Gelişmiş Arama
Ziyaret
10495
Güncellenme Tarihi: 2011/01/20
Soru Özeti
Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir?
Soru
Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir? Bu iş, Ali’nin (a.s) hakkaniyeti hakkında halkın sapmasına neden olmamış mıdır?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Hiçbir muteber tarih kitabında yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını verdiğine dair bir bilgi mevcut değildir. Tarihte yer alan şey, Halit b. Velid’e Seyfullah (Allah’ın kılıcı) lakabının isnat edilmesidir. Bazıları Peygamberin (s.a.a) bu lakabı kendisine verdiğini söylemişleridir. Ama görünüşte bu lakap Ebubekir ve Ömer’in hilafet dönemlerinde Halid’e verilmiştir. [1] Talha ve Zübeyir hakkında birkaç noktaya dikkat edilmelidir:

A. İslam Peygamberi (s.a.a) dönemindeki Talha ve Zübeyir:

Tarih ve rivayet kitaplarında tümü Peygamberin (s.a.a.) hayatı dönemiyle ilgili olan bir takım faziletler nakledilmiştir: Bunun örnekleri şunlardır:

1. Nakledildiği üzere Peygamber şöyle buyurmuştur: Her kim ahdine vefa göstermiş birine bakmak istiyorsa Talha’ya baksın. Hasin şöyle demektedir: Talha Uhud savaşında yaralanıncaya kadar Peygamberi (s.a.a) savundu. [2]  

2. Nakledildiği üzere bir şahıs şöyle demiştir: İnsanların talep ve istemesi olmadan onlara büyük mallar veren Talha gibi hiç kimseyi görmedim. [3]

3. Nakledildiği üzere Zübeyir b. Avvam Bedir, Uhud ve tüm diğer savaşlarda Peygamberin (s.a.a) yanında yer almış, Uhud günü direniş göstermiş ve tüm varlığıyla Peygambere (s.a.a) biat etmiştir. Mekke fethi esnasında da muhacirlerin üç sancağından biri onun elinde bulunmuştur. [4]

5. Talha ve Zübeyir, Ebubekir’e biat etmekten kaçınan kimselerden olup Ali (a.s) ile birlikte zamanın yönetimine muhalefet sıfatıyla Hz. Fatıma’nın (a.s) evinde oturup direnmişlerdir. [5]

B. Halifeler zamanındaki Talha ve Zübeyir:

Öte taraftan tarih kitapları bu iki sahabenin halifeler ve Ali’nin (a.s) hilafeti dönemlerindeki beğenilmeyen bir takım fiil ve davranışlarını nakletmektedir. Bunların en büyüğü de hak halife ve kendi zamanlarının imamı olan Hz. Ali’ye muhalefet etmeleri ve onun aleyhine Cemel savaşını başlatmalarıdır. [6] Her halükarda onlar Peygamber (s.a.a) zamanında onun iyi ve vefalı yarenleri ve ilk başta Hz. Ali’ye (a.s) biat eden kimselerdendiler. Peygamber (s.a.a) değişik münasebetlerde onları övmüştür. Bu tamamıyla doğaldır. Bu gibi övgülerde ölçü, şahısların fiili halidir. Yani eğer bir şahıs Peygamber (s.a.a) zamanında bir iyilik yapmışsa ve İslam’a bir hizmette bulunmuşsa, doğal olarak Peygamber (s.a.a) onu övecektir. Ama bu övgü onların geleceği hakkında da verilen yargının ölçü ve miyarı olamaz. Çünkü evvela İslam şeriatı ve insan aklı Peygamberin (s.a.a) gelecek ve şahısların batını hakkında taşıdığı ilimden istifade etmesini, fertlerin gizlilikleri üzerindeki perdeyi kaldırmasını ve deyim yerindeyse cinayetten önce kısas yapmasını doğru bulmaz. Tersine Peygamber (s.a.a) ve tüm masum imamların (a.s) metodu,  zorunlu durumlar hariç (Allah herhangi bir nedenden ötürü kendilerine izin verirdi) Allah vergisi ve kendilerine özgü ilimlerinden muhtelif fertler hakkında istifade etmemeleri ve normal insanlar gibi davranmalarıydı. Mesela İmam Ali (a.s) kendi katilini tanıyordu ama onu halka tanıtmıyordu. Kendisinin sonradan katili olacağını sanki hiç bilmiyormuş gibi ona davranmaktaydı. İkincisi, Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin (s.a.a) hadisleri fertleri değerlendirmek ve ölçmek için takvayı [7] miyar ve kıstas olarak belirlemiştir. Bundan dolayı bu miyarların varlığıyla insanlar fertleri değerlendirebilir ve şaşkınlık ve sapmaya düşmeyebilir.

İlgili başlık: Müminlerin annesi ıstılahı, 5300. Soru (Site: 5492) .


[1] Askeri, Seyid Mürteza, Sakife, s. 67; Tercüme-i et-Tabakatu’l-Kübra, c. 1, s. 275.

[2] et-Tabakatu’l-Kübra/ Tercüme, c. 3, s. 188.

[3] et-Tabakatu’l-Kübra/ Tercüme, c. 3, s. 189.

[4] et-Tabakatu’l-Kübra/ Tercüme, c. 3, s. 89.

[5] Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 55 ve Tarihu’l-Taberi, c. 2, s. 466.

[6] Tarihu’l-Taberi/Tercüme, c. 6, s. 2465.

[7] Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi

anımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. (Hucurat, 13).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Peygamber Danyal (a.s) kimdi?
    20280 تاريخ بزرگان 2012/01/23
    Danyal (a.s), Kur’an’da adına işaret edilmeyen peygamberlerdendir. Ama kendisi hakkında birçok rivayet mevcuttur.[1] Birçok rivayete göre, Danyal, Babil’in zalim hükümdarı Buhtunnasr ile çağdaştı ve onun tarafından zulüm ve eziyete maruz bırakılmaktaydı. Bazı tarihî kaynakların da bildirdiği üzere, Buhtunnasr, İran ...
  • Estetik ameliyatlar konusunda İslam’ın görüşü nedir?
    7228 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/05/14
    Ehl-I Beyt Mektebinin büyük Taklit Mercilerinin güzellik amaçlı estetik ameliyatları konusunda ki çeşitli görüşleri aşağıda sıralanmıştır:Ayatullah el-Uzma Hamei’nin yetkili bürosu tarafından yayınlan fetva:Mahrem olmayanın insana dokunmasının ve başka günahı gerektirmediği müddetçe, estetik ameliyeti haddi zatında caizdir.Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazi’nin bürosu tarafından yayınlana fetva:Başka bir haramı ...
  • Kur’anî ve dinî faaliyetler karşılığında veya genel olarak vacib-i kifayinin karşılığında ücret almanın hükmü nedir?
    6637 Dinsel Faaliyetler Nedeniyle Ücret Almak 2012/05/15
    Kur’an öğretmek, hıfzetmek gibi Kur’anî faaliyetlerin dışında kalan, namazın farzlarını öğretmek gibi farzların karşılığında alınan ücret caiz değildir. Ama dinin müstehap olan amelleri için ücret almanın sakıncası yoktur. Kur’anî faaliyetler, Hamd ve sure öğretmenin dışında olursa onun karşılığında da ücret almanın sakıncası olmaz, ancak mekruhtur. Fakat hediye ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    10208 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...
  • Hindistan ve Osmanlı İslamının teorik mukayesesi.
    7123 Fıkıh Tarihi 2010/12/04
    Osmanlı İslamıyla Hind İslamını değerlendirip mukayese etmek için bu iki ülkeye nüfuz eden ve hakim olan mezhebi bilmek gerekir. Osmanlıya (hicri 7. asırdan 10. asıra kadar) hakim olan fıkhi mezhep Ehl-i Sünnetin dört mezhebinden biri olan Hanefi mezhebidir. Ancak onlar itikatta Eş’ari mezhebine mensuptular. Hanefi ...
  • İran ve Irak savaşında şehit düşen bazı fertlerin cenazelerinin dağılmadığını ve yok olmadığını duydum. Bu duyumlar muteber ve güvenilir midir?
    6251 Eski Kelam İlmi 2012/04/04
    Canlı yaratıkların cisimlerinin yapısı gereği, ruh bedenden çıktıktan sonra tabii olarak beden kokar, çürür ve yok olur. Bu nedenle bazı bedenlerin yıllar geçtikten sonra aynı şekilde salim kalması uzak bir ihtimaldir. Ama Allah her şeye kadir olduğundan[1] böyle bir şey zihinden uzak tutulmamalı ve ...
  • Yeni gençlerdeki erginlik buhranı ile depresyon arasındaki fark nedir?
    7866 Pratik Ahlak 2011/09/21
    Gençliğin ilk döneminin ruhsal özellik ve hususiyetleri; kimlik hissi, bedensel ve ruhsal ağır ve belirgin değişiklikler, heyecan eksenli ve duygusal gelişim, toplumsal rüşt ve ahlakî gelişimden ibarettir. Genel olarak gençliğe yeni adım atmış bir insan bu devrede çelişik istek ve arzular taşır ve ...
  • Kravat takmanın hükmü nedir ve neden sadece İran’da kullanılmamaktadır?
    14290 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Bugünkü dünyada simge ve sembollerin kendine has bir dili vardır. Hatta bazen bir sembol bir mesajın mefhum ve manasını öylesine güzel ve hızlı bir şekilde aktarabilmektedir ki bir konuşma veya kitap telifi bunu yapmaktan aciz kalabilmektedir. Bugün dolandırıcılar da dâhil her grubun bir takım sembolleri bulunmaktadır ve ...
  • Kur'an niçin Arapça nazil oldu?
    14796 Kur’anî İlimler 2009/06/16
    Dil, insanların birbirleriyle anlaşmaları için en önemli araçtır. Allah-u Teala, Rahman suresinin başlarında konuşma yeteneğini büyük nimetlerinden saymaktadır. İnsanların hidayeti için gönderilen peygamberler, kavimlerinin dilleriyle konuşuyorlardı. Ahlak, ahkâm ve akaidi kavimlerinin diliyle onlara açıklıyorlardı. Allah-u Teala bi'setten önceki cahiliyet Araplarının şartlarını göz önüne alarak Resul-u Ekrem'i (s.a.a) ...

En Çok Okunanlar