Gelişmiş Arama
Ziyaret
40462
Güncellenme Tarihi: 2009/07/22
Soru Özeti
Ulu'l-azm peygamberleri kimlerdir ve kitaplarının adları nedir? Bunlara niçin ulu’l-azm denir? Niçin Zerdüşt ve Davud ulu’l-azm değildirler.
Soru
Ulu'l-azm peygamberler kimlerdir ve kitaplarının adı nedir? Niçin Zerdüşt ve Davud kitap sahibi olmalarına rağmen ulu’l-azm değillerdir.
Kısa Cevap

Ulu'l-azm ifadesi Ahkaf suresinin 35 ayetinde yer alır. Azim hüküm ve şeriat anlamındadır. Ulu'l-azm peygamberler müstakil şeriat ve dini olan peygamberlerdir. Hadislerde ulu’l-azm peygamber için bir takım özellikler zikredilmiştir:

1- Cihanşumul bir davete sahip olmak

2- Din ve şeriat sahibi olmak

3- Allah tarafından gönderilen kitaba sahibi olmak

Sadece 5 peygamber bu özelliklere sahiptiler; yani genel bir davet ve misyona sahip olmanın yanı sıra kitap ve şeriat sahibidirler. Bunlar; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, ve Hz. Muhammed’dir. Hadislerde Hz. Nuh ve İbrahim’in kitapları suhuf olarak anılır. Hz. Musa’nın kitabı Tevrat, Hz. İsa’nın kitabı İncil ve Hz. Muhammed’in kitabi Kur’an-ı Kerim’dir.

Ayrıntılı Cevap

Ulu'l-azm kelimesi bir defa Kur’an’da geçer. Allah Teala buyurmuştur ki: “Ulu'l-azm peygamberler gibi sen de sabret…”[1] Azim, irade ve kararlılık anlamındadır. Ragip İsfahani Müfredat’ta şöyle der: “Azm, bir işi yapmaya karar almak anlamındadır.”[2]

Lisanu’l-Arap adlı eserde şöyle geçer: “Ulu'l-azm peygamberler Allah’a yerine getirmesini söz verdikleri işi yapmada kararlı olan peygamberlerdir.”[3] Kur’an-ı Kerim’de ise azm bazen sabır[4] bazen de ahdine vefa anlamında kullanılmıştır.[5]

Tefsir kitaplarında yer alan açıklama ise şöyledir: Şeriat ve yeni din sahibi peygamberler daha fazla zorluklarla karşı karşıya geldikleri ve bu sıkıntı ve zorluklara karşı koyabilmek daha sağlam irade ve azmi gerektirdiği için bu peygamberlere ulu’l-azm denilmiştir. Bazıları azim ve azimeti hüküm ve şeriat olarak tefsir etmişlerse işte bu noktadan dolayıdır.[6] Yoksa azım lügatte şeriat anlamına gelmemiştir.[7]

Bir peygamberin ulu’l-azm oluşu onun şeriat sahibi oluşunun göstergesidir. Buna göre özel bir dine sahip olan bir peygamberden sonra gelen peygamberler yeni bir din sahibi peygamber zuhur edinceye kadar onun dinin yayarlar.[8]

Allah Teala Kur’an-i Kerim’de dinin yasanması ve peygamberler tarafından iletilmesine işaret ederek bu bağlamda dört Peygamber’in adını zikreder. Bu ayette son dinin getiricisi olan İslam Peygamber’ine hitap edildiği nazara alındığında beş peygamber’in bu özelliğe sahip oldukları ortaya çıkar. Allah Teala şöyle buyurur:

“Dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiklerimizi size de din (ve kanun) olarak belirledi. Dini yaşatın ve onda ayrılığa düşmeyin…”[9]

Hadislerde Ulu'l-azm Peygamberler

Şia olmayan bazı ilk dönem müfessirler ulu’l-azm peygamberleri cihatla yükümlü olan veya mucizelerini açıklamakla görevli olan peygamberler olarak tarif etmiş ve bunun örneklerini açıklarken Nuh, İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, Eyyub’u veya İbrahim, Nuh, Hud, ve Muhammed’i zikretmiş olsalar da[10] ancak Ehl-i Beyt İmamlarından gelen hadislerde hem ulu’l-azm peygamberlerin vasıfları hem niçin bu isimle anıldıkları hem de kimler oldukları açıklanmıştır.

Bu hadisler uyarınca ulu’l-azm peygamberlerin özellik ve vasıfları şunlardan ibarettir:

1- Bütün insan ve cinlerin kapsayan cihanşümul bir davet sahibi olmak[11]

2- Yeni bir şeriat ve müstakil bir dine sahip olmak[12]

3- Kendisine kitap verilmiş olması[13]

Bazı hadislerde bu özelliklerden sadece ikisi zikredilmiş ancak diğer bazı hadislerde her üç özellik bir arada zikredilmiştir.

İmam Rıza (a.s), “Bu peygamberler (Hz. Nuh, İbrahim ve…) niçin ulu’l-azm oldular, sorusuna şöyle cevap verir: “Çünkü bunlar özel bir kitap ve şeraitle gönderilmişlerdir.”[14]

Buna göre kitap sahibi olmak ulu’l-azm peygamber olmanın şartlarından biridir. Ancak bundan başka iki önemli şart da vardır. Yani bütün insan ve cinleri kapsayacak cihanşümul bir davete sahip olmak ve özel bir şeriatı olmak.

Şu noktayı unutmamak gerekir ki müstakil şeriatı olmak onun getirdiği şeriatın önceki peygamberlerin şeriatıyla tamamen farklı olduğu anlamına gelmez. Sadece zamanın şartlarına göre şeraitlerin birbirinden farklı olabileceğini ifade eder.

Hz. Davud (a.s) ilahi bir kitaba sahip olmasına rağmen onun kitabı yeni hükümleri ve müstakil bir şeriatı içermiyordu Nitekim Hz. Adem, Şeys ve İdris de kitap sahibi olmalarına rağmen ulu’l-azm peygamber değildiler.[15]

Hadislerde açıkça ulu’l-azm peygamberlerin isimleri açıklanmıştır. Hz. İmam Ali b. Hüseyn Zeynü’-Abidin’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Ulu'l-azm peygamberler beş kişidirler Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa Hz. Muhammed (s.a.a).”[16] Aynı manayı içeren bir hadis de İmam Cafer Sadık[17] ve İmam Riza’dan[18] nakledilmiştir. Hadislerde Hz. Nuh ve Hz İbrahim’in kitapları Suhuf olarak anılmıştır. Kur’an’da Hz. Musa’nın kitabından Suhuf olarak söz edilmesine rağmen[19] bu sahifelerin tümü Tevrat olarak adlandırılmıştır. Hz. İsa’nın kitabı İncil ve Hz. Muhammed’in kitabı Kur’an’dır.

Ama Evista Zerdüştilerin kitabıdır. Bu kitabın onların peygamberi olan Zerdüşt’e Allah tarafından verilen kitap olup olmadığı tartışılabilir konudur. Evista’nın çeşitli bölümlerinde onun sözleri, yaratıcı veya halkla konuşmaları nakledilir.[20] Bkz. Evista’nın eski bölümü olan Yesna Fasıl 46 b. 1-2 Elbette hadislerde Zerdüşt kitap sahibi bir peygamber olduğu kaydedilmiştir.[21]



[1] Ahkaf: 35

[2] Müfredat-i Rağip Azm maddesi

[3] و أُولُو العَزْمِ من الرُّسُلِ: الذینَ عَزَمُوا على أَمرِ الله فیما عَهِدَ إلیهم،  Bkz. Lisanu’l-Arap c. 12 s. 399

[4] Şura: 43

[5] Taha: 115

[6] Allame Tabatabi Azmin azimet yani şeriat ve hüküm anlamına geldiğinin hadislerce teyit edildiği görüşündedir. Tercüme-i El-Mizan c. 18 s. 332

[7] Tefsir-i Nümune: c. 21 s. 379

[8] Misbah-i Yezdi, Usul-i Akait, s. 339

[9] Şura: 13

[10] Biharu’l- Envar c. 11 s. 35 Beyrut Vefa yay.

[11] Ade s. 32

[12] Ade. 34; İleluş’şerai, c. 1 s. 149 Bab. 101

[13] Ade. 35

[14] Ade. 56

[15] El-Mizan c. 2 s. 142

[16] Biharu’l-Envar, c. 11 s. 32

[17] Ade. C 11 s. 56

[18] İlelu’ş-Şerai c. 1 s. 149 Bab 101

[19] A’la: 19

[20] Rabert Hum; Edyan-i Zinde-i Cihan, s. 278

[21] Men Layehzeruhu’l-Fakıh, c. 2 s. 53 H. 1678; Sefinetu’l-Bihar, c. 4 s. 346

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar