Gelişmiş Arama
Ziyaret
11290
Güncellenme Tarihi: 2010/01/20
Soru Özeti
Dine dayalı ahlakın manası nedir?
Soru
Size göre dine dayalı ahlak ne anlama gelmektedir? Ahlakın dine dayalı olduğunu ileri süren kimselerin düşüncesini açıklar mısınız?
Kısa Cevap

Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır:

1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur.

2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez.

Batı toplumlarında bu konu geniş bir şekilde gündeme gelmiştir ve bunun tarihsel geçmişi Rönesans’tan sonra meydana gelen gelişmelere dayanmaktadır; çünkü Rönesans’tan önce bu toplumlarda yaygın olan Hıristiyanlık dini bilim, kültür, toplum, ahlak ve diğer konuları içeren halkın hayatının tüm yönlerine egemendi. Kilisenin değişik alanlarda yenilgiye uğramasıyla birlikte halk da din ve dinsel eğilimlerden soğudu ve tanrıya yönelme yerine hümanizme yönelmek günün konusu oldu ve yavaş yavaş dinden bağımsız ahlakın var olabileceği düşüncesi ortaya çıktı. Bu düşünce tedricen güçlendi ve son asırlara dek tanrısız ahlak olarak resmi bir şekilde dile getirildi. Bunun karşısında ise bazıları ahlakın dinsel temellerini vurgulamış ve din olmadan ahlakın gerçekleşmeyeceğine inanmıştır. Dine dayalı ahlakı açıklarken şu hususu hatırlatmak zorunluluk addeder: Bir ahlaki sistemi öne sürmek, içinde ahlaki sistemin kabul edildiği özel bir dünya görüşünü kabul etmeyi gerektirir. Bildiğimiz gibi dinsel dünya görüşüne göre insanın yetkinliği Allah’a ulaşma ve O’na yakın olmadadır; bu yüzden bu hedefe ulaşmada insana yardımcı olan amel ahlaki sayılır. Bu esası kabul ettikten sonra tekâmül yolunda veya bu etkinliğin başlangıç merhalesinde bulunan bir insanın kat etmesi gereken yolu tam anlamıyla bilip bilmediğini sormak gerekir. İnsan kendini bu hedefe ulaştıracak bir yol ve ahlaki sistemin varlığından bağımsız sayılır mı, bir kılavuza ihtiyaç duymayabilir mi? Doğal olarak eğer insanın hedefi Allah’a ulaşmak ise onun ahlakı da ilahi olmalıdır. Bu ahlakın esaslarında ve detaylarında insan ilahi ve vahyani kaynaktan müstağni olamaz. Elbette burada şu noktayı hatırlatmak gerekir: Ahlakın dine dayalı olmasından söz ederken, eşyanın güzellik ve çirkinliğinin ve amellerin ahlaki ve ahlak dışı oluşunun ilahi emir ve sakındırmadan türemiş olduğu kast edilmez. Bilakis kastedilen şey güzellik ve çirkinliğin zati olmasıyla birilikte birçok yönlerde bu hususları şeriat ile tanımanın ve aklı tüm detaylarda bağımsız bilmemenin gerekliliğidir.  

Ayrıntılı Cevap

Ahlak, tüm dünya halkının dilinde yaygın bir sözcüktür, lakin ahlak tanımlanırken en zor ve ipham taşıyan sözcüklerden biri haline gelir. Ahlak hakkında bilginler ve âlimler arasında görüş birliği azdır; çünkü felsefi, dini ve içtimai her bakış ve her grup sahip olduğu dünya görüşü ile ahlak ve ahlaki eylem hakkında özel bir tanım ileri sürmüştür. Lakin bu yazıda din ve ahlak arasındaki ilişkiye değinen ahlak ve ahlaki değerlerin temelleri hakkındaki iki temel görüşe işaret edilmesi daha uygundur. Bu iki bakış şunlardan ibarettir:

1.  Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur.

2. Ahlak din, iman ve tanrıya iman ile ilişki kurmaksızın gerçekleşmez.

Konunun Geçmişi:

Din ve ahlak ilişkisi bağımsız bir şekilde İslam toplumunda çok az incelenmiştir. Bunun nedeni dinsel öğretilerin İslam toplumlarında yaygınlaşmasıyla, din ve ahlak arasında ne gibi bir farkın olduğu ve hangisinin temel sayıldığı konusu sorulmamış ve pek önemsenmemiştir. Ama bizim toplumumuzun tersine batı toplumlarında bu konu geniş bir şekilde ele alınmıştır. Konunun tarihsel geçmişi Rönesans’tan sonra meydana gelen olaylardır; çünkü Rönesans öncesi dönemde batı toplumunda hâkim olan Hıristiyanlık dini bilim, kültür, toplum, ahlak ve diğer tüm meseleler kabilinden insanların hayatının tüm yönlerine egemendi. Kilisenin değişik alanlarda yenilgiye uğramasıyla birlikte batı toplumu da din ve dini eğilimlerden soğudu ve tanrıya eğilim göstermek yerine hümanizme yakınlaştı ve tedricen dinden bağımsız bir ahlakın var olabileceği düşüncesi meydana geldi. Bu düşünce tedrici olarak güçlendi ve son asırlara dek resmi olarak tanrıdan bağımsız ahlak sıfatıyla dile getirildi. Elbette bunun mukabilinde bazıları bir takım karşı tutumlar sergiledi ve ister Hıristiyanlık olsun ister başka bir din olsun ahlakın dinden bağımsız bir şekilde gerçekleşmeyeceğini savundurlar.[1]

Dine Dayalı Ahlak

Dine dayalı ahlakı açıklarken şu noktayı hatırlatmak zorunludur: Bir ahlaki sistemi sunmak içinde ahlaki sistemin kabul edildiği özel bir dünya görüşünün kabul edilmesini gerektirir; çünkü her dünya görüşü esasınca insanın yetkinliğinin zirvesi özel bir şekilde tanımlanır ve ahlaki davranış insanı bu yetkinliğe yakın kılan amele denir. Dinsel dünya görüşü esasınca insanın yetkinliği Allah’a ulaşmadadır; bu yüzden insana bu hedefe ulaşmasında yardımcı olan davranış ahlaki davranış sayılır. Bu esası kabul ettikten sonra tekâmül yolunda olan ve beklide bu tekâmülün ilk merhalelerinde bulunan insanın kat etmesi gereken yolu kâmil bir şekilde bilip bilmediğine bakmak gerekir. İnsan yol belirleme ve nihai hedefine uygun bir ahlak belirleme noktasında bağımsız olabilir mi, bir kılavuzdan yoksun olabilir mi? Doğal olarak eğer insanın hedefi Allah’a ulaşmaksa onun ahlakı da ilahi olmalı ve esasta ve detaylarda bu ahlak vahyani ve ilahi kaynaktan alınmalıdır. Bu bağlamda tanrısız ve hümanist bir ahlakın insanı tanrıya mı yoksa insanın kendi isteklerine mi ulaştıracağı belli değildir. Bu yüzden aklın bağımsızlık iddiası, özellikle beşeri sübjektivizm ve menfaat talep eden akılcılık, gerçek ve hakiki bir ahlak oluşturmada hedefin insanın Allah’a ulaşması olduğunu belirten görüş açısından kabul edilmeyecektir. Elbette insanın yetkinliğini ilahi hususlardan ayrı bir şekilde araştıran hümanist ahlak oluşturmak için dine hiçbir ihtiyaç yoktur, bilakis bu bakışta birçok dinsel ahlaki önerme anlamsız ve manasız olacaktır. Bundan dolayı din ve tanrısız bir ahlak iddiasında bulunan insanlar ister istemez beşerin sınırlı nefsini ahlakın kaynağını addederler. İnsanın üstün ve tanrı eksenli benliğini ve aşkınlık talep eden aklını eksene almazlar; çünkü bu üstün akıl her zaman vahiy ile birliktedir ve onun ışıldamasıyla aydınlanır. Oysaki egoizmde manasızlığa ulaşan menfaat talep ve dünya eksenli akıl tanrısız ahlak inşa etmede de anlamsızlığa ulaşır. Dostoyevski’nin “eğer tanrı olmazsa her şey caizdir”[2] diye meşhur olan sözü, belirtilen bu hakikate işaret eder; insan ilahi kimlikten arı bir şekilde ahlaki amel için hiçbir dürtü taşımaz. Ahlak otantik olduğu oranda insanda ilahi ve dinsel kimliğin belirginleşmesinin göstergesi olur ve bu ilahi kimlik tanrıyla irtibata geçmeksizin gerçekleşmez. Bundan dolayı dine dayalı ahlak, ahlaki sistem ileri sürme noktasında bu bağımsız ve hümanist anlayışla çelişir ve dinsiz ahlakın ne tasavvur edilebileceğine ve ne de gerçekleşebileceğine inanır. Ahlakın esas ve detaylarında vahiyden yardım alınmalıdır. Elbette burada şu noktayı hatırlatmak gerekir: Ahlakın dine dayalı olmasından eşyanın güzellik ve çirkinliğinin ve amellerin ahlaki veya ahlak karşıtı olmasının ilahi emir ve yasaklamadan türediği kastedilmemektedir. Aksine kastedilen şey, birçok yerde güzellik ve çirkinliğin zati olmasının yanı sıra, şeriatın açıklamasından bunun alınması ve aklı tüm detaylarda bağımsız bilmemek gerektiğidir. Bundan dolayı burada vahyin rolü sübut bağlamında değil, ispat bağlamındadır.[3]

İlgili başlıklar:

Din ve insan, 226 (Site: 2128).

Din ve kültür, 5297 (Site: 5489).

Ahlakta dinsel kaynakların rolü, 8094 (Site: 8161).

 


[1] Misbah, Muhammed Taki, Durusu Felsefe-i Ahlak, s. 195, İntişaratı ittilaat, Tahran, 1376.

[2] Mutahhari, Murtaza, Felsefe-i Ahlak, s. 195, İntişaratı sadra, Tahran, 1381.

[3] Durusu Felsefe-i Ahlak, s. 170.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • cinsel sapıklık ve inhiraftan korkulmadığı taktirde evlilik bırkalabilinir mi?
    10114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/01
    Evlilik olgusu bütün milletler arasında süre gelmiş bir gelenektir. Ancak islam dini evliliğe ve aile yuvasının ve teşkilatının kurulmasına çok önem vermiştir. Ayet ve rivayetlerdeki bütünlükten evliliğin ne kadar önemli olduğu çok güzel bir şekilde anlaşılıyor. Allahu teala kuranı kerimde bekar olanları evlendirin, şeklinde emr ...
  • İmam Musa Kazım’ın (a.s) hayatı, evlatları ve torunlarını özetle benim için açıklar mısınız?
    21759 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Melekler Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bilmekteydiler?
    13280 Tefsir 2011/06/20
    Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir. 2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ...
  • Cennet ve cehennemde ölüm var mıdır?
    18303 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    Kur’an, rivayet ve aklî deliller, insanların cennete veya cehenneme gittiği zaman artık bir ölümün olmadığı hususunda müttefiktirler. Kur’an’ı Kerim bir taraftan kıyameti daimi gün (ebediyet günü) olarak adlandırmış ve öte taraftan da cennetlikleri daimiler (ebediler) sıfatıyla nitelemiştir. Rivayetlerde geldiği üzere cennetlik ve cehennemliklere şöyle ...
  • Yolculuktayım ve yolculuğumun müddeti belli değil. Lütfen seferî kılma ve tam kılma açısından namazımın durumunu belirtiniz.
    6948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Cemaat namazı niyetinde namaz rekâtlarının sayısı belirtilmeli midir?
    6376 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Asıl yanıta değinmeden önce niyette iki önemli konunun dile getirildiği noktasını hatırlamak gerekir:1. Niyette söz gerekli midir?2. Niyette muteber olan şeyleri dile getirmenin lazım olmadığı açıklığa kavuştuktan sonra[1] hangi şeylerin niyette gerekli ve muteber olduğu konusu ortaya çıkmaktadır. ...
  • Hicr suresi 91. ayetteki bölenlerden Allah’ın kasti nedir?
    11333 Tefsir 2010/11/27
    Bu ayet-i şerifede yer alan “el-muktesimin” kavramı bölen ve bölücüler anlamındadır. Bu ayetin nüzul sebebinin ne olduğu ve kimler hakkında nazil olduğu hususunda ise tefsirlerde birkaç ihtimal beyan edilmiştir. 1. Hac aylarında yolculara Muhammed adındaki bir şahsın bir takım iddiaları olduğunu ve kesinlikle kendisinin sözlerini dinlememelerini ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7310 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • Sigaranın orucu bozduğunu bilmeyen biri, sigara içerek tuttuğu oruçların kazasının yanı sıra keffarette vermeli midir?
    8350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    İmam Humeyni (r.a) ve diğer büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: (Oruç tutan kişi) Meseleyi bilmediğinden dolayı orucu bozan bir şey yapsa, eğer meseleyi öğrenme imkanı vardıysa farz ihtiyat gereği üzerine keffaret gelir. Eğer meseleyi öğrenme imkanı yoktuysa veya meselenin farkında değildiyse yahut filan şeyin orucu bozduğunu kesin olarak ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    19268 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...

En Çok Okunanlar