Please Wait
12397
Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:
1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir.
2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.
3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ve maddeden yaratıldığını bilmekte ve bu yüzden insanın kan akıtacağını ve bozgunculuk çıkaracağını öngörmekteydiler.
4. Bazı müfessirler de meleklerin başka âlemlerde veya bu âlemde bulunan Hz. Âdem’den önceki insanları gözlemleyerek bu öngörüde bulunduklarına inanmaktadır.
Bu tefsirler birbirleriyle pek çelişmemektedir; yani bu hususların tümünün meleklerin bu konuya odaklanmasına sebep olmuş olması muhtemeldir.
“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz demişlerdi.” Ama Allah burada onlara açıklaması sonraki merhalelerde aşikâr olan üstü kapalı bir cevap verdi: “Ben sizin bilmediğinizi bilirim.”![1]Sözlerinden anlaşıldığı üzere melekler insanın bozgunculuk çıkaracağını, kan akıtacağını ve yıkım yaratacağını sezmişlerdi. Ama bunu nerden anlamışlardı?![2] Bu konuda bir takım ihtimaller öne sürülmüştür:
1. Yüce Allah daha önce insanın geleceğini meleklere özetle açıklamıştı ve bu iki şekilde beyan edilmişti:
A. Melekler Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağını ve kan akıtacağını öğrenmişlerdi. Bu yüzden şaşkınlık içinde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve kan akıtacak birini mi yaratacaksın diye sormuşlardı.[3]
B. İlahi haberler yoluyla bunu öğrenmişlerdi; yani Yüce Allah meleklere bu Âdem’in çocuklarının bozgunculuk çıkaracak ve kan akıtacak kimseler olduğunu bildirmişti. Allah Âdem’i yaratınca da melekler Allah’ın bahsettiği zürriyetinin bozgunculuk çıkaracağı kimse bu mudur, değil midir diye öğrenmek için sordular.[4]
2. Bir grup, meleklerin bu konuyu “Allah’ın ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” sözünden anladığı kanısındadır. Melekler, sınırlı imkânlar taşıyan yeryüzünde egemenlik kurmanın Âdem neslinde bir takım çelişkileri beraberinde getireceğini ve bu çelişkilerin de çekişmelere ve son olarak da bozgunculuk ve kan akıtmaya dönüşeceğini anladılar.[5] Gerçekte toprak ve maddeden yaratılmış insan ve onların tabii çelişkilerinden hareketle, bulunmuş oldukları öngörü sayesinde insanın bozgunculuğu ve kan akıtacağını sezmişlerdi.[6] Başka bir ifadeyle melekler bu konuyu yeryüzü kelimesinden çıkarıp anlamışlardı; zira onlar insanın topraktan yaratıldığını ve maddenin taşıdığı sınırlılık nedeniyle doğal olarak çelişki ve çekişmelerin merkezi olacağını bilmekteydiler. Netice itibariyle sınırlı maddi dünyanın her zaman daha fazlasını isteyen insan doğasını doyurması imkânsızdır. Hatta tüm dünyayı bir ferde verseler dahi yine doymaz. Bu durum yeterli bir sorumluluk hissi ile beraber olmazsa bozgunculuk ve kan akmasına sebep olur.[7] Allame Tabatabai şöyle buyuruyor: Melekler şunu bilmekteydiler: Yerli insan maddi olması nedeniyle gazap ve şehvet yetilerinden teşkil olmuştur ve yeryüzü cihetleri çelişkili ve sınırlı bir mahal olması sebebiyle de orada çelişkiler çok olacaktır. Unsurları yok olmaya yüz tutacak, düzen ve ıslahı bozgunculuk ve yok olma durumunda kalacaktır. Orada yaşamak türsel ve toplumsal yaşam şekli dışında gerçekleşmeyecektir. Toplumsal yaşam olmadan beka kemal haddine ulaşamayacaktır. Bu tür bir yaşamın neticede bozgunculuk ve kan akıtmayla sonuçlanacağı malumdur.[8]
3. Bazı müfessirler de meleklerin başka âlemlerde veya bu âlemde[9] bulunan Hz. Âdem’den önceki insanları gözlemleyerek bu öngörüde bulunduklarına inanmaktadır. Yani meleklerin öngörüsü, Âdem’in yeryüzündeki ilk mahlûk olmamasından kaynaklanıyordu. Bilakis ondan önce çekişen ve kan akıtan başka varlıklar bulunmaktaydı ve onların kötü sabıkları meleklerin Âdem nesline karşı kötü zanda bulunmasına neden olmuştur![10]
Bu tefsirler birbirleriyle pek çelişmemektedir; yani bu hususların tümünün meleklerin bu konuya odaklanmasına sebep olmuş olması muhtemeldir. Gerçekte de onların belirttiği bu husus bir hakikatti ve bu yüzden Yüce Allah cevap verirken asla onları inkâr etmedi, sadece bu hakikatin yanında insan ve onun makamı hakkında daha önemli hakikatlerin olduğuna ve meleklerin bundan haberi bulunmadığına işaret etti! Onlar eğer hedef ubudiyet ve kulluk ise biz bunun en kâmil örnekleriyiz, sürekli ibadet etmekteyiz ve herkesten daha çok hilafete layığız diye düşünmekteydiler. Oysaki şehvet, gazap ve değişik isteklerin kendi varlıklarında olmamasından ötürü kendilerinin ibadetleri ile temayül ve şehvetler tarafından kuşatılmış ve şeytanın her taraftan vesvese verdiği insanın ibadet ve kulluğu arasında büyük bir fark olduğundan gafildiler. Tufana maruz kalmış bu varlığın itaat ve boyun eğmesi nerde, sakin sahile ulaşmış ve yükü hafif olanların ibadeti nerde?! Onlar bu Âdem’in neslinden Hz. Muhammed (s.a.a), İbrahim (a.s), Nuh (a.s), Musa (a.s) ve İsa (a.s) gibi peygamberlerin ve de Ehli Beyt imamları (a.s) gibi salih kulların ve aynı şekilde canlarını feda eden şehitlerin ve tüm varlıklarını âşıkane bir şekilde Allah yolunda takdim edenlerin de varlık sahnesine ayak basacaklarını nerden bilebilirlerdi? Onlardan bazılarının bir saatlik düşünmesi meleklerin yıllarca ibadet etmesine eşittir.[11]
[1] "قالُوا أَ تَجْعَلُ فِیها مَنْ یُفْسِدُ فِیها وَ یَسْفِکُ الدِّماءَ"
[2] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 1, s. 173, Daru’lKütübi’l-İsmailiye, Tahran, çap- 1374 ş, çap-ı evvel.
[3] Tabersi, Fazl b. Hasan, Tercüme-i Cevamiu’l-Cami’, c. 1, s. 62, Tahkik: Ayetullah Vaizzade Horasani, Naşır Bonyad-ı Pejuheşhay-ı İslamî Astan-ı Kuds-i Rezezi, çap-ı 1377 ş, çap-ı dovvom.
[4] Bkz: a.g.e., Tefsir-i Nur, c. 1, s. 87.
5] Caferi, Yakub, Kevser, c. 1, s. 122, 133.
[6] Tefsir-i Nur, c. 1, s. 87.
[7] Tefsir-i Numune, c. 1, s. 173-175. Müterciman, Tefsir-i Hidayet, c. 1, s. 136, Naşır, Bonyad-ı Peşuheşhay-ı İslamî Astan-ı Kuds Rezevi, Meşhed, 1377 ş, çap-ı evvel.
[8] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i el-Mizan, c. 1, s. 177, Tercüme-i Tefsir-i el-Mizan, Mütercim Musevei Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, Naşır, Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-ı Müderrisin Hovze-i İlmiye-i Kum, Kum, çap 1374 ş, çap-ı pencom.
[9] Tefsir-i Nur, c. 1, s. 87.
[10] Daha fazla b ilgi için “Hz. Adem’in Yaratılışı Ve Bilginlerin Buluşları” başlığı, 2999. Sayılı soruya (Site: 3297) müracaat ediniz.
[11] Tefsir-i Numune, c. 1, s. 173-175.