardır: “Hikmet mümin kişinin yitik malıdır. Onu nerede olursa olsun hatta inançsız kişinin dilinde bile olsa aramalı ve elde etmelidir.”[4]

Bu tür rivayetlerden anlaşılan şu ki hak sözü ve hikmetli düşünceleri mümkün olan her vesile ile elde etmek gerekir. Elbette bu yolda adım atan kişinin kendisi de fikir sahibi olmalı ve diğer kişilerin düşüncelerini eleştirebilmelidir. Bu saha da “Hz. İsa (a.s) da kendi takipçilerine diğerlerinin sözlerini azami dikkatle incelemeyi tavsiye etmiştir.”[5] Bu bağlamda sizin Hz. Ali (a.s)’den naklettiğiniz sözde geçen “denilene bakın” cümlesindeki “bakın” tabiri – bu tabirin Kur’an ve hadisteki kullanımlarından anlaşıldığına göre -[6] uymak ve kabul etmek anlamında değil diğerlerinin sözlerine dikkat etmek onları incelemek anlamındadır.

2 Diğer yandan acaba İslam’a göre üstat ve öğretmen seçiminde kayıtsız davranabilir miyiz ve her hangi bir kişiyi sadece bir dalda bilgisi vardır diye kendimize kılavuz ve önder seçebilir miyiz?

Bu sorunun cevabı kesin olarak olumsuzdur. İslam’a göre seçilen kılavuz ve öğretmen de bir takım özelliklerin varlığına da dikkate almak gerekir, örneğin onun kendi nefisine hakim oluşu ve dinini koruyan biri olması ve Allah’ın emirlerini riayet etmeye özen göstermesi gibi özellikleri nazara almak gerekir.[7]  Bu özelliklere sahip olmayan bir bilgin kendi talebelerine bazı hikmet ve bilgileri aktarsa bile şu yanlış tutum ve tavırları da takınması mümkündür:

1 Bilinmesini kendi maddi çıkarlarıyla uyum içinde bulmadığı bilgileri öğrencilerine öğretmekten kaçınabilir. Kur’an-i Kerim bu tür bilginlere işaret ederek onları kınamaktadır. [8]

2 İlim öğrenen kimseler, onlara ilim veren kişinin kendisinin amel etmediğini gördüklerinde ruhi yönden şu şüphe onlarda uyanır ki belki bu bilgiler doğru değildir yoksa bu bilgileri bizer aktaran kişinin kendisi bunlardan yararlanırdı.

Zulkarneynin vasiyetinde şu noktaya değinilmiştir: “Bilgiyi kendi bilgisinden yararlanmayan kişiden öğrenme Çünkü sahibine bir faydası olmayan bir bilgi size de bir yarar sağlamaz.[9] Hz. İsa (as) da şöyle demiştir: “Dünyaya düşkünlük dinin hastalığına yol açar. Alim ise dinin tabibidir. Eğer bir tabibin bilerek kendisini hastalığa duçar ettiğini görseniz ona iyimser olmayın ve bilin ki o başkaları için de bir yarar sağlamaz.” [10]

3 Kendisini arındırma yolunda bir çaba göstermeyen bir takım bilgilere vakıf kimse diğer insanlara nazaran daha fazla tehlikeli olabilir, şöyle ki o kendi bilgilerinden yararlanıp hak ve batılı bir birine katarak oluşturduğu bir karma fikri insanları sunmaya kalkışabişir ve zahirde mantıklı görünen bazı şüpheler icat ederek halkı doğru yoldan çıkarabilir.

Allah bu tür bilginlere hitap ederek şöyle buyurmuştur: “Hak ve batılı birbiriyle karıştırmayın ve bu yolla hakkı gizlemeyin”[11]

Emiru’l-Muminin Hz. Ali (a.s) kendi yürek acısını ifade eden bir sözünde şöyle demektedir:

“İki grup benim belimi kırdı, dinin dilini bilen fasıklar ve zahiri gören cahiller…” Yine şöyle buyurmuştur ki: Ben Peygamber’(s.a.a)den duydum ki: “Bu ümmetin helaki dinin dilini bilen munafık kişiler tarafından olacaktır.” [12]

Bu kişilerin örneğini, kendi batıl görüşlerini Kur’an ayetlerine istinat ederek[13] desteklemeye çalışan Hariciler de görmek mümkündür. Bunlar Kur’an’dan bazı ayetlere dayanıp Hz. Ali (a.s)’la mücadele etmeğe kalkışmışlardır. Hz. Ali (a.s) onların bu tavrına karşı şöyle demiştir: “Bunlar hak söz ile batıl maksatlarına ulaşmak istiyorlar”[14]

Yukarıda açıkladığımız ihtimalleri nazara alarak kişinin imansız bilginlerin etkisinde kalarak imani sorunlarla karşı karşıya gelmemesi için üstat ve kılavuz seçiminde dikkat gösterilmesi din önderlerinin önemli tavsiyeleri arasında yer alır.

Buna rağmen insan adalet çizgisinden çıkmamalı bu tür kişiler tarafından bile olsa ortaya konulan doğru sözleri sırf kişiliği beğenilmeyen bir kişi demiştir diye reddetmemelidir. Buna göre yukarıda açıklanan iki grup hadis birbirleriyle çelişmediği gibi birbirlerinin tamamlayıcısı sayılırlar.



[1] Hur Amilil, Muhammed b. Muhammed b. El-Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 27, s. 27 H. 33119, Muessetu Alu’l-beyt, Kum, H. Kameri: 1409

[2] Temimi Amudi, Abdu’l-Vahid b. Muhammed, Gureru’l- Hikem ve Dureru’l-Kelim, s. 57 H 612 Defter-i Tebliğat-i İslami, Kum H. Şemsi 1366

[3]  Nehcu’l-Belağa, s. 481, Hikmet 79, Daru’l-Hicre yayınları, Kum

[4] Ade Hikmet, 80

[5] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 2 s. 96 Hadis, 39, Daru’l-Vefa Beyrut, 1404

[6] Maide: 75, En’am, 65 ve…

[7] Vesailu’ş-Şia, c. 20 s. 25 Hadis, 24938

[8] Bakara, 146, 159, 174 ve…

[9] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 99 Hadis, 53

[10] Vesailu’ş-Şia, c. 20 s. 25 Hadis, 24938

[11] Bakara, 42; "و لا تلبسوا الحق بالباطل و تکتموا الحق و أنتم تعلمون"  ve Al-i İmran: 71

[12] Şeyh Saduk, El-Hisal, c. 1 s. 69 Hadis: 103, İntişarat-i Camiey-i Muderrisin, Kum, 1403

[13] En’am, 57; Yusuf, 40 ve 67, "إن الحکم إلا لله".

[14] Nehcu’l-Belağa, s. 82, Hutbe 40 "کلمة حق یراد بها الباطل"

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16370 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hz Zeyneb’in (s.a) defnedildiği mekân hangi ülkededir?
    34611 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    Hz Zeynep’in (s.a) temiz kabrinin mekânı hakkında üç ihtimal mevcuttur[i]: Medine, Şam ve Kahire. Bu üç ihtimalden her birinin taraftarları mevcuttur ve onlar kendi görüşlerini ispatlamak için bir takım deliller getirmişlerdir. Kesin bir şekilde Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin nerede olduğu belli olmasa bile, bu ...
  • Rivayetler açısından hangi sure Allah Teala’nın hüviyetidir?
    4142 Tefsir 2020/01/20
  • Bizzat varlığı mümkün olan şey ve bizzat yokluğu mümkün olan şey ile bizzat mümkün olan şey arasındaki ilişki nedir?
    11239 İslam Felsefesi 2011/11/22
    Bizzat varlığı mümkün olan şey ve bizzat yokluğu mümkün olan şey, bizzat mümkün olan şeyin ta kendisidir. Başka bir tabirle, bizzat mümkün olan her şey, bizzat yokluğu ve bizzat varlığı mümkün olan şeydir. Yani bizzat varlığı ve yokluğu mümkün olan şeyler, bizzat mümkün olan şey için bir sikkenin iki ...
  • Allahtan korkulması mı lazım yoksa Onu sevmek mi gerekiyor?!
    12178 Pratik Ahlak 2010/12/14
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. Yolda yürümemizin bile (bizdeki) korkunun, ...
  • Hangi imamın başka imamlardan farklı kendine özgü özellikleri vardır?
    7572 Masumların Siresi 2012/03/04
    Dini öğretilerimize göre Masum İmamların varlıkları iki yönlüdür. Biri nurani varlıkları, diğeri maddi varlıklarıdır. Nur varlıkları açısından onların hepsinin nuru birdir. Ama maddi ve cismi varlıkları açısından zaman ve mekan şartlarına göre her birinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin İmam Ali cesarette ve hitapta, İmam Hüseyin cihad ve ...
  • Ojeli tırnakla cenabet guslü alınabilir mi?
    10928 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/09
    Abdest ve guslün şartlarından biri suyun abdest ve gusül azalarına ulaşmasına engel olacak bir şeyin olmamasıdır.[1] Bu açıdan abdestle gusül arasında bir fark yoktur. Buna göre engel teşkil edecek şeyi gusülden önce gidermek gerekir. Giderildiğine emin olmadan gusül alınırsa o gusül batıldır.
  • İmam Hasan Askeri (a.s)’ın biyografisini anlatır mısınız?
    3176 Sire 2020/01/20
  • Nasıl lezzet şehvetten teşhis edilebilinir?
    10782 Teorik Ahlak 2011/07/18
    Konulardaki helâllik ölçüsü şehvetin reel örneğine (mısdak) karşın lezzetin reel örneğine bağlı değildir. Şehvetin tüm reel örnekleri ve lezzetin tüm reel örnekleri tek bir hükme sahip değildirler. Bilakis bu iki küllinin kapsamına giren tüm reel örnekleri ve fertlerin her birisinin değişik şartlarda ve değişik türlerin iktizasına ...
  • Parfüm kullanmak orucu bozar mı?
    9441 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Çoğu taklit merciinin görüşüne göre sadece dokuz şey orucu bozar: 1. Yemek ve içmek, 2. Cima (cinsel ilişki), 3. Mastürbasyon, 4. Allah, Peygamber (s.a.a) ve Peygamberin halifesine yalan isnat etmek, 5. Boğaza yoğun toz kaçırmak, 6. Başın tamamını suya sokmak, 7. Sabah namazı ezanına kadar cenabet, hayız ve nifas ...

En Çok Okunanlar