Gelişmiş Arama
Ziyaret
7693
Güncellenme Tarihi: 2012/05/03
Soru Özeti
Eşimin yanlış davranışını kendisine nasıl bildirebilirim?
Soru
Merhaba. Ben 27 yaşında bir kızım ve bir aydır nikâhlanmış bulunuyorum. Ben ve eşim birbirimizi çok sevmekteyiz. Bugünlerde bir sorunla karşılaşmış bulunmaktayım ve bu aralarda eşim için her ne kadar en iyi kadın olmaya çalışsam da kendisi bunu yeterli görmemektedir. Onun yanlış davranışını eleştirmemem, kendisinden rahatsız olduğumda bunu kendisine söylememem, küskünlüğümü gönlümde saklamam ve kendimi her zaman onun yanında mutlu ve sevinçli göstermem gerektiğini hissediyorum. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardım eder misiniz; çünkü sorunlarımı halledebilecek hiçbir yer tanımıyorum. Teşekkürler.
Kısa Cevap

Sorunuzda bulunan nokta, her ikinizin de birbirinizi sevdiği ve sizin eşiniz için en iyi kadın olmayı istemenizdir. Diğer hususların önemsenmemesi için sizin her zaman bu özelliğe belirgin bir rol üstlendirmeniz gerekmektedir. Evlilik hayatında egemen atmosfer mutluluk, samimiyet, dostluk ve arkadaşlık olmalıdır. Egoistlik, kendini düşünmek ve mütekebbirlik olmamalıdır. Bundan dolayı sorun olarak kendini gösteren birçok husus bu vesileyle rahat bir şekilde çözümlenebilir. Hatta bizim kusur olarak saydığımız birtakım hususlar gerçekte kusur olmayabilir. O halde ilk önce kusuru tanımalı, onun kusur olduğundan emin olmalı ve ardından da onu tedavi etmeliyiz. Uyarmak için en uygun ölçü kendimizi uyaracağımız şahsın yerine koymamızdır; şöyle ki eğer bir kimse bizim işimizi eleştirmek isterse onu nasıl söylemesi gerektiğini istiyorsak, biz de o şekilde davranmalıyız. Evliliğinizin üzerinden uzun bir zaman geçmemektedir ve birbirinizin birçok ahlaki özelliklerini henüz tanımamaktasınız, buna binaen acele etmemeli ve birbirinizin ahlaki özelliklerini tanımalısınız. Bu durumda her hangi bir hassasiyet ortaya çıkmadan isteğinize ulaşabilirsiniz.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzda bulunan ve övülmeye değer olan nokta, her ikinizin de birbirinizi sevmeniz ve sizin eşiniz için en iyi kadın olmayı istemenizdir. Hayat boyunca her zaman bu özelliğe belirgin bir rol verin. Böyle bir durumda az veya çok bütün evlilik hayatlarında bulunan hususlar hatta rahatsızlıklar bile önemsiz hale gelecektir. Ama tam bir yanıta ulaşmak için ilk önce birkaç soru gündeme getirmeli ve onların cevabını vermeliyiz.

1.  İlk önce nasıl iyi bir eş olabileceğimizi bilmemiz gerekir.

2. İslam’ın iyi eş için beyan etmiş olduğu ölçüler nelerdir?

3. Bizim kusur olarak gördüğümüz şey gerçekten kusur mudur yoksa değil midir?

4. Kusur olduğunu farz edersek istediğimiz şekilde onu dile getirebilir miyiz yoksa bunun bir takım şartları mı vardır?

Aynı tertiple soruları cevaplıyoruz:

1. İslami öğretiler ve din önderlerinin örnekliğine baktığımızda, evlilik hayatında eve egemen olan atmosfer mutluluk, samimiyet, dostluk ve arkadaşlık olmalıdır. Egoistlik, menfaatçilik ve tekebbür olmamalıdır. Bundan dolayı eğer karı ve koca birbiriyle arkadaş olursa, sorun olarak kendini gösteren birçok husus rahat bir şekilde çözümlenebilir. Elbette evin yöneticiliğinin erkeğin sorumluluğunda olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu özel bir üstünlük değildir ve ailenin tüm üyeleri bu hususa dikkat ederek hayatın sağlamlaşması ve pekişmesine çalışmalıdır.

2. Bu sorunun cevabını elde etmek için bu sitede bulunan 7980. sayılı “İdeal eşin ölçüleri” adlı başlığa müracaat ediniz.

3. Kusur ve hatayı tanımak hakkında ilk önce onun hangi açıdan kusur sayıldığını bilmemiz gerekir. Bunu şer’i veya örfi ve içtimai veyahut şahsi açıdan olduğunu tespit etmemiz gerekir. İlk iki husus hakkında din ve sosyal bilimler uzmanlarının bu husustaki görüşü sorulmalıdır. Evet, bu hususlarda biz de bazen bir şeyin kusur addedilmesinin açık ve şeffaf olduğunu ve herkesin onu kavradığını kabul ediyoruz, ama genellikle durum bundan ibaret değildir; bazen biz bir takım hususları kusur sayabiliriz, ama gerçekte onlar kusur sayılmayabilir.[1]

Son Nokta: Gerçekten bir şeyin kusur olduğunu ve ayıp sayıldığını farz edelim, bu durumda biz her zaman ve her mekân ve her koşulda onu dile getirebilir miyiz?  Nitekim hayırseverce ve içtenlikle verilen bir uyarı netice verebilir, ama uyarmada tüm şartlara riayet edilmediği için istenen neticeye ulaşılmaması ve hatta tersine bir netice elde edilmesi de muhtemeldir! Göründüğü kadarıyla istenen şartlara riayet etmek için en iyi yol kendimizi uyarılacak şahsın yerine koymamız ve başkalarının bizi nasıl uyarmasını istiyorsak onu da o şekilde uyarmamızdır! Başkalarının bizi nasıl uyarmasını istiyorsak kendimiz de o şekilde uyarıda bulunmalıyız. Yani şahsiyetlerin, kapasitelerin ve tahammüllerin farklılığına dikkat ederek uyarıda bulunmalıyız. Evliliğinizin üzerinden uzun bir zaman geçmemesinden dolayı birbirinizin birçok ahlaki özelliklerini bilmemeniz doğaldır! Zamanın geçmesiyle aşamalı olarak birbirinizin ahlaki özelliklerini tanıyacaksınız ve bu durumda herhangi bir hassasiyet oluşturmadan isteğinize kavuşabilirsiniz. Son olarak sözü İmam Ali’den nakledilen bir hadisle bitiriyoruz: Hz Ali (a.s) İmam Hasan’a (a.s) yaptığı vasiyette şöyle buyurmaktadır: “Evladım kendini başkalarıyla ölç, kendin için istediğini başkası için de iste ve kendin için kötü bildiğini başkası için de kötü bil. Zulme maruz kalmayı istemediğin gibi zulüm etme ve kendine iyilik edilmesini istediğin gibi iyilik et. Başkalarında çirkin gördüğün şeyi kendin için de çirkin gör ve kendin için beğendiğin şeyi halk için de beğen. Bilmediğini değil, bildiğini söyle. Sana söylenmesini istemediğin şeyi başkasına söyleme.”[2]

 


[1] Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için, fıkıh kitaplarında belirtilmiş iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmanın şartlarına müracaat ediniz. Biz de Tevzihü’l-Mesail (el-Mahşi lil-İmami’l-Humeyni), c. 2, s. 765’ten ve Ayetullah Gülpaygani ve Safi’nin risalelerindeki eklerden şunları aktarıyoruz: İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmanın şartları beştir:

1. Emreden ve sakındıran, iyilik ve kötülüğü tanımalı, iyiliğin farz oluşu ve kötülüğün haram oluşuna kesin bir bilgiyle inanmalı ve hata yapmayacağından emin olmalıdır.

2. Emir ve sakındırmanın etki edeceği ihtimalini vermelidir. O halde emir ve sakındırmasının etki etmeyeceğine dair rasyonel bir ihtimal verirse, bu onun için farz olmaz.    

3. Farzı terk eden veya haram bir fiil işleyen bir kimse eğer bunda ısrar ederse ve insan onun döndüğünü ve artık buna mürtekip olmadığını öğrenirse, bu yapılmaz.

4. Öznenin iyiliğin farz ve kötülüğün haram oluşu hakkında bilgisi olması ve de farzı terk etmede ve haram fiil işlemede gerekçesi olmaması gerekir. O halde eğer özne haram bir fiilin mubah veya bir farzı terk etmenin caiz olduğuna inanırsa, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak yapılmaz. Aynı şekilde bir gerekçesi olması durumunda bir farzı terk eden ve bir haramı işleyen de bu hükmü taşır. Elbette gafili uyarma ve bilmeyene öğretme bağlamında uyarmak ve öğretmek gereklidir.

5. Emretme ve sakındırmada bir bozgunculuk ve zararın olmaması gerekir. O halde rasyonel olarak zarar ve bozgunculuk ihtimali bulunuyorsa, yapılmaz.   

[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c: 72, s: 29, Müessesei El- Vefa, Beyrut, 1404 h.k.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar