Gelişmiş Arama
Ziyaret
11746
Güncellenme Tarihi: 2011/04/12
Soru Özeti
Allah kimdir? Neden ben Allah olmadım? Neden ben sürekli ve sonsuza dek Allah’tan daha zayıf, daha aşağı ve daha az bilgili olmalıyım? Ve …
Soru
Ben iki aydır evlenmiş bulunuyorum. Sekiz aydır ruhsal, psikolojik ve inançsal bir bunalıma müptela olmuş durumdayım. Ben bu zamandan önce çok dindar ve Allah’a inanan bir adamdım. Ama maalesef sekiz ay önce zihnimde bir takım sorular uyandı. Bu sorular şimdi yaşamımı cehenneme çevirmiş bulunmakta ve beni çıldırmaya, delirtmeye, şiddetli bir bunalıma ve intihara sevk etmektedir. Allah kimdir? Neden ben Allah olmadım? Neden ben sürekli ve sonsuza dek Allah’tan daha zayıf, daha aşağı ve daha az bilgili olmalıyım? Neden hatta öldükten sonra ve ebedi âlem olan ahirette bile sürekli Allah’ın emirlerine uymam gerekiyor? Neden benim mutlak bir bağımsızlığım ve özgürlüğüm bulunmamakta ve hatta kalkmam, oturmam, yatmam, yemem ve tüm işlerim Allah’ın iradesine bağlı olmaktadır? Bu tür sorular sormaktayım. Bana yardım edin. Mucize yapabilecek, bu şeytanî düşünceleri benden uzak kılabilecek, aklımdan silebilecek ve beni önceki inancıma döndürebilecek herhangi bir dua, ayet veya bildiğiniz başka bir şey varsa size yalvarıyorum bana bildirin. Çünkü bu soruları düşünerek önceki ruhsal, psikolojik ve inançsal halime dönmem olanaksızdır. Bir mucize gerçekleşmelidir. Allah’tan da istedim ama olmadı.
Kısa Cevap

İnançlar hakkında şüphe ve kuşku duymak ruhsal hastalıklardan olup birey ve toplumun ruhsal ve bedensel sağlığını tehdit eder. Bundan dolayı dikkat ile incelenmesi gerekir. Elbette bazen inançlar hakkında şüphe ve kuşku duymak aklî ve düşünsel erginliğin alametidir. Böyle bir durumda tedavi daha rahattır ve ondan endişe duyulmamalı ve korkulmamalıdır. Belirtilmesi gereken önemli nokta şüphe ve kuşku halinin gelmesinden endişe duymanın ruh sağlığını gösteren iyi bir alamet olmasıdır. Hatta rivayetlere göre bu endişe duyma, şahsın halis imanının göstergesidir. Allah kimdir sorusuna gelince, Allah yani mutlak ve sonsuz ilim ve güce sahip varlık hakkında tüm insanların kendi zihinlerinde bir tasavvura sahip oldukları anlaşılmaktadır. Ben neden Allah olmadım ve neden sonsuza dek daha zayıf ve aşağı olayım gibi sorular, anlaşıldığı kadarıyla insanın Allah’a yönelme hissi ve insan fıtratındaki mutlak olmaya duyulan ilgiden kaynaklanmaktadır. Gerçekte yüce İslam dininde de buna önem verilmiş ve kutsi hadislerde insanın kulluk yoluyla ilahi sıfatlar kazanabileceği belirtilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya yanıt verme bağlamında birkaç hususa değinmemiz gerekmektedir:

1. İnançlar hakkındaki şüphe kuşkular iki çeşittir. Birincisi, kesin bilgiye zemin hazırlayan önsel ve geçici niteliklidir. İkincisi ise daimi ve sürekli şüphedir. Daimi şüpheler ruhsal hastalıklardan olup birey ve toplumun ruhsal ve bedensel sağlığını tehdit eder. Bundan dolayı dikkat ile incelenmesi gerekir. Kesin bilgi ve ilmin ruh huzuru ve insan kemaline sebep olması gibi, bunun karşısında şüphe ve kuşku da ıstıraba ve huzurun gitmesine neden olur, hareket ve tekâmüle engel teşkil eder. Bu yüzden İslam’da şüphe şirk ile eşit sayılmaktadır.[1] Nitekim İslam filozofları da şüpheciliği ret etmeyi kendi felsefî ve ilmî çalışmalarının önüne almakta ve de düşünce ve fikir araçlarıyla toplumu bu tehlikeden kurtarmak için bu hastalık ile mücadeleye girişmektedirler.[2] Kesin bilgiye zemin hazırlayan önsel şüphe ise menfi değildir, aksine aklî ve düşünsel erginliğin göstergesidir; zira insan cismanî olarak erginliğe ulaştığı gibi –erkekler genellikle on beş yaşına gelince cismanî erginlik tamamlanır- düşünsel ve aklî olarak da erginliğe ulaşmaktadır. Bu erginlik, cismanî erginlik döneminden başlayıp takriben kırk yaşına gelindiğinde tamamlanmaktadır. Molla Sadra insanda ilkönce maddî ve cismanî özelliklerin meydana geldiğine ve takviye edildiğine inanmaktadır. Ruhî ve aklî özellikler ise cismanî özelliklerin tamamlanması ve takviye edilmesinden sonra meydana gelmekte ve takviye edilmektedir.[3] Birçok gencin cismanî erginlik döneminde inançsal meseleler hakkında şüphe ve kuşkuya düşmesinin nedenlerinden birisinin bu nokta olduğu anlaşılmaktadır; yani akıl erginlik yaşında faaliyete başlamaktadır, ama gencin şimdiye dek kendisiyle ünsiyet kurduğu şey maddî meselelerden ibarettir. Genç madde ötesi meseleler ile ya bir ünsiyet kuramamış ya da onları derinlemesine anlamaya güç yetirememiştir. Aklın tekâmül eksenli hareketinin başladığı erginlik zamanında insan itikat ve inançlarının özüne varmak ve onların hakikatini kavramak ister. Değişik sorularla karşı karşıya gelmesi de kaçınılmaz olur. Elbette bu, söz konusu şüphe türünün bir hastalık olmadığı ve tedavi edilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Sadece ondan endişe edilmemesi ve korkulmaması anlamına gelir. Dikkatlice ve kaygılanmadan tedavi edilmelidir. Her haliyle, göründüğü kadarıyla bu şüphe türü kötü değildir. Aksine doğru yönlendirme yapıldığı takdirde kesin bilgiye ulaşmak için iyi bir zemindir. En iyi yönlendirme de bilgili ve samimi eğitmenler ve dinî bilginler ile irtibat kurmadır. Belirtilmesi gereken önemli nokta şüphe ve kuşku halinin gelmesinden endişe duymanın ruh sağlığını gösteren iyi bir alamet olmasıdır. Hatta rivayetlere göre bu endişe duyma, şahsın halis imanının göstergesidir. Bir şahıs Peygamberin (s.a.a) yanına gelir ve şöyle der: “Ey Allah Resulü (s.a.a) ben helak oldum. Allah Resulü (s.a.a) ise şöyle buyurur: Şeytan yanına gelip seni kim yarattı diye sordu ve sen de Allah dedin ve sonra da o, Allah’ı kim yarattı diye sordu değil mi? O şahıs evet ey Allah Resulü diye cevap verdi. Sonra Peygamber şöyle buyurur: Bu halis imandır.”[4] 

2. Allah kimdir sorusuna gelince, Allah yani mutlak ve sonsuz ilim ve güce sahip varlık hakkında tüm insanların kendi zihinlerinde bir tasavvura sahip oldukları anlaşılmaktadır. Daha fazla bilgi için “Allah’ı Tanımak” başlıklı 479. sayılı (site: 520) yanıta müracaat edin.

3. Ben neden Allah olmadım ve neden sonsuza dek daha zayıf ve aşağı olayım gibi sorular, anlaşıldığı kadarıyla insanın Allah’a yönelme hissi ve insan fıtratındaki mutlak olmaya duyulan ilgiden kaynaklanmaktadır. Bu insanın varlıksal kabiliyetinin göstergesidir; zira insan diğer varlıkların aksine kabiliyet açısından sınırlı değildir.

Yüce İslam dininde mutlağa olan bu fıtrî eğilime önem verilmiştir. İlk olarak, mutlak hakikate ulaşma bağlamındaki yanlış ve hatalı yollar beyan edilmiş ve imamların (a.s) açıklamalarında insan tekâmülünün önündeki ilk engelin Hak karşısında tekebbür etme ve gururlanma olduğu belirtilmiştir.[5] İkinci olarak, mutlak hakikate ulaşmak için doğru yol gösterilmiştir. Nitekim kutsi hadislerde insanın kulluk yoluyla ilahi sıfatlar kazanabileceği belirtilmiştir.[6] Başka bir ifadeyle Allah ile irtibat dışında hiçbir şey insan varlığındaki boşluğu doldurmaya kadir değildir ve kalpler sadece Allah’ı anmak ile huzur bulabilir.[7] İnsanın zatî değeri de bundan kaynaklanır. Bu yüzden ariflerin imamı Hz. Ali (a.s) Allah ile olan münacatında şöyle buyurmaktadır: “Senin kulun olmamdan kaynaklanan bu izzet ve onur bana yeterdir. Benim Rabbim olmandan kaynaklanan bu övünç ve iftihar benim için kâfidir. Sen, seni sevdiğim biçimdesin ve beni de sevdiğin gibi yap.”[8] 

Biz yücelerdeniz ve yücelere gideriz

Biz denizdeniz ve denizlere gideriz

Biz buradan ve oradan değiliz

Biz yersizlikteniz ve yersizliğe gideriz

Hiç okudun mu, O’na dönücüleriz  

Ta ki bilesin biz nerelere gideriz.[9] 



[1] Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 129, "عَنْ سُفْیَانَ بْنِ عُیَیْنَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ ع وَ هُوَ یَقُولُ کُلُّ قَلْبٍ فِیهِ شَکٌّ أَوْ شِرْکٌ فَهُوَ سَاقِطٌ"

[2] Hasan Zade Amuli, Marifet-i Nefis, c. 1, s. 5-12, Merkez-i İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi, 1362 h.ş, Bica.

[3] İnsan nefsinde meydana gelen ve ortaya çıkan ilk sıfat hayvanlıktır. Çocuğa şehvet ve oburluk hâkimdir. Galebe çalmaya, düşmanlık yapmaya ve münakaşa etmeye neden olan agresiflik bu zamanda meydana gelir. Ondan sonra şeytanî sıfat ortaya çıkar ve başlangıçta hile ve dalavere onda galebe çalar. Bunlardan sonra da iman nurunu zahir kılan, Yüce Allah’ın hizbi ve melekler ordusundan olan akıl sıfatı onda yaratılır. Akıl gücü erginliğin başından başlayıp gelişir ve kırk yaşında kemal derecesine ulaşır. Şeytanların ordusu ise erginlikten önce kalpte yer edinir ve ona egemen olur. Nefis onlara alışır ve onlara uyarak şehvette özgür ve bağımsız olur. Akıl ordusunun kalpte gelişmeye başladığı erginlik döneminde ise kalp meydanında savaş ve mücadele başlar. Eğer akıl zayıfsa şeytan ona egemen olur, bu şahıs sonuçta şeytanın ordusuna girer ve kıyamette onlar ile birlikte olur. Eğer akıl ilim ve iman nuru ile güçlenirse tüm kuvvetleri kendi egemenliği altına alır ve bu şahıs melekler saffında yer alır ve onlar ile beraber olur. (Molla Sadra, Esfar, c. 9, s. 93).

[4] "ابْنُ أَبِی عُمَیْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ مُسْلِمٍ عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ ع قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِیِّ ص فَقَالَ یَا رَسُولَ اللَّهِ هَلَکْتُ فَقَالَ لَهُ ع أَتَاکَ الْخَبِیثُ فَقَالَ لَکَ مَنْ خَلَقَکَ فَقُلْتَ اللَّهُ فَقَالَ لَکَ اللَّهُ مَنْ خَلَقَهُ فَقَالَ إِی وَ الَّذِی بَعَثَکَ بِالْحَقِّ لَکَانَ کَذَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ص ذَاکَ وَ اللَّهِ مَحْضُ الْإِیمَانِ"

(Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 425, çap-ı çarom, Daru’l-Kiütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.ş).

[5]    "عَلِیُّ بْنُ إِبْرَاهِیمَ عَنْ أَبِیهِ عَنِ ابْنِ أَبِی عُمَیْرٍ عَنْ مُعَاوِیَةَ بْنِ عَمَّارٍ عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ ع قَالَ سَمِعْتُهُ یَقُولُ إِنَّ فِی السَّمَاءِ مَلَکَیْنِ مُوَکَّلَیْنِ بِالْعِبَادِ فَمَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَاهُ وَ مَنْ تَکَبَّرَ وَضَعَاهُ". مجلسی، محمد باقر، بحارالأنوار، ج 13، ص 429، مؤسسه الوفاء، بیروت، 1404 هـ ق، أَنَّ لُقْمَانَ الْحَکِیم قال: ...یَا بُنَیَّ وَیْلٌ لِمَنْ تَجَبَّرَ وَ تَکَبَّرَ کَیْفَ یَتَعَظَّمُ مَنْ خُلِقَ مِنْ طِینٍ وَ إِلَى طِینٍ یَعُودُ ثُمَّ لَا یَدْرِی إِلَى مَا یَصِیرُ إِلَى الْجَنَّةِ فَقَدْ فَازَ أَوْ إِلَى النَّارِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَاناً مُبِیناً وَ خَابَ وَ یُرْوَى کَیْفَ یَتَجَبَّرُ مَنْ قَدْ جَرَى فِی مَجْرَى الْبَوْلِ مَرَّتَیْنِ.

(Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 122).

[6] ، الدَّیْلَمِیُّ فِی إِرْشَادِ الْقُلُوبِ، رُوِیَ أَنَّ اللَّهَ تَعَالَى یَقُولُ فِی بَعْضِ کُتُبِهِ یَا ابْنَ آدَمَ أَنَا حَیٌّ لَا أَمُوتُ أَطِعْنِی فِیمَا أَمَرْتُکَ حَتَّى أَجْعَلَکَ حَیّاً لَا تَمُوتُ یَا ابْنَ آدَمَ أَنَا أَقُولُ لِلشَّیْ‏ءِ کُنْ فَیَکُونُ أَطِعْنِی فِیمَا أَمَرْتُکَ أَجْعَلْکَ تَقُولُ لِلشَّیْ‏ءِ کُنْ فَیَکُونُ .

(Nuri, Müstedrekü’l-Vesail, c. 11, s. 259, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1408 h.k).

[7] "الَّذینَ آمَنُوا وَ تَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِکْرِ اللَّهِ أَلا بِذِکْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ" (Rad, 28).

[8] "إِلَهِی کَفَى بِی عِزّاً أَنْ أَکُونَ لَکَ عَبْداً وَ کَفَى بِی فَخْراً أَنْ تَکُونَ لِی رَبّاً أَنْتَ کَمَا أُحِبُّ فَاجْعَلْنِی کَمَا تُحِب"‏. (Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 74, s. 402).

[9] Mesnevi, Mevlevi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar