Gelişmiş Arama
Ziyaret
6153
Güncellenme Tarihi: 2011/10/22
Soru Özeti
Türsel suretlerin varlık şekli nasıldır? Maddî midirler yoksa soyut mudurlar?
Soru
Üstat Mutahhari Usul-i Felsefe kitabının dördüncü cildine düştüğü dipnotlarda şöyle yazmaktadır: “Türsel suretler, eşyaların çeşitlilik ve farklılığının amilleri olan cevherlerdir.” Bu halde türsel suretler ya maddî ya da soyutturlar. Onlar soyut olamazlar; zira soyut neden vasıta olmaksızın eserlerin başlangıcı olamaz. Eğer türsel suretler maddiyse, maddenin uzunluk, boylam, enlem ve derinlik gibi temel özelliklerini taşıması gerekir ve böyle olduğu takdirde de türsel suretler cisim gibi tüm eşyalarda müşterek olur. O halde eşyaların farklılığına nasıl neden olabilir?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Her maddî cisim değişim ve dönüşüm içindedir. Değişim ve dönüşüm, bir varlığın bir şeye sahip olmaması, ona sahip olabilme potansiyeli taşıması ve özel şartlar ile ona sahip olması anlamındadır. Örneğin bir çekirdek ağaç değildir, ama ağaç olma potansiyeli taşımaktadır. Çekirdek taşıdığı kabiliyet ve bir engelin olmamasıyla ağaç olmaktadır. Ağaç da taş kömürü olma potansiyeli taşımaktadır. O halde her maddî cisim iki boyuttan teşkil olmuştur. Birincisi olan ve diğeri ise olmayan ama olabilecek boyuttur ve bu potansiyel olarak adlandırılmaktadır. Biz dışarıda bulunan bir cisme baktığımız zaman, onu iki boyutlu görürüz; cismin potansiyel taşıyan boyutu madde ve gerçeklik taşıyan boyutu ise suret olarak adlandırılır. Madde ilk madde ve ikinci maddeye, suret de cisimsel suret ve türsel surete taksim edilir.[1] Cisimsel suret tüm cisimlerin taşıdığı genel gerçekliktir, türsel suret ise özel bir varlığa has olan bir şeydir ve o varlığın hüviyeti kendisinin taşıdığı türsel suretledir. Molla Sadra türsel suret kavramı hakkında şöyle demektedir: Türsel suret hakkında bulunan tüm tanım ve açıklamalar

«ما به یکون الشی‏ء هو بالفعل» (varlığın kendisiyle gerçekleştiği şey) manasında ortaktır ve bu mana tüm görüşleri kapsamaktadır. Aynı şekilde şöyle demektedir: Suret, eşyaların gerçeklik cihetidir ve birinci öğretmen (Aristo) ve takipçileri nezdinde cevherdir. Revakiler nezdinde arazdır ve bizim açımızdan ise varlığın kendisidir. Türsel suret için soyut türsel suret ve onun karşısında bulunan maddî ve tabii türsel suret de kullanılmaktadır. Cisimsel suret de cisimlerin birleşik miktar ve formudur; yani tüm cisimlerde ortak olan boyutlara sahip boylu cevherdir.[2] O halde Allame Tabatabai ve şehid Mutahhari’nin sözlerinin de temelini teşkil eden Molla Sadra’nın görüşüne göre, türsel suretler mahiyet değildir, cisimlere özgü bir tür varlıktır. Elbette bu tür varlıkların dışarıda alıntılanan bir menşeleri olmakla birlikte somut varlıkları olmayan felsefî ikincil mefhumlar türünden olduğunu bilmemiz gerekir. Bu konuyu açıklama noktasında Üstat Mutahhari’nin sözlerinden istifade ediyoruz. Kendisi şöyle demektedir: Bir felsefî mesele olan türsel suretin biri bilimsel ve diğeri de felsefî olmak üzere iki temeli vardır. Elbette meselenin kendisi felsefidir; yani bir tür felsefî çıkarımdır. Felsefî meseleleri felsefî olmayan meselelerden ayıran ve Usul-i Felsefe kitabının birinci cildinde açıklanan ölçü açısından bu felsefî bir meseledir. Ama bu meselenin üzerine bina edildiği temellerden biri bilimseldir; yani bilim sahasıyla ilintilidir. Diğer temel ise felsefe sahasıyla ilintilidir. Meselenin bilimsel boyutu varlıkların özellik ve etkilerinin farklılığına bilimlerin tanıklık etmesidir. Tabiatın cansız yetilerinden bahseden fizik bir şekilde, unsurların terkipsel yönelişleri açısından kimya başka bir şekilde ve biyoloji yaşam etkileri ve özellikle yaşam gücünün otantikliği ve onun maddedeki egemenlik ve müdahalesi ve özellikle de canlı varlığı ileriye götürmede canlılardaki tekâmül açısından bu iddiaya tanık etmektedir. Biz bu alanda araştırmalarımızı genişlettiğimiz ölçüde bu açıdan istidlalimizin maddesi takviye edilecektir. Konunun felsefî temeli ise şudur: Bu etki ve özellikler değişik yeti ve güçlerin varlığını bildirmektedir. Bu yeti ve güçler ayrı ve bağımsız bir şekilde ve madde karşısında veya tümüyle tabiat dışında ayrı bir unsur olarak var olamazlar ve aynı şekilde madde için bir araz ve özellik olarak da var olamazlar. Bilakis bir tarafı, ciheti ve yüzü cisim, boyut ve çökelti olan (bu özellikte tüm şeyler bir tarz ve şekildedir) ve diğer bir taraf ve yüzü de akıl gücü ve felsefî istidlal ile varlığını keşfettiğimiz ama hakikatini bilemeyeceğimiz bir hakikatin cevhersel kemali ve yüce şeklidir. Sadece eşyaların bu yönünün muhtelif olduğunu ve bu iki yönün bir cevheri oluşturduğunu biliyoruz.[3] Bu nedenle reel ortamda iki veya birkaç şey mevcut değildir. Belirgin olan sadece bir hakikattir ve bunun özellikleri vardır. Zihin bu bir hakikatten özellikler açısından değişik kavramlar alıntılamaktadır. Netice itibariyle bu mefhumlar bir taraftan zihnî olmayıp hakikidir ve diğer taraftan da dışarıda ve gerçekte ayrı ve bağımsız bir varlığa sahip değildir.      

[1] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Nihayetü’l-Hikmet, s. 99, çap-ı sisdehom, Müessese-i Neşri İslamî, Kum, 1416 k.

[2] Seccadi, Cafer, Ferhen Ve Maarif-i İslamî, c. 2, s. 1123, çap-ı sevvom, İntişarat-ı Danışgah-ı Tahran, 1373 ş.

[3] Mutahhari, Mürteza, Usul-i Felsefe, c. 4, s. 140.


Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    73057 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Şia’nın bakışında Muharrem ayını karşılamanın bir manası var mıdır, yok mudur?
    5313 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimi düzenlemek, imamların (a.s) teşvik ve yönlendirmesiyle tesis edilmiş geleneklerdendir[1]ve düzenlenme şekli ve tarzında harama bulaşılmadıkça da bir engeli yoktur. Netice itibariyle Muharrem ayını ilan etme, halkın dikkatini bu ayın geldiğine ...
  • kaşların olduğu yerde dövme yapmak abdesti batıl ediyor mu?
    5831 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    aşağıdaki cevaplar müçtehitlerin defterlerinden alınmıştır. Ayetullah Hameney’nin defteri: (yapılan dövme) abdest ve gusül alırken suya engel oluyorsa, kaldırılması gerekir. Ama eğer dövme işlemi derinin dibinde yapılmış ise, abdeste zararı yoktur.Ayetullah Mekarım Şirazi’nin defteri: abdeste mani değildir.
  • Günahın hakikati nedir. Ve günahın insan ruhunda etkisi nedir?
    10595 Pratik Ahlak 2008/04/10
    Bu sorunun cevabını dört bölümde inceleyelim;1 Günahı Hakikati:Günah: sözlük manasıyla isyan demektir. Baş kaldırma, hata, Mevla’nın emir ve yasaklarına muhalefet etmek manalarına da gelmektedir.Günah işleyen kul şehvetini ...
  • Geleneksel fıkıh nedir?
    8114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/12
    Geleneksel fıkıh, Şia âlimlerinin, bin yılı aşkın kullandıkları yöntem esasınca, hatıralaşmış kendi kitaplarının yöntemiyle dini hükümleri elde edip içtihat etmektir. Hz. İmam Humeyni (r.a) bu yöntemi, hükümlerin araştırılıp incelenmesinde yöntemlerin en iyisi bilmiş ve şöyle demiştir: “Ben, fıkhı sünneti (geleneksel fıkıh) ve içtihadı cevahiriye inanıyorum ve buna muhalefet etmeyi caiz ...
  • Uykuda ya da istimna ile cenabet olan kimse hangi guslü almalıdır?
    9558 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/12
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Kendini savunmak için birini yaralayan ya da öldüren kimsenin şer’i hükmü nedir?
    18413 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/10/07
    Anlaşmazlıklarda insanın anlaşamadığı kimseyle kavga etmeye ve ona fiziki zarar vermeye hakkı yoktur.[1]İslama göreanlaşmazlıkları gidermenin ve hakları almanın tek yolu iyi niyetli insanlara veya İslami yargıya başvurmaktır. Dolayısıyla hak sahibi biri, hakkını zayi eden kimseyle kavga eder, yaralar vb. şekillerde ona zarar verirse zarar ...
  • Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
    12675 Tefsir 2011/12/19
    Müfessirler bu ayetin ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkında değişik görüşler ileri sürmüştür. Önceki müfessirlerin birçoğu bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin korunmasında ısrar etmiştir. Ama Alusi, tefsirinde bu tefsirlere eleştiriler yöneltmiş ve onlara cevap vermiştir. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden, bunlar bizim ...
  • Baba veya annenin cinsiyetinin değişimi, çocuklara yönelik sahip oldukları vilayet ve reisliklerine ne gibi bir tesir bırakıyor?
    5674 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/21
    Aile ilişkilerinde vilayet, iktidar sahibi olma anlamındadır. Bu iktidarı kanunu vazeden yasacı, çocuğun mali işlerini idare etmek ve bazen de çocuğun (ya çocukluk dönemiyle bitişik olarak sefih veya deli kimselerin) terbiyesini üstlenmek için baba ve dedeye (baba baba) veriyor. Bazen baba veya dede (baba baba) ...
  • Naiplikle yapılan ibadetler, ibadetleri satın almak gibi değil midir?
    5510 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Kanun eksenli her toplumda ve her kanun koyucunun görüşünde asıl kanunların uzantısında bir takım kanunların bulunması kesin bir husustur. Asıl kanunlardan sonraki merhalede yer alan kanunlar, kanundan kötü yararlanmanın caiz oluşu manasına gelmez. Namaz, oruç ve hac gibi yükümlülükleri her şahsın kendi hayatı döneminde ve yaşarken yapması ...

En Çok Okunanlar