Gelişmiş Arama
Ziyaret
18336
Güncellenme Tarihi: 2008/06/18
Soru Özeti
Peygamber(s.a.a.)’in bütün sözleri ve konuşmaları vahiy midir?
Soru
Peygamber(s.a.a.)’in bütün sözleri ve konuşmaları vahiy midir, değil midir? Başka bir deyişle, Peygamber (s.a.a.)’in ağzından çıkan sözlerin hepsi ve bununla beraber onun yaptığı ameller, vahiy yoluyla ona iletilen ilahi bilgi ve öğretiler uyarıncamıdır yoksa Peygamber (s.a.a.)’in vahyin dışında söz ve konuşmaları da mı var? Ya da Peygamber (s.a.a.)’in din ve dini hükümlerle ilgili olan konuşmalarını, günlük normal konuşmalarından ayırmamız mı gerekir?
Kısa Cevap

Bu hususta farklı görüşler vardır:

Bazıları, Necm suresinin 3 ve 4’üncü ayetlerinin[i] genel olmasına bakarak şuna inanmaktadırlar: Peygamber(s.a.a.)’in bütün konuşmaları ve davranışları, vahiyden kaynaklanmaktadır.

Bazıları da, Kuran-ı Kerim ve Peygamber(s.a.a.)’e nazil olan ayetler hakkında olan Necm suresinin 4’üncü ayetine bakarak, Peygamber(s.a.a.)’in sünnetinin hüccet olmasıyla beraber onun konuşmalarının, davranışlarının ve sukutunun, heva ve hevesten olmadığına inanmaktadırlar.

Bu hususta kesin ve net bir şekilde söylenecek söz şudur: Peygamber(s.a.a.)’in davranışı, tavrı ve sözleri hiçbir zaman, vahyin izni dışına çıkmamıştır. Peygamber(s.a.a.)’in günlük ve normal hayatı da heva ve hevesten kaynaklanmamaktadır. Aslında, Peygamber(s.a.a.)’in üzerine bu yönden dahi günah tozu konamaz.



[i] “O, nefis arzusu ile konuşmaz, o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”

Ayrıntılı Cevap

Hiç şüphesiz ilahi peygamberler Allah-u Teala ile özel bir ilişkiye sahiptirler ve bu özel ilişki sayesinde, ilahi hükümleri, kanunları ve öğretileri O’ndan alarak insanlara iletmektirler.

Bu özel irtibat, nitelik ve mahiyeti itibariyle çok karışık bir yapıya sahiptir ve insanlar onu derk etmekten acizdirler. Tabiî ki bu, insanların tamamen bu konuya cahil oldukları anlamına gelmez. Başka bir açıklamayla, insanlar “vahiy” konusunu tam hakikatiyle anlayamadıkları için, onu anlamayı tamamen terk etmeleri gerekir diyemeyiz, çünkü akıl, kendi ölçüsü ve idrakı kadar da olsa Allah’ın kelamı ve vahyin içeriğini hakkında bir kavrama ve idaraka sahiptir.

Vahyin anlamı: Vahiy, Allah katından ilim ve onun dışındaki şeylerin ulaştırılması hakkındaki temel bir vesiledir. Vahyin özellikleri şunlardır: Yazılı ve yazılı olmayan hızlı bir işaret ve bazen de şifreli ve imalı bir bildiri, zaman zaman da yazı ve bir aracı aracı olmaksızın, bazı uzuvlara işaret ve ilham yoluyla gelen bilgidir. Buna göre, gizli, hızlı şifreli olması, vahyin temel özelliklerindendir.[1]

Vahyin hakikati: İnsan amel ederken düşünmeye ve tefekküre ihtiyaç duymasına rağmen vahiy genel olarak hareket ve amel değil, ilim ve derk etme şeklindedir. İlim ve derk etmenin mahiyetten uzak özel bir vücuttan ibarettir.

Başka bir deyişle, vahiy, varlıktan alınmış bir mefhumdur. Bu yüzden, mahiyeti yoktur ve o cins, fasıl, had ve resm yoluyla tarif edilemez. Vahiy, meşhur mahiyetle ilgili meşhur makulatların içinde yer alamaz. Vahyin manasının, varlığın manası gibi, örnekleri vardır bu örnekler farklı ve çeşitli mertebelere sahiptirler.[2]

Bu yüzden vahyin tanımları hakiki değil daha açık benzer kelimeleri getirerek açıklığa kavuşturma şeklindedir. Vahiy normal bir irtibat olmadığı için anlaşılması herkes tarafından mümkün değildir.

Vahyin tanımı:

Allame Tabatabai vahyin şöyle tanımlamaktadır: vahiy, peygamberlerin batınında olan özel bir idrak ve histir ve ilahi inayetin kapsamına girmeyenlerin onu kavraması mümkün değildir.[3]

Tabatabai başka bir yerde ise şöyle yazmaktadır:

Vahiy, şifreli bir his ve batıni derklerden harikulade bir iştir ve zahiri duyu organlarından gizlidir.[4]

Bu açıklamalar ışığında sorulan soruya şöyle cevap verilmelidir:

İslam âlimleri, ayet ve rivayetlerden istifade ederek değişik ve farklı görüşler sunmuşlardır:

Abdurrezzak Lahici, bu hususta şöyle söylemektedir: Eğer birisi, Peygamber (s.a.a.)’in bir işte vahyin inmesini beklemeden kendi görüşüne göre amel ettiğini zannederse, o şahıs mutlaka peygamberlik konusuna ve peygamber gerçeğine cahildir ve böyle birisi akla göre dindarlığın dışındadır. Kuran ayetine uymamaktadır (O, nefis arzusu ile konuşmaz, o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.[5]) ve bu ayetin bazı hususlarda istisna içermesini söylemek seviyesizliktir. Dinle ilgili bütün konular, ilahi izin ve rabbani vahye ihtiyacın olmasında eşittirler.[6]

Numune Tefsirinde ise şu açıklama yer alır: Kuran’ın şu ayeti “o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.” sadece Kuran ayetleri hakkında değildir; önceki ayetlere göre Peygamber (s.a.a.)’in sünnetlerini de kapsamaktadır ve sadece sözleri değil davranışları ve tutumları da ilahi vahiyle uyumludur. Çünkü Necm suresinin 3 ve 4’üncü ayetlerinde açıkça buyrulmaktadır: “O, nefis arzusu ile konuşmaz, o (onun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”[7]

Allame Tabatabai, “O, nefis arzusu ile konuşmaz” ayetinin tefsirinde şöyle demektedir: “Ma Yentugu” mutlaktır ve bunun gereği de Peygamber (s.a.a.)’in bütün sözlerinin nefsi isteklerden uzak olmasıdır. Ama “Arkadaşınız sapmadı, azmadı”[8] ayetinde müşriklere hitap edilmektedir.[9] Bu karineye göre şöyle söylenebilir: O hazret, siz müşrikleri çağıran ve Kuran’dan sizlere okuduğu şeylerde nefsin isteklerinden kaynaklanan bir söz yoktur. Bu hususta ne söylüyorsa, Allah’ın ona indirdiği bir vahiydir.[10] Yani bu ayet, Peygamber (s.a.a.)’in dünya görüşü, hidayet ve yol gösterici olan bütün dini sözlerinin[11], dünyalık cüzi konularla ilgili olanlar dışında vahiy olduğunu ispatlamaktadır.[12]

Tabiî ki Peygamber (s.a.a.)’in ferdi ve ailevi konularda, normal sözleri, emir ve nehiyleri, örneğin: O su bardağını bana ver ve…, de nefsinin isteğinden kaynaklanması ihtimali de tutarsızdır.[13] Peygamber (s.a.a.), bu tür konuşmalarda da masum ve hatalardan uzaktır.[14] Bu yüzden böyle konularda da, o hazretin söz ve davranışlarından[15], o işlerin caiz ve Allah’ın rızasına uyumlu olduğunu ispatlamaktayız. Çünkü eğer bu amelin bir sorunu olsaydı, Peygamber (s.a.a.) onu yapmazdı.

Daha fazla inceleme ve bilgi edinmek için şu kaynaklara başvurabilirsiniz: Teemmulat de ilm-i Usul, doktora kısımları, birinci kitap, beşinci defter, Sünnet’in sadır olma kaynakları, İsmet mertebesi, s: 34–67, Mehdi Hadevi Tahrani.



[1] Rağib-i İsfahani, Müfredat-ı Elfaz-ı Kuran, vahiy kelimesi.

[2] Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için şu kaynaklara başvurabilirsiniz: Kuran’da peygamberlik ve vahiy kitapları, Cevat Amuli; Kuran’dan alıntılar üzerinde yapılan kelami içtihat, Hadevi Tahrani, s: 77–78.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan(Farsça tercümesi), c:2, s: 159.

[4] Aynı kaynak, s: 160; daha fazla bilgi edinmek için şu kaynaklara başvurulabilir: Hadevi Tahrani, Kelami İçtihat Kaynakları, s: 76–78; Hosrov Penah, Abdulhüseyin, Dinin hükmetme sınırları, s: 117–130 ve konu: vahiy ve onun niteliği, 88’inci soru.

[5] Necm Suresi, 3 ve 4’üncü ayetler.

[6] Feyyaz Lahici, Abdurrezzak, Murat Cevheri, s: 461.

[7] Numune Tefsiri, c: 22, s: 481.چ

[8] Necm Suresi, 2’nci ayet.

[9] Peygamber(s.a.a.)’in davet ettiği ve Kuran ayetlerini okuduğu ve onlarında Allah’a iftira eden müşriklerdir.

[10]Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan (Farsça tercümesi), c: 19, s: 42; Hüseyni Tahrani, Seyit Muhammed Hüseyin, Mihr-i Taban, s: 212–213.

[11] Dini bir unsur, insanın gerçek saadete ermesinde rol alan bir unsurdur.

[12] Cevadi Amuli Abdullah, Tefsir-i Mevzu-i Kur’an, Kuran’da Peygamber(s.a.a.)’in siresi, c: 8, s: 32.

[13] Maksadımız bunların çok üzerindedir. Bazıları şöyle diyorlar: Şüphesiz Peygamber (s.a.a.)’in peygamberliği ve ona ayet nazil olması özelliklerine ilave olarak, o kendisi seçkin ve zamanını iyi tanıyan şahıslardandır. Buna göre iki çeşit söz söyleyebilir:

a) Kuran ayetleri ve kutsi hadisler gibi vahyi söz ve konuşmalar.

b) Onun seçkin şahsiyetinden kaynaklanan, akıllı ve hikmetli sözler.   Ancak bu görüş açıklandığı üzere tutarsızdır.

[14] Onun bu tür sözlerinin de dini olduğu ve bu ikisi arasında ayrılmazlık olduğu ispatlanamasa da. Yani masunun hiçbir hususta, söz ve davranışları hakkında, dini konularda olsun veya olmasın, yanlışlık, hata, unutkanlık ve isyan söz konusu değildir. Buna göre eğer masum, dini olmayan bir hakikati açıklarsa – örneğin; ilmi bir konu üzerine konuşursa – onun sözü kesin kes doğrudur. Aynı şekilde eğer dini bir konuyu açıklarsa, onun sözünde hiçbir hata yoktur.

Fıkıh Usulü İlminde Teemmülat, birinci kitap, beşinci defter, sünnetin sadır olma kaynakları, İsmet mertebesi, s: 35.

[15] “O, nefis arzusu ile konuşmaz” ayetine göre, Peygamber(s.a.a.)’in davranış ve tutumları sözlerine ilave olarak, hiçbir zaman vahyin izni dışında olmamıştır. Eğer bu geniş manayı bu ayetten ispatlayamasak dahi, Enam suresinin 50’nci ayeti gibi diğer ayetlerden ispatlanabilir.

Cevadi Amuli Abdullah, Kuran’ın Konulu Tefsiri, Kuranda Peygamber(s.a.a.)’in siresi, c: 8, s: 33.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hüccetiye Encümeni’nin inancı nedir? Bugün bu grup aktif midir?
    10482 Fıkıh Tarihi 2010/08/22
    Hüccetiye Encümeni, 19 Ağustos 1953 yılı darbesine eş zamanlı olarak Şeyh Mahmut Zakirzade Tevalayî Halebî tarafından Bahaîlik fırkasıyla mücadele etmek gayesiyle tesis edildi. Bu encümen hiyerarşik girift bir teşkilatsal yapı ve eğitim, araştırma, yazma, irşat, yurt dışıyla ilişkiler ve konferans komitelerine sahipti.
  • Spor yapmak amacıyla dans etmenin sakıncası var mı?
    7202 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/10/12
    Taklit mercilerin bürolarından yapılan istiftalardan alınan cevaplar şöyledir:Rehber Ayetullah Hamanei: Dans etmek, şehveti tahrik veya haram fiile yol açar ya da fesada sürükler veyahut kadın, namahrem erkeklerin içinde dans ederse haramdır.
  • Şiaya göre büyük günahın konumu nedir?
    24899 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Büyük günah konusunda Müslüman fırkalar arasında çoğu siyasi olan ifrat ve tefritler vardır.Bunun en belirgin örneği Mürcie ve Hariciler’dir. Mürcie, zalim yöneticileri temize çıkarmak için zahiri imanı veya Müslümanlık iddiasını ve görüntüyü korumayı yeterli görmekte, büyük küçük hiç bir günahın hatta Ehl-i Beyt’in ...
  • Hangi imam ferec duasını şahsen okumaktaydı?
    15165 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Ferec kavramı, (Arapça) sözlükte “gam ve hüzünden kurtulmak ve ferahlanmak” anlamına gelir.[1] Hadis kitaplarında ferec ve ferahlanmanın hâsıl olması için zikredilen dua ve ameller bu sözlük anlamını taşımaktadır. Burada “Ferec Duası” olarak adlandırılan üç dua ve de “Ferec Namazı” olarak isimlendirilen bir namazı zikretmekle ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    8070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • İranlılar, Ömer’in eliyle mi Müslüman olmuştur?
    17102 تاريخ بزرگان 2012/01/18
    Eğer tüm İranlıların Ömer’in hâkimiyeti döneminde Müslüman oluşu kastediliyorsa, bu ihtimal kabul edilir değildir; zira İran Arap ve Müslümanlar tarafından fethedilmeden önce bir grup İranlı diğer ülkelerde bulunuyordu ve onlar İslam’ın doğuşunun ilk yıllarında Müslüman olmuştu. Ama Ömer’in hâkimiyeti döneminde İslam’ın İran’a girmesi ve Müslümanların davranışları nedeniyle bazı İranlıların ...
  • Kur’an’ın bakışında iblis ile şeytanın farkı nedir?
    60252 Tefsir 2010/08/08
    Kur’an-ı Kerim ayetleri esasınca, İblis çok ibadet etme neticesinde melekler arasına giren cinlerden biridir. Ama Âdem’in yaratılışından sonra Yüce Allah’ın emrine karşı gelmesi ve Âdem’e secde etmemesi nedeniyle ilahî dergâhtan kovulmuştur. Ama şeytan ise insanlardan yahut cinlerden veyahut hayvanlardan olan her isyancı ve aksi varlığa denir. İblis’i şeytan olarak ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13774 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Neden cennetin kilidi namazdır?
    9080 Teorik Ahlak 2012/03/12
    İnsanın yaratılış hedefi Yüce Allah’a kulluk etmek ve O’nu tanımaktır. İnsan ancak Allah’a tapmanın gölgesinde kemale ve ilahi yakınlık makamına erer. Namaz, aşkın yaratıcıya ibadet ve kulluk etmenin en güzel göstergesidir. Beş öğün namaza bağlılık, ruhun erdemliliğine ve gücüne sebep olur, insanı günaha ve çirkin davranışlara bulaşmaktan ...
  • Kadın hangi durumda erkekle eşit miktarda miras alabilir?
    23408 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/08
    Genel olarak iki yerde kadınla erkek mirastan eşit miktarda pay alabilirler: 1- Anne ve baba (bir çok yerde), 2- Ölenin anne tarafından akrabaları Çalışan kadın sayısı erkekten çok olması, mirasın az ya da çok olmasını gerektirmez. Elbette toplumun manevi açıdan ilerleyebilmesi ...

En Çok Okunanlar