Gelişmiş Arama
Ziyaret
9996
Güncellenme Tarihi: 2010/08/08
Soru Özeti
Taşlama hükmünün tarihsel geçmişi nedir? Bu zamanda böyle bir hükmü uygulamak İslam’ın zararına değil midir?
Soru
Taşlamanın geçmişi nedir? Diğer insanların İslam’a yönelik bakışını olumsuz kılacağından bugün bu meselenin uygulanmaması gerektiğini düşünmüyor musunuz?
Kısa Cevap

“Taşlama” veya “recim” cezası İslam öncesi diğer millet, kavim ve dinler arasında yaygındı. İslam’da da bu tür yaptırımlar; şerî, kesin ve katî bir ceza sıfatıyla çok ağır bir takım suçlar için öngörülmüş ve Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) nakledilen birçok rivayette de ona vurguda bulunulmuştur. İslam’ın böyle bir cezayı uygulamadaki hedefi; toplumun ıslahı, suça bulaşmaktan kaynaklanan anarşistliklerin giderilmesi, suçlu ferdin temizlenmesi ve bu suç neticesinde ferdin bulaştığı günahın bağışlanması, toplumda adaleti uygulamak, büyük ve temelleri sarsan sapkınlıkları engellemek ve toplumu korumaktır. İslam’ın bakışında bir evli kadının veya evli erkeğin zina etmesinin cezası, bir takım özel şartlar kaydıyla recimdir. Eğer bir yerde bu hükmün yahut başka hükümlerin uygulanması İslam’ın zarar görmesine neden olursa, veliyy-i fakih veya şeriat hâkimi İslam ve İslam düzeninin maslahatını gözeterek bu hükmün uygulanma niteliği yahut onun esasen değiştirilmesi hakkında kararlar verebilir.

Ayrıntılı Cevap

Taşlama veya “recim”in geçmiş ve tarihi hakkında bilgi edinmek için tarihî metinler ve İslam öncesi dinlerin kitaplarına bakmak gerekir. Bugün elde olan en geçmiş dinlerin en kadim kitaplarında recimden suçlu fertlere verilen cezalardan biri olarak bahsedilmektedir. Tevrat’ta defalarca bu cezadan bahsedilmiş ve evlenmeden önce zina eden bir kız hakkında şöyle yer almıştır: “…O zaman kızı baba evine getirsinler ve şehir halkı onu ölünceye dek taşlasınlar; zira o İsrail oğulları arasında çirkinlik yapmış ve baba evinde zina etmiştir. Bu şekilde kötülüğü aranızdan[1] uzaklaştır.” Aynı şekilde kocası olan bir kadının zina yapması ve tersi hakkında şöyle belirtilmiştir: “Eğer bir erkek kocası olan bir kadınla yatar durumda yakalanırsa (kadın ile yatan erkek ve de kadın), o zaman her ikisi ölsünler. Bu şekilde İsrail oğullarından kötülüğü uzaklaştır.”[2] Peygamber (s.a.a) Medine’ye hicret ettiği zaman bir grup Yahudi zinanın hükmünü sormak için Peygamberin (s.a.a) yanına geldi ve ondan sonra Maide suresinin 41. ayeti ve ilgili ayetler nazil oldu. Macera şöyle gelişir: Hayber bölgesinden meşhur Yahudi bir kadın onların soylularından bir erkek ile zina eder. Her ikisinin de eşi olmasına rağmen Yahudi âlimleri o ikisinin toplumsal makam ve mevkileri nedeniyle kendilerini taşlamak istemez. Bu amel için daha hafif bir hükmü olması halinde icra etmek için Peygamberin (s.a.a) yanına gelirler. Ama Peygamber (s.a.a) aynı hükmü dile getirir ve bu hüküm Tevrat’ta da bulunmaktadır neden onunla amel etmiyorsunuz diye buyurur. Onlar bu hükmün Tevrat’ta yer aldığını inkâr ederler. Allah Resulü (s.a.a), İbn. Hürya adında Yahudi âlimlerinden birini çağırır ve onun yemin içmesinden sonra kendisinden bu hususu sorar. O da böyle bir hükmün Tevrat’ta yer aldığını belirtir. İslam Peygamberi (s.a.a) de o kadın ve erkeği Medine mescidi önünde recim eder.[3] Dolayısıyla İslam’dan önce öldürme ve recim hükmü diğer dinler ve milletler arasında bir takım farklılıklar ile icra edilmekteydi.

İslam’da Taşlamanın Hükmü:

Her ne kadar eşleri olanların yaptığı zina hakkında taşlama hükmüne Kur’an’da işaret edilmemişse de bu mesele Peygamberin (s.a.a) sünnetiyle ispatlanmıştır. İmam Ali (a.s) bir kadına kırbaç ve recim hükmünü uygulamış ve şöyle buyurmuştur: Onu Allah’ın kitabına göre kırbaçladım ve Allah Resulünün sünnetine göre de recim ettim.[4] Nakledildiği üzere ikinci halife şöyle demiştir: Eğer insanların filan, Kur’an’a bir ayet ekledi demesinden korkmasaydım, “yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina ederlerse, taşlanmalıdırlar” diye recim ayetini getirirdim. (Elbette Kur’an’da böyle bir ayetin varlığı tüm sahabeler tarafından ret edilmiştir ve Kur’an’da bu ayetin bulunduğuna dair iki insan dahi tanıklık etmemiştir).[5] Recim hükmü, zina eden evli erkek ve kadının cezası olarak gelmiş ve tüm İslam âlimleri onun hakkında ittifak etmişlerdir.[6] İslam’ın cezalarından olduğu için uzlaşılır ve bağışlanır değildir. Hatta tarafların veya bir başkasının şikâyeti olmasa dahi icra edilmelidir.[7] Peygamber-i Ekrem (s.a.a) rahmet ve şefkat peygamberi olması nedeniyle, kendisi önünde dört defa zina (evli kadın ve erkek zinası) ettiklerini itiraf eden şahıslar hakkında recim hükmünü uygulamaktan sürekli rahatsızlığını aksettirir ve şöyle buyururdu: Eğer bu şahıslar itiraf etme yerine tövbe etselerdi, kendileri için daha iyi olurdu (Maiz’in olayı). Ama bu suç ispatlandığı her durumda batınî eğiliminin aksine onu icra ederdi. Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) zamanında recim edilen fertlerin macerası ve bu hususta gelen rivayetler[8], İslam’ın görüşünün her zaman çok zor kayıt ve şartlar koyarak bu günahın ispatlanma imkânını en aza düşürmek ve çirkinliğinin gitmemesi ve fertlerin recim edilmemesi için bu hükmün az icra edilmesi olduğunu göstermektedir. Şii fıkhına göre yazılmış İslam Cumhuriyeti yasalarında da evlilerin yaptığı zinayı ispatlamak için İslam’ın öngördüğü bu şartlar göze çarpmaktadır. Bu şartların bazılarına işaret ediyoruz:

1- 74. Madde: Recme veya kırbaçlanmaya sebep olan zina, dört adil erkeğin yahut üç adil erkek ve iki adil kadının tanıklığıyla ispat olur.[9]

2- 76. Madde: Tanıkların tanıklığı açık ve iphamsız olmalı ve gözleme (görmek) dayalı olmalıdır.

3- 78. Madde: Zaman ve mekân açısından hususiyetlerin beyanında tanıkların sözlerinde tutarsızlık olmamalıdır (aksi takdirde tüm tanıklar iftira atma suçundan kırbaçlanırlar).

4- 79. Madde: Tanıklar zaman aralığı olmadan tanıklık etmelidir (aksi takdirde tüm tanıklar iftira cezasına çarptırılırlar).[10]

Hatta şahıs itiraf ettikten sonra inkâr ederse recim cezası kaldırılır. İmama Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Eğer bir şahıs had vurmayı gerektiren bir günahı itiraf eder ve sonra inkâr ederse, ona had (kırbaç) vurulmalıdır. Ama günah, recmi gerektiren evlilerin zinası olursa, inkâr edildikten sonra recim uygulanmaz.[11] Recmi gerektiren bir günahı ispat etme yolundaki bu zorlamalar o kadar çoktur ki bazıları, bir şahsın kendi aklı ve iradesiyle itiraf etmesi dışında böyle bir şeyin belki de hiçbir zaman ispatlanmayacağını söylemişlerdir.[12] Enteresan olan ise İslam’ın böyle cezaları yasalaştırmasındaki hedefinin intikam istemi ve şiddet yaratmak olmamasıdır. Aksine diğer İslam kanunlarında olduğu gibi böyle cezaların belirlenmesi ve icra edilmesinde de yüce hedefler mevcuttur. Bu hedeflerin bazılarına işaret ediyoruz:

1- Toplumun Islahı: (Şartlar gerçekleştiğinde) Evli olup zina yapanları hiçbir tereddüt etmeden böyle bir ağır cezaya çarptırmak kanunda yer alırsa, bu suçu işlemeye yakın olan fertler bunun sonucunda bulunan ağır cezayı görerek buna asla teşebbüs etmez.

2- Suç İşlemekten Kaynaklanan Anarşizmin Giderilmesi: Toplumda vuku bulan her suç toplumun düzenini bozar ve toplumu sorun ve ıstıraba duçar kılar. Cezaların icra edilmesinin ilk neticesi, toplumda suç işlemeden kaynaklanan anarşizmin giderilmesidir.

3- Suçlu Ferdin Temizlenmesi ve Günahların Bağışlanması: Suç ve günah bir tür kirlenme ve lekelenmedir. Suç işlemek günahkâr şahsın kirlenmesine neden olur. Bu kirlenme, sadece onunla uyuşan bir yaptırım ve cezayla temizlenebilir. Rivayetlerden istifade edildiği üzere bir günahın cezasının bu dünyada icra edilmesiyle, günahkar şahıs söz konusu günahtan arındırılır ve temizlenir. Birçok günahlar (insanların hakkı hariç) gerçek bir tövbeyle bağışlanır.

4- Toplumu Korumak ve Muhafaza Etmek: Suçlunun cezasının icra edilmediği bir toplumda suç ve günah işlemek, suçlu fertlerin suç işlemede cesaretlenmesine ve neticede de suç ve cinayetin ve insanların mal, can ve namusuna tecavüz edilmesinin yaygınlaşmasına ve toplumun sağlığının yok olmasına neden olur. Oysaki yaptırımların ve İslam’ın tayin ettiği cezaların tam ve zamanında uygulanması temiz ve takvalı insanları insanî usul ve değerlere riayet etmeye teşvik eder. Aynı şekilde bu, fırsat kollayan suçlulara hangi akıbetin kendilerini beklediğini görmeleri ve böyle eylemlere bulaşmamaları için bir uyarıdır. Böyle olunca da toplumda suç ve günaha bulaşma oranı aşağı düşer ve sosyal güvenliğin yükselmesine neden olur.

5- Toplumda Adaleti Uygulamak: Suç ve günaha karışmak, başkalarının haklarına tecavüzde bulunmak ve onlara zulüm etmek demektir. Adilce cezaların uygulanmasıyla adalet sağlanır. Yani bir zulüm gerçekleştiği takdirde, onun giderilmesi için ona uygun bir ceza gözetilmiştir. O halde her ceza bir takım olumluluklar taşır ve recim de bundan müstesna değildir. Taşlamayı çok caydırıcı bir hüküm olarak niteleyebiliriz. Bu hüküm, Peygamber (s.a.a) ve Ali’nin (a.s) tüm yönetimleri döneminde şahsi itiraflarıyla sadece birkaç ferde uygulanmıştır. Ama hadleri (ceza ve yaptırımları) uygulamak bir yer yahut yerlerde İslam’ın zarar görmesine neden oluyorsa, masum imam ve veliyy-i fakih İslam’ın daha önemli çıkarları için geçici olarak hadlerin uygulanmasını erteleme veya başka bir takım özel tarz ve şekilleri uygulama yetkisine sahiptir. Hz. İmam şöyle buyurur: … Hâkim, yol üzerinde olan bir mescit yahut evi yıkıp parasını sahibine verebilir. Hâkim, gerekli zamanlarda mescitleri geçici olarak kapatabilir ve ibadetle ilgili olsun veya ibadetle ilgili olmasın varlığı İslam’ın maslahatına ters düşen her hususu durumu böyle olduğu müddetçe engelleyebilir. Devlet, İslam ülkesinin maslahatına aykırı olduğuna karar verdiği durumlarda ilahî önemli farzlardan olan haccı geçici olarak engelleyebilir.[13] Bir başka yerde ise şöyle buyurmaktadır: … İslam’da düzenin maslahatının her şeyden öncelikli olduğu ve hepimizin ona tabi olmamız gerektiğine dair bu basit hususu, halk için aydınlatmalılar.[14] Bundan dolayı şöyle söylemeliyiz: Her ne kadar ilahî hükümleri icra etmede bir takım odak, siyasî grup ve fertlerin temelsiz eleştiri üretmelerine önem vermemek gerekse de, bir zaman diliminde bu hükmün uygulanması İslam düzeninin maslahatlarına aykırı olursa, veliyy-i fakih bu hükmün başka bir şekilde uygulanması için emir verme yetkisine sahiptir.



[1] Kütüb-ı Ahd-i Atik, Çap-ı London, s. 373. (Sefer-ı Turiye, Müsenna, fasl-ı bist-i dovvom ve aye-i 21 ve 22).

[2] Kütüb-ı Ahd-i Atik, Çap-ı London, (Sefer-ı Turiye, Müsenna, fasl-ı bist-i dovvom ve aye-i 23).

[3] Tercüme-i el-Mizan, Allame Tabatabaî, c. 5, s. 543 ve 544.

[4] Nakd ve Tafri’at; Ayetullah Seyyid Muhammed Vahidî (r.a), s. 29.

[5] Envaru’l-Fekahe, Nasır Mekarim Şirazi, Kitab-ı Hudud, s. 281.

[6] Cevahiru’l-Kelam, Necefi, c. 4, s. 318. el-Mekasidü’ş-Şer’iyye lil-Ukubat fi’l-İslam, Dr.

asanî el-Cundî, s. 637.

[7] Tesir-ı Zaman ve Mekan ber Kevanin-ı Cezaî İslam, Hamid Dehkan, s. 129.

[8] Vesailu’ş-Şia, Hür Amılî, c. 18, s. 347.

[9] Tahrirü’l-Vesile, c. 2, s. 471, mesele. 9.

[10] Şerh-ı Kanun-ı Mucazat-ı İslamî, Seyyid Fettah Murtezevî, s. 32-43.

[11] Vesailu’ş-Şia, Hür Amılî, c. 18, s. 318-319..

 

[12] Tesir-ı Zaman ve Mekân ber Kevanin-ı Cezaî İslam, Hamid Dehkan.

[13] Hukumet-i İslamî, İmam Humeynî (r.a), s. 233 ve 34.

[14] a.g.e., s. 464.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar