Gelişmiş Arama
Ziyaret
11708
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Eğer Muaviye kâfir idiyse o halde neden İmam Hasan Mücteba (a.s) onun ile barış yaptı ve hilafeti ona devretti?
Soru
Şia, Muaviye’nin kâfir olduğunu söylemektedir. Ama biz Şia’nın deyimiyle masum olan Hz. Hasan b. Ali’nin (a.s) Muaviye ile barış yaptığını ve hilafetten el çektiğini görmekteyiz. Öyleyse Şia, İmam Hasan Mücteba (a.s) bir kâfirin lehine hilafetten çekilmiştir ve bu masumiyet ile çelişmektedir, demelidir! Yahut Muaviye’nin Müslüman olduğunu kabul etmeliler!
Kısa Cevap

Muaviye, Ehli Sünnet kitaplarının tanıklığıyla şeriat karşıtı işlere ve şarap içmek, “iki bayram” namazı için ezan okutmak bidati ve Cuma namazını Çarşamba günü kılmak gibi birçok bidate mürtekip olmuştur. Bu nedenle ona karşı hiçbir müsamaha ve tolerans gösterilemez. Öte taraftan tarihin tanıklığıyla İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile yaptığı barış, memnuniyet ile yapılan bir barış değildi. Bilakis Muaviye’nin meydana getirdiği tefrikalardan ve var olan az sayıdaki yarenlerinin da öldürüleceğine (faydasız bir öldürülme) dair itminan hâsıl olmasından sonra İmam Hasan (a.s) Müslümanların din ve canlarının korunması için barışı kabul etti. Nitekim yüce İslam Peygamberi (s.a.a) de Müslümanların din ve canını korumak için müşrikler ile Hudeybiye barışını yapmayı masumiyete ters görmemiş ve onu kabul etmiştir. O halde kesinlikle İslam ve Müslümanların maslahatını korumak için yapılan bu zorunlu barış da İmamın (a.s) masumiyetiyle çelişmez.

Ayrıntılı Cevap

Muhterem soru sahibinden bu soruyu sormadaki hedefin ne olduğu ve neyi ifade etmeye çalıştığı sorulmaya değer bir husustur. Bu açıklamalar ile soru sahibi isnat edilen işlerden Muaviye’nin yüzünü aklamak mı istemektedir? Yahut gerçekten de Allah Resulü’nün (s.a.a) değerli kızının evladı İmam Hasan’ın (a.s) barışı ve hareketi hakkında soru sormakta ve daha yüksek maslahatlar için İslamî usullere inancı olmayan bir insanla barış yapılabileceğini bilmemektedir. Her halükarda Şia şahadeteyni söylemenin insanların Müslüman olduğunu sabit kıldığına inanmaktadır. Ama bu, İslam’ı kabul eden her şahsın onun usul ve değerlerine de bağlı kalacağına delil teşkil etmez. Muaviye hakkında Şia ve Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla kendisinin İslamî usullere amelde bağlı olmadığını gösteren birçok rivayet bize ulaşmıştır. Bu düzlemde Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla nakledilen rivayetlere işaret ediyoruz:

Ahmet b. Hanbel, Ubda…b. Beride kanalıyla şöyle naklediyor: Ben ve babam Muaviye’nin yanına geldik ve o bizi bir halı üzerine oturttu. O esnada yemek getirdiler ve biz yedik. Sonra bize şarap getirdiler. Muaviye ondan içti ve babamı da içmeye davet etti ama babam şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) haram kılalı onu içmedim.[1] Oysaki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Şarap içen puta tapan gibidir.[2] O, Peygamber ve hatta halifelerin aksine “iki bayram” namazında ezan okutarak bidat yapmıştır.[3] Hâlbuki farz olmayan namazlar dışında ezan ve kametin şerî olmadığı tüm fıkıh mezheplerinin kesin kurallarındandır. İbn. Abbas ve Cabir şöyle demektedir: Peygamber (s.a.a) asla Ramazan ve Kurban bayramlarında ezan söylemedi.[4] O, Cuma namazını Şam halkı için Çarşamba günü kıldı. Mesudî şöyle nakletmektedir: Şam halkının Muaviye’ye itaati öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki Muaviye Sıffin yönüne hareket etme esnasında onlar için Cuma namazını Çarşamba günü kıldı.[5] Diğer hususlar da tümüyle onun İslamî usullere yönelik lakaytlığını göstermektedir. Peygamberin (s.a.a) sünnetine göre amel etmesiyle övünen Ehli Sünnet’e bağlı kardeşlerin böyle bir ferdi savunmaları şaşırtıcı değil midir? Bundan daha şaşırtıcı olan ise Allah Resulü’nün (s.a.a) kendisine yönelik sevgisi ve hakkında buyurduğu hadislerin Sünni ve Şia kitaplarında çok nakledildiği bir şahsiyetin karşına onu koymalarıdır. Nesaî, Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) Özellikleri (Hesais) adlı kitabında onların bazılarını uygun bir şekilde nakletmiştir. Bu cümleden olmak üzere Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Hasan ve Hüseyin bu dünyadaki benim iki güzel kokan güllerimdir” ve “Hasan ve Hüseyin benim evlatlarım ve cennet gençlerinin efendileridirler.”[6] Ama eğer soru sahibinin maksadı İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile barış yapma nedenlerini bilmekse ve bu yolla ve de İmam Hasan (a.s) böyle bir insan ile barış yapmaz anlayışıyla Şia’nın Muaviye’ye yönelik bakışını hata olarak değerlendirmek istemekse, özet olarak şunlara işaret etmemiz gerekecektir: Hz. Ali’nin (a.s) şahadetinden sonra İmam Hasan (a.s) imamete ulaştı. İlk günlerden itibaren İmamın (a.s) en büyük sorunu Muaviye ve onun hareketleri idi; zira o, Hz. Hasan’ın (a.s) imamete ulaşmasından sonra komplo ve inatçılıktan el çekmedi ve Peygamberin (s.a.a) nassıyla İmam olan ve halkın biatini de alan bir imama muhalefet etti. İmam Hasan (a.s), ona bahane bırakmamak için kendisine tarihte kayıtlı olan bir takım mektuplar yazdı.[7] Ama bu mektuplar ve nasihatlerin bir eseri olmadı ve Muaviye saldırmak amacıyla bir orduyla Irak’a doğru hareket etti. İmam (a.s) birçok zahmet ve bazı yaranlarının fedakârlığıyla ona karşı koymak için bir ordu hazırlayabildi. Ama bu pasif karakterli ordu, Muaviye’nin dünyevî vaatleri karşısında dayanamadı ve İmamın ordusunun komutanı büyük bir grupla birlikte Muaviye’ye katıldı.[8] İmam Hasan (a.s) bu vefasızlıkların tümünü görmesine rağmen Muaviye ile savaşabilmesi için yeniden yarenleriyle sohbet etti. Ama onların böyle bir hazırlığı yoktu. Sonunda İmam şöyle buyurdu: “Ben çoğunluğun barış istediğini gördüm, çekindikleri şeye onları zorlamak istemedim ve zaten az sayıda olan taraftarlarımı öldürülmekten korumak için, bu savaşı başka günlere erteledim (barış yaptım). Kuşkusuz Allah her gün bir yeni bir tasarruf halindedir.[9] Bu şartlar, Muaviye’nin fitneleri ve halkın savaştan yorgun düşmesi göz önünde bulundurularak barış yapıldı. Bu ne İmamın masumiyeti ile çelişmektedir ve ne de karşı tarafı haklı göstermektedir. Bu, İmam Hasan’ın (a.s) masumiyetiyle nasıl çelişebilir? Zira onun yüce atası yani İslam Peygamberi (s.a.a) Mekke cahilleri ve müşriklerinin ihaneti nedeniyle Muaviye ve babası Ebu Süfyan’ın da karşı safta ve müşriklerin cephesinde yer aldığı[10] bir dönemde, müşriklerle Hudeybiye barışını imzalamıştır.[11] Buna rağmen hiçbir şüphe oluşmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) bu barışı yaptığı için masum değildir yahut müşrikler ile barış yaptığından dolayı (söz konusu müşrikler alenen puta tapmaktaydılar) onlar Müslüman ve mümindirler, diye bir şey söylenemez. Bu barış daha üstün maslahatlar için yapılmadı mı? Daha önemli maslahatlar için böyle bir girişimde bulunulamaz mı? Peygamberin (s.a.a) girişimi bu doğrultuda değerlendirilemez mi? Böyle bir çözümleme işte bu derecede bir açıklıkla gülünçtür. Ama bu değersiz soru ve şüpheleri ortaya atarak bazılarının inançlı ve kararlı gençleri bulundukları hak yoldan dalalet ve sapıklığa yönlendirebileceklerini iddia etmeleri acı vericidir.       


[1] Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 474, h. 22433.

[2] et-Terğib ve’t-Terhib, İbn. Munzur, c. 3, s. 102, Vakıa-i Aşura ve Pasoh Be Şübehat, Ali Asgar Rızvanî, s. 56’dan nakledilmiştir.

[3] Tarihü’l-Hulefa, Suyutî, s. 187, Çap: Daru’l-Fikir Beyrut.

[4] Sahih-i Buharî, c. 10, s. 327, h. 917.

[5] Murucu’z-Zeheb, Mesudî, c. 3, s. 42.

[6] Hesais, Nisaî, s. 106-108, Çap: Mektebe-i Asriye

[7] Zındıgi-i İmam Hasan Mücteba (a.s), Seyyid Haşim Resulî Mehallatî, s. 202- 210.

[8] a.g.e., s. 214.

[9] İlamü’l-Hidaye, Kitab-ı İmam Hüseyin (a.s), s. 147, Ehbarü’l-Teval, s. 221’den

akledilmiştir.  

[10] Vakıa-i Aşura, Ali Asgar Rızvanî, s. 54.

[11] Peyamber-i Ummi, Şehid Ayetullah Mutahhari, s. 27.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kopya çekmek ve tez notuyla oynamanın hükmü nedir?
    3608 Yasa Ve Kanunlara Riayet Etmek 2019/12/09
    Kopya çekmek ve aynı sonucu doğuran eylemler haramdır. Buna bina tövbe etmeli ve Allah’tan bağışlanma dilemelisiniz. Ama eğer mesleğinizi yapacak gerekli bilimsel birikime sahipseniz bu alanda çalışmanızın da ve karşılında aldığınız paranın da sakıncası yoktur.Bu soruya Taklit Mercilerin vermiş olduğu cevaplar:[1]
  • Kendisi için zararlı olduğu takdirde hastanın oruç tutması farz mıdır?
    9019 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Taklit mercileri ve İslam âlimlerinin fetvalarına göre, oruç hastaya önemli bir zarar verirse kendisinin oruç tutması farz değildir.[1] Kur’an bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı ...
  • Maliki ve Hanefi mezhebinin ne yanlışlığı var?
    4447 شیعه و دیگر مذاهب 2018/12/08
    Her şeyden önce aydınlığa kavuşması gereken nokta sizin Şia’ya olan ilginiz sadece ilgi ve sevgiden ibaret mi yoksa kuvvetli delillere mi dayanmaktadır? Eğer sizin ilgi ve alakanız delil ve burhan üzere ise bunun doğal sonucu olarak diğer mezheplerin ve fırkaların eksiklikleri ve zayıflıkları aydınlığa kavuşmuş olacaktır. Şia’nın ...
  • Kime şehid demektedirler? Diğer İslamî ve gayri İslamî ülkelerin ölüleri şehid sayılır mı?
    6459 Tefsir 2011/08/17
    Şehid şahit ve hazır anlamında olup değişik derecelere sahiptir. Bu anlamıyla Allah, peygamberler, melekler, Allah yolunda öldürülenler ve tüm müminler şahadet derecelerindeki mertebeler dizisinde yer alırlar. Elbette mukaddes “şehid” sözcüğü ilahî dürtü olmaksızın ve sadece kendi ülkesini savunmak veya hatta istemeyerek ve hedefsizce öldürülen tüm şahıslar için ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7704 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11371 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • Eğer işe acil ihtiyacımız varsa ve iş yerinde kendi isteğimiz ve normal olarak namaz kılma imkânımız yoksa ne yapmalıyız?
    3247 Varie 2019/02/18
    Namazın her ne şart altında olursa olsun eda edilmesi gerekir. İnsanın işe olan ihtiyacı vakaların büyük çoğunluğunda namazın eda edilmesini engelleyecek bir zaruret taşımamaktadır. Öyleyse insan namazını eda edecek kadar serbest olacağı bir fırsat yaratmak için bir düzenleme yapmalıdır. Bahsi geçen soruda fakihlerin fetvalarının delaleti işi bahane ...
  • Ehl-i Sünnetin Bilal hakkındaki görüşü nedir?
    6072 تاريخ بزرگان 2008/05/13
    O müşriklerin işkencelerine karşı direniş göstermiş, Peygamber’in müezzini ve savaşlarda Peygamber’le birlikte savaşmış Resulullah’tan sonra Medine’yi terketmiştir, Şam’a yerleşmiş ve orada da vefat etmiştir. Ehl-i Sünnet kaynaklarına göre o Ebubekir tarafından azat edilmiştir. ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6314 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7665 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...

En Çok Okunanlar