Gelişmiş Arama
Ziyaret
10997
Güncellenme Tarihi: 2012/05/20
Soru Özeti
Edepsizliğin tedavi yolu nedir?
Soru
Akıl azlığı ve bilinç eksikliğinden kaynaklanan edepsizlik ve çok konuşmayı tedavi etmek için bir yol var mıdır? Yahut daha açık ifadeyle akıl eksikliği ve akılsızlığı tedavi etmek için bir yol var mıdır? Eğer bir yol varsa veya bu hususta bir kaynak ve kitap mevcut ise lütfen bana tanıtır mısınız?
Kısa Cevap

Edep küçük, büyük, tanıdık ve yabancılardan oluşan etrafımızdaki bireylere karşı özel ve ölçülü davranışa denir ve bu güzel bir terbiyeden kaynaklanır. Akıllıca yaşamak, konuşmada metanet sahibi olmak ve davranışlarda vakar sergilemek edebin göstergesidir. Akılsızlık, çirkin söz, kötü konuşma, sert huy, çirkin söz, küfretmek ve hakaret, hafiflik, inatçılık ve başı buyrukluk edepsizliğin numunelerindendir. Edep, öğrenilebilen bir hünerdir. Tam terbiyesel ince noktalar alınmalı ve onlar ile amel edilmelidir. İslam’ın buyruklarını bilmek, aziz İslam Peygamberinin (s.a.a) ve masum imamların (a.s) hayat yöntemleriyle tanışmak ve onları örnek edinmek güzel ahlak ve edebe ulaşmak için en üstün ve kolay yoldur. Aynı şekilde başkalarının güzel davranışı insan üzerinde olumlu ve ahlaki çirkin davranışları ise insan üzerinde olumsuz etki bırakır. Bilge insanlar diğer insanların çirkin davranışlarından bile ibret ve ders alırlar. Edepsizliği tedavi etmenin en iyi yolu edepsiz bireylerin değersiz ve edepli bireylerin ise tüm toplumlarda değerli oluşuna bakmaktır. İslam ahlak ve edebi hakkında birçok kitap ve kaynak mevcuttur ve ayrıntılı cevapta onların bazılarına işaret değinceğiz.

Ayrıntılı Cevap

Edep ahlaki ve toplumsal bir değerdir. Hem çocuklar ve hem de onların veli ve öğretmenleri için değer teşkil eder. Edep her kimde ve her nerede olursa, üzerinde bir sevgi ve çekim dairesi oluşturur ve edepli insanı onurlu ve sevimli kılar. Her şeyin süsü bir şeyledir ve soyun şerefi ve ailenin itibarı da edepledir. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Edepsizlik ile hiçbir üstünlük sağlanmaz.[1] “Soysuz, köksüz ve nesepsiz olan bir şahıs, eğer edepli olursa şeref kazanır. Edep hatta uygun olmayan soy ve kökeni bile örter.”[2] Edepten söz edildiği vakit küçük, büyük, tanıdık ve yabancıdan oluşan etrafımızdaki bireylere yönelik bir tür özel ve ölçülmüş davranış akla gelir. Güzel terbiyeden kaynaklanan bu davranış, söz söyleme, yürümek, irtibat, bakma, isteme, sorma ve cevap tarzıyla ilintilidir. Her kim kendi had ve sınırını tanır ve ondan öteye geçmezse edep sahibi sayılır. Edepsizlik bir tür yasak bölgeye girmek ve davranışlarda sınır ve haddi aşmaktır. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “En üstün edep, insanın kendi had, sınır ve ölçüsü çizgisinde durması ve kendi sınırını aşmamasıdır.”[3] Edep, öğrenilebilen bir hünerdir. Edebin üstün terbiye olduğu söylenebilir. Öğretmen ister baba ve anne olsun, ister üstat veya insan olsun önemli olan şey insanın terbiye ile ilgili önemli hususları kavraması ve onlarla amel etmesidir. Edebin yüksek zirvelerini fetheden insanlar bu yolu kat etmişlerdir. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Babam beni üç noktayla edeplendirdi ve şöyle buyurdu: Her kim kötü arkadaş ile yoldaş olursa dürüst kalmaz. Her kim sözlerine dikkat etmez ve özen göstermezse pişman olur. Her kim kötü yerlere girip çıkarsa itham edilir.”[4] Masumların sözlerinde bazı yerlerde kendini edeplendirmek ve kendi öğretmeni olmak vurgulanmıştır. Bu nimete ancak bilgelik, zekâ, kıvrak zekâlılık ve basirete sahip kimseler ulaşabilir. Nitekim Müminlerin Önderi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendini edeplendirmede bir başkasında gördüğün çirkin şeyi kendinden uzaklaştırman sana yeterlidir.”[5] Bu hadiste belirtilen şey, başkalarıyla ilişki kurma edebinde tümel bir esastır. Gerçekte İmam Ali’nin (a.s) kastettiği şey şudur: Kendin hakkında beğenmedin şeyi başkaları hakkında da reva görme ve kendin hakkında sevdiğin şeyi başkaları için de iste. Başkalarının işinde çirkin saydığın şeyi kendin için de çirkin say. Eğer başkalarının çirkin işlerini eleştiriyorsan, bu iş ve sıfatlar sende olmamalıdır. Edebe ulaşmanın ve edepsizlikten sakınmanın yollarından biri, edep ve edepsizlik sayılan hususları ve numunelerini bilmektir. Her ne kadar her bir edep ve edepsizliğin bir takım göstergeleri olsa da edebi tam ve kâmil olarak tanımak edepsizliğin göstergelerine dikkat etmeksizin mümkün değildir. Bu gösterge, nişane ve alametler hem sözlerde ve hem de davranış ve tutumlarda bellidir. Sözleri çirkin ve dili kötü olan kimse Hz. Ali’nin tabiri ile edepten nasiplenmemiştir.[6] Aynı şekilde akıllıca yaşamak ve sözlerde metin olmak ve de davranışlarda vakarlı olmak edebin göstergesidir. Bunun karşısında ise akılsızlık, çirkin söz, kötü konuşma, sert ahlak, hakaret, sövmek, hafiflik, dik başlılık ve inatçılık ise edepsizlik sayılır. Eğer dostlukları ve ilişkileri kontrol etmek edep ise, edepsizlik kötü insanlar ile ilişki kurmak, arkadaşları seçmede dikkatsizlik göstermek ve birliktelik ve dostluklarda özensizlik sergilemektir. Bireyler ile ilişkilerde onlardan azamet ve saygılıca bahsetmekten kaçınan, sürekli başkalarını alaya alan ve onların gıybetini yapmakla meşgul olan, başkalarının alaya almasını ve hakaretini daha çirkin bir şekilde cevaplandıran, meclis, oturum ve saflarda başkalarının hakkına riayet etmeyen, düzene, kurallara, susmaya ve sıraya dikkat etmeyen, başkalarının sözlerini dinlemeye tahammül etmeyen, diyalog ve tartışmalarda bağıran ve sesini yükselten ve insaf ve hakkın tarafını tutmayan kimseler gerçekte bütünüyle edepsizliğin göstergelerini taşırlar. Öte taraftan yemede, içmede, elbise giyiminde, kürdan kullanmada, esnemede, öksürmede ve hapşırmada edebe riayet etmek edebin göstergesidir. Edepsizlik, insanların hak, şahsiyet ve saygınlığına itina etmemektir. Eğer bir şahıs hapşırma esnasında sofra ve bir başkasının yüzüne bir şey sıçratırsa ve iğrendirici bir şekilde yemek yerse veyahut bir mektup veya aracı iki elle sunmak yerine onu fırlatırsa veya onu bir el ile verirse yahut siz okurken gürültü yaparsa, yalnızken aniden odanıza girer ve sizden izin istemezse, bunların tümü toplumsal edebe riayet etmemenin göstergeleri sayılır. İslam’ın bütün bu konular için uygulanması gereken kaideler belirttiği enteresandır. İslami terbiye, mektepsel ahlakın tüm buyrukları, yapılması gerekenleri ve yapılmaması gerekenleri edep öğreticidir. Dinin öğretilerine bağlı olmayan kimse, edep vadisinden edepsizlik vadisine ayak basmıştır. İslam edebiyle tanışmanın ve onunla edeplenmenin yollarından biri Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve imamların (a.s) hayat tarzı ve yöntemiyle tanışmak ve onların riayet ettiği hususlara dikkat etmektir. İmanın örneği ve güzel ahlak, edep ve davranışın numunesi olan Allah Resulü (s.a.a) kendini Allah tarafından edeplendirildiğini söylemiş ve şöyle buyurmuştur: “Rabbim beni güzel bir şekilde edeplendirdi.”[7] Hz. peygamberin (s.a.a) hayat tarzı edep öğreten bir kitaptır. Hz. Peygamberin (s.a.a) davranışları güzel ahlakın ve ideal ilişkilerin bir numunesidir. Hz. Peygamberin (s.a.a) başkalarıyla olan ilişkilerde takındığı edepli tavırlardan birkaç numuneye işaret ediyoruz: “Allah Resulü (s.a.a) küçük olsun büyük olsun karşılaştığı herkese selam verirdi.[8] Hz. Peygamber (s.a.a) hiçbir zaman ayağını bir kimsenin önünde uzatmazdı. Bir başkasının yüzüne bakarken şaşkınlık göstermezdi. Göz ve kaşla hiç kimseye işaret etmezdi. Otururken belini bir yere dayamazdı.[9] Hz. Peygamber (s.a.a) insanlarla tokalaşır ve onlara sarılırken karşı taraf elini çekmeyinceye dek hiçbir zaman elini çekmezdi.[10] Hiç kimseye hakaret etmez ve kötü söz söylemezdi. Kötü bir söz dile getirmez ve kötülüğü kötülükle yanıtlamazdı. Kendi kilimini saygıdan dolayı kendi yanına gelen kimsenin altına sererdi.[11] Peygamber olduğu günden vefat edinceye dek asla yaslanarak yemek yemedi.[12] Az ve naçiz de olsan insanların hediyesini kabul ederdi. Vakitlerin çoğunda kıbleye doğru otururdu.[13] Bacaklarını insanların yanında açmaz ve açığa çıkarmazdı. Soru sormada, istemede ve söz söylemede yabancıların sert ahlakına karşı sabır gösterirdi. Hiç kimseyi kınamaz ve serzeniş etmezdi. Başkalarının sırlarını keşfetmeye yönelmezdi.[14] Hz. Peygamberin gülmesi tebessüm idi ve asla kahkaha atmazdı.[15] Çok utangaç ve hayâlıydı. Hiç kimsenin sözünü kesmezdi. Kendi önündeki yemeği yerdi. Her şekliyle bireylerin işini hallederdi. Yanı sıra onun yüce ruhu, üstün ahlakı ve aşkın edebini yansıtan birçok belirgin başka erdemleri de vardı.[16] Ahlak ve edepte en üstün numuneler olan masumlara ek olarak, başkalarının güzel davranışı da insana müspet etki eder. Edepli bireyler ile oturup kalkmak, arkadaş olmak ve ilişki içinde bulunmak bizim ahlak ve davranışlarımızı edep ile süsler. Halkın kötü ahlakı da menfi etki bırakır. Ama bilge ve akıllı insanların hüneri, başkalarının çirkin davranışlarından da ibret ve ders almaktır. Bu, Lokman hikmetidir. Lokmana edebi kimden öğrendin diye sorarlar ve o şöyle der: “Edepsizlerden öğrendim, onlarda gördüğüm çirkin şeyleri yapmaktan sakındım.”[17] Hz. Mesih’ de (a.s) bu yöntemi kullanmıştır. Ondan seni kim edeplendirdi diye sormuşlar ve Hz. Mesih (a.s) beni hiç kimse edeplendirmedi, ben cehaletin çirkinliğini gördüm ve ondan sakındım diye buyurmuştur.[18] İmam Ali’de (a.s) bu yöntemi onaylamış ve şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman bir başkasında çirkin ahlaki bir davranış görürsen, bu türden bir davranışın senden olmasından kaçın.”[19] Evet, az konuşmayı çok ve beyhude konuşan bireylerden öğrenmek gerektiği gibi, büyüklük ve nefis saygınlığını da dar görüşlü ve cimri ahlaklı kötü davranış sahiplerinden öğrenmek gerekir. Eğer başkalarının çirkin davranışlarından iyi şeylere yönelmeyi öğrenecek olursak ahlak üstadımız içimizde aktif olur.

İslam ahlak ve edebi hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kitaplara müracaat edebilirsiniz:

1. Mearucu’s Saade, Molla Ahmet Neraki

2. Kalbi Selim, Şehit Seyyid Abdu’l Hüseyin Destgayp

3. Günahanı Kebire, Şehit Seyyid Abdu’l Hüseyin Destgayp

4. Ahlakı İlahi, Mücteba Tahrani

5. Merahili Ahlak der Kur’an, Abdullah Cevadi Amuli

6. Noktehayi Ağazin der Ahlaki Ameli, Muhammed Rıza Mehdevi Keni

7. Bisuyi Hudsazi, Muhammed Taki Misbah Yezdi

8. Ahlak ve Rahı Saadet, Banu Müçtehide Emin

9. Günah Şinasi, Muhsin Kıraati, intişaratı peyamı azadi, Tahran

10. Saytı Howze net, danişname, ahlak

Arapça olan ahlaki kitaplar arasından da aşağıdaki kitaplara işaret edilebilir:

1. Ahlakı Şubber, Seyyid Abdullah Şuber

2. Muheccebetu’l Beyza fi Tehzibi’lİhya, Molla Muhsin Feyzi Kaşani 

 


[1] Amedi, Abdu’l Vahid, Gureru’l Hikem, «لا شَرَفَ مَعَ سُوءِ الأدبِ».

[2] Gureru’l Hikem, «حُسْنُ الأدبِ یَسْتُرُ قبیحَ النَّسَبَ».

[3] Gureru’l Hikem, «اَفْضَلُ الأدبِ اَنْ یَقِفَ الإنسانُ علی حَدِّهِ و لا یَتَعدّی قَدْرَهُ».

[4] Allame Meclisi, Biharu’l Envar, c. 75, s. 261. «ادّبنی ابی بثلاثٍ ... قال لی: یا بُنیَّ! مَنْ یَصْحَبْ صاحبَ السوءِ لا یسلِمْ و مَن لا یقیّدْ الفاظَهُ یَنْدَم و مَن یَدْخُلْ مداخِلَ السّوءِ یُتَّهمْ».

[5] Muhammedi Reyşehri, Muhammed, Mizanu’l Hikme, c. 1, s. 72, "کفاک اَدبا لِنَفْسِکَ اِجتنابُ ما تَکْرَهُهُ مِنْ غیرِکَ».

[6] Gureru’l Hikem, «لااَدَبَ لِسَّئیِ النُّطْقِ».

[7] Mizanu’l Hikme, c. 1, s. 78, «اَدَّبَنی رَبّی فَاَحْسَنَ تأدیبی».

[8] Allame Tabatabai, Sunenu’n Nebi, s. 41, 43 ve 75.

[9] Sunenu’n Nebi, s. 45, 46, 47, 73, ve 61.

[10] Sunenu’n Nebi, s. 41 ve 47.

[11] Sunenu’n Nebi, s. 75 ve 76.

[12] Biharu’l Envar, c. 16, s. 237.

[13] Biharu’l Envar, c. 16, s. 227 ve 240.

[14] Mekarimu’l Ahlak, s. 17, 15 ve 13.

[15] Sunenu’n Nebi, s. 75.

[16] Sayt-ı Howze net.

[17] Gulistanı Sadi, babı 2, hikayet 20.

[18] Biharu’l Envar, c. 14, s. 326, "ما ادّبنی احدٌ رأیتُ قبحَ الجهلِ فجانبتُه".

[19] Mizanu’l Hikme, c. 1, s. 70, hadis 374, «اِذا رَأیتَ فی غَیْرِکَ خُلْقا ذَمیما فَتَجَنَّبْ مِنْ نَفْسِک اَمثالَهُ».

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İnsanın günaha tekrar yönelmemesi için terkettiği günahtan ne kadar uzak kalması gerekiyor?
    7434 Pratik Ahlak 2010/06/12
    Bu konuda herhangi bir ayete ve  rivayete rastlamadık, ancak insan kırk gün amellerini ihlasla yerine getirir ve onları Allah rızası için yaparsa Allah hikmetini onun kalbine yerleştirir, diline akıtır, şeklinde rivayetler vardır.Bu bağlamda şu ...
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5793 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...
  • Ramazan ayında toplardamara enjeksiyon yapılmasının hükmü nedir?
    6229 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Muhterem taklit mercilerinin bu husustaki görüşleri farklıdır. Tam bir cevap verilmesi için taklit merciinizi belirlemelisiniz. Bununla birlikte muhterem mercilerin görüşlerini aşağıda belirtiyoruz.İmam Humeyni, Ayetullah Behçet ve Ayetullah Hamaney: Eğer iğne besin ve güçlendirici bir özelliğe sahipse, farz ihtiyat gereği bu tür enjeksiyondan sakınılmalıdır. Ama tedavi yönü bulunuyorsa ve ...
  • Yüz güzelliği için bir zikir var mıdır?
    64352 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik maddî güzellik ve manevî güzellik diye iki kısma ayrılır. Yüzün manevî güzelliği namaz gibi manevî hususlar vesilesiyle kazanılır. Yüzün maddî ve zahiri güzelliği ise doğal olarak maddî hususlar vesilesiyle kazınılır. Rivayetler perspektifinden manevî güzellik: Manevî güzellikte değişik amel ve zikirler etkilidir. İmam Sadık (a.s) bu ...
  • Kur’an’ın Allah tarafından geldiği söylenirken bundan maksat nedir? Acaba sadece Kur’an’ın muhtevası mı Allah katındandır yoksa lafız ve sözcükleri de Allah tarafından mıdır?
    7584 Kur’anî İlimler 2007/11/01
    Kur’an’ın Allah tarafından olduğu sözü çeşitli aşamalarda söz konusu edilebilir. Her aşama diğerine göre daha derin bir anlamı ifade etmektedir.A. Kur’an’ın anlam ve içeriği Allah tarafındandır.B. Bununla birlikte Kur’an’ın bütün sözcükleri de Allah tarafındandır.C. Bu sözcüklerle oluşan ayetlerdeki bileşimlerde de Allah katından gelmiştir.D. Sureler halinde tecelli ...
  • Cünüp olan kimse cenabet gülsü yerine yaptığı teyemmümle camiye girip orada bir süre durabilir mi?
    9905 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/12
    Bir kişi cünüp olur ve gusül yerine teyemmüm etmekle görevli olursa cemaat namazına katılmak veya vaizleri dinlemek için camiye gidebilir. İmam Humeyni (r.a) bu konuyla ilgili bir sorunun cevabında şöyle demiştir: “Guslün bütün sonuçları gusül yerine geçerli olan teyemmüm için de söz konusudur. Sadece, zamanın ...
  • Kur’an-ı Kerim ile istihare nasıl yapılmalıdır? Başka bir tabirle istihare zamanında ayetlerin mefhumunu nasıl anlamak gerekir?
    137714 Tefsir 2011/08/21
    1. İstihare türlerinin en yaygın olanlarından birisi, değişik yöntemleri olan Kur’an-ı Kerim ile istiharedir. Birinci Tür: Kur’an’ı alacak ve şu duayı okuyacaksınız: "اَللّهُمَّ اِنّى تَفَأَّلْتُ بِکِتابِکَ، وَ تَوَکَّلْتُ عَلَیْکَ، فَاَرِنى مِنْ کِتابِکَ ما هُوَ مَکْتُومٌ مِنْ ...
  • Üzeri kutlu isimlerle nakşedilmiş bir yüzük kanalizasyona düştüğünde vazife nedir?
    7165 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Üzerinde Allah’ın veya Peygamberin (s.a.a) veyahut bir imamın isminin yazıldığı bir kâğıt veya saygı gösterilmesi gerekli olan herhangi başka bir şey tuvalete bağlı kanalizasyon kuyusuna düşerse, onu dışarıya çıkarmak ve yıkamak her ne kadar zor olsa da farzdır. Dışarı çıkarmak mümkün değilse, tümüyle yok olduğundan emin olmayana ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10142 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    23222 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...

En Çok Okunanlar