Gelişmiş Arama
Ziyaret
8300
Güncellenme Tarihi: 2009/02/04
Soru Özeti
İmam Hüseyin (a.s)’ın şehadeti muharremin onuncu günüdür, Kameri takvimde de yılın ilk ayı muharremdir. Neden?
Soru
Kameri takvimde yılın ilk ayı muharremdir ve İmam Hüseyin (a.s)’ın şehadeti de muharremin onuncu günü gerçekleşmiştir. Öyleyse neden muharrem ayı kameri takvimin ilk ayı olarak seçilmiştir?
Kısa Cevap

Kameri takvimde yılın ilk ayının muharrem olmasının İmam Hüseyin (a.s)’ın şehadetiyle bir ilgisi yoktur. İslam’dan önce de kameri yılın başlangıcı muharrem idi. Cahiliyyet döneminde Araplar muharremi yılın ilk ayı olarak kabul ederlerdi.

Ancak bilmek gerekir ki, Araplar, başka milletler örneğin Avrupalılar veya İranlılar gibi yeni yıl geldiğinde kutlama yapmazlar. Herhangi bir kutlamanın olmaması onlar için çok normal bir şeydir. Yılbaşı geldiğinde onlar için diğer günlerden bir farkı yoktur. Başka bir deyişle yılbaşının onlara göre özel bir anlamı yoktur. Arapların içinde yanlızca Ben-i Ümeyye Aşura gününü bayram olarak kutluyorlar ki bu da yeni yılla ilgili değildir. Zira onlar, İmam Hüseyin (a.s)’ı başka bir zamanda da şehid etseydiler bile, yine o günü bayram ederlerdi.

Ayrıntılı Cevap

Kameri aylar çok eskiden beri yani İslam’dan önce de muharrem ayı ile başlardı ve bunun İslam ve Müslümanlarla bir ilgisi yoktur. Yeni din (İslam), Arap yarım adasına hakim olduğunda Araplar bu takvimi kullanırdı, İslam’da onu kabul etti.[1]

İslam’ın, Arapların kullandığı takvimde yaptığı tek değişiklik onların yılın başlangıcı olarak seçtiği Amu’l Fil’i (Fil yılını), Resul-u Ekrem (s.a.a)’in Mekke’den Medine’ye hicretine çevirmesi oldu.[2]

Dolayısıyla, kameri yılın başlangıcının Arapların içinde muharrem ayının olması çok eskilere dayanıyor. İmam Hüseyin (a.s) bu ayda şehid olduğundan doğal olarak kimse onu yılın ilk ayı olmaktan çıkarıp başka aya götüremezdi. Öte yandan Arapların İranlılar gibi yeni yıl geldiğinde kutlama yapma gibi bir gelenekleri yoktur. Yani yeni yıl geldiğinde bunun onlar göre normal günlerden farkı yoktur ve günlük yaşamlarında en küçük bir değişiklik olmaz. Arapların içinde yalnızca Ben-i Ümeyye, İmam Hüseyin (a.s) şehid olduktan sonra Onun (a.s) şehadet gününü bayram yapıp kutlarlardı. O günün fazileti için bir çok hadis uydurmışlardır. Maalesef bir çok Müslüman da bu uydurma hadislerin etkisinde kalarak o günü hayır ve bereket günü olarak kabul ediyor ve düğünlerini o gün yapıyorlar.[3]

Zekeriya Kazvini bu hususta şöyle yazıyor: Ben-i Ümeyye Aşurada eğlence düzenlerdi. Şiiler o gün matem yapar, ağıtlar yakar ve ziynetlenmekten uzak dururken Emeviler o gün her tarafı süsler, eğlence toplantıları düzenlerlerdi.[4]

Zerendi-i Hanefi’de şöyle yazar: Bu ayın (safer ayı) ilk günü Ben-i Ümeyyenin bayramıdır. Zira o gün İmam Hüseyin (a.s)’ın başı Dimeşk’e (Şam’a) geldi.[5]

Ancak bu konunun yeni yılla bir ilgisi yoktur. Onlar İmam Hüseyin (a.s)’ı başka bir zamanda da şehid etseydiler, o günü bayram ilan ederlerdi.



[1] - Ali Cevad, el-Mufassal fi Tarih-il Arap Kabl-el İslam, Kum, Menşurat-ı Şerif Razi, 1. baskı, c.8, s.460

[2] - Ali Cevad, a.g.e.

[3] -Daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklara baş vurabilirsiniz:

-Ebu Reyhan Biruni, Asar-ul Bakiye, Avrupa baskısı, s.329

-Adim Maitz, el-Hozarat-ul İslamiyye fi Karn-il Rabi Hicri, Beyrut, h.k. 1387, c.1, s.137

-Şeyh Abbas Kummi, el-Kuniy ve’l Elkap, Necefi Eşref, h.k.1390, c.1, s.431

-İbn-i Hacer Heysemi, Savaik-ul Muhrika, Mısır, s.181

-İbn-i Teymiye, İktiza-ul Sirat-il Mustakim, Riyad, Mektebet-ul Riyad-il Hadise, s.301

-Makrizi, el-Hutet ve’l Asar, Mısır, h.k.1270, c.1, s.490

[4] -Zekeriya Kazvini, Acaib-ul Mahlukat, Beyrut, Dar-ul Kamus-il Hadis, c.1, s.115

[5] - Zerendi-i Hanefi, Nazm-u Dürer-il Sımtayn, Tahran, Kitaphane-i Neyneva, s.230; Seyyid Cafer Murtaza Amuli, İslamda Törenler, Muhammed Spehri’nin tercümesi, Kum defter-i Tebligat, 3. baskı, s.47

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar