Gelişmiş Arama
Ziyaret
25425
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Berzah ve basiret gözü olan kimsenin alamet ve nişaneleri nelerdir?
Soru
Berzah ve basiret gözü olan kimsenin alamet ve nişaneleri nelerdir? Eğer bir kimse bu özelliklere sahip olduğunu iddia ederse, onun doğru söylediği nasıl anlaşılabilir?
Kısa Cevap

Biz kendi çevremizdeki muhitimizi tanımak için bir takım araçlara ihtiyaç duyarız. İslam bilgelerine göre kesin bilgi için birkaç araç mevcuttur. Birincisi duyudur. Görme duyusu ve duyma duyusu bu kabildendir. İkincisi akıldır. Üçüncüsü ise kalptir. Derunî keşifler, mukaşefeler ve bir tür mükaşefe sayılan berzah gözüyle elde edilen tüm bilgiler, aracı kalp olan şuhudî bilgi ile ilintilidir. Berzah gözü olan kimse arı ve temiz olmalıdır. Ancak bu şekilde kendisi hakkında bu ihtimal verilebilir. Ayrıca böyle bir şahsın hiçbir zaman bu araçtan kötü istifade etmemesi, diğer insanlara zarar vermemesi ve şerî hususlara bağlı olması gerekir.

Ayrıntılı Cevap

Berzah gözü gibi bir konunun bizim öğretilerimizin neresinde bulunduğunu öğrenmek için ilkönce kısa bir mukaddime sunuyoruz: Gerçek ve dış dünyada biz kendi çevremizdeki muhitimizi ve duyusal olguları tanımak için bir takım araçlara ihtiyaç duyarız. Mesela eğer göz ve kulağımız olmazsa, bazı bilgi ve malumatları elde etmekten mahrum kalırız. Bu araçların sayısı hakkında tüm bilginler arasında görüş birliği mevcut değildir. Platon sadece aklı bilgi aracı olarak görmekteydi. Bunun mukabilinde Hume gibi Avrupalı duyuya önem veren bilginler ise aklın rolünü çok zayıf bilmekte ve tüm işlevleri duyu ile ilintili bilmektedir. [1] İslam bilgelerine göre kesin bilgi için birkaç araç mevcuttur. Birincisi duyudur. Görme duyusu ve duyma duyusu bu kabildendir. İkincisi akıldır. Üçüncüsü ise kalptir. Bu esasla, bu araçlarla biz birkaç bilgi türüne sahip bulunmaktayız:

1. Duyu yoluyla elde edilen tüm bilgiler duyusal bilgidir.

2. Mantık ve felsefe kabilenden olan aklî bilgi.

3. İrfan ve şuhud yoluyla elde edilen şuhudî bilgi. [2] , [3]

Derunî keşifler, mukaşefeler ve bir tür mükaşefe sayılan berzah gözüyle elde edilen tüm bilgiler, aracı kalp olan şuhudî bilgi ile ilintilidir. Şuhudî bilgi İslamî ve Kur’anî kesin öğretilerimizdendir. Bu merhaleye ulaşmak sadece kalp tezkiyesi, takva ve çok sakınmayla elde edilir. Nitekim Molla Sadra mükaşefe ilmi hakkında şöyle demektedir: “Mükaşefe ilmi, çirkin sıfatların pasından kalp ve gönlü temizledikten sonra insan kalbinde zahir olan bir nurdur.” [4] Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır: “ Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.” [5] Ve şöyle buyuruyor: “Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.” [6] Belirtildiği gibi, bu tür bilgiyi elde etmenin tek yolu kalbi kirlerden temizlemekten geçmekte ve ardından bu vesileyle hakikat nuru onda ışıldamaktadır. Bu tür bilgiyi ispatlama delilleri çok ve geniş olup bu sorunun kapsamı dışındadır. Ama şu kadarını söylemeliyiz ki; Avrupalı filozoflar arasında da William Caims ve başka birçok kişi şuhudî bilgiye inanmaktadır. [7] Kalbî sezgi (insan kalbine ilham olan şeyler) ve mukaşefeler dört kısma ayrılır:

1. Bilgi ve öğretiler ile ilintili olan sezgilerdir. Bu tür sezgilere “Rabbanî” denir.  

2. Erdemli hayır ve melekelere çağıran sezgilerdir. Bu tür “meleke” olarak adlandırılır.

3. Nefsanî lezzetlere çağıran sezgilerdir. Bu kısma “nefsanî” denir.

4. Hakka karşı gelmeye ve isyana çağıran sezgilerdir. Bu tür de “şeytanî” olarak adlandırılır. [8]

Bu açıklamalara binaen duyusal olmayan her husus Rabbanî ilham olarak değerlendirilemez; zira bu merhalede birçok kez nefsanî ve şeytanî sezgiler bazılarınca Rabbanî sezgiler olarak karıştırılmaktadır. Reşiduddin Mubidi kalbî sezgileri teşhis etmenin zarafeti hakkında bir arifin dilinden şöyle demektedir: “Eğer bir şahıs bir bostana girer ve dallar üzerindeki tüm kuşların kendisine sana selam olsun ey Allah’ın veli kulu dediğini görürse, bunun hile ve aldatma olduğundan korkmazsa, kesinlikle kandırılmıştır.” [9]

Teşhis Ölçüleri:

1. İnsanın kendisi için vuku bulmasına veya bir başka insanın iddiası olmasına bakılmaksızın bu kalbî sezgiler, aklî kaidelere aykırı olmamalıdır. Çok önemli kaidelerden biri şudur: Sezgiler hiçbir zulmü (geniş anlamıyla zulüm) onaylamamalıdır. Bilakis adaleti onaylamalı ve zulmü çirkin görmelidir.

2. Bu sezgiler dinî öğretilere aykırı olmamalıdır. Bu konuyu teşhis etmek dinî uzmanlara düşer.

3. Bu sezgiler dinî hükümler ile çelişmemelidir. Eğer bu sezgiler insanı lakaytlığa ve dinsel hususlara arka dönmeye teşvik ederse, kesinlikle Rabbanî sezgiler değildir.

4. Eğer bir şahıs berzah gözü taşımak gibi iddialarda bulunuyorsa arı ve temiz olmalıdır. Ancak bu şekilde kendisi hakkında bu ihtimal verilebilir. Ayrıca böyle bir şahsın hiçbir zaman bu araçtan kötü istifade etmemesi, diğer insanlara zarar vermemesi ve şerî hususlara bağlı olması gerekir; zira belirttiğimiz gibi bu hususlar sadece nefis tezkiyesiyle elde edilebilir ve eğer bir insan bu yol dışında başka bir vesileyle harikulade işlerde bulunursa, asla ona güvenilmez.

Keramet sahibi insanların sıfatlarını tanımak için 1193. Soruya (site: 1496) müracaat ediniz.



[1] Mutahari, Mürteza, Mesele-i Şınaht, s. 48 ve 49, İntişarat-ı Sadra, Tahran, 1376.

[2] Misbah, Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, s. 36, İntişarat-ı Beynelmilel, Tahran, 1377.

[3] Bu hususta Allah’ı Tanımanın İmkanı, soru: 98 başlığına müracaat edebilirsiniz.

[4] Sadru’l-Müteellihin, Şirazi, Muhammed b. İbrahim, Tefsirü’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 69, Neşr-i Bidar, Kum, 1366.

[5] Enfal, 29.

[6] Ankebut, 69, Bu mücahade, nefsanî mücahadeyi de kapsar. Bkz: Mesele-i Şınaht, s. 67-72.

[7] Bkz: Mesele-i Şınaht, s. 66.

[8] Makale-i Berresi Rabıta-i Mükaşefe Der İrfan-ı İslamî Ve Tecrübe-i Dinî Der İrfan Ve Felsefe-i Garbi, Muhsin Kumî ve Muhammed Muhsin Hüseyinzade. Tibyan sitesinden alıntılanmıştır.

[9] Meybudi, Reşiduddin Ahmed b. Ebi Sad, Keşfu’l-Esrar, c. 7, s. 222, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1371.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Allah’ın yeryüzü ve gökyüzündeki kudret nişaneleri nelerdir?
    15244 Eski Kelam İlmi 2010/08/22
    Gökyüzü, yeryüzü, onlarda yer alan ve evrende olan her şey tümüyle Allah’ın kudret nişaneleridir. Bu nişaneler hiç kimsenin tümünü saymaya güç yetiremeyeceği kadar çoktur. Kur’an-ı Kerim defalarca inanları bu ayetleri görmeye davet etmiştir. Galaksiler, sistemler ve onlarda bulunan gezegen ve enteresan oluşumlar, çarpışmalar, ...
  • Müslüman olmayan birisinin kesmiş olduğu hayvandan yararlanıla bilinir mi?
    10175 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Ehl-i Beyt mektebinin fakihlerine göre, İslamî usullere göre kesilmemiş olan hayvanların etleri mundar (leş) hükmündedir. Bu hayvanların etleri haramdır ve yenmesi de caiz değildir. ...
  • Necis bir yerde yatmak bedeni necis eder mi?
    22414 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/19
    Eğer temiz bir şey necis bir şeye değerse ve onların her ikisi veya sadece biri ıslaklığını diğerine sirayet ettirecek şekilde ıslak olursa, temiz şey necis olur. Eğer ıslaklık diğer şeye ulaşmayacak kadar az olursa, temiz olan şey necis olmaz.[1]
  • Günümüz dünyasında kanaatın ölçüsü nedir? Orta halli ve kanaata dayalı bir yaşam nasıl olmalıdır?
    11225 Eski Kelam İlmi 2012/04/15
    Değerli okuycumuz, Yazdığınız şeyler dini öğretilerde maddi ve geçim konularında bir tür tezat ve ikilemin olduğu yönünde olduğundan bize hatırlatma olması, sizin de şüphelerinizin giderilmesi için aşağıda İslamın fakirlik ve zenginlik meselesindeki görüşünü özetle ele alacağız. 1- Bildiğiniz üzere İslam tam ve kapsamlı ...
  • Gaybet döneminde ilahi velayet makamı kime aittir?
    10120 Eski Kelam İlmi 2010/04/07
    Gaybet ve Huzur döneminde ilahi teşrii velayet Masum İmam (a.s) tarafından uygulanır. Bu da ya doğrudan masumun kendisi tarafından ya da İmam tarafından belirlenen fakihler tarafından gerçekleşir. Çünkü Allah’ın itaati bize gerekli olduğundan Allah’ın velisinin itaati de Allah’ın itaati sayıldığından o da bize farzdır. Masum İmam’ın ister gaybet ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    8082 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9466 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • Kehf suresinin Muhtevası ve okumasının fazileti nedir?
    55601 Tefsir 2012/04/19
    Kehf suresi kuranı kerimin diğer sureleri gibi faziletlere ve birçok nitelik ve özelliklere haizdir. Bu yücelik ve faziletler peygamberden (s.a.a.) ve İmamlardan (a.s.) nakledilen birçok rivayetlerde beyan edilmiştir. Peygamberden (s.a.a.) nakledilen bir rivayette şöyle denilmektedir: Bu sure nazil olduğunda yetmiş bin melek onunla birlikte imiştir. Her kim ...
  • Ehlisünnetten olan bir bayanın Şia bir kimseyle evlenmesinin hükmü nasıl ve onlardan doğan çocuklar kime aittir?
    8853 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Değerli taklidi merciler şöyle buyurmaktadırlar: Sünni olan bir bayanın Şia olan bir kimseyle evlenmesinin işkâlı yok.[1]Nikâh akdinin nerede kıyılması hususunda her hangi bir ayrıcalık söz konusu değildir. Bazı yerlerin bazı nedenlerden ötürü ...
  • İmam Ali (a.s) zamanında kimler humus toplamakla görevliydi?
    10908 تاريخ بزرگان 2011/11/13
    Müslümanların tamamı, humusun ilahi farzlardan bir tanesi olduğuna inanmış ve bunu herkesin zorunlu olarak kabul etmeleri gerektiğini söylemişlerdir. Bu hükmün, Bedir savaşından sonra bir kanun haline gelerek sürekli uygulanmıştır. Hz. Ali (a.s)’de bu ilahi farzın uygulanmasında Peygamber (s.a.a)’in yanında yer alıp Peygamberle (s.a.a) gerekli işbirliği içinde olan ve Peygamber (s.a.a)’in ...

En Çok Okunanlar