Gelişmiş Arama
Ziyaret
13922
Güncellenme Tarihi: 2009/01/29
Soru Özeti
Dua ve İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetinin şifa bulmadaki rolü
Soru
Acaba hasta bir insan, doktora mı gitmeli, İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetini mi yemeli yoksa dua mı etmeli?
Kısa Cevap

Bu üç amel, hastanın şifa bulması için ayrı ayrı sebep olabilecekleri gibi üçüne birden de başvurulabilir. Ama insan dua ederken (Allah’la irtibata geçip, direkt olarak Ondan şifa isterken) doktora gider ve İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetini de yerse daha iyi olur. Zira doktorun tedavisi, ilacın etkisi, İmam (a.s)’ın şefaati ve türbetinin eseri Allah-u Teala’nın kudret ve isteğinin dışında değildir, Onun izni olmadan etki etmezler. Hepsinin de etkisi ilahi meşiyyete bağlıdır.

Diğer bir nokta da şudur: Masum İmamlar (a.s)’a tevessül edip şefaatlerinden yararlanmayı ve dua etmeyi yanlızca maddi sebeplerin halledemediği sorunlar için yapmamak gerekir. Bunlar yapılırken maddi sebepler terkedilmemeli, her hangi bir ihmalkarlık söz konusu olmamalıdır. Zira, bütün işler doğal seyrinde gerçekleşir. Bu ilahi bir kanundur. Bu yüzden hastalıktan şifa bulmak için yukarıda saydığımız üç amelin üçünden de faydalınabilir. Yani hem dua edelim, hem İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetine teberrük edelim, hem de doktora gidip onun verdiği ilaçları kullanalım. Bu şekilde Allah-u Teala, Masum İmamlar (a.s)’ın şefaatını kabul edecek, tıbbi tedavinin uygun ve gerekli olanını bize nasip edecektir.

Kısacası, bütün dert ve sıkıntılarda Allah’ın inayeti ve Masum İmamlar (a.s)’ın şefaatinden ümit kesilmemeli, maddi sebepler terkedilmemelidir.ر

Ayrıntılı Cevap

Tıbbi ilaçları kullanmak, Seyyid-i Şüheda (a.s)’ın türbetinden faydalanıp Masum İmamlar (a.s)’a tevessül etmek ve dua etmek hastalıklardan şifa bulmak için -tabi eğer kesin ecel gelmemişse- üç etkin ameldir. Bu üç amelin her biri tek başına, Allah’ın isteğiyle etkin olabileceği, yani yanlızca birine amel edilebileceği gibi, üçü birden beraberce de (üçü tam bir sebep oluşturarak) hastanın iyileşmesine vesile olabilirler. Yani dua, İmam (a.s)’ın şefaatinin kabulüne ve türbetinin etkin olmasına sebep olurken, İmam (a.s)’ın şefaati ve türbetinin etkisi de tıbbi tedavinin iyi bir sonuç vermesine, tedavi aşamalarının kolay bir şekilde yürümesine neden olur.

Ancak unutmamak gerekir ki, ilaç, doktorun tedavisi, hatta İmam (a.s)’ın şefaat ve türbetinin etkisi Allah’ın iznine bağlı olduğundan bunları duayla beraber yapmak önemli bir fayda sağlayacaktır. Çünkü dua, Allah’la direkt bir bağlantıdır. Ondan başkasına yönelmemek (fiilde tevhid) duanın kabülünde etkilidir. Bu yüzden her işe başlarken, hatta İmamlara (a.s) tevessül edip şefaat dilerken, dua etmek, yani Allah-u Teala’dan yardım ve başarı dilemek, Ehl-i Beyt (a.s)’ın şefaatinin kabulünü istemek kesinlikle tavsiye edilmiştir. İyi bir doktor bulmak, hastalığın tam teşhisi, etkili ilacın belirlenmesi ve tedavi aşamalarının iyi bir şekilde yürümesi gibi karışık durumlar göz önüne alındığında Allah (c.c)’dan yardım istemenin zarureti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Yine Seyyid-i Şüheda (a.s)’ın türbetinin etkili olabilmesi için de bazı şartlar gereklidir. Bu şartların günümüzde gerçekleşmesi çok zordur. Söz konusu şartlar şunlardır:

1-O toprak, İmam Hüseyin (a.s)’ın hairinden (mezarının olduğu bölgeden)[1] alınmalı ve rengi kırmızı olmalıdır.

2-Hair’den çıktıktan sonra, toprağın özelliğini yitirmemesi için Şia’nın düşmanı olan şeytan ve cinlerin ona dokunması önlenmelidir (yani gizlice ve bir şeye sararak oradan çıkarılmalıdır).

3- Sırf teberrük için çok az bir miktar kullanılmalıdır.

4-Saf bir niyet ve etkili olacağına şüphe etmeden istifade edilmelidir.

5-Dua etmek, Allah-u Teala’yı Seyyid-i Şüheda (a.s)’a yemin vermek, vb. ameller yapılarak ondan istifade edilmelidir.[2]

 

Kesin olarak bilinen bir şey var ki, halis bir niyetle Seyyid-i Şüheda (a.s) ve diğer Masum İmamlar (a.s)’a yönelip tevessül ve türbetlerine teberrük edilmesi faydalı olup, bir çok kereler neticesi görülmüştür.

 

Fakat duanın isticabeti, hatta Masum İmamlar (a.s)’ın şefaatlerinin kabulü ve Allah’ın Onların şefaatlerine razı olup, izin vermesinin şartları vardır. Aşağıda bu şartları getiriyoruz:

1-Tam bir ihlasla dua edilmeli, salavat getirilmeli, istiğfar ve gerçek manada tövbe edilmelidir.

2-İlahi haklar olan ibadet yerine getirilmeli ve İslami haklar (hums, zekatı) ödenmelidir.

3-Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s)’ın sünnetleriyle muhalefet edilmemelidir.

4-Dua eden, Kur’an’a amel etmelidir.

5-Her durumda Allah’a şükredilmelidir.

6-İyiliğe emreden, kötülükten sakındıran olmalıdır.

7-Dua, maddi veya manevi vasıta ve olanaklardan faydalanılarak yapılmalıdır (yani maddi sebeplerin peşinden gitmek konusunda tembellik edilmemeli ve yersiz beklentiler olmamalıdır).

8-Malında kul hakkı olmamalıdır.

9-Ahde vefa edilmelidir...[3]

Bazen yukarıda ki şartların tümü olmadan da dua ya da tevessül kabul edilebilir. Bu, ya dua veya tevessül edenin kalbini kazanmak içindir ya da onun eski kötülüklerine dönme bahanesini elinden almak için hücceti tamamlamaktır. Zira, maddi sebepler sorunların giderilmesinde yetersiz kaldıklarında Allah-u Teala ve Masum İmamlar (a.s)’ın lütuf ve inayeti daha çok olur. Bu da şüpheye düşenlerin yolunu kapatır. Kimi zaman bu inayet, bir ödül ve karşılıktan dolayıda olabilir. Yani insan, bazen hayırlı bir iş veya Masum İmamlar (a.s)’a karşı göstermiş olduğu bir saygıdan dolayı duası Yüce Allah katında icabet edilmiş ve sorunu giderilmiş olabilir.

 

Diğer önemli bir nokta da şudur: Dua veya Masum İmamlar (a.s)’a tevessül etmek demek maddi sebeplerden faydalanmamak, ihmalkarlık edip işleri Allah’a havale etmek anlamına gelmemektedir. İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Allah, bir işi sebepler olmadan yapmak istemez.’[4] Öyleyse maddi sebeplerden faydalanmanın yanı sıra hacet ve dileklerimize kavuşmak için dua ve tevessül de etmeliyiz. Dua ve tevessülden faydalanmak yanlızca tüm maddi sebeplerden ümit kesildiği zaman -örneğin doktor tedavisinin yetersiz kaldığı yerde- olmamalıdır. Yine sorun giderildikten sonra her şeyi unutmamalıyız. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de[5] ve bir çok hadiste kınanmıştır. Böyle bir durumda şefaat ve duanın icabeti hüccetin tamam olmasına neden olur ve insanın ahiretteki azabını artırır.

Duanın icabeti ve şafaatten asla ümit kesilmemelidir. Zira kainatta ki düzen sebep ve müsebbepler üzerine kuruludur. Ve Allah-u Teala bütün sebeplerin üstündedir. Sebeplere sebebiyet veren O’dur. O, her müsebbebe sebebinden ve her çocuğa sorumlusundan daha yakındır. Çünkü kayyumdur (ve sebepleri verendir, işleri doğal sebepler yoluyla yapandır). Kimi zaman da sebeplerin etkilerini kaldırandır. Yani sebepleri etkisiz hale getirebilir. Bıcağın İsmail (a.s)’ın kesmemesi veya ateşin İbrahim (a.s)’ın yakmaması örneklerinde olduğu gibi. Allah, zahiri sebepler olmadan da gaybdan direkt olarak feyiz ulaştırabilir veya bilinmeyen sebepten ve normal sebeplerin dışında müsebbep yaratabilir.[6] Hz. Salih (as.)’ın devesi, Hz Musa (a.s)’ın asasının yılana dönüşmesi vs. olaylar bu konu için verebileceğimiz örneklerdendir.

 

Kısacası, bütün işlerimizde maddi sebeplerden faydalanmanın yanı sıra Allah-u Teala ve Masum İmamalar (a.s)’la irtibatta olmalı ve sıkıntıların karşısında ümitsizliğe düşmemeliyiz.

 

Daha fazla bilgi için aşağıda ki kitaplara da başvurulabilir:

-Merahili Ahlak der Kur’an, Abdullah Cevadi Amuli, İsra yayınları, Kum

-Cami ez Zulal-i Kevser, Muhammed Taki Misbah Yezdi, İmam Humeyni Eğitim ve Araştırma Müessesesi, Kum

-Kamil’uz Ziyarat, İbn-i Kuluviye Kummi, Muhammed Cevad Zihni Tahrani’nin tercümesi, Peyam-ı Hak yayınları, Tahran

-Eşk Revan ber Emir-i Karvan, Şeyh Cafer Şuşteri, Mirza Muhammed Hüseyin Şehristani’nin tercümesi, Dar’ul Kitab-ı Cezayiri, Kum



[1] -Fıkhi ve ibadi terimde Hüseyni Haremin sınırları, İmam Hüseyin (a.s)’ın kabri, avlusu, türbesinin bölümleri (revak), müze, vs. yerlerini içine alan ve ister yeni olsun, ister eski, tüm bölümleridir. Bazıları haremin ‘Hair’le sınırlı olduğunu söylüyor, fazlasını kabul etmiyorlar.

[2] -Muhammed Cevad Zihni Tahrani, Kamil’uz Ziyarat’ın Tercümesi, 91-95. bab, s.832-867, Peyam-ı Hak yayınları; Bihar’ul Envar, c.98, s.128 ve 132

[3] -Mekarim Şirazi, Mezheplerin Doğuş Nedeni, s. 90 ve 112

[4] -Usul-u Kafi, c.1, s.183

[5] -Rum/32, Lokman/32, Ankebut/65, Yunus/12, 22, 23 vs. ayetler

[6] -Abdullah Cevad Amuli, Kur’an’da Ahlakın Merhaleleri, s.63

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar