Please Wait
9410
Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir.
Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir.
Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) güzel ahlakın öncüleri olduklarından yaşamımızın her alanında Onları (a.s) örnek almalıyız. Enes b. Malik diyor ki: ‘Resul-i Ekrem Tebük savaşından döndüğünde Ensar’dan olan Saad, Peygamberi karşıladı, Peygamberde onunla tokalaştı.’
Peygamberimizin (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Biribirinizi gördüğünüzde selam verin ve tokalaşın. Ayrıldığınızda da birbiriniz için mağrifet dileyin.’
Müminle tokalaşmanın (müsafaha etmenin) bin sevabı var. Günahsız olarak birbirlerinden ayrılmak, Allah’ın rahmetini kazanmak, başkalarını sevindirmek, dostlukları artırmak, dargınlıkları gidermek ve düşmanlıkları dostluğa çevirmek onun faydalarındandır.
Tokalaşmak Şii’nin özelliklerinden değildir. O nebevi bir sünnettir. Allah Resulü (s.a.a) söz ve amelde ona önem vermişlerdir. Bu yüzden sünni kardeşlerimizde tokalaşmaya önem vermiş ve bu amel onlarında arasında yaygındır.
Yeryüzünde ilk tokalaşanların Zülkarneyn’le Hz. İbrahim’in (a.s) olduğu rivayet edilmiştir. Hz. İbrahim, Zülkarneyn’i karşılayarak ona elini uzatmıştır.
Namahrem kadınlarla tokalaşmak haramdır. Allah Resulü (s.a.a) Mekke’yi fethettiklerinde su dolu bir kaba kendi elini batırdı, biat için gelen kadınlara ‘Siz de elinizi ona batırın’ diye buyurdu ve bu şekilde onlardan biat aldı.
Kandınlara karşı davranışlar fesat veya fesada çekme korkusu olmayacak şekilde olmalıdır.
Sorunuzu dört bölümde incelemek mümkündür:
1- Müslümanların müsafaha etmelerinin nedeni.
2- Bu sünnetin nebevi olması.
3- Müsafahanın Ehl-i Sünnete göre sünnet olması.
4- Müsafahanın başka dinlerde de olması.
Yukarıdaki bölümlerin ayrıntılı cevaplarına geçmeden önce müsafahanın lügat ve terimsel manasına bakacağız
Müsafaha’nın kökü olan ‘Safh’ kelimesi için lügat kitaplarında bir çok mana zikredilmiştir. Müfaala babından ve iki taraf arasında olan müsafaha, el vermek demektir. ‘Safehtuhu’ denildiği zaman bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun: Birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, manasına gelir.[1]
Güzel Muaşeret ve Musafaha
Şüphesiz İslam bizi başkalarıyla, özellikle de mümin kardeşlerimizle iyi geçinmeye, güzel davranmaya tavsiye etmiştir. Güzel davranış sayılan ve mümini sevinderecek her şey -Allah’ın yasakladığı bir şey olmadığı müddetçe- doğal olarak beğenilen ve İslam’ın teyit ettiği şey olacaktır.
Selam vermek ve tokalaşmak güzel ve beğenilen davranışın göstergesidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) güzel ahlakın öncüleri ve yaşamımızın her alanında örnek almamız gereken kimseler olduklarından[2] bu konuda da Onları örnek alacağız.
Masumların (a.s) Davranışlarından Örnekler
1- Enes b. Malik diyor ki: ‘Resul-i Ekrem Tebük savaşından döndüğünde Ensar’dan olan Saad, Peygamberi karşıladı, Peygamberde onunla tokalaştı...’[3]
2- Enes b. Malik, Resulullah’la tokalaştı, O’na selam verdi ve ravilerde sırayla onun (Enes’in) tokalaştığı elle tokalaşıp selam verdiler.
3- el-İmamat ve’t Tebsire adlı kitapta Cabir’den şöyle rivayet edilir: Peygamber’le (s.a.a) karşılaştım ve selam verdim. Peygamber’de (s.a.a) elimi sıkıp şöyle buyurdu: ‘Kardeşin elini sıkmak onu öpmek demektir.’[4]
4- Ebu Ubeyde diyor ki: Ben ve İmam Bagır (a.s) aynı bineğe biniyorduk. Önce ben binerdim sonra O binerdi. İmam (a.s) biner binmez sanki uzun süre biribirini görmeyen iki kişi gibi selam verir, hal hatır sorar ve tokalaşırdı. İneceğimiz zaman önce O inerdi. Ben de indiğim zaman yine uzun süre arkadaşını görmeyen kimse gibi selam verir ve hal hatır sorardı. Kendilerine: ‘Sizden önce kimsenin yapmadığı bir şey yapıyorsunuz, bir keresi bile fazladır.’ arzettiğimde şöyle buyurdu: ‘Tokalaşmanın ne kadar sevap olduğunu bilmiyorsun. Müminler birbirlerini gördüklerinde ve tokalaştıklarında günahları ağacın yaprağı gibi dökülür. Allah, birbirlerinden ayrılıncaya kadar onlara inayet eder.’[5]
İslam Peygamberinin (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: ‘Birbirinizi gördüğünüzde selam verin ve tokalaşın. Ayrılmak istediğinizde biribiriniz için mağfiret dileyin.’[6]
Yine İmam Bagır’dan (a.s) Resulullah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Kardeşlerinizden birini gördüğünüzde ona selam verin ve tokalaşın, zira Allah -azze ve celle- meleklerine onunla değer vermiştir. Öyleyse meleklerin amellerini yerine getirin.’[7]
Musafahanın Faydaları
Uhrevi Faydaları:
1- İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Müminle musafaha etmenin bin hasenesi var.’[8]
2- Yine İmam (a.s), müminle musafaha etmenin bin kat sevabı olduğunu buyurmuştur.[9]
3- İmam Bagır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Mümin müminle tokalaşırşa günahsız olarak birbirlerinden ayrılırlar.’[10]
4- Sevab-ul A’mal kitabında kendi senediyle İmam Sadık’a (a.s) kadar götürdüğü rivayette şöyle buyuruluyor: ‘Birbirinizle tokalaşmanızda mücahidlerin sevabı vardır.’[11]
Dünya Faydaları:
Allah’ın rahmetini çeker.
Başkalarını sevindirmeye neden olur.
Dostlukları artırır.
Kinler giderilir.
Düşmanlıklar dostluklara dönüşür.
İmam Sadık (a.s) buyuruyor: Hazırda olanlara tokalaşmayla selam vermek (selam için) kemaldir.’[12]
Düşmanla Tokalaşmak
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Sevmesende düşmanınla tokalaş, zira Allah buna emretmiş ve Kur’an’ında şöyle buyurmuştur: ‘Ve iyilikle kötülük eşit değildir. Kötülüğü, en güzel bir muâmeleyle gider, aranızda düşmanlık olan kimseyle yakın bir dostluk oluştuğunu göreceksin.’[13] Sonra şöyle buyurdular: ‘Senin düşmanını cezalandırmaya gücün yetmez. En iyisi Allah’a itaat etmen ve ondan geçmemendir, (böylece) çok sevap alacaksın. Senin için düşmanının Allah’a karşı günah işlemekle meşgul olduğunu görmen yeter.’[14]
Ehl-i Sünnet’te Tokalaşma
Tokalaşmak Şia’nın özelliklerinden değildir. O, Hz. Resul-i Ekrem’in söz ve amelle üzerinde önemle durduğundan nebevi bir sünnettir. Bu yüzden Ehl-i Sünnet kardeşlerimizde ona önem vermişlerdir. Onlarda da bu amel yaygındır.
Sahih-i Tirmizi, kendi senediyle Enes b. Malik’ten şöyle rivayet eder:[15] ‘Kim Allah Resulü’nün (s.a.a) huzuruna müşerref olsa ve O’nunla tokalaşsaydı, o şahıs elini çekmediği sürece Allah Resulü mübarek elini çekmezdi.’[16]
Tokalaşmanın Geçmişi
Müslümanların arasında yaygın olan bir çok sünnet İbrahimi sünnettir. Merhum Saduk (r.a) İlel-uş Şerayi’de İmam Bagır’dan (a.s) şöyle rivayet eder: ‘Yeryüzünde ilk tokalaşanlar Zülkarneyn’le İbrahim Halil’dir (a.s). Hz. İbrahim, Zülkarneyn’i karşılayarak ona elini uzatmıştır.’[17]
Namahrem Kadınla Tokalaşma
Namahremle tokalaşmak bu sünnetten istisna edilmiş ve bizler bundan sakındırılmışızdır. Değerli fakihlerimizin fetvalarıda bu yöndedir.
Eban b. Tağlib, İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet eder: ‘Resulullah (s.a.a) Mekke’yi fethettiklerinde erkekler kendileriyle biat ettiler. Sonra kadınlar biat için geldiler. Bu sırada: ‘Ey Peygamber, inanmış kadınlar... bîatlaşmaya geldikleri zaman...’ ayeti nazil oldu. Haris’in kızı: ‘Ya Resulellah! Biz sizinle nasıl biat edelim?’ diye sorduğunda Resulullah ‘Ben kadınlarla tokalaşmam’ diye buyurdu. Sonra bir kaba su doldurup elini onun içine batırdı ve çektiler. Ardından kadınlara ‘Sizde biat etmek için elinizi suya batırın.’ diye buyurdular.
Mufazzal şöyle diyor: İmam Sadık’tan (a.s) ‘Allah Resulü kadınlardan nasıl biat aldı?’ diye sorduğumda şöyle buyurdu: ‘Abdest aldığı kabı yanına getirdiler. İçine bir miktar su doldurdular. Sonra elini onun içine daldırdı ve biat için gelen kadınlara ‘Elinizi ona daldırın’ diye buyurdu ve bu şekilde onlardan biat aldı.’[18]
Şu kesindir ki, namahreme davranış öyle bir şekilde olmalı ki içinde asla fesat ya da fesada götürme korkusu olmamalıdır.[19]
Namahrem kadın ve erkeğin bedensel teması ve tokalaşma konusunda değerli taklit merciileri genel olarak şöyle buyuruyorlar: Namahremle tokalaşmak arada örtü gibi bir şey olmazsa veya zaruret gibi ikincil bir hüküm olmazsa caiz değildir.[20] -[21]
Bu hükümde namharemler arasında fark yoktur. İster damadla baldızı olsun, ister yenge olsun, ister amca kızı, teyze kızı, dayı kızı, amca oğlu, teyze oğlu ve hala oğlu olsun caiz değildir.
[1] -Kamus ve Müfredat
[2] -‘Andolsun ki Allah'ın Resûlünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek var.’ Ahzap/21
[3] -el-Hadis (Eğitici Rivayetler), c.1, s.217
[4] -Muhammed Bagır Meclisi, Bihar-ul Envar (Adap ve Sünen), c.16, s.17 (Muhammed Bagır Kemerei’nin Farsça çevirisi, İslamiyye yayımları, Tahran: H.Ş. 1365, 1. Baskı.
[5] -Musa Hüsrevi, Zendeganiy-i İmam Seccad ve İmam Bagır (a.s), s.213, İslamiyye yayımları, 2. Baskı; İman ve Küfr (Bihar-ul Envar’ın el-İman ve’l Küfr’ bölümünün çevirisi, c.2, s.309)
[6] -Şeyh Hasan Deylemi, İrşad-ul Kulub İla’s Sevab, c.1, s.392, Şerif Razi Yayınları.
[7] -Bahauddin Hürremşahi ve Mesut Ensari, Peyam-ı Peyamber (Farsça çevirisi), s.427, Münferid yayınları, Tahran, H.Ş. 1376, 1. Baskı
[8] -Seyid Müsterhami, Seyid Hidayetullah, İrşad-ul Kulub, c.2, s.162, Mustafavi yayınları, Tahran, H.Ş. 1349, 3. Baskı
[9]- a.g.e. s.392
[10]- Saduk, Hisal, c.1, s.73 (Kemerei’nin Farsça çevirisi, İntişarat-ı Kitapçi yayınları, Tahran, H.Ş. 1377, 1. Baskı
[11] -Muhammed Bagır Meclisi, Bihar-ul Envar (Adap ve Sünen), c.16, s.18 (Muhammed Bagır Kemerei’nin Farsça çevirisi)
[12] -Kuleyni, Kafi; Muhammed Bagır Behbudi, Gozide-i Kafi, c.1, s.355, Merkez-i İntişarat-ı İlmi ve Ferhengi yayınları, Tahran, H.Ş 1363, 1. Baskı
[13] -Fussilet/34
[14] -Azizullah Attari, İman ve Küfür (Bihar-ul Envar’ın el-İman ve’l Küfr’ bölümünün çevirisi, c.2, s.309), İntişarat-ı Attarut Yayınları, Tahran, H.Ş 1378, 1. Baskı.
[15] -Sahih-i Tirmizi, c.2, s. 80
[16] -Seyid Murteza Firuzabadi, Fezail-i Penç Ten (a.s) Der Sihah-ı Şeşgane, c.1, s.214, Çeviri: Muhammed Bagır Saidi, Yayımlayan: İntişarat-ı Firuzabadi, Kum, H.Ş. 1374, 1. Baskı.
[17]-Fatıma Meşayih, Kısas-ul Enbiya (Kısas-ı Kur’an), s.230, Yayımlayan: İntişarat-ı Ferhan, Tahran, H.Ş.1381, 1. Baskı
[18] -Azizullah Attari, a.g.e. (Bihar-ul Envar’ın el-İman ve’lKüfr’ bölümünün Farsça çevirisi, c.1, s.104-105)
[19] -Tevzih-ul Mesail-i Meraci, c.2, Mesele: 2442; a.g.e. s.809, soru: 2; Mesail-i Cedid, c.1, s.137-138
[20] -İmam Humeyni, Necat-ul İbad, s.364, Mesele: 23-24
[21] -527 No’lu Dizinden alıntı (site:574)