Gelişmiş Arama
Ziyaret
6615
Güncellenme Tarihi: 2009/11/26
Soru Özeti
Hikmet ve bilimi her bilim sahibinden öğrenebilir miyiz?
Soru
Bir takım hadislerde yer alan bazı tavsiyelere göre insanın kimden ilim aldığına dikkat etmesi gerekir. Oysa diğer bir tavsiyede şöyle yer alır “söylenene bak söyleyene bakma” Bu iki söz arasındaki görünürdeki çelişkiyi nasıl çözmeliyiz:?
Kısa Cevap

İnsan her zaman için hakka karşı teslimiyet içinde olmalıdır. Eğer akli ve dini ölçüler gereğince bir sözün ve delilin doğruluğu insana ispat odlumu o sözü söyleyenin kim olduğuna bakmadan kabul etmelidir. Ancak şu da açıktır ki insanın kendi ilmine inanan ve yaşantılarında ondan yararlanan kimselerden ilim öğrenmesi daha faydalıdır. Kendi bilgisine inanmayan ve amelinde ona önem vermeyen kimseden hak sözü öğrenmeye gelince onun bu durumu sözünün hak oluşuna bir zarar vermese de ancak ondan bir şey öğrenen kimsede bıraktığı psikolojik olumsuz etkileri beraberinde getirir. Öğrenci onun söz ve davranışı arasında çelişki bular. Diğer yandan da böyle öğreticiler hak ve batılı birbirine katarak kendi muhataplarını haktan saptırmaya çalışabilirler.

Dini öğretilerin tümünü nazara aldığımızda şu sonuca varabiliriz ki: İnsan kendine kılavuz ve öğretici seçme konusunda gereken dikkati göstermelidir. Ama buna rağmen onların kişilikleri sözlerinin doğruluğunu belirlemede tek ve belirleyici unsur sayılmaz.

Buna göre imanlı kişiler eğer diğer görüşlere sahip inançları zayıf kişilerin nezdinde hikmetli bir düşünce bulsalar inceleyip iyice araştırdıktan ve doğruluğunu bildikten sonra onu kabul etmekten kaçınmamalıdırlar.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önce normal hayatta karşılaşacağımız durumlarla ilgili olarak iki soruyu ortaya atalım:

1 Soru: Eğer kişinin yakınları arasında çeşitli ahlaki bozuklukları olan bir kimse olur ve kişinin oğlu ondan bir soru sorar ve o da doğru bir cevap verirse siz oğlunuza o adam kötü olduğu bahanesiyle bu cevap yanlıştır demeniz doğru olur mu? Açıktır ki böyle bir şey doğru olmaz. Çünkü doğru cevap kime ait olursa olsun doğruluğunu yitirmez.

2 Soru: Eğer oğlunuzun derslerini güçlendirmek isterseniz acaba ahlaki bozuklukları olan, çeşitli suçları işlemekten sakınmayan kötü alışkanlıkları olan bir öğretmenin yanına onu gönderir misiniz? Yoksa bu işin doğuracağı kötü sonuçları nazara alarak bu işten sakınır mısınız? Bellidir ki ikinci şıkkı tercih edersiniz.

Birinci bakışta rivayetler arasında müşahede edilen uyumsuzluk ve çelişki de yukarıdaki iki soruya dikkat edildiğinde çözümlenmiş olur. Şöyle ki:

1 İslam’ın nazarında hakk ve batılı teşhis etmekte yalnızca sözü söyleyenin kişiliği ölçü kabul edilmez. Oysa o sözü tahlil ederek genel ilkeler ve dini kaideler çerçevesinde değerlendirmek gerekir bu inceleme sonucunda eğer o sözün doğru olduğu ortaya çıkarsa söyleyenin kişiliğine bakmaksızın onu kabul etmemiz gerekir.

İslam Peygamberi şöyle diyor: İlim öğrenmeye çalışın eğer o ilim Çin’de bile olsa[1]” İmam Ali (a.s) de şöyle diyor: “Sana hikmetli bir söz sunan kişinin o sözünü kabul et, ve denen söze bak diyene bakma!”[2] Yine diğer bir yerde de şöyle demiştir: “Hikmeti nerede bulsan onu ele geçir, çünkü bazen hikmetli söz münafık kişinin göğsünde olur ve bu hikmet diline dökülünceye kadar onun içinde çalkalanıp durur. Bu hikmetten sadece imanlı kişiler gerçek faydayı elde ederler.”[3]

Yine başka yerde şöyle buyurmuşlardır: “Hikmet mümin kişinin yitik malıdır. Onu nerede olursa olsun hatta inançsız kişinin dilinde bile olsa aramalı ve elde etmelidir.”[4]

Bu tür rivayetlerden anlaşılan şu ki hak sözü ve hikmetli düşünceleri mümkün olan her vesile ile elde etmek gerekir. Elbette bu yolda adım atan kişinin kendisi de fikir sahibi olmalı ve diğer kişilerin düşüncelerini eleştirebilmelidir. Bu saha da “Hz. İsa (a.s) da kendi takipçilerine diğerlerinin sözlerini azami dikkatle incelemeyi tavsiye etmiştir.”[5] Bu bağlamda sizin Hz. Ali (a.s)’den naklettiğiniz sözde geçen “denilene bakın” cümlesindeki “bakın” tabiri – bu tabirin Kur’an ve hadisteki kullanımlarından anlaşıldığına göre -[6] uymak ve kabul etmek anlamında değil diğerlerinin sözlerine dikkat etmek onları incelemek anlamındadır.

2 Diğer yandan acaba İslam’a göre üstat ve öğretmen seçiminde kayıtsız davranabilir miyiz ve her hangi bir kişiyi sadece bir dalda bilgisi vardır diye kendimize kılavuz ve önder seçebilir miyiz?

Bu sorunun cevabı kesin olarak olumsuzdur. İslam’a göre seçilen kılavuz ve öğretmen de bir takım özelliklerin varlığına da dikkate almak gerekir, örneğin onun kendi nefisine hakim oluşu ve dinini koruyan biri olması ve Allah’ın emirlerini riayet etmeye özen göstermesi gibi özellikleri nazara almak gerekir.[7]  Bu özelliklere sahip olmayan bir bilgin kendi talebelerine bazı hikmet ve bilgileri aktarsa bile şu yanlış tutum ve tavırları da takınması mümkündür:

1 Bilinmesini kendi maddi çıkarlarıyla uyum içinde bulmadığı bilgileri öğrencilerine öğretmekten kaçınabilir. Kur’an-i Kerim bu tür bilginlere işaret ederek onları kınamaktadır. [8]

2 İlim öğrenen kimseler, onlara ilim veren kişinin kendisinin amel etmediğini gördüklerinde ruhi yönden şu şüphe onlarda uyanır ki belki bu bilgiler doğru değildir yoksa bu bilgileri bizer aktaran kişinin kendisi bunlardan yararlanırdı.

Zulkarneynin vasiyetinde şu noktaya değinilmiştir: “Bilgiyi kendi bilgisinden yararlanmayan kişiden öğrenme Çünkü sahibine bir faydası olmayan bir bilgi size de bir yarar sağlamaz.[9] Hz. İsa (as) da şöyle demiştir: “Dünyaya düşkünlük dinin hastalığına yol açar. Alim ise dinin tabibidir. Eğer bir tabibin bilerek kendisini hastalığa duçar ettiğini görseniz ona iyimser olmayın ve bilin ki o başkaları için de bir yarar sağlamaz.” [10]

3 Kendisini arındırma yolunda bir çaba göstermeyen bir takım bilgilere vakıf kimse diğer insanlara nazaran daha fazla tehlikeli olabilir, şöyle ki o kendi bilgilerinden yararlanıp hak ve batılı bir birine katarak oluşturduğu bir karma fikri insanları sunmaya kalkışabişir ve zahirde mantıklı görünen bazı şüpheler icat ederek halkı doğru yoldan çıkarabilir.

Allah bu tür bilginlere hitap ederek şöyle buyurmuştur: “Hak ve batılı birbiriyle karıştırmayın ve bu yolla hakkı gizlemeyin”[11]

Emiru’l-Muminin Hz. Ali (a.s) kendi yürek acısını ifade eden bir sözünde şöyle demektedir:

“İki grup benim belimi kırdı, dinin dilini bilen fasıklar ve zahiri gören cahiller…” Yine şöyle buyurmuştur ki: Ben Peygamber’(s.a.a)den duydum ki: “Bu ümmetin helaki dinin dilini bilen munafık kişiler tarafından olacaktır.” [12]

Bu kişilerin örneğini, kendi batıl görüşlerini Kur’an ayetlerine istinat ederek[13] desteklemeye çalışan Hariciler de görmek mümkündür. Bunlar Kur’an’dan bazı ayetlere dayanıp Hz. Ali (a.s)’la mücadele etmeğe kalkışmışlardır. Hz. Ali (a.s) onların bu tavrına karşı şöyle demiştir: “Bunlar hak söz ile batıl maksatlarına ulaşmak istiyorlar”[14]

Yukarıda açıkladığımız ihtimalleri nazara alarak kişinin imansız bilginlerin etkisinde kalarak imani sorunlarla karşı karşıya gelmemesi için üstat ve kılavuz seçiminde dikkat gösterilmesi din önderlerinin önemli tavsiyeleri arasında yer alır.

Buna rağmen insan adalet çizgisinden çıkmamalı bu tür kişiler tarafından bile olsa ortaya konulan doğru sözleri sırf kişiliği beğenilmeyen bir kişi demiştir diye reddetmemelidir. Buna göre yukarıda açıklanan iki grup hadis birbirleriyle çelişmediği gibi birbirlerinin tamamlayıcısı sayılırlar.



[1] Hur Amilil, Muhammed b. Muhammed b. El-Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 27, s. 27 H. 33119, Muessetu Alu’l-beyt, Kum, H. Kameri: 1409

[2] Temimi Amudi, Abdu’l-Vahid b. Muhammed, Gureru’l- Hikem ve Dureru’l-Kelim, s. 57 H 612 Defter-i Tebliğat-i İslami, Kum H. Şemsi 1366

[3]  Nehcu’l-Belağa, s. 481, Hikmet 79, Daru’l-Hicre yayınları, Kum

[4] Ade Hikmet, 80

[5] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 2 s. 96 Hadis, 39, Daru’l-Vefa Beyrut, 1404

[6] Maide: 75, En’am, 65 ve…

[7] Vesailu’ş-Şia, c. 20 s. 25 Hadis, 24938

[8] Bakara, 146, 159, 174 ve…

[9] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 99 Hadis, 53

[10] Vesailu’ş-Şia, c. 20 s. 25 Hadis, 24938

[11] Bakara, 42; "و لا تلبسوا الحق بالباطل و تکتموا الحق و أنتم تعلمون"  ve Al-i İmran: 71

[12] Şeyh Saduk, El-Hisal, c. 1 s. 69 Hadis: 103, İntişarat-i Camiey-i Muderrisin, Kum, 1403

[13] En’am, 57; Yusuf, 40 ve 67, "إن الحکم إلا لله".

[14] Nehcu’l-Belağa, s. 82, Hutbe 40 "کلمة حق یراد بها الباطل"

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
    24977 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2008/05/20
    İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    7110 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16585 Pratik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Lanetleşmenin bir şartı var mıdır? Hangi konuda lanetleşmek mümkündür? Lanetleşmek kesin olara gerçekleş midir?
    19167 مباهله 2012/05/27
    Lanetleşmek, batıl yolda olan kimsenin ilahi gazaba uğraması ve hak yolda olan kimsenin de tanınması ve böylece hak ve batılın birbirinden ayrılması için iki tarafın birbirine lanet etmesinden ibarettir. Lanetleşmek bir tür duadır ve kendine ait özellik ve şartlara sahiptir. Biz onların bazılarına işaret edeceğiz: İnsanın üç ...
  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10337 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • İslam’ın Hakkaniyetinin Aklî Delilleri
    21090 Yeni Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar bugün dünyada gözlemlenen dinlerde bir takım hakikatler yer alsa da, gerçek tevhit olan kamil hakikat sadece İslam’ın çehresinde gözlemlenebilirdir. Bu iddianın en büyük delili, diğer dinlerin muteber senetlerinin olmayışı ve metinlerinde tahrif ve aklî çelişkilerin bulunması ve bunun karşılığında Kur’an’ın senet taşıması, ...
  • Defalarca tövbesini bozmuş kimse şimdide Allah ve Masum İmamlar (a.s) hakkında şüpheye düşmektedir. Acaba Allah onu kendin uzaklaştırmış mıdır? Ve Allah’a yakınlaşmanın yolu nedir?
    36346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Günah, insanı alteder. Günahtan tövbe etmeye ciddi karar almak kurtuluşa yönelmek demektir. Şeytan, insanın düşmanıdır; onun böyle vesveseler vermekten amacı, insanları ümitsizliğe düşürmek, salih kulları merhametli olan Allah’tan uzaklaştırmaktır. Oysa Allah, ister günahkar olsun, ister zalim, bütün kullarını sever, onların hidayetini ve saadetini ister. Yalnız kaldığınızda Allah’tan ...
  • Ayakkabı giymenin adabı nedir?
    20961 Pratik Ahlak 2012/05/12
    İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu, en kâmili ve en camiidir. Bu bağlamda İslami öğretiler insanın tüm boyutlarını; bireysel ve toplumsal yönlerini her zaman ve her mekân için göz önünde bulundurmuş ve onun tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Her halükarda İslam dininin hakkında nazar vermiş ve adap belirlemiş ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) Rukayye adında bir kızı var mıydı?
    23693 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Fedakarlık ve insani kemallerle dolu Kerbela gibi bir olayda yaşı küçük olan kimseler fazla dikkat çekmemiş olabilir. Hz. Rugayye’nin (s.a) yaşamı, babası, amcası, halası gibi yüce şahsiyetlerin nurlarının ışığı arkasında kaldığından tarih kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s) Rugayye adında küçük bir kızı olduğu konusuna değinilmemiştir. Bazı maktellerde İmam ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11686 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.

En Çok Okunanlar