Gelişmiş Arama
Ziyaret
6957
Güncellenme Tarihi: 2010/01/16
Soru Özeti
Irak halkı kendi ülkelerinde yabancıların varlığına neden karşıdır?
Soru
Irak halkı kendi ülkelerinde yabancıların varlığına neden karşıdır?
Kısa Cevap

Tüm uluslar kendi ülke ve vatanını sever. Yabancıların bir başka ülkede bulunması değişik şekillerde gerçekleşir. Ziyarette bulunmak, gezmek, ticaret, iş, üretim, tahsil, tedavi, araştırma ve bilimsel inceleme fırsatları, spor yarışmaları ve askeri hedefler nedeniyle bir ülkede bulunmak bu kabildendir. Irak’ta büyük velilerin kabrinin bulunması bu ülke için müstesna bir konum sağlamakta ve ismet ve taharet ailesinin birçok aşığını tüm dünyadan bu ülkeye çekmektedir. Irak halkı refah imkânlarını hazırlayarak olabildiğince ziyaretçi ağırlamak için alt yapı oluşturmaktadır. Ama onlar da diğer bilinçli ve uyanık uluslar gibi tecavüz ve işgal niyetiyle bu ülkede bulunan yabancılara karşıdırlar; zira yabancıların varlığı bağımsızlığa engel olmakta, maddi ve kültürel servetlerin yağmalanmasına zemin hazırlamakta ve ulusal onurun zedelenmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle bu ülke halkı işgalciler ile mücadele etmede parlak bir geçmişe sahip bulunmaktadır. Bu bağlamda onların Iraklı taklit mercileri ve âlimler önderliğinde İngiltere güçleri karşısındaki kahramanca kıyam ve direnişlerine işaret edilebilir. Hâlihazırda da Amerikalı güçler bazı müttefikleriyle birlikte idam edilmiş Saddam’ın pençesinden Irak’ı özgürleştirmek bahanesiyle ve tabii kaynakları ve petrolü çalmak ve yağmalamak gibi özel hedeflerle, bölgede askeri ve siyasal bir varlık oluşturmak, Müslümanların gücünü kontrol etmek ve bölgedeki Müslüman ülkelerin birliğini önlemek gayesiyle Irak’ı işgal etmiş bulunmaktadır. Bu işgalin mezhepsel ve etnik ayrışmalar yaratmak, terörizm, çirkin ahlaki getiriler, ekonomik temellerin yok olması, ülkeyi onarma ve kalkındırma yolunda engel yaratmak ve ülkenin servetlerini yağmalamak gibi zarar verici neticeleri olmuştur. Bu nedenden ötürü Irak’ın mazlum ve uyanık halkı kendi topraklarında işgalci yabancıların varlığına karşıdır.   

Ayrıntılı Cevap

Tüm uluslar kendi ülke ve vatanını sever ve onu kendi evi bilir. Öte taraftan ülkelerin coğrafik sınırları bir ülke halkının başka bir ülkeye gidip gelmesine ve orada kalmasına engel olmamıştır. Yabancıların bir başka ülkede bulunması değişik şekillerde gerçekleşir. Ziyarette bulunmak, gezmek, ticaret, iş, üretim, tahsil, tedavi, bilimsel araştırma ve inceleme fırsatları, spor yarışmaları ve askeri hedefler için bir ülkede bulunmak bu kabildendir. Bu tür yolculuklar ev sahibi ülke için gelir getirmesi nedeniyle tüm dünya ülkeleri tarafından olumlu karşılanır ve bu yolda maksimum sermayeyi çekmek için herkes tüm alanlarda uygun altyapıyı hazırlamaya ve daha fazla fırsat ve güzellikler yaratmaya çalışır. Bir ülke olarak Irak ve halkı da bu husustan müstesna değildir ve her zaman bu alanda tüm güçlerinden yararlanmaya çalışmışlardır. Özellikle büyük velilerin ve Şia’nın temiz imamlarının (a.s) kabrinin bu ülkede bulunması, bu ülke için istisnai bir konum yaratmıştır. Her gün ismet ve taharet ailesinin birçok aşığı tüm dünyadan bu ülkeye yolculuk etmekte ve varlıklarıyla bu ülkeye büyük bir sermaye akımı sağlamaktadır. Irak halkı bu ziyaretçilere muhalefet etmemekle kalmayıp, ziyaretçiler için refah olanakları yaratarak onların maksimum ölçüde ülkede varlık göstermesi için zemin hazırlamaya çalışmaktadır. Zira maddi menfaatler dışında, Şia imamlarının ziyaretçilerine hizmet etmeyi bir övünç vesilesi ve büyük bir sevap bilmektedirler. Bu esas uyarınca değerli Irak halkının niyet ve kastı ne olursa olsun diğer ülkelerin halklarının her türlü ziyaretlerine karşı olduklarını söylemek olanaksızdır. Onlar dünyadaki diğer bilinçli ve uyanık uluslar gibi tecavüz ve işgal niyetiyle bu ülkede bulunan yabancıların varlığına karşıdır; zira:

1. Onlar kendi ülkelerinde yabancıların bulunmasını ülkenin bağımsızlığına ve tek parça yapısına engel görmekte ve bunlara zarar verdiğini düşünmektedirler.

2. İşgalci güçler her zaman işgal edilmiş ülkenin maddi ve kültürel servetlerini çalma ve yağmalamanın peşindedirler.

3. İşgalcilerin varlığı her ulusun ulusal onurunu zedeler ve söz konusu ülke için toplumsal ve ahlaki açıdan çok çirkin neticeler yaratır.

4. İşgalci güçler kendi işgali altındaki ülkeyi komşu ülkelere saldırmak için bir üsse dönüştürmek ister.

Irak Ortadoğu bölgesinde büyük petrol yataklarına ve coğrafi olarak stratejik bir konuma sahip olması nedeniyle eskiden beri sömürgeci güçlerin iştihanı kabartmıştır. Bu ülke halkı işgalciler ile mücadele etmede parlak bir geçmişe sahiptir. 1914 ile 1917 yılları arasında İngilizler büyük ve tarihi Bağdat şehri dâhil Irak’ın bazı bölgelerini işgal etti. Bu dönemde Irak’ın Müslüman ve onurlu halkı Müslüman âlim ve hatiplerin aydınlatmasıyla İngiltere’nin askeri hegemonyasının tehlikesini, Irak’ın petrol yatakları ve servetleri üzerinde egemenlik kurma niyetini ve kendini bekleyen acı akıbeti sezdi. Onlar işgalci güçler ile mücadele etmek için dini önderlere yani taklit mercilerine yöneldi ve onlardan cihat ilan etmelerini talep etti. Ayetullah Seyid Muhammed Kazım Yezdi, Ahund Molla Kazım Horasani ve Mirza Muhammed Taki Şirazi gibi Irak’ın büyük âlimleri[1] sadece cihat hükmü vermekle yetinmediler ve pratikte savaş cephelerinde mücahitlerin ilk safında yer alarak İngiliz güçlerine karşı savaştılar. Bu, İslami güçlerin silahlı mücadeledeki parlak geçmişinden bir parçadır. Neticede 30 Haziran 1920’de İngiliz güçleri ve üslerine yönelik Fırat merkezinde bir dizi askeri operasyon ve saldırı başlatıldı. Bu hareket kuşatıcı bir devrime dönüştü, Irak’ın birçok bölgesini sardı ve beş ay boyunca devam etti. Tarihsel olarak 30 Haziran 192 bu devrimin başlangıcı sayılmaktadır. Belirtilen ayaklanma büyük Irak devrimi olarak adlandırıldı. Lakin 1920 yılında gerçekleşmesi nedeniyle Yirmi Devrimi olarak meşhur oldu. Bundan dolayı Irak halkının işgalcilere muhalefet etmesi tabii ve normal bir husustur. Eğer eskiden beri İslam, masum önderler ve bilinçli Müslüman âlimlerin yetiştirdiği bu Müslüman ve onurlu halk bundan başka bir davranış sergileseydi, sorgulanması gereken bu olurdu. Hâlihazırda Irak’ı Saddam’ın pençesinden kurtarma bahanesi ile bu ülkeye bazı müttefikleriyle birlikte giren Amerikalı güçler Irak’ı özel hedefleri için işgal etmiş bulunmaktadır.

Irak’ı işgal eden güçlerin bazı çirkin hedefleri şunlardan ibarettir:

1. Doğal kaynakları ve petrolü çalmak ve yağmalamak. Onlar pratikte güçlerini güvenliği sağlamak ve çatışan gruplar arasındaki çatışmayı sonlandırmak bahanesi ile Irak’a getirmişlerdir, ama bu bahaneyle bu İslam ülkesinin kaynak ve varlıklarını yağmalamaktalar.

2. Bölgede siyasal ve askeri varlık göstermek ve Müslümanların büyük gücünü kontrol etmek.

3. Birlik ve beraberlik için birçok alt yapının bulunmasına karşın büyük ve güçlü İran ve Irak uluslarının birleşmesini önlemek.

Bu işgal başlangıçtan itibaren Irak ulusu için kötü neticeleri beraberinde getirmiştir ve onlardan bazıları şunlardır:

1. Dinsel ve etnik ayrılık yaratmak: Bu ülkede değişik kavim, mezhep ve ulusların birlikte yaşaması nedeniyle, değişik sebeplerle onlar arasında ihtilaf, tefrika ve ayrılık çıkarmak bu ülkenin zayıflatılması ve parçalanması için uygun bir zemin teşkil etmektedir.

2. Irak işgalinin neticelerinden biri terörizmdir. Terörizm ve mevcut güvenlik sorunları bu ülkenin yeni devletinin en önemli uğraşı haline gelmiştir. Bu, şimdiye dek yüz binlerce insanın ölmesine neden olmuştur. Amerikan’ın John Hopkins Üniversitesi ile Bağdat’ın el- Mustansıriyye Üniversitesi aracılığıyla 2003 yılının Mart ayı ile 2006 yılı arasında yapılan istatistik araştırmalara göre Irak’ta iç çatışmalarda yaklaşık 600 bin kişi ölmüştür. Hâlbuki Amerikan askeri güçlerinin bu ülkeyi işgal etmek için düzenlediği operasyonlarda yaklaşık bu sayının üçte biri kaybedilmiştir. Ortalama olarak bu işgalcilik ve neticeleri günde 50 ila 100 kişinin canını almaktadır. Yukarıdaki hususlara ek olarak, eldeki bulgulara göre bu ülkenin işgal edilmesinden 2007 yılının ilk aylarına kadar kanlı mezhep savaşlarının neticesinde yaklaşık iki milyon Iraklı bu ülke topraklarını terk etmiştir. Bu göç, Filistinlilerin göçünden beri en büyük göç dalgası sayılmaktadır.[2]

3. Fakirlik, bozgunculuk ve fuhuş gibi ahlaki çirkin neticeler.

4. Ekonomik altyapının yok olması ve ülkenin yapılandırılması ve kalkındırılması yolunda engeller oluşturulması, dünyanın en zengin halklarından biri sayılan mazlum Irak halkını ülkelerinin işgalinin başlangıcından şimdiye dek sağlıklı içme suyu, elektrik ve sağlık gibi temel yaşamın imkânlarından mahrum kılmıştır.

5. Petrol gibi bu ülke servetlerinin yağmalanması. İşgalci güçler petrol kuyularını ele geçirerek şimdiye dek bu ülkenin milyonlarca varil petrolünü çıkarmış ve yağmalamıştır.

İşte bu nedenden ötürü, bugün Irak’ın mazlum ve uyanık halkı bilinçli bir şekilde yabancıların kendi topraklarında bulunmasından endişe duymakta ve birlik ve beraberlik ile onları çıkarma yolunda büyük başarılar elde etmektedir. Biz kadiri mutlak olan Allah’tan onlar için nihai başarıyı diliyoruz.  

 


[1] Beyanat-ı Rehber-i muazzam-ı inkilab-ı İslami der didar-ı azayı hemayişi merhum hacı ağa Nurullah İsfahani, 14/5/84.

[2] Amerika ve baznegeri der merzhaye havarmeyane.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7666 Yeni Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Bahailik konusu ve onların tarihi hakkında bilgi verebilir misiniz?
    11742 Eski Kelam İlmi 2008/02/16
    Bahailik fırkasının kurucusu, Mirza Hüseyin Ali Nuri’dir. O, Muhammed Bab’ın, Molla Hüseyin Beşruyeyi’nin tebliği vesilesiyle ortaya çıkmasından sonra Muhammed Bab’ın anlayışına yönelerek onun görüşlerini kabul etmiştir. Muhammed Bab’ın ölümünden ve onun yerine geçen kardeşi Yahya Subh-u Ezel’i kabul etmemesinden sonra Muhammed Bab’ın, zuhurunu vaat ettiği kimsenin (Men ...
  • Acaba iki yıldır süt veren bir kadına emzirme kefaretinin yanı sıra geciktirme kefareti de farz mıdır?
    12992 Orucun Kazası Ve Kefaretleri 2013/01/14
    Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Bebek emziren kadının sütü az olduğunda, eğer oruç tutması emzirdiği bebeğe zarar verecek olursa, oruç tutmak ona farz değildir. ister bu kadın bebeğin öz annesi olsun, isterse dadısı olsun veya ücretle süt veren bir kadın olsun, fark etmez. Ancak ...
  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6875 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    6158 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Cenabet olan kimse gusül almadan banyodan çıkarsa bütün bedeni necis sayılır mı?
    29968 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sorunun cevabını vermeden önce şu noktayı hatırlamamız gerekir: Cenabetten maksat necasetle bütün bedenin necis olması değildir. Cenabet gerçekte manevi necasettir. Meni bedenin tümünü değil yanlızca bedenin değdiği yeri necis eder, yıkamakla ve necasetin gidermesiyle değdiği yer pak olur. Örneğin cenabet olan ...
  • Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt (a.s) diri midirler? Eğer diriyseler bunun manası nedir?
    9429 دانش، مقام و توانایی های معصومان 2012/07/24
    Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’inin (a.s) diri olması, hakiki hayat konusunda Kur’an’daki anlamı içerir ve özellikle şehitler hakkında buna vurguda bulunulmuştur: "وَ لا تَحْسَبَنَّ الَّذينَ قُتِلُوا في‏ سَبيلِ اللَّهِ أَمْواتاً بَلْ أَحْياءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ". Aynı şekilde birçok rivayette de imamların diri oluşu hakkında bu anlama ...
  • Nahiye-i mukaddese ziyareti Şia'da muteber kabul edilir mi? Bunu teyit eden delil ve akide nedir?
    11085 Pratik Ahlak 2011/09/27
    Nahiye-i Mukaddese ziyareti mutlak ziyaretnameler türündendir. Yani onu her zaman (Aşura günü ve diğer günlerde) ve her yerde okuyarak Hz. Hüseyin (a.s)'ı ziyaret etmek mümkündür. Bu ziyaret peygamberlere, din önderlerine ve pak İmamlara selam ile başlar, sonra Hz. Hüseyin ve onun vefalı yaranlarına selamlamakla devam eder, daha sonra Hz. ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7859 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3293 Hadis 2020/01/20

En Çok Okunanlar