Gelişmiş Arama
Ziyaret
11546
Güncellenme Tarihi: 2011/01/20
Soru Özeti
Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir?
Soru
Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir? Bu iş, Ali’nin (a.s) hakkaniyeti hakkında halkın sapmasına neden olmamış mıdır?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Hiçbir muteber tarih kitabında yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını verdiğine dair bir bilgi mevcut değildir. Tarihte yer alan şey, Halit b. Velid’e Seyfullah (Allah’ın kılıcı) lakabının isnat edilmesidir. Bazıları Peygamberin (s.a.a) bu lakabı kendisine verdiğini söylemişleridir. Ama görünüşte bu lakap Ebubekir ve Ömer’in hilafet dönemlerinde Halid’e verilmiştir. [1] Talha ve Zübeyir hakkında birkaç noktaya dikkat edilmelidir:

A. İslam Peygamberi (s.a.a) dönemindeki Talha ve Zübeyir:

Tarih ve rivayet kitaplarında tümü Peygamberin (s.a.a.) hayatı dönemiyle ilgili olan bir takım faziletler nakledilmiştir: Bunun örnekleri şunlardır:

1. Nakledildiği üzere Peygamber şöyle buyurmuştur: Her kim ahdine vefa göstermiş birine bakmak istiyorsa Talha’ya baksın. Hasin şöyle demektedir: Talha Uhud savaşında yaralanıncaya kadar Peygamberi (s.a.a) savundu. [2]  

2. Nakledildiği üzere bir şahıs şöyle demiştir: İnsanların talep ve istemesi olmadan onlara büyük mallar veren Talha gibi hiç kimseyi görmedim. [3]

3. Nakledildiği üzere Zübeyir b. Avvam Bedir, Uhud ve tüm diğer savaşlarda Peygamberin (s.a.a) yanında yer almış, Uhud günü direniş göstermiş ve tüm varlığıyla Peygambere (s.a.a) biat etmiştir. Mekke fethi esnasında da muhacirlerin üç sancağından biri onun elinde bulunmuştur. [4]

5. Talha ve Zübeyir, Ebubekir’e biat etmekten kaçınan kimselerden olup Ali (a.s) ile birlikte zamanın yönetimine muhalefet sıfatıyla Hz. Fatıma’nın (a.s) evinde oturup direnmişlerdir. [5]

B. Halifeler zamanındaki Talha ve Zübeyir:

Öte taraftan tarih kitapları bu iki sahabenin halifeler ve Ali’nin (a.s) hilafeti dönemlerindeki beğenilmeyen bir takım fiil ve davranışlarını nakletmektedir. Bunların en büyüğü de hak halife ve kendi zamanlarının imamı olan Hz. Ali’ye muhalefet etmeleri ve onun aleyhine Cemel savaşını başlatmalarıdır. [6] Her halükarda onlar Peygamber (s.a.a) zamanında onun iyi ve vefalı yarenleri ve ilk başta Hz. Ali’ye (a.s) biat eden kimselerdendiler. Peygamber (s.a.a) değişik münasebetlerde onları övmüştür. Bu tamamıyla doğaldır. Bu gibi övgülerde ölçü, şahısların fiili halidir. Yani eğer bir şahıs Peygamber (s.a.a) zamanında bir iyilik yapmışsa ve İslam’a bir hizmette bulunmuşsa, doğal olarak Peygamber (s.a.a) onu övecektir. Ama bu övgü onların geleceği hakkında da verilen yargının ölçü ve miyarı olamaz. Çünkü evvela İslam şeriatı ve insan aklı Peygamberin (s.a.a) gelecek ve şahısların batını hakkında taşıdığı ilimden istifade etmesini, fertlerin gizlilikleri üzerindeki perdeyi kaldırmasını ve deyim yerindeyse cinayetten önce kısas yapmasını doğru bulmaz. Tersine Peygamber (s.a.a) ve tüm masum imamların (a.s) metodu,  zorunlu durumlar hariç (Allah herhangi bir nedenden ötürü kendilerine izin verirdi) Allah vergisi ve kendilerine özgü ilimlerinden muhtelif fertler hakkında istifade etmemeleri ve normal insanlar gibi davranmalarıydı. Mesela İmam Ali (a.s) kendi katilini tanıyordu ama onu halka tanıtmıyordu. Kendisinin sonradan katili olacağını sanki hiç bilmiyormuş gibi ona davranmaktaydı. İkincisi, Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin (s.a.a) hadisleri fertleri değerlendirmek ve ölçmek için takvayı [7] miyar ve kıstas olarak belirlemiştir. Bundan dolayı bu miyarların varlığıyla insanlar fertleri değerlendirebilir ve şaşkınlık ve sapmaya düşmeyebilir.

İlgili başlık: Müminlerin annesi ıstılahı, 5300. Soru (Site: 5492) .


[1] Askeri, Seyid Mürteza, Sakife, s. 67; Tercüme-i et-Tabakatu’l-Kübra, c. 1, s. 275.

[2] et-Tabakatu’l-Kübra/ Tercüme, c. 3, s. 188.

[3] et-Tabakatu’l-Kübra/ Tercüme, c. 3, s. 189.

[4] et-Tabakatu’l-Kübra/ Tercüme, c. 3, s. 89.

[5] Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 55 ve Tarihu’l-Taberi, c. 2, s. 466.

[6] Tarihu’l-Taberi/Tercüme, c. 6, s. 2465.

[7] Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi

anımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. (Hucurat, 13).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar