Gelişmiş Arama
Ziyaret
7188
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
Kutsal kitapta teslis mevcut mudur?
Soru
Hıristiyanlıktaki teslis kutsal kitapta ispat edilebilir mi yoksa edilemez mi? Eğer ispat edilemezse bu inanç nasıl meydana gelmiştir?
Kısa Cevap

Tarihçilerin geneli, kutsal kitabın hiçbir yerde açıkça teslisi beyan etmediği hususunda ortak görüş taşımaktadır. İlyade Ansiklopedisi teslis hakkında şöyle yazmaktadır: … Kutsal kitapta teslisi ispat eden bir ayet bulmak kilise için ciddi bir krize yol açmıştır. Bununla birlikte bazı Hıristiyanlar kutsal kitaptan kendi görüşlerince teslisi beyan eden bir takım deliller dile getirmektedirler. Ama belirtilen pasajları inceleme ve irdelemeyle onların yeterli derecede açık olmadığı ve teslisi ispat etmeyi başaramadığı gözlemlenmektedir. Teslisin varlığına dair açık bir ifadenin olmayışı ve İsa’nın ilahlığıyla ilgili tabirlerin sınırlı ve mücmel olması, Hıristiyanları onun hakkında “Tanrının Oğlu” ıstılahını genişletmeye ve bu ıstılahı mecazi manadan hakiki manaya dönüştürmeye itmiştir. Elbette onlar ilk üç asır boyunca İsa’nın ulûhiyeti hakkında görüş ayrılığına düşmüştür. Dördüncü asırda Aryus adındaki seçkin bir piskopos İsa’nın ulûhiyeti aleyhine ayaklanınca ve mücadele büyüyünce, ilk Hıristiyan kayser Kostantin’in çağrısıyla üç yüz piskopos küçük Asya’nın Nikye şehrinde M. 325 yılında bir konsey oluşturdu. Bu konseyde İsa’nın ulûhiyeti görüşü kahir ekseriyetle kabul edildi ve Aryus’un görüşü reddedildi. Belirtilen inanç manzumesi esasınca teslise inanmak Hıristiyanlığın doğru usullerinden biri sayılmasına rağmen, her zaman teslis inancına karşı çıkan kimseler var olagelmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Telis, Hıristiyanlığın temel inançlarından biridir ve bu inanç esasınca bir tanrı üç şahısta yani baba, oğul (İsa Mesih’te tecessüm etmiştir) ve kutsal ruhtur. Bu üçü bir zata sahiptir, ama birbirlerinden ayrıdırlar. Hıristiyanların eski ahit ve yeni ahdi içeren iki kutsal kitabı, Yüce Tanrının bir olduğuna delalet etmekte ve teslise hiçbir yer vermemektedir. Eski ahitte şöyle yazılmaktadır: “Yahova’nın Tanrı olduğunu ve O’ndan başka kimsenin olmadığını bilmen için bu sana zahir oldu” (Tesniye, 4: 35). Yeni ahitte de şöyle yazılıdır: “Tanrı birdir” (Timutaus’un başı, 2: 5). İlk Hıristiyanlar teslise hiç inanmamaktaydı ve onlar Mesih’i Tanrının peygamberi ve O’nun seçilmişi bilmekteydi. Ebyuniler, Hıristiyanlığın ilk çağlarında yaşamış olan Hıristiyanlar olup İsa’yı Meryem’in oğlu olan salt bir insan bilmekteydiler.[1] Aynı şekilde tarihçilerin geneli, kutsal kitabın hiçbir yerde açıkça teslisi beyan etmediği hususunda ortak görüş taşımaktadır.[2] İlyade Ansiklopedisi teslis hakkında şöyle yazmaktadır: … Kutsal kitapta teslisi ispat eden bir ayet bulmak kilise için ciddi bir krize yol açmıştır. Hıristiyan âlimler de tevhide vurguda bulunmuş ve onu beyan etmeye koyulmuşlardır. Şamlı Yuhanna şöyle demektedir: “Kutsal kitaba inananlar Tanrının birliğinde şüphe duymazlar.”[3]Yeni Britannica Ansiklopedisi şöyle yazmaktadır: Ne teslis kavramı ve ne de ona açıkça iman etmek yeni ahitte yer almamaktadır.[4] Tevrat’ın tanrısının tek tanrı olduğu hatırlatılmalıdır. Bu kitapta her şeyden çok Tanrının bir olduğuna vurguda bulunulmuştur. On emrin ikinci emri şudur: “Senin benden başka ilahların olmasın.” (Çıkış Kitabı, 3: 20). Aynı şekilde şöyle denilmiştir: Sadece Tanrı odur ve onun bir başka benzeri yoktur (İkinci Kitap, 4: 35 ve 39). O’ndan başka hiçbir Tanrı yoktur (İkinci Kitap, 4: 35 ve 39). Ey İsrailoğulları dinleyin: Var olan tek Tanrı, bizim Tanrımızdır; siz O’nu tüm kalp, can ve gücünüzle sevmelisiniz. (İkinci Kitap, 4: 6). Musa’nın tanrısı göğün ve yerin tanrısıdır. (Yaratılış Kitabı, 1: 1). O, istediği her şeyi yapmaya kadirdir. (Çıkış Kitabı, bap: 15).[5] Hıristiyanların ve din araştırmacılarının inancına göre, eşanlamlı İnciller (Matta, Markos, Luka), Yuhanna İncilinden birkaç on yıl önce yazılmıştır. Yuhanna İncili yaklaşık M. 100 yılında yazılmıştır; yani Povlos’un ölümünden otuz yıl sonra kaleme alınmıştır. Povlos’un inancı halka egemen olduğu dönemde yazılmıştır. Bir taraftan eşanlamlı üç İncil arasında ve diğer taraftan da Yuhanna İncilinde muhteva açısından kısa bir mukayesede bulunmayla, eşanlamlı İncillerin Hz. İsa (a.s) hakkında pek aşırılığa kaçmadığı görülecektir. Ama Yuhanna İncilinde baştan sona dek Hz. İsa’nın ulûhiyeti gibi konular mevcuttur. Örneğin Yahudilerin İsa’ya muhalefet etmelerinin sebebinin onun kendisini Tanrı addetmesiydi, diye belirtmektedir. (Yuhanna 10: 31-38). Bu İnciller aynı şekilde Hz. İsa’nın namaz, ibadet ve Tanrıya dua edişini nakletmiştir. Özellikle kendisi tutuklanmadan önce birkaç merhalede Tanrıya yakarmıştır. Matta (27: 46) ve Markos (15: 34) İncillerinde şöyle yer almaktadır: “Tanrım neden beni terk ettin?”[6] Bununla birlikte bazı Hıristiyanlar kutsal kitaptan kendi görüşlerince teslisi beyan eden bir takım deliller dile getirmektedirler. Ama belirtilen pasajları inceleme ve irdelemeyle onların yeterli derecede açık olmadığı ve teslisi ispat etmeyi başaramadığı gözlemlenmektedir. Konunun aydınlanması için özetle bu delillerin bazılarına işaret ediyoruz:

1. Bazı Hıristiyanlar teslis mefhumunun köklerinin yeni ahitte gözlemlendiğini ve Matta İncilinin sonundaki vaftiz hakkının verilmesi tabirinin (onları baba, oğul ve kutsal ruh adına vaftiz edin) bunu açıkça belirttiğine inanmaktadır.

Cevap: Yeni ahit yazarları, Tanrıyı baba olarak adlandırmayı adet edinmiştir ve bu ıstılah Yahudilikten gelmedir. İncillerin naklettiği üzere, İsa kendi öğrencilerine dualarında Tanrıya semavî baba olarak seslenmelerini öğretmiştir. (Matta 6: 9). Aynı şekilde İsa şöyle söylemiştir: “Babamın ve babanızın, Tanrımın ve Tanrımızın yanına gidiyorum.” (Yuhanna 20: 17).[7] 

2. Kutsal kitapta Tanrı bazı yerlerde çoğul olarak anılmıştır veya çoğul zamiriyle “uluhim” şeklinde zikredilmiştir. Hıristiyanlar bu ayetlerden Tanrının kesinlikle birden çok olduğu ve bu yüzden çoğul kipi kullanıldığını söylemektedir. Örnek: “Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun" (Yaratılış, 1: 26). Sonra, "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu" dedi, "Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli." (Yaratılış 3: 22). "Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar." (Yaratılış 7: 11). Sonra Rab'bin sesini işittim: "Kimi göndereyim? Bizim için kim gidecek?" diyordu."Ben! Beni gönder" dedim.” (Yeşaya 6: 8).

Cevap: Hikaye yazarları ve dilbilimciler, bu tabirlerdeki çoğul ifadeleri saygı çoğulu olarak adlandırmaktadır. Nitekim biz de örfsel kullanışlarda bu dil tarzından yararlanmaktayız. Hatta kutsal kitabın bazı yerlerinde de bu saygı ve vurgu çoğuluna rastlamaktayız. Bu örneğin bir numunesini İbracice’deki Adonim kavramının beyler manasında Yaratılış 24: 9, 10 ve 51’de İbrahim’e hitaben, Yaratılış 39: 2, 3, 7 ve 8’de Futifar’a hitaben, Yaratılış 42: 30, 33; 44: 8), Yusuf’a hitaben, Yaratılış 40: 1’de (Firavun), 2. Samuel 11: 9; 1’de, 1. Krallar 1: 11, 33, 43, 47’de (Davud) ve diğer örneklerde gözlemlemek mümkündür. Odnim’in gerçek çoğul anlamıyla (beyler) kullanılışını örnek olarak Yaratılış 19: 2, Emsal 25: 13 ve Yeşaya 26: 13’te gözlemleyebilirisiniz. Bu örneklerde bu kavram çoğul için kullanılmıştır ve bu hususlar bir olan gerçek Tanrı için uluhim kavramının kullanılışının yaygın bir kullanış olduğunu açıkça göstermektedir. Buna verilecek diğer bir cevap da şudur: Uluhim kavramının çoğul olarak adlandırılmasının nedeni, ilahi gücün kemalini ve başka bir ifadeyle Tanrı tarafından ortaya konan güçlerin toplamını belirginleştirmek içindir.

3. Hıristiyanların teslisi ispat etmek için kutsal kitaptan alıntıladıkları ayetlerden birisi de şudur: Gökte tanık olanlar üç kişidir: Baba, kelime ve kutsal ruh. Bu üç kişi birdir. (Yuhanna 5: 7).

Cevap: Bu ayet sadece bazı Latin nüshalarında mevcuttur ve kutsal kitabın yazıldığı Yunanca nüshalarda mevcut değildir. Bugün bu ayet kutsal kitabın asıl metninden silinmiştir ve Katolik kilisesinin Latince tercümesinde bile bulunmamaktadır. Teslisin varlığına dair açık bir ifadenin olmayışı ve İsa’nın ilahlığıyla ilgili tabirlerin sınırlı ve mücmel olması, Hıristiyanları onun hakkında “Tanrının Oğlu” ıstılahını genişletmeye ve bu ıstılahı mecazi manadan hakiki manaya dönüştürmeye itmiştir. Elbette onlar üç asır boyunca İsa’nın ulûhiyeti hakkında görüş ayrılığına düşmüştür. Dördüncü asırda Aryus adındaki seçkin bir piskopos İsa’nın ulûhiyeti aleyhine ayaklanınca ve mücadele büyüyünce, ilk Hıristiyan kayser Kostantin’in çağrısıyla üç yüz piskopos küçük Asya’nın Nikye şehrinde M. 325 yılında bir konsey oluşturdu. Bu konseyde İsa’nın ulûhiyeti görüşü kahir ekseriyetle kabul edildi ve Aryus’un görüşü reddedildi. Nikye Kanunu olarak meşhur olan bu konseyin kararında İsa hakkında şöyle okumaktayız: İsa Mesih, Tanrının oğludur, babanın evladıdır ve babanın zatından olan yegane evlattır. Tanrı Tanrıdan, nur nurdan ve gerçek Tanrı gerçek Tanrıdandır ki doğmuştur, yaratılmamıştır… O, biz insanlar ve bizim kurtuluşumuz için gelmiş ve tecessüm etmiştir… Onun bir zamanda olmadığını veya mevcut olmadan önce olmadığını veyahut yokluktan meydana geldiğini söyleyen ve kendisinin başka bir zat veya cinsten olduğunu veya Tanrının oğlunun yaratıldığını ve değişim ve dönüşüme uğrayabileceğini ikrar edene lanet olsun.[8] Belirtilen inanç manzumesi esasınca teslise inanmak Hıristiyanlığın doğru usullerinden biri sayılmasına rağmen, her zaman teslis inancına karşı çıkan kimseler var olagelmiştir. 1600 yılında “Yunitaryanizm” adlı bir ekol ortaya çıktı ve bu ekol taraftarları teslise inanmayı reddetti; zira onlar teslise inanmanın Yunan filozoflarının eksik görüşlerinin inançları tedvin ederken etkili olmasının sonucu olarak değerlendirmekteydi.[9] Yunitaryanizm hareketinin önderi, Mikhail Cerritos adında İspanyalı bir şahıstı ve o yeni ahdi dikkatlice okuduktan sonra, Niğde inanç manzumesi esasınca tüm Hıristiyanlar için kesin bir usul olan teslis meselesinin bu sayfalarda olmadığı neticesine ulaştı ve bu inancın Katolik kilisesinin mahsulü ve de salt küfür ve geçersiz olduğuna inandı. O, 1531 yılında “Teslis Hataları Hakkında” adlı bir risale yayınladı. Neticede kendisi küfür ve ateizm ithamıyla yakıldı. He ne kadar o ortadan kaldırılsa da, teslise muhalif Hıristiyan cemaatler ortaya çıktı. Elbette bu cemaatler şiddetlice Protestan ve Katoliklerin saldırılarına maruz kaldı. Bu inanç takipçileri içinde bulunduğumuz asırda da henüz yaşamaktadırlar.[10]



[1] Alaster Maac Karas. Der Amedi Ber İlahiyat-ı Mesihi, Tercüme-i İsa Dibac, s. 362, s. İntişarat-ı Kitab-ı Ruşen.

[2] Michael D. Coogan, The İllustrated Guide to World Religions, p. 65, Oxford University Press.

[3] Süleymani Erdestani, Abdurrahman, Der Amedi Ber İlahiyat-ı Tatbiki İslam Ve Mesihiyet, s. 120, çap-ı evvel, Kitab-ı Ta Ha, Kum, 1382 ş, be nakl az Yuhanna-i Demeşki, el-Mie Makale-i Fi’l-İmani’l-Orsozuksi, tercüme-i Arabi, el-Erşimindrit Adryanus Şur, s. 61, Lübnan, Menşuratu’l-Mektebe el-Bulusiye, es-saniye, M. 1991.

[4] Encytclopaedia Britannica Online: article Trinity.

[5] Süleymani Erdestani, Abdurrahim, Yahudiyet, s. 82, çap-ı evvel, Ayat-ı Aşk, Kum, 1382 ş.

[6] Tevfiki, Hüseyin, Aşinayi Ba Edyan-ı Bozorg, s. 148, çap-ı pencom, İntişarat-ı Semt, Tahran, 1381 ş.

[7] Aşinayi Ba Edyan-ı Bozorg, s. 149.

[8] Miler, V.M, Tarih-i Kilise-i Kadim Der İmparatori Rum Ve İran, s. 244, tercüme-i Ali Nohostin, İntişarat-ı Hayat-ı Ebedi, Tahran, M. 1981.

[9] Hordrn, Welyaem, Rahnamey-ı İlahiyat-ı Protestan, s. 34, tercüme-i Tate Mikailyan, çap-ı evvel, Şirket-i İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi Tahran, 1368 ş.

[10] Bi. Nas Jan, Tarih-i Cami’ Edyan, s. 680 – 681, tercüme-i Ali Asgar Hikmet, çap-ı sizdehom, Şirket-i İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi Tahran, 1382 ş.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar