Gelişmiş Arama
Ziyaret
7929
Güncellenme Tarihi: 2007/08/23
Soru Özeti
İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
Soru
İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
Kısa Cevap

İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir.

Ayrıntılı Cevap

    “ İslam’da sistematik düşünce teorisi “ değişik sahalardaki İslami düzenleri üreten dengeli bir teoridir. Bu teoriyle ilgili olarak şu ana kadar birkaç değişik yorum yayınlanmıştır:

1.Yorum: Makale şeklinde önsöz “Kur’anda genel iktisat düzeni” (5. Kur’ani kavramlar ve ilimler üzerine araştırma konferansı makaleleri, Kum, Daru’l-Kur’an-ı Kerim ,1996 ,Yaz, s. 330-420)

2. Yorum: Makale” İslam’da sistematik düşünce teorisi” ( İmam Humeyni’nin (r.a) fıkhi Görüşleri kongresinin bütün eserleri, zaman ve mekanın içtihattaki rolü, 3.cilt; içtihat, zaman ve mekan, 1995 Kış , s 401-426)

3. Yorum:  “Velayeti Fakih” kitabının 1. kısmı ( Genç düşünce yayınları, İslami kültür ve düşünce araştıma merkezi, 1998, Tahran)

4. Yorum: “ İçtihadın Kelami İlkeleri “ adlı kitabın son bölümü ( “Akıl evi” Kültür Kurumu, 1999, Kum)

      Şimdi bu teoriyi kısaca açıklamaya çalışacağız:

İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. Gerçekte dinin ana unsurlarını oluşturan bu yol göstericiliği iki kısma ayırmak mümkündür:

1. İslami dünya görüşünün siyaset ve iktisat gibi belli bir alanını ilgilendiren dini unsurlar ki bu unsurlarla İslami dünya görüşü arasındaki ilişki tümelle (külli ile) tikel (cüz’i) arasındaki ilişkidir. Bu unsurlar “var” önermeleri cinsinden olup felsefi-kelami bir yapıya sahiptirler.Allahu Tealanın siyasi alandaki tekvini sultası veya iktisadı alandaki rızık vericiliğini bu önermelere örnek verebiliriz. Biz bu unsurlara felsefe diyoruz. “İslam’ın siyasi felsefesi” İslam’ın siyaset alanındaki öğeleri olup İslam’ın dünya görüşünün belli bir boyutunun tecellisidir.

2. İslami dünya görüşünün özellikle de İslam felsefesinden-birinci sınıf unsurlardan- kaynaklanan dini unsurlar. Bu unsurlar gereklilik “olmalı” önermeleri cinsinden olup itibari boyutuna sahip olan önermelerdir ki kendi aralarında iki kısma ayrılırlar:

      a) Bu unsurlardan bazıları diğerlerine oranla temel olup diğer unsurların açıklanmasını ve belirgenleşmelirini sağlarlar. Bu unsurlar ya ilkeler diye bilinen belli bir alandaki kabullenilmiş asli ölçülerdirler veya dinin belli bir alandaki amaçlarını belirlerler ve biz onlara “ hedefler” diyoruz. İlkeler ve hadeflerin toplamı ekolü oluştururlar. Buna göre İslam’ın siyasi ekolü siyasi ilke ve hedeflerin toplamından ibarettir.

     b) Bir alandaki mevcut ilkelerden faydalanıp o alandaki hedeflere ulaşmak için İslam bir takım unsurlar sunmuştur ki bunlara “düzen” denilmektedir. Bu düzenler gerçekte evrensel bir sistemin kurumları pozisyonundadırlar. Netice itibarıyla beşeri ilgilendiren her alanda; felsefe, ekol ve düzen olmak üzere üç ana unsurla karşı karşıyayız. Bu ana unsurlar arasında mantığa dayalı güçlü bir ilişki vardır.

FELSEFE

      Bu konuda felsefeden bahsedildiğinde maksat İslam felsefesinde revaçta olan metefizik/ tabiat ötesi felsefesi değildir. Asıl maksat matematik felsefesi, sanat felsefesi ve benzeri tamlamalı felsefelere yakın bir manadır. O zaman siyaset sahasında “İslam’ın siyasi felsefesini” aradığımızda gerçekte İslam’ın siyaset alanındaki inanç olgu ve göstergeleri sayılacak unsurları arıyoruz ve bunlar İslam siyasi ekolünün ilkeleri pozisyonundadırlar. Allahın insanlar üzerindeki tekvini hakimiyeti , İslam’da insanın tanımı, halkın seçim hakkıyla ilahi irade arasındaki ilişki , Allahın rablığı ve siyasi hakimiyet gibi konular bu alanın kapsamına girmektedirler.

EKOL

     Bir alandaki ilke ve hedeflerin toplamının adıdır. İlke , belli bir alanda din tarafından sunulan kesin ölçütler olup o alandaki düzenin alt yapısının oluşma zeminini hazırlar. Hedefler, dinin her sahada insan için çizmiş olduğu amaçlardan ibarettir. O zaman İslam’ın siyasi ekolü; İslam’ın siyasi ilkeleri ve siyasi hedeflerinin toplamından ibarettir.

Allahu Tealanın kabul ettiği hakimiyetler dışında insanlarının birbirlerine olan hakimiyetlerinin kaldırılması ve velayetin/hakimiyetin kendi dönemlerinde sadece masumlara has olması gibi konular İslam’ın siyasi ilkeleri zümresinden sayılırlar. Ancak; toplumsal adaletin sağlanması, insanların siyasi haklarının korunması ve insanların tekamülü için uygun zeminlerin hazırlanması gibi meseleler İslam’ın siyasi hedefleri arasındadır.

DÜZEN

    İslam her alanda kendi ekolüne dayalı olarak,birbirleriyle özel bir ilişkiye ve uyuma sahip evrensel kurumlar sunar ve bu kurumlarda ilkelere dayalı olarak hedeflerin gerçekleşmesini sağlarlar. Her alanda var olan bu evrensel kurumlara “düzen” diyoruz. O zaman İslam’ın siyasi düzeni o alndakievrensel kurumların toplamından ibarettir.

KURUM

Kurum bir düzendeki kuruluşlar , fertler ve o alanda var olan unsurlar arasındaki belirlenmiş ilişki modelidir. Her kurum dört temel özelliğe sahiptir:

a) Evrensellik: Düzenin kurumları belli şartlara bağımlı değildirler.

b) Uygulanabilirlik: Düzenin kurumları ilkelere dayalı olarak hedefleri gerçekleştirebilecek kabiliyette olmalıdır. Dolayısıyla kurumun pratik gerçekleşme ve uygulanma özelliği olmalıdır.

c) Ilkelere dayalı, hedefler doğrultusunda: Düzen ilkelere dayanarak ekolün hedeflerine ulaşmayı sağladığından, onun kurumları bir taraftan ekolün ilkelerine dayalı olup diğer taraftan ekolün hedeflerine yöneliktir.

d) Evrensel hukuku oluşturma: Dinin evrensel hükümleri bir taraftan her alanda evrensel kurumlar oluşturur ve diğer taraftan bu kurumlarla diğer kurumlar arasındaki ilişkileri belirler. Dolayısıyla düzenin kurumları evrensel hukuka dayalı olarak oluşmuştur.

   Bu açıklamalardan sonra düzendeki kurumu; “Ekolün herhangi özel şartlara bağlı olmadan ilke ve hedeflerinin evrensel hukuka dayalı nesnel tecellilsi olarak” tanımlamak mümkündür. Bu kurumlar “belli bir davranış” veya “kuruluş” kalıbında kendilerini gösterirler. İslam’ın bazı kurumlarını şöyle sayabiliriz: Yasama kurumu, iktisat kurumu, yürütme kurumu, yargı kurumu…

HUKUK

    Bazı araç ve yöntemler  dayalı olarak belli bir toplumda bir düzeni uygulama için, pratikte insanlara yol gösteren kanunların toplamına hukuk diyoruz. Hukuk her alanda ( siyasi , iktisadi, kültürel…) iki kısma ayrılır :

1) Sabit Hukuk: Bu hukuk, düzenin kurumlarını oluşturan ve ekolün ilke ve hedeflerine dayalı olarak koyulan evrensel kanunlardır.

2) Değişken Hukuk: Zaman ve mekan açısından özel durumlar için yapılmış ve araç ve yöntemlerle alakalı olan kanunlara denir. Dini ilkelerde sabit ve değişken hukuk bazen ayrı ayrı beyan edilmişse de birçok yerde sabit hüküm özel durum göz önünde bulundurularak açıklanmış ve her iki hükmü içine alacak şekilde sunulmuştur.

DİNİ HÜKÜMLER VE BEŞERİ HAYATIN DEĞİŞİK ALANLARI

     İslam’ın insan hayatının belli bir sahasında sunduğu değerler, diğer sahalarda sunduğu değerlerle sıkı bir ilişkiye sahiptirler. Çünkü İslam’ın siyasi felsefesi iktisadi felsefesi gibi aynı dünya görüşünden kaynaklanmış, siyasi ekol ve düzen de ona göre şekillenmiştir. Dolayısıyla İslam’ın siyasi ve iktisadi; felsefesi, ekolü ve düzeni arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bu yakınlık onlar arasında tam bir ahenk ve birliktelik oluşturmuştur.

ÖZEL DURUMLARA BAĞIMLI UNSURLAR VE EVRENSELLİK

    Din kendi başına her ne kadar da özel unsurlara sahip değilse de gönderilen / mürsel din muhatapların durumunu göz önünde bulundurarak bu tip unsurları bünyesinde barındırır. Son dinde bu kaidenin dışına çıkmamıştır.

   Özel durum ve şartlarla bağımlı unsurlar, bir veya birkaç unsurun ya da bir unsurun belli bir bölümün tatbiki sonucu oluşurlar. İslam’da felsefe veya ekol olarak adlandırdığımız şeyler özel durumlara bağlı unsurların tesiri altında değildirler. Dinin bu tip unsurları insanın ve evrenin sabit boyutuna yönelik oluşturulmuşlardır. Ancak şartların değişimi düzende tesir eder. Gerçekte evrensel kurumlar şartların değişimine göre özel durum kurumları şeklinde tecelli ederler ki biz onlara araçlar-yöntemler diyoruz. Örnek verecek olursak sadrı İslam’da gördüğümüz siyasi ve iktisadi kurumlar gerçekte İslam’ın o dönemdeki siyasi ve iktisadi araçları ve yöntemleriydi ki Rasulullah (s.a.a) nın şahsı vasıtasıyla şekillendirilmişlerdi. Değişik zamanlarda zamanın şartları ve İslam’ın düzeni göz önünde bulundurularak o zamana uygun modeller üretilmelidir. Buna göre İslami düzenin çerçevesi belirlendikten sonra zamanın siyasi şartları göz önünde bulundurularak “İslam’ın siyasal sistemi” oluşturulmalıdır ki bu vesileyle arzulanan siyasi idareye ulaşılsın.

Daha fazla bilgi için kaynaklar:

1. Mehdi Hadevi Tahrani, Velayet ve Diyanet, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,2. Baskı,2001

2. Mehdi Hadevi Tahrani, İçtihadın Kelami İlkeleri, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,1.Baskı, 1997

3. Mehdi Hadevi Tahrani, İslam’ın Ekonomik Ekol ve Düzenleri Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,1.Baskı, 1998.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar