Gelişmiş Arama
Ziyaret
10859
Güncellenme Tarihi: 2011/07/02
Soru Özeti
Neden İslam dini ilk günahı kabul etmiyor olmasına rağmen bazı rivayetlerde ve âlimlerin açıklamalarında Hz. Âdem’in günahına işaret edilmiştir?
Soru
İslam ilk günahı kabul etmiyor, ancak abdestin nedensellik konusunda İmam Humeyni (r.a), namazın adabında şu rivayeti naklediyor: “Abdest alırken yüzün yıkanmasının nedeni şudur ki insan Hz. Âdem’in günahını yad etsin ki yasaklanmış ağacı görmüştür ve … İlk günahın reddedilmesiyle birlikte bu hadisi anlaşılması nasıl anlaşılması mümkün olur? Felsefe, İrfan ve fıkıh, bu meseleye nasıl cevap veriyor?
Kısa Cevap

İmam Humeyni’nin (r.a) abdestin vacip olmasının nedensellik konusunda istidlal olarak dayandığı rivayet Hz. Âdem’in (a.s) amelini illet unvanında delil gösteriyor ve Hz. Âdem’in (a.s) bu amelinin günah olduğuna açıklayacak hiçbir açıklayıcı yoktur. Zira İslam, Hz. Âdem’in (a.s) bu amelini “Terki Evla” bilir ve bu, Allah’ın veli olan kulları tarafından olursa cezalandırmayı gerektirebilir. Nitekim Hz. Yunus (a.s) ve diğer peygamberler konusunda da böyle bir şey söz konusu olmuştur. Elbette abdestin vacip olma nedenselliği konusunda başka rivayetler de var olmaktadır ve bu abdestin illetinin bu has konuya münhasır olmadığına delildir.

Ayrıntılı Cevap

İlk günaha ve günahın zati oluşuna inanmak, Hıristiyanların önemli ve temel inançlarından birisi sayılır. Onlar, Hz. Âdem (a.s) ve Havva’nın cennetteki yasak ağacın meyvesinden yedikleri için günah işlediklerini söylerler. Bu itikat esasınca insanoğlu, Âdem’in günahının varisidir ve insanlar, kendi kötü amelleri sebebiyle değil, Âdem soyundan olmaları delilince zati olarak günahkâr doğmuşlardır.[1] Mesihiler Âdem’in günahının, herkesi günaha duçar ettiğine ve bu sebeple ilk temizlik ve korunmuşluğun kaybolduğuna, ilahi suretin bozulduğuna öyle ki; herkesin zati şer ve günahla kirlenmiş olarak doğduğuna,[2] günahın kölesi olduğuna ve ölüm ve perişanlık içinde dünyaya geldiklerine inanırlar.[3]

Jean Calvin, ilk günahı tabiat ve tabiat ötesi hediyelerin fasit olma sebebi bilir. Ona göre (bu) günah, insanı tabiatüstü hediyelerden tamamen mahrum etmiştir, hâlbuki bu tür hediyeler yani iman ve doğruluk, semavi bir yaşam ve ebedi bir hayata ulaşmak için, olmazsa olmaz cinsindendir.[4]

Bu görüşü dikkate alarak Hz. Âdem konusunda, adalet sahibi olan Allah, Âdem’in günahını ve bu günahın getirisini, bizim hiçbir rolümüzün olmamasına karşın, nasıl olurda bizim hesabımıza yazar? sorusunu gündeme getirir.

Mesihiler bu soruya çeşitli cevaplar vermişlerdir, ancak bunların hiçbirisi kani edici değil ve Kur’an ayetleriyle de çelişir. Temsilcilik görüşü,[5] gurupsal şahsiyet[6] ve… gibi Mesihiler tarafından söz konusu edilen görüşlerin tamamı şu noktada ortaktır: Hz. Adem’in günahı, tüm insanları günahkar olarak dünyaya gelmesine sebep olmuştur ve bundan ötürü azaba müstahaktırlar.

Ancak İslam, Hz. Âdem (a.s) ve Havva’nın fiilinin günah olduğunu kabul etmez. Nitekim Allame Tabatabai, Kur’an’ı Kerim ayetleri ışığında Hz. Âdem’in (a.s) iki delil üzere hiçbir günaha bulaşmadığını kabul eder:

1. Allah’ın yasak ağaca yaklaşmaktan sakındırma emri “Mevlevi” değil, “irşadi” idi, zira bu emir cennette verilmişti ve cennet teklif, emir ve nehiy etme yeri değildir. İrşadi nehiyde, nehiy edilen şahsın halinin iyiliği dikkate alınmıştır ve nehiy eden, şahsın maslahatına olan yöne doğru irşat edip yönlendirmek istemektedir; emir ve nehiylerin böyle (irşadi) olması durumunda, ne bunlara amal edilmesinin sevabı vardır ve ne de muhalefet edilmesinin cezası vardır. Tam olarak meşveret ettiğimiz kimsenin bize emredip nehiy etmesi veya doktorun hastasına emredip nehiy etmesi gibidir ve şahsın, onlara muhalefet etmesi, sadece emreden ve nehiy edenin dikkate aldığı zararları ortaya kor.[7]

2. Hz. Âdem (a.s) peygamberdi ve Kur’an’ı Kerim, peygamberlerin makamını münezzeh ve onların tertemiz nefislerini günah ve bozgunculuktan beri bilir. Akli burhan ve Kur’an ayetleri de bu görüşü teyit eder.[8]

Allame Tabatabai açıklayıcı görüşünde nebilerin ismeti konusuna değinmiş ve akli ve nakli delillerle çeşitli yönlerden bu görüşü ispat etmiştir.[9],[10]

Diğer taraftan Mesihilerin “Âdem günah işledi ve günah onun bir gereği ve yoldaşı oldu” söylemi doğru bir söz değildir. Zira Allah-u Teâlâ Âdem’i (a.s) o ağacın meyvesinden yedikten ve cennetten çıkarttıktan sonra seçti ve ona rahmet nazarıyla baktı: Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi”.[11]Ve diğer bir ayette şöyle buyrulur: Derken, Âdem (Vahy yoluyla) Rabbinden bir takım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabbi’ne yalvardı. O’da bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır”.[12]

Dolayısıyla “İnsanın işlediği her hata, onun ayrılmaz bir parçasıdır” sözünün yorumlanabilir  ve doğru bir tarafı yoktur ve günahın, insanın ayrılmaz bir parçası olduğu düşünülse bile, affedip bağışlama konusu olacak bir şey kalmayacaktır. Hâlbuki Kur’an’ı Kerim, affetme ve bağışlama konusuna çokça değinmiştir ve Mukaddes Kitap’ta bu konuda sessiz kalmamıştır.[13] Buna binaen Mesihiyetin Âdem’in günahı ve bu günahın getirisi konusundaki inancı, yanlış ve temelsiz bir inanç olup asırlar boyunca ve insanların çoğu için ilahi af ve bağışlamayı, inkâr etmektedir.

Geçen konuları dikkate alarak İmam Humeyni’nin (r.a) “Kitabu’t-Tahare” de abdestin vacip olmasının nedensellik babında naklettiği rivayetle, İslam’ın ilk günahı kabul etmemesi görüşünün çelişir bir tarafı olmadığı aydınlığa kavuşur.

İmam Humeyni (r.a) “Namazda taharetin muteber oluşunun hakikati” unvanında bir meseleyi konu etmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: Abdest, Hz. Âdem’e (a.s) ve onun zürriyetine kayıt getirilmeksizin farz olmuştur; ister hadesten önce olsun ister olmasın.[14] Bu bahsin faydası, insan doğduğunda, hades vuku bulmadan önce acaba temiz midir değil midir? konusudur ve Hz. İmam şöyle der: Allah-u Teala’nın hükmü kapsamında bu yeni doğan çocuğun abdestinin vacip olmasına hükmedilir; gusül ise bunun tersinedir, zira guslü gerektirecek hades arız olmadığı müddetçe, gusül de vacip olmaz. Burada İmam (r.a) abdestin sebebini açıklayan bir rivayete dayanır:

Yahudi cemaati Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına geldi ve ona soru sordu. Onların sorularından birisi şöyleydi: Ey Muhammed! Uzuvlar içinde en temiz olmasına rağmen hangi sebepten dolayı abdest alırken dört uzvu yıkamak gerekir? (Sırasınca yıkanan ve mesh edilen dört uzuvdan yüz, iki kol, baş ve ayaklar kastedilmektedir)

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdular: “Şeytan Ademe’e vesvese ettiği zaman Hz. Âdem o ağacın yakınana gitti ve ağaca bakmadı ve sonuçta Âdem’in haysiyeti gitti (şayet Âdemin kaybetmesinden -şeytanın vesvesesine uymasından- dolayı renginin değiştiği kastedilmiş olabilir). Sonra kalktı ve o ağaca doğru gitti ve bu, hataya doğru atılan ilk adım oldu. Sonra eliyle ağacın meyvesini koparıp yedi ve üstünde elbise namına ne varsa bedeninden uçup gitti; Âdem başını elleri arasına aldı ve ağladı. Allah-u Teâlâ onun tövbesini kabul ettiğinde ona ve zürriyetine bu dört azalarını temizlemesini farz etti.

O halde Allah-u Teâlâ, o ağaca baktığı için Âdem’e yüzünü yıkamasını emretti, elleriyle meyveyi kopardığı için ellerini dirseklerine kadar yıkamasını emretti, başını elleri arasına aldığı için başına mesh etmesini ve iki ayağıyla hataya doğru adım attığı için iki ayağını mesh etmesini emretti.”[15]

Rivayetin metnine bir miktar dikkat edilse, rivayetin hiçbir yerinde Hz. Âdem’in (a.s) günahına dair bir sözün olmadığını ve abdestin sebebini, Hz. Âdem’in (a.s) fiiline nispet verdiğini göreceğiz. Bu fiilin terki evla suretinde Hz. Âdem’in (a.s) işlemesini İslam inkar etmiyor, bilakis akli, nakli ve ahlaki deliller üzerine ispat ettiğimiz gibi, bu fiilin günah olduğunu kabul etmiyor. Diğer taraftan terki evla, Allah’ın veli kulları için sıradan bir iştir ve bunu Hz. Yunus (a.s) ve diğer peygamberlerde de görüyoruz. O halde abdestin Hz. Âdem’in yaptığı terki evladan dolayı farz olduğunu söyleyebiliriz. Buna ilaveten var olan başka rivayetlerde, abdest için başka delillerde zikredilmiştir[16] ve abdest yalnızca bu illetle sınırlandırılamaz ve maslahat bir yana bizim bilmediğimiz başka hikmetlerde bizim için gizli ve saklıdır.

 


[1] Paul Helm, Faith and Understanding, Eerdmans Pulishingco. Edinburgh University Press, 1997, P. 153.، aşağıdaki dergiden alıntı yapılmıştır: “İlim ve teknik dergisi Marifet 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 22.

[2] -Rumyan, 5:19, Nakil: İlim ve teknik dergisi Marifet 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 23.

[3] -Saro Haciki, Usulü Mesihiyet,baskı, 2, İntişarati Hayati Ebedi 1982 m, c. 2, s. 81, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 24.

[4] -Ci Lisiyi Danesten, Ayini Protestan Tercüme: Abdürrahim Süleymani Erdistani, Kum 1381, Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a), Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382, s. 23. (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejohoşi İmam Humeyni (r.a) ).

[5] -Çarlez Heron, Necat Şinasi, Tercüme: Saro Haciki, Tahran 1361, İntişaraati Aftabi Adalet, Birinci baskı, s. 11, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifest” 74, On ikinci yıl, Sayı On bir, s. 24, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ).

[6] -Henri Tisin, İlahiyati Mesihi, Tercüme: T. Mikailiyan, İntişarati Hayati Ebedi, s. 180-182, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, On birinci sayı, 1382 s. 24, (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ).

[7] -Muhammed Hüseyin Tabatabi, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 292-293.

[8] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 293.

[9] -a.g.e., c. 12, s. 134-139; Muhammed Taki Misbah Yezdi, Amuzeşi Akaid, Merkezi Çap ve Neşri Sazmani Tebliğati İslami, Yedinci baskı, c. 1 ve 2, Dershayi 24, 25 ve 26.

[10] -İsmet ve Âdem’in (a.s) hatası konusunda şu sorulara bakınız: 4438 (Site:4808), 203 (Site: 1114), 112 (Site: 998), 129 (Site: 1069).

[11] -Taha, 122.

[12] -Bakara, 37.

[13] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an”, Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 293-394.

[14] -İmam Humeyni (r.a), “Kitabu’t-Tahare” (Takrirat), Tahran 1428 k, Müesseseyi Tanzim ve Neşri Asari İmam Humeyni (r.a), s. 270.

[15] -Şeyh Saduk, Menla Yahzuruhu’l Fakih, Kum 1404 k, Cameayi Müderrisin, c. 1, s. 55, 56 ve 57.

[16] -İmam Ali b. Musa Er-Rıza (a.s), Muhammed b. Senan’ın sorusunun cevabında şöyle yazdı: “Yüz ve kolların yıkanması,  baş ve ayakların mesh edilmesinden ibaret olan abdestin farz kılınmasının nedeni, Allah’ın huzurunda durmak ve zahiri azalarla ve bu azalarla birlikte amelleri yazan melekler eşliğinde O’na doğru yönelmek olmasıdır. O halde alçak gönüllülüğün yerine getirmek ve secde etmek için yüzünüzü yıkayacaksınız. Ellerinizi de yıkacaksınız ki günahlardan pak ve tertemiz olsunlar.  O tarafa bu tarafa sürükleyerek onlarla ihtiyaçlarını isteyip, onun dışında her kesten koparak, kendi korku ve ihlâs mertebenizi arz etmek için kollarınızı yıkayın. İki ayak ve başınızı mesh edin, zira aşikâr ve açıktır ve tüm hallerinizde bu ikisiyle karşı karşıyasınız, ancak başkasından kopmada eller ve yüzde olan huzu ve ihlâs, baş ve ayaklarda yoktur o halde, baş ve ayakların mesh edilmesiyle yetinilir”. Şeyh Saduk, Menla Yahzuruhu’l Fakih, Kum 1404 k, Cameayi Müderrisin, c. 1, s. 57.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar