Gelişmiş Arama
Ziyaret
23995
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Berzah ve basiret gözü olan kimsenin alamet ve nişaneleri nelerdir?
Soru
Berzah ve basiret gözü olan kimsenin alamet ve nişaneleri nelerdir? Eğer bir kimse bu özelliklere sahip olduğunu iddia ederse, onun doğru söylediği nasıl anlaşılabilir?
Kısa Cevap

Biz kendi çevremizdeki muhitimizi tanımak için bir takım araçlara ihtiyaç duyarız. İslam bilgelerine göre kesin bilgi için birkaç araç mevcuttur. Birincisi duyudur. Görme duyusu ve duyma duyusu bu kabildendir. İkincisi akıldır. Üçüncüsü ise kalptir. Derunî keşifler, mukaşefeler ve bir tür mükaşefe sayılan berzah gözüyle elde edilen tüm bilgiler, aracı kalp olan şuhudî bilgi ile ilintilidir. Berzah gözü olan kimse arı ve temiz olmalıdır. Ancak bu şekilde kendisi hakkında bu ihtimal verilebilir. Ayrıca böyle bir şahsın hiçbir zaman bu araçtan kötü istifade etmemesi, diğer insanlara zarar vermemesi ve şerî hususlara bağlı olması gerekir.

Ayrıntılı Cevap

Berzah gözü gibi bir konunun bizim öğretilerimizin neresinde bulunduğunu öğrenmek için ilkönce kısa bir mukaddime sunuyoruz: Gerçek ve dış dünyada biz kendi çevremizdeki muhitimizi ve duyusal olguları tanımak için bir takım araçlara ihtiyaç duyarız. Mesela eğer göz ve kulağımız olmazsa, bazı bilgi ve malumatları elde etmekten mahrum kalırız. Bu araçların sayısı hakkında tüm bilginler arasında görüş birliği mevcut değildir. Platon sadece aklı bilgi aracı olarak görmekteydi. Bunun mukabilinde Hume gibi Avrupalı duyuya önem veren bilginler ise aklın rolünü çok zayıf bilmekte ve tüm işlevleri duyu ile ilintili bilmektedir. [1] İslam bilgelerine göre kesin bilgi için birkaç araç mevcuttur. Birincisi duyudur. Görme duyusu ve duyma duyusu bu kabildendir. İkincisi akıldır. Üçüncüsü ise kalptir. Bu esasla, bu araçlarla biz birkaç bilgi türüne sahip bulunmaktayız:

1. Duyu yoluyla elde edilen tüm bilgiler duyusal bilgidir.

2. Mantık ve felsefe kabilenden olan aklî bilgi.

3. İrfan ve şuhud yoluyla elde edilen şuhudî bilgi. [2] , [3]

Derunî keşifler, mukaşefeler ve bir tür mükaşefe sayılan berzah gözüyle elde edilen tüm bilgiler, aracı kalp olan şuhudî bilgi ile ilintilidir. Şuhudî bilgi İslamî ve Kur’anî kesin öğretilerimizdendir. Bu merhaleye ulaşmak sadece kalp tezkiyesi, takva ve çok sakınmayla elde edilir. Nitekim Molla Sadra mükaşefe ilmi hakkında şöyle demektedir: “Mükaşefe ilmi, çirkin sıfatların pasından kalp ve gönlü temizledikten sonra insan kalbinde zahir olan bir nurdur.” [4] Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır: “ Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.” [5] Ve şöyle buyuruyor: “Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.” [6] Belirtildiği gibi, bu tür bilgiyi elde etmenin tek yolu kalbi kirlerden temizlemekten geçmekte ve ardından bu vesileyle hakikat nuru onda ışıldamaktadır. Bu tür bilgiyi ispatlama delilleri çok ve geniş olup bu sorunun kapsamı dışındadır. Ama şu kadarını söylemeliyiz ki; Avrupalı filozoflar arasında da William Caims ve başka birçok kişi şuhudî bilgiye inanmaktadır. [7] Kalbî sezgi (insan kalbine ilham olan şeyler) ve mukaşefeler dört kısma ayrılır:

1. Bilgi ve öğretiler ile ilintili olan sezgilerdir. Bu tür sezgilere “Rabbanî” denir.  

2. Erdemli hayır ve melekelere çağıran sezgilerdir. Bu tür “meleke” olarak adlandırılır.

3. Nefsanî lezzetlere çağıran sezgilerdir. Bu kısma “nefsanî” denir.

4. Hakka karşı gelmeye ve isyana çağıran sezgilerdir. Bu tür de “şeytanî” olarak adlandırılır. [8]

Bu açıklamalara binaen duyusal olmayan her husus Rabbanî ilham olarak değerlendirilemez; zira bu merhalede birçok kez nefsanî ve şeytanî sezgiler bazılarınca Rabbanî sezgiler olarak karıştırılmaktadır. Reşiduddin Mubidi kalbî sezgileri teşhis etmenin zarafeti hakkında bir arifin dilinden şöyle demektedir: “Eğer bir şahıs bir bostana girer ve dallar üzerindeki tüm kuşların kendisine sana selam olsun ey Allah’ın veli kulu dediğini görürse, bunun hile ve aldatma olduğundan korkmazsa, kesinlikle kandırılmıştır.” [9]

Teşhis Ölçüleri:

1. İnsanın kendisi için vuku bulmasına veya bir başka insanın iddiası olmasına bakılmaksızın bu kalbî sezgiler, aklî kaidelere aykırı olmamalıdır. Çok önemli kaidelerden biri şudur: Sezgiler hiçbir zulmü (geniş anlamıyla zulüm) onaylamamalıdır. Bilakis adaleti onaylamalı ve zulmü çirkin görmelidir.

2. Bu sezgiler dinî öğretilere aykırı olmamalıdır. Bu konuyu teşhis etmek dinî uzmanlara düşer.

3. Bu sezgiler dinî hükümler ile çelişmemelidir. Eğer bu sezgiler insanı lakaytlığa ve dinsel hususlara arka dönmeye teşvik ederse, kesinlikle Rabbanî sezgiler değildir.

4. Eğer bir şahıs berzah gözü taşımak gibi iddialarda bulunuyorsa arı ve temiz olmalıdır. Ancak bu şekilde kendisi hakkında bu ihtimal verilebilir. Ayrıca böyle bir şahsın hiçbir zaman bu araçtan kötü istifade etmemesi, diğer insanlara zarar vermemesi ve şerî hususlara bağlı olması gerekir; zira belirttiğimiz gibi bu hususlar sadece nefis tezkiyesiyle elde edilebilir ve eğer bir insan bu yol dışında başka bir vesileyle harikulade işlerde bulunursa, asla ona güvenilmez.

Keramet sahibi insanların sıfatlarını tanımak için 1193. Soruya (site: 1496) müracaat ediniz.



[1] Mutahari, Mürteza, Mesele-i Şınaht, s. 48 ve 49, İntişarat-ı Sadra, Tahran, 1376.

[2] Misbah, Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, s. 36, İntişarat-ı Beynelmilel, Tahran, 1377.

[3] Bu hususta Allah’ı Tanımanın İmkanı, soru: 98 başlığına müracaat edebilirsiniz.

[4] Sadru’l-Müteellihin, Şirazi, Muhammed b. İbrahim, Tefsirü’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 69, Neşr-i Bidar, Kum, 1366.

[5] Enfal, 29.

[6] Ankebut, 69, Bu mücahade, nefsanî mücahadeyi de kapsar. Bkz: Mesele-i Şınaht, s. 67-72.

[7] Bkz: Mesele-i Şınaht, s. 66.

[8] Makale-i Berresi Rabıta-i Mükaşefe Der İrfan-ı İslamî Ve Tecrübe-i Dinî Der İrfan Ve Felsefe-i Garbi, Muhsin Kumî ve Muhammed Muhsin Hüseyinzade. Tibyan sitesinden alıntılanmıştır.

[9] Meybudi, Reşiduddin Ahmed b. Ebi Sad, Keşfu’l-Esrar, c. 7, s. 222, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1371.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar