Gelişmiş Arama
Ziyaret
8160
Güncellenme Tarihi: 2007/08/23
Soru Özeti
İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
Soru
İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
Kısa Cevap

İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir.

Ayrıntılı Cevap

    “ İslam’da sistematik düşünce teorisi “ değişik sahalardaki İslami düzenleri üreten dengeli bir teoridir. Bu teoriyle ilgili olarak şu ana kadar birkaç değişik yorum yayınlanmıştır:

1.Yorum: Makale şeklinde önsöz “Kur’anda genel iktisat düzeni” (5. Kur’ani kavramlar ve ilimler üzerine araştırma konferansı makaleleri, Kum, Daru’l-Kur’an-ı Kerim ,1996 ,Yaz, s. 330-420)

2. Yorum: Makale” İslam’da sistematik düşünce teorisi” ( İmam Humeyni’nin (r.a) fıkhi Görüşleri kongresinin bütün eserleri, zaman ve mekanın içtihattaki rolü, 3.cilt; içtihat, zaman ve mekan, 1995 Kış , s 401-426)

3. Yorum:  “Velayeti Fakih” kitabının 1. kısmı ( Genç düşünce yayınları, İslami kültür ve düşünce araştıma merkezi, 1998, Tahran)

4. Yorum: “ İçtihadın Kelami İlkeleri “ adlı kitabın son bölümü ( “Akıl evi” Kültür Kurumu, 1999, Kum)

      Şimdi bu teoriyi kısaca açıklamaya çalışacağız:

İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. Gerçekte dinin ana unsurlarını oluşturan bu yol göstericiliği iki kısma ayırmak mümkündür:

1. İslami dünya görüşünün siyaset ve iktisat gibi belli bir alanını ilgilendiren dini unsurlar ki bu unsurlarla İslami dünya görüşü arasındaki ilişki tümelle (külli ile) tikel (cüz’i) arasındaki ilişkidir. Bu unsurlar “var” önermeleri cinsinden olup felsefi-kelami bir yapıya sahiptirler.Allahu Tealanın siyasi alandaki tekvini sultası veya iktisadı alandaki rızık vericiliğini bu önermelere örnek verebiliriz. Biz bu unsurlara felsefe diyoruz. “İslam’ın siyasi felsefesi” İslam’ın siyaset alanındaki öğeleri olup İslam’ın dünya görüşünün belli bir boyutunun tecellisidir.

2. İslami dünya görüşünün özellikle de İslam felsefesinden-birinci sınıf unsurlardan- kaynaklanan dini unsurlar. Bu unsurlar gereklilik “olmalı” önermeleri cinsinden olup itibari boyutuna sahip olan önermelerdir ki kendi aralarında iki kısma ayrılırlar:

      a) Bu unsurlardan bazıları diğerlerine oranla temel olup diğer unsurların açıklanmasını ve belirgenleşmelirini sağlarlar. Bu unsurlar ya ilkeler diye bilinen belli bir alandaki kabullenilmiş asli ölçülerdirler veya dinin belli bir alandaki amaçlarını belirlerler ve biz onlara “ hedefler” diyoruz. İlkeler ve hadeflerin toplamı ekolü oluştururlar. Buna göre İslam’ın siyasi ekolü siyasi ilke ve hedeflerin toplamından ibarettir.

     b) Bir alandaki mevcut ilkelerden faydalanıp o alandaki hedeflere ulaşmak için İslam bir takım unsurlar sunmuştur ki bunlara “düzen” denilmektedir. Bu düzenler gerçekte evrensel bir sistemin kurumları pozisyonundadırlar. Netice itibarıyla beşeri ilgilendiren her alanda; felsefe, ekol ve düzen olmak üzere üç ana unsurla karşı karşıyayız. Bu ana unsurlar arasında mantığa dayalı güçlü bir ilişki vardır.

FELSEFE

      Bu konuda felsefeden bahsedildiğinde maksat İslam felsefesinde revaçta olan metefizik/ tabiat ötesi felsefesi değildir. Asıl maksat matematik felsefesi, sanat felsefesi ve benzeri tamlamalı felsefelere yakın bir manadır. O zaman siyaset sahasında “İslam’ın siyasi felsefesini” aradığımızda gerçekte İslam’ın siyaset alanındaki inanç olgu ve göstergeleri sayılacak unsurları arıyoruz ve bunlar İslam siyasi ekolünün ilkeleri pozisyonundadırlar. Allahın insanlar üzerindeki tekvini hakimiyeti , İslam’da insanın tanımı, halkın seçim hakkıyla ilahi irade arasındaki ilişki , Allahın rablığı ve siyasi hakimiyet gibi konular bu alanın kapsamına girmektedirler.

EKOL

     Bir alandaki ilke ve hedeflerin toplamının adıdır. İlke , belli bir alanda din tarafından sunulan kesin ölçütler olup o alandaki düzenin alt yapısının oluşma zeminini hazırlar. Hedefler, dinin her sahada insan için çizmiş olduğu amaçlardan ibarettir. O zaman İslam’ın siyasi ekolü; İslam’ın siyasi ilkeleri ve siyasi hedeflerinin toplamından ibarettir.

Allahu Tealanın kabul ettiği hakimiyetler dışında insanlarının birbirlerine olan hakimiyetlerinin kaldırılması ve velayetin/hakimiyetin kendi dönemlerinde sadece masumlara has olması gibi konular İslam’ın siyasi ilkeleri zümresinden sayılırlar. Ancak; toplumsal adaletin sağlanması, insanların siyasi haklarının korunması ve insanların tekamülü için uygun zeminlerin hazırlanması gibi meseleler İslam’ın siyasi hedefleri arasındadır.

DÜZEN

    İslam her alanda kendi ekolüne dayalı olarak,birbirleriyle özel bir ilişkiye ve uyuma sahip evrensel kurumlar sunar ve bu kurumlarda ilkelere dayalı olarak hedeflerin gerçekleşmesini sağlarlar. Her alanda var olan bu evrensel kurumlara “düzen” diyoruz. O zaman İslam’ın siyasi düzeni o alndakievrensel kurumların toplamından ibarettir.

KURUM

Kurum bir düzendeki kuruluşlar , fertler ve o alanda var olan unsurlar arasındaki belirlenmiş ilişki modelidir. Her kurum dört temel özelliğe sahiptir:

a) Evrensellik: Düzenin kurumları belli şartlara bağımlı değildirler.

b) Uygulanabilirlik: Düzenin kurumları ilkelere dayalı olarak hedefleri gerçekleştirebilecek kabiliyette olmalıdır. Dolayısıyla kurumun pratik gerçekleşme ve uygulanma özelliği olmalıdır.

c) Ilkelere dayalı, hedefler doğrultusunda: Düzen ilkelere dayanarak ekolün hedeflerine ulaşmayı sağladığından, onun kurumları bir taraftan ekolün ilkelerine dayalı olup diğer taraftan ekolün hedeflerine yöneliktir.

d) Evrensel hukuku oluşturma: Dinin evrensel hükümleri bir taraftan her alanda evrensel kurumlar oluşturur ve diğer taraftan bu kurumlarla diğer kurumlar arasındaki ilişkileri belirler. Dolayısıyla düzenin kurumları evrensel hukuka dayalı olarak oluşmuştur.

   Bu açıklamalardan sonra düzendeki kurumu; “Ekolün herhangi özel şartlara bağlı olmadan ilke ve hedeflerinin evrensel hukuka dayalı nesnel tecellilsi olarak” tanımlamak mümkündür. Bu kurumlar “belli bir davranış” veya “kuruluş” kalıbında kendilerini gösterirler. İslam’ın bazı kurumlarını şöyle sayabiliriz: Yasama kurumu, iktisat kurumu, yürütme kurumu, yargı kurumu…

HUKUK

    Bazı araç ve yöntemler  dayalı olarak belli bir toplumda bir düzeni uygulama için, pratikte insanlara yol gösteren kanunların toplamına hukuk diyoruz. Hukuk her alanda ( siyasi , iktisadi, kültürel…) iki kısma ayrılır :

1) Sabit Hukuk: Bu hukuk, düzenin kurumlarını oluşturan ve ekolün ilke ve hedeflerine dayalı olarak koyulan evrensel kanunlardır.

2) Değişken Hukuk: Zaman ve mekan açısından özel durumlar için yapılmış ve araç ve yöntemlerle alakalı olan kanunlara denir. Dini ilkelerde sabit ve değişken hukuk bazen ayrı ayrı beyan edilmişse de birçok yerde sabit hüküm özel durum göz önünde bulundurularak açıklanmış ve her iki hükmü içine alacak şekilde sunulmuştur.

DİNİ HÜKÜMLER VE BEŞERİ HAYATIN DEĞİŞİK ALANLARI

     İslam’ın insan hayatının belli bir sahasında sunduğu değerler, diğer sahalarda sunduğu değerlerle sıkı bir ilişkiye sahiptirler. Çünkü İslam’ın siyasi felsefesi iktisadi felsefesi gibi aynı dünya görüşünden kaynaklanmış, siyasi ekol ve düzen de ona göre şekillenmiştir. Dolayısıyla İslam’ın siyasi ve iktisadi; felsefesi, ekolü ve düzeni arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bu yakınlık onlar arasında tam bir ahenk ve birliktelik oluşturmuştur.

ÖZEL DURUMLARA BAĞIMLI UNSURLAR VE EVRENSELLİK

    Din kendi başına her ne kadar da özel unsurlara sahip değilse de gönderilen / mürsel din muhatapların durumunu göz önünde bulundurarak bu tip unsurları bünyesinde barındırır. Son dinde bu kaidenin dışına çıkmamıştır.

   Özel durum ve şartlarla bağımlı unsurlar, bir veya birkaç unsurun ya da bir unsurun belli bir bölümün tatbiki sonucu oluşurlar. İslam’da felsefe veya ekol olarak adlandırdığımız şeyler özel durumlara bağlı unsurların tesiri altında değildirler. Dinin bu tip unsurları insanın ve evrenin sabit boyutuna yönelik oluşturulmuşlardır. Ancak şartların değişimi düzende tesir eder. Gerçekte evrensel kurumlar şartların değişimine göre özel durum kurumları şeklinde tecelli ederler ki biz onlara araçlar-yöntemler diyoruz. Örnek verecek olursak sadrı İslam’da gördüğümüz siyasi ve iktisadi kurumlar gerçekte İslam’ın o dönemdeki siyasi ve iktisadi araçları ve yöntemleriydi ki Rasulullah (s.a.a) nın şahsı vasıtasıyla şekillendirilmişlerdi. Değişik zamanlarda zamanın şartları ve İslam’ın düzeni göz önünde bulundurularak o zamana uygun modeller üretilmelidir. Buna göre İslami düzenin çerçevesi belirlendikten sonra zamanın siyasi şartları göz önünde bulundurularak “İslam’ın siyasal sistemi” oluşturulmalıdır ki bu vesileyle arzulanan siyasi idareye ulaşılsın.

Daha fazla bilgi için kaynaklar:

1. Mehdi Hadevi Tahrani, Velayet ve Diyanet, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,2. Baskı,2001

2. Mehdi Hadevi Tahrani, İçtihadın Kelami İlkeleri, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,1.Baskı, 1997

3. Mehdi Hadevi Tahrani, İslam’ın Ekonomik Ekol ve Düzenleri Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,1.Baskı, 1998.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar