Gelişmiş Arama
Ziyaret
11764
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Eğer Muaviye kâfir idiyse o halde neden İmam Hasan Mücteba (a.s) onun ile barış yaptı ve hilafeti ona devretti?
Soru
Şia, Muaviye’nin kâfir olduğunu söylemektedir. Ama biz Şia’nın deyimiyle masum olan Hz. Hasan b. Ali’nin (a.s) Muaviye ile barış yaptığını ve hilafetten el çektiğini görmekteyiz. Öyleyse Şia, İmam Hasan Mücteba (a.s) bir kâfirin lehine hilafetten çekilmiştir ve bu masumiyet ile çelişmektedir, demelidir! Yahut Muaviye’nin Müslüman olduğunu kabul etmeliler!
Kısa Cevap

Muaviye, Ehli Sünnet kitaplarının tanıklığıyla şeriat karşıtı işlere ve şarap içmek, “iki bayram” namazı için ezan okutmak bidati ve Cuma namazını Çarşamba günü kılmak gibi birçok bidate mürtekip olmuştur. Bu nedenle ona karşı hiçbir müsamaha ve tolerans gösterilemez. Öte taraftan tarihin tanıklığıyla İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile yaptığı barış, memnuniyet ile yapılan bir barış değildi. Bilakis Muaviye’nin meydana getirdiği tefrikalardan ve var olan az sayıdaki yarenlerinin da öldürüleceğine (faydasız bir öldürülme) dair itminan hâsıl olmasından sonra İmam Hasan (a.s) Müslümanların din ve canlarının korunması için barışı kabul etti. Nitekim yüce İslam Peygamberi (s.a.a) de Müslümanların din ve canını korumak için müşrikler ile Hudeybiye barışını yapmayı masumiyete ters görmemiş ve onu kabul etmiştir. O halde kesinlikle İslam ve Müslümanların maslahatını korumak için yapılan bu zorunlu barış da İmamın (a.s) masumiyetiyle çelişmez.

Ayrıntılı Cevap

Muhterem soru sahibinden bu soruyu sormadaki hedefin ne olduğu ve neyi ifade etmeye çalıştığı sorulmaya değer bir husustur. Bu açıklamalar ile soru sahibi isnat edilen işlerden Muaviye’nin yüzünü aklamak mı istemektedir? Yahut gerçekten de Allah Resulü’nün (s.a.a) değerli kızının evladı İmam Hasan’ın (a.s) barışı ve hareketi hakkında soru sormakta ve daha yüksek maslahatlar için İslamî usullere inancı olmayan bir insanla barış yapılabileceğini bilmemektedir. Her halükarda Şia şahadeteyni söylemenin insanların Müslüman olduğunu sabit kıldığına inanmaktadır. Ama bu, İslam’ı kabul eden her şahsın onun usul ve değerlerine de bağlı kalacağına delil teşkil etmez. Muaviye hakkında Şia ve Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla kendisinin İslamî usullere amelde bağlı olmadığını gösteren birçok rivayet bize ulaşmıştır. Bu düzlemde Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla nakledilen rivayetlere işaret ediyoruz:

Ahmet b. Hanbel, Ubda…b. Beride kanalıyla şöyle naklediyor: Ben ve babam Muaviye’nin yanına geldik ve o bizi bir halı üzerine oturttu. O esnada yemek getirdiler ve biz yedik. Sonra bize şarap getirdiler. Muaviye ondan içti ve babamı da içmeye davet etti ama babam şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) haram kılalı onu içmedim.[1] Oysaki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Şarap içen puta tapan gibidir.[2] O, Peygamber ve hatta halifelerin aksine “iki bayram” namazında ezan okutarak bidat yapmıştır.[3] Hâlbuki farz olmayan namazlar dışında ezan ve kametin şerî olmadığı tüm fıkıh mezheplerinin kesin kurallarındandır. İbn. Abbas ve Cabir şöyle demektedir: Peygamber (s.a.a) asla Ramazan ve Kurban bayramlarında ezan söylemedi.[4] O, Cuma namazını Şam halkı için Çarşamba günü kıldı. Mesudî şöyle nakletmektedir: Şam halkının Muaviye’ye itaati öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki Muaviye Sıffin yönüne hareket etme esnasında onlar için Cuma namazını Çarşamba günü kıldı.[5] Diğer hususlar da tümüyle onun İslamî usullere yönelik lakaytlığını göstermektedir. Peygamberin (s.a.a) sünnetine göre amel etmesiyle övünen Ehli Sünnet’e bağlı kardeşlerin böyle bir ferdi savunmaları şaşırtıcı değil midir? Bundan daha şaşırtıcı olan ise Allah Resulü’nün (s.a.a) kendisine yönelik sevgisi ve hakkında buyurduğu hadislerin Sünni ve Şia kitaplarında çok nakledildiği bir şahsiyetin karşına onu koymalarıdır. Nesaî, Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) Özellikleri (Hesais) adlı kitabında onların bazılarını uygun bir şekilde nakletmiştir. Bu cümleden olmak üzere Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Hasan ve Hüseyin bu dünyadaki benim iki güzel kokan güllerimdir” ve “Hasan ve Hüseyin benim evlatlarım ve cennet gençlerinin efendileridirler.”[6] Ama eğer soru sahibinin maksadı İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile barış yapma nedenlerini bilmekse ve bu yolla ve de İmam Hasan (a.s) böyle bir insan ile barış yapmaz anlayışıyla Şia’nın Muaviye’ye yönelik bakışını hata olarak değerlendirmek istemekse, özet olarak şunlara işaret etmemiz gerekecektir: Hz. Ali’nin (a.s) şahadetinden sonra İmam Hasan (a.s) imamete ulaştı. İlk günlerden itibaren İmamın (a.s) en büyük sorunu Muaviye ve onun hareketleri idi; zira o, Hz. Hasan’ın (a.s) imamete ulaşmasından sonra komplo ve inatçılıktan el çekmedi ve Peygamberin (s.a.a) nassıyla İmam olan ve halkın biatini de alan bir imama muhalefet etti. İmam Hasan (a.s), ona bahane bırakmamak için kendisine tarihte kayıtlı olan bir takım mektuplar yazdı.[7] Ama bu mektuplar ve nasihatlerin bir eseri olmadı ve Muaviye saldırmak amacıyla bir orduyla Irak’a doğru hareket etti. İmam (a.s) birçok zahmet ve bazı yaranlarının fedakârlığıyla ona karşı koymak için bir ordu hazırlayabildi. Ama bu pasif karakterli ordu, Muaviye’nin dünyevî vaatleri karşısında dayanamadı ve İmamın ordusunun komutanı büyük bir grupla birlikte Muaviye’ye katıldı.[8] İmam Hasan (a.s) bu vefasızlıkların tümünü görmesine rağmen Muaviye ile savaşabilmesi için yeniden yarenleriyle sohbet etti. Ama onların böyle bir hazırlığı yoktu. Sonunda İmam şöyle buyurdu: “Ben çoğunluğun barış istediğini gördüm, çekindikleri şeye onları zorlamak istemedim ve zaten az sayıda olan taraftarlarımı öldürülmekten korumak için, bu savaşı başka günlere erteledim (barış yaptım). Kuşkusuz Allah her gün bir yeni bir tasarruf halindedir.[9] Bu şartlar, Muaviye’nin fitneleri ve halkın savaştan yorgun düşmesi göz önünde bulundurularak barış yapıldı. Bu ne İmamın masumiyeti ile çelişmektedir ve ne de karşı tarafı haklı göstermektedir. Bu, İmam Hasan’ın (a.s) masumiyetiyle nasıl çelişebilir? Zira onun yüce atası yani İslam Peygamberi (s.a.a) Mekke cahilleri ve müşriklerinin ihaneti nedeniyle Muaviye ve babası Ebu Süfyan’ın da karşı safta ve müşriklerin cephesinde yer aldığı[10] bir dönemde, müşriklerle Hudeybiye barışını imzalamıştır.[11] Buna rağmen hiçbir şüphe oluşmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) bu barışı yaptığı için masum değildir yahut müşrikler ile barış yaptığından dolayı (söz konusu müşrikler alenen puta tapmaktaydılar) onlar Müslüman ve mümindirler, diye bir şey söylenemez. Bu barış daha üstün maslahatlar için yapılmadı mı? Daha önemli maslahatlar için böyle bir girişimde bulunulamaz mı? Peygamberin (s.a.a) girişimi bu doğrultuda değerlendirilemez mi? Böyle bir çözümleme işte bu derecede bir açıklıkla gülünçtür. Ama bu değersiz soru ve şüpheleri ortaya atarak bazılarının inançlı ve kararlı gençleri bulundukları hak yoldan dalalet ve sapıklığa yönlendirebileceklerini iddia etmeleri acı vericidir.       


[1] Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 474, h. 22433.

[2] et-Terğib ve’t-Terhib, İbn. Munzur, c. 3, s. 102, Vakıa-i Aşura ve Pasoh Be Şübehat, Ali Asgar Rızvanî, s. 56’dan nakledilmiştir.

[3] Tarihü’l-Hulefa, Suyutî, s. 187, Çap: Daru’l-Fikir Beyrut.

[4] Sahih-i Buharî, c. 10, s. 327, h. 917.

[5] Murucu’z-Zeheb, Mesudî, c. 3, s. 42.

[6] Hesais, Nisaî, s. 106-108, Çap: Mektebe-i Asriye

[7] Zındıgi-i İmam Hasan Mücteba (a.s), Seyyid Haşim Resulî Mehallatî, s. 202- 210.

[8] a.g.e., s. 214.

[9] İlamü’l-Hidaye, Kitab-ı İmam Hüseyin (a.s), s. 147, Ehbarü’l-Teval, s. 221’den

akledilmiştir.  

[10] Vakıa-i Aşura, Ali Asgar Rızvanî, s. 54.

[11] Peyamber-i Ummi, Şehid Ayetullah Mutahhari, s. 27.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Fikhi açıdan had cezasının uygulanması niçin yargıcın sorumluluğundadır?
    9145 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/09/09
    Beşeri toplumların örfünde suçluların cezalandırılması, hükümetin sorumluluğundadır ve devlet dışında biri, bunu uygulayamaz. Bu ilke, İslam fıkhı tarafından da teyit edilmiştir. Müslüman fakihler hadlerin uygulamasını İmam’ın (a.s) var olduğu dönemde, Masum İmam’ın (a.s) ve onun tarafından atanan kimseler tarafından uygulanacağına inanırlar. Ancak gaybet döneminde, haddin uygulanması, gerekli ...
  • Estetik ameliyatlar konusunda İslam’ın görüşü nedir?
    8180 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/05/14
    Ehl-I Beyt Mektebinin büyük Taklit Mercilerinin güzellik amaçlı estetik ameliyatları konusunda ki çeşitli görüşleri aşağıda sıralanmıştır:Ayatullah el-Uzma Hamei’nin yetkili bürosu tarafından yayınlan fetva:Mahrem olmayanın insana dokunmasının ve başka günahı gerektirmediği müddetçe, estetik ameliyeti haddi zatında caizdir.Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazi’nin bürosu tarafından yayınlana fetva:Başka bir haramı ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7020 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Kadınlar, arka arkaya 31 gün olan orucun keffaretini hayız halinde nasıl yerine getirebilirler?
    6467 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Arka arkaya tutulması şart olan oruçlarda (keffaret veya adak orucu gibi), hastalık, hayız, nifas vb. özürlerden dolayı mükellef arka arkaya oruç tutamazsa özrü (hastalık, hayız, nifas...) giderildikten sonra orucunu tutmaya hemen devam ederse orucu sahih olur ve yeni baştan oruçları tutmasına gerek yoktur.
  • Bir Avrupalı için, İslam’ı ve Şia’yı nasıl tanıtmak mümkündür?
    8770 Eski Kelam İlmi 2009/08/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Mescidin hangi halısının necis olduğunu bilmiyorsak, onu nasıl temizleyebiliriz?
    5845 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Büyük mercilerin (Allah onları korusun) bürolarının yanıtları şunlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu: Sorulan sorudaki varsayıma göre belirtilen tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Yakin hâsıl olması için tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Eğer ...
  • “Kurban bayramı gecesinde yapılan cima neticesinde şekillenen nütfeden meydana gelecek çocuk altı parmaklı olacaktır” şeklinde olan rivayet ne kadar doğru ve güvenilirdir?
    31876 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Peygamber Efendimiz (cinsel ilişkiye girme bağlamında müstehap ve mekruh konuları içeren uzun bir rivayette) İmam Ali’ye (a.s) şöyle buyurdu: “kurban bayramı gecesinde kendi hanımıyla cinsel ilişkide bulunma. Zira eğer bu gecede yapılan cima neticesinde çocuğun nütfesi şekillenirse ondan dünyaya gelecek çocuk ...
  • Neden Yahudiler Yahudi olarak adlandırılmaktadır?
    10054 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Yahudilerin Yahudi olarak adlandırılmasının nedeni hakkında ihtilaf vardır. Bazıları Yahud’un hidayete ermiş olduğu manasına geldiğini ve bunun nedenin de Musa’nın (a.s) kavminin buzağı tapmaktan tövbe etmesi olduğunu belirtmiştir.[1] Bazıları da bu kavme Yahudi söylenmesinin nedeni hakkında şöyle demiştir: Hz. Yakub’un dördüncü oğlunun adı “Yahuza” ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7506 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...
  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    8685 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...

En Çok Okunanlar