Please Wait
10612
Ölümden korkmanın değişik neden ve sebepleri olabilir ve biz bu yazıda özet olarak bu nedenlerin bazılarına işaret edeceğiz.
1. İnsanların çoğu ölümü fena, yokluk ve tükeniş olarak yorumlamaktadır. Apaçık olduğu üzere insan fena ve yokluktan dehşet duyar. Eğer insan ölümü bu şekilde yorumlarsa, kesinlikle ondan kaçar. Bu yüzden hatta hayatın en güzel anlarında bile ölüm fikri yaşam sevincini insana zehir edecek ve sürekli insanı bu açıdan kaygılandıracaktır.
2. Bazı insanlar da ölümü yaşamın sonu bilmemekte ve ahrete inanmakla birlikte çirkin amelleri ve kötü işleri nedeni ile ölümden korkmakta ve ondan dehşet duymaktadır; zira onlar ölümü kötü amellerinin neticeleri ile yüzleşmek olarak değerlendirirler. Bundan dolayı ilahi hesaptan ve amellerin karşılığını bulmaktan kaçmak için edebildikleri ölçüde ölümü geciktirme eğilimi taşırlar.
Bir şahıs Hz Peygamber’den (s.a.a) neden ölümü sevmiyorum diye sorar. Hz Peygamber (s.a.a) servetin var mı diye kendisinden sorar. Kendisi ise evet der. Hz Peygamber (s.a.a) kendinden önce ondan bir şey yolladın mı diye sorar ve o şahıs ise hayır der. Hz Peygamber (s.a.a), işte bundan dolayı ölümü sevmiyorsun diye buyurur.[1] Bu, İmam Ali’nin (a.s) hikmetli sözlerinden birinde ahu figan ettiği ve uyardığı şeydir: Ahiret azığının azlığı, yolun uzunluğu, seferin uzaklığı, maksadın büyüklüğü ve güzergâhın azim olması ne kadar zordur![2]
3. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Bir fert Ebuzer’den neden ölümden korkuyoruz diye sorar. Ebuzer şöyle cevap verir: Çünkü dünyayı bayındır ama ahretinizi viran ettiniz. Tabii olarak bayındır ettiğiniz noktadan viran ettiğiniz mekâna intikal etmeyi istememektesiniz.[3]
Bu rivayetlerden istifade edildiği üzere ölümden korkma nedeni, ahiret için çabalamamak, ona teveccüh etmemek ve dünyaya yönelmektir. Bu ahiretin viran olmasına neden teşkil etmektedir. İnsan, ölümün ahiret âlemine ayak basmak ve bu dünyadaki çabalarının ürününü görmek olduğuna inanmalıdır. Bu inanç insanı şer’i ve insani görevlerini yerine getirmeye yöneltir ve onun Allah’ın geniş rahmetine ümit duymasına neden olur. Böyle bir durumda insan ölümden korkmamakla birlikte, onu ilahi görüşmeye vesilesi olması sebebiyle sever ve ona aşk duyar. Peygamber’i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ölüm müminin hediyesidir.”[4] Müminlerin Önderi şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki Ebu Talib evladının ölüme olan ilgisi, süt emen bebeğin annenin sütüne olan ilgisinden daha çoktur.”[5] Bu nedenle ölümden korkmamanın yolu ahirete teveccüh etmektir; çünkü Allah’a ve kıyamet gününe iman etmemek ve de ahireti unutmak ve onun için azık hazırlamamak ölümden korkmanın temel nedenlerindendir.
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
[1] Şeyh Saduk, Hisal, tercüme-i Kemere-i, c. 1, s. 69, Kitapçı, Tahran, çap-ı evvel, 1377 ş.
[2] Temimi, Amedi, Abdülvahid, Ğureru’l-Hikem Ve Dueru’l-Kelim, s. 144, Defter-i Tebliğat-ı İslamî, Kum, 1366 ş.
[3] Ali Ekber Ahundi, Muhammed, c. 2, s. 458, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı çarom, 1407 k.
[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharü’l-Envar, c. 70, s. 171, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, 1409 k.
[5] Nehcü’l-Beleğa, s. 52, hutbe. 5.