Gelişmiş Arama
Ziyaret
15155
Güncellenme Tarihi: 2011/12/07
Soru Özeti
Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye veya Sakine adında üç veya dört yaşında Şam’da vefat eden her hangi bir kızı var mıydı?
Soru
Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye veya Sakine adında üç veya dört yaşında Şam’da vefat eden her hangi bir kızı var mıydı?
Benim bildiğime göre bu konu elimizde bulunan (örneğin el-irşat kitabında) hiçbir kaynak kitabında açık bir şekilde beyan edilmemiştir. Bu konuyu nakleden ilk ravinin kendisi; yani “kâmil behayi’nin” yazarı bile bu konuyu müphem ve bu ufak kızın ismini zikretmemiş bununla ilgili her hangi bir unvan kaleme alınmamış. (Bu ravinin kendisi haddi zatında güvenilir bir kimse olarak kabul ettiğini farz ediyoruz. Zira kendilerine isnat edilen raviler silsilesinde bu güvence görülmektedir). Diğer taraftan “tabakatü’l-kübra” ve… gibi kaynaklara göre şöyle yazılmaktadır: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızı yeterince yaşama şansına sahipti. Hatta çocuk sahibi bile oldu. Bu konuyu okuduğumda gerçekten çok şaşırdım. Acaba siz İmam Hüseyin’in (a.s.) böyle bir kızının var olduğuna dair yeterli delillerin var olduğunu düşünüyor musunuz?
Kısa Cevap

Her ne kadar birçok tarihçi kendi kaynak kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye, Fatime, Suğra veya başka bir isime şeklinde bir adından bahsetmemişlerdir. Ama bazı kitaplarda bu küçücük kızın biyografisini ve Şam harabelerinde ciğerini pare pare eden kıssayı anlatmışlardır. Bizim de rivayi ve tarihsel kaynaklarımızda buna dair şahitler vardır. Örnek temsil etsin diye burada ikisine işaret edeceğiz. Birinci delil: Kufede hz. Zeynep başı kesilmiş İmam Hüseyin (a.s.) kardeşinin bedeniyle karşılaştığında bazı şiirler okudu ve okuduğu o şiirlerinin zımnında şöyle bir mısra okur: “ey kardeşim küçük Fatime ile konuş, neredeyse kalbi pare olacaktır”. İkinci delil: İmam Hüseyin hayatının son dakikalarında Şimr ile karşılaştığında şöyle buyurdu: Zeynebim, Sakine m, çocuklarım benden sonra sizin sorumluluğunuzu kim üstlenecek? Rukiyem!, ümmü Gülsümüm! sizler Rabbime emanetsiniz!. Bu gün vaat edilen şey artık yaklaşmıştır.

Şeyhi Taberesi şöyle naklediyor: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızı aşura gününde on yaşında idi.

Buna binaen birçok kitap imam Hüseyin’in (a.s.) kızı Sakine hakkında konuşmuşlardır. Bu rivayetlerden şöyle anlaşılmaktadır ki İmam Hüseyin’in (a.s.) Sakine adında başka bir kızı var ve kerbela hadisesi gerçekleşmeden önce evlenme çağına gelmiş idi.

Zikredilen konuların tümünden şu netice alınması mümkündür: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızlarından birisi (Rukiye ya Fatime) Şamın harebesinde babası İmam Hüseyin’in (a.s.) eşiğinde ve beraberinde başının yanı sırada şehit olmuştur. Bu bayan imam Hüseyinin şahadetinden sonra senelerce yaşayan Sakine  dışında bir kızdır.

Ayrıntılı Cevap

Tarihçiler ve Maktel kitaplarını yazan yazarların bir çoğu İmam Hüseyin’in (a.s.) çocuklarını yazarlarken Fatime ve Sakine  adında iki kıza da işaret etmişler[1]. Bazıları da “Zeyneb”i de onlara eklemişler.[2] Bir diğer kısım tarihçiler de imam Hüseyin’in ciğerini yakan küçücük kızının Şam harabelerindeki kısasını anlatmışlardır.[3] Bu yazarların bir çoğu bu olayı yedinci asırda yazılan “kamil-i behayi” adlı kitabından nakletmişler.

 Bizim de rivayi ve tarihsel kaynaklarımızda buna dair şahitler vardır. Örnek temsil etsin diye burada birisine işaret edeceğiz.

Küfede Hz. Zeynep, başı kesilmiş kardeşi İmam Hüseyin’le karşılaştığında bazı şiirler söyledi ki bu şiirlerin zımnında şöyle diyor: “ey kardeşim küçük! Fatime ile konuş, neredeyse kalbi pare pare oluyorr”.[4] Bu sözler şunu göstermektedir ki imam Hüseyin’in (a.s.) küçük yaşta bir kızının var ve onsuz yaşamaya takat getiremiyordu.

Daha fazla bilgi için aşağıdaki indeks’e müracaat ediniz: “Rukiye Duhteri İmam Hüseyin, no: 7235 (sayt 7318).

Tarih ve maktel adı altında yazılan kitaplarını dakik bir şekilde incelediğimizde tarihçilerin imam Hüseyin’in (a.s.) Sakine  adında bir kızının var olduğunu yazdıklarını göreceğiz. Şeyhi Müfit Şöyle yazıyor: Sakine İmam Hüseyin’in (a.s.) kızlarındandır ve annesi de Rubab’dir.[5] Şeyh Taberisi de bu konuya işaretle şöyle buyuruyor: İmam Hüseyin (a.s.) onu (kızını) Kerbelada şehit olan kardeşinin oğlu Abdullah ile evlendirmişti.[6] “Maktelül Hüseyin” kitabında şöyle nakledilmiştir: “O amcasının oğlu Abdullah b. Hasan ile evlendi ama daha aralarında vuslat gerçekleşmeden aşura (muharremin onuncu) gününde şehit oldu. Onlardan hiçbir çocuk dünyaya gelmedi”.[7] Taberisi de şöyle naklediyor: Hüseyin’in (a.s.) kızı Sakine  aşura gününde on yaşındaydı”.[8]

Zehebi de “İslam Tarihi” adlı yapıtında Sakine’yi Hz. Hüsyin’in (a.s.) kızı olarak biliyor ve Sakine’nin ismini zikreden kitapların fihristini sayıyor[9] ve bu bağlamda yirmi kitabın ismini zikrediyor.

Buna binaen imam Hüseyin’in (a.s.) kızı Sakine den bahseden kitapların sayısı çoktur. Metinde zikredilenlerinin yanı sıra bir kısmını da dip notta zikretmişiz.[10]

Ama bu değerli bayanın yaşı hakkında açık ve net bir açıklama yoktur. Ama tarihçilerin bütün sözlerinden anlaşılan şu ki o Kerbela olayında evlenmiş veya evlenme yaşına gelmiş yaşlarındaydı.  

Rivayetlerden Hz. Hüseyin’in (a.s.) Sakine adında başka bir kızının var ve Kerbela olayından önce evlenme yaşına gelmiş olduğu anlaşılmaktadır.[11]

 Zikredilen konuların tümünün’den şu neticeye varmamız mümkündür: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızlarından birisi (Rukiye ya Fatime) Şamın harebesinde babası İmam Hüseyin’in (a.s.) başının yanı sırada şehit olmuştur. Bu kız imam Hüseyin’in (a.s.) şahadetinden sonra senelerce yaşayan Sakine dışında bir kızdır.



[1] Müfit, Muhammed b. Numan, “silsilei müellifat Şeyh-i Müfit (el-irşad)” , Darul-Mifit , Beyrur , 1414 h. , c. 2, s. 135; İbni Şehr Aşub, “Menakibi Ali Ebi Talip” Müessesei İntişarat Allame, çapi ilmiye Kum, c. 4, s. 77; Tebrisi, “ilamul-vera”, Müesesei Alil-Beyt, baskı 1, 1417 h, c. 1, s. 478; ez-Zübeyri, Musap, “Neseb-i Kureyş”, Daru’l- mearıf, baskı 3, Kakire, s. 59; Belazeri, “Ensabu’l – Eşraf”, Daru’l – Fikr, Beyrut, baskı 1, 1417 h., c. 3, 1288; Sıbt b. Cevzi, Müesesei Ehlülbeyt, Beyrut, baskı 1, 1401 h. s. 249.

[2] El-Erbili, “Keşful-Gumme fi Marifetil- Eimme”, Tahkik; Resuli, Tebriz, suk-i Mescidu’l-Cami, c. 2, s. 38.

[3] Kumi, Şeyh Abbas, “Nefsu’l- Humul”, intş. Mektebetu’l- Hayderiye, baskı 1, 1379 ş., s. 415- 416; Şah Abdul Azimi, “el’ikad”, baskı, 1, tahki-ki Razevi, Menşur-i Firuzabadi, 1411, h. s. 179; Hairi, “meali es-sibteyn”, Müesesei en-nüman, Beyrut, 1412 h., c. 2, s. 170; Kumi, Şeyh Abbas, “Müntehel Amal”, baskı 4, Müesesei intş. Hicret, 1411, h. c. 1, s. 807; Taberi, Umaddudin, “Kamil-u Behai”, Mehktebetül-Müstefevi, c. 2, s. 179.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, “Biharul-Envar”, c, 45, s. 115, “…ey kardeşim Küçük Fatime seni her kayıp ettiğinde kalbi erip bitercesine (seni arıyor)”; el-Kunduzi, “Yenabiul Müvedde”, intş. Eş-Şerif er-Rezi, baskı, 1, 1371, ş. c. 2, s. 421.

[5] Müfit, Muhammed b. Numan, “el-irşad”, İntişarati İlmiye İslamiye, c. 2, s. 37.

[6] Teberisi, “ilamu’l-vera”, Müesesei Alu’l-Beyt, baskı 1, 1417 h, c. 1, s. 418; Müfit, Muhammed b. Numan, “el-irşad”, s. 25; Erbili, “Keşful-Gumme”, s. 157;

[7] Musevi, Abdurrezak, “Mektelu’l-Hüseyn (a.s.)”, Menşurati Besireti, s. 397.

[8] A.g.e.

[9] Ez-Zehbei, “Tarihu’l-İslam”, Darul-Kitabul- Arebi, Beyrut, Lübnan, c. 7, s. 371.

[10] Ebul-Ferec el-İsfehani, “Mekatilu’t-Talibin”, s. 94, 119, 133, 167; el-Belazeri, “ensabul- el-Earaf”, c. 3, s. 362. ; İbni Hbban, “Es-Sukat”, Müesesetül- Kütubus-Sukkat, c. 4, s. 351. ; el-Buhari, “Et-Tarhu Es-Sagir”, Darul- Marife, Lubnan / Beyrut, c, 1, s. 273.; el-Usfuri, “Tarihi Halifei b. Hayat”, Darul- Fikr, s. 274. ; Muhammed b. Sad, “Et-Tebakatul- Kubra”, Beyrut, c. 8, s. 475. ; el-Müsni, “Tehzibu’l- Kemal”, Müesesei er-risale, c. 6, s. 397.; ibn. Amır, “Tarihu’l- Medine”, darul-fıkr Dımışk, c. 2, s. 52, c. 29, s. 69, ve değişik sayfalar.; ibn. Makula, “ikmalu’l- Kemal”, Darul Kütübül İslami, el-Kahire, c. 4, s. 316, c. 7, s. 107.; Meclisi, Muhammed Bakır, “Biharu’l- Envar”, Beyrut, c. 45, s. 47 ve 169.; Kumi, Şeyhi Abbas, “Müntehel Amal”, Metbuati Hüseyni, c. 1, s. 547. ; d b. Numan, “el-irşad”,

[11] Müfit, Muhammed b. Numan, “El-İrşad”, Tercüme: Resuli Muhallati, İntş. İlmiye İslamiye, c. 2, s. 22. Bkz. Ferzendan İmam Hüseyin (a.s.).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar