Gelişmiş Arama
Ziyaret
16726
Güncellenme Tarihi: 2010/04/07
Soru Özeti
Nefis, ruh, can, akıl, zihin ve fıtrat arasında nasıl bir ilişki vardır?
Soru
Nefis, ruh, can, akıl ve fıtratın arasındaki ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz? Biz onlardan hangisiyiz?
Kısa Cevap

Bazen bu kelimelerden maksat bir şeydir. Hepsi de aynı gerçeğe yani insanın varlığına ve hakikatine işarettir. Bazen de onlardan değişik manalar irade edilir ve her biri nefsin mertebe ve makamlarından birine işaret sayılır.

Ayrıntılı Cevap

Bazen bu kelimelerden maksat bir şeydir. Hepsi de aynı gerçeğe yani insanın varlığına ve hakikatına işarettir. Nitekim filozofların da dediği üzere insanın “ben” vb. diyerek işaret ettiği öz için çeşitli tabirler kullanılır: Örneğin: Nefis, Nefs-i Natıka, Ruh, Akıl, Kuvve-i Akıle, Kuvve-i Mümeyyize, Ruh, Can, Kalp, Gönül, Yürek, Verka, Tuti ve diğer adlar.[1]

Bu kullanım felsefi açıdan doğrudur. Çünkü nefis bir olmanın yanı sıra insandaki bütün güç ve mertebelerle bir birlikteliğe sahiptir. Molla Sadra’nin ifadesiyle, nefis bir olmasının yanı sıra insandaki bütün güçlerle özdeştir.[2]

Bazen de bu sözcüklerden değişik manalar irade edilir. Şöyle ki, bu kavramlardan her biri nefsin mertebelerinden birine işaret sayılır. Ariflere göre nefsin çeşitli mertebe ve aşamaları vardır. Bu mertebelerden her biri kendine has bir isme sahiptir. Bu mertebelere bazen “yedi şehir” bazen de “yedi latife” adı verilir. Nitekim Cami, Şeyh Attar hakkında şöyle demektedir:

Attar aşk kentinin yedi iklimini gezdi

Biz henüz bir sokağın köşesindeyiz.

O yedi aşama şunlardan ibarettir: 1- Tabiat, 2- Nefis, 3- Kalp, 4- Ruh, 5- Sır, 6- Hafi (gizli), 7- Ahfa (en gizli olan)

Açıklama: Arifler, insanın nefs-i natıksına, hareket ve sükûna sebep olmasından dolayı tabiat; cüz’i algılar ve idraklere sebep oluşu yönünden nefis; genel ve tümel algı ve idraklere sebep oluşu yüzünden ona kalp; genel idrakleri yaratma gücüne sahip bileşiksiz bir güç ve melekeye sahip olduğu için ona ruh; akl-i faal’de fani olduğu için ona sır; vahidiyet makamında fani olması hasebiyle ona hafi; ehediyat makamında fani olması hasebiyle de ona ahfa derler.

Filozoflar da nefsin şu yedi aşamaya sahip olduğunu söylerler:

1- Heyulani Akıl.

2- Meleke halindeki akıl.

3- Akıl-i bilfiil.

4- Akl-i Müstefad.

5- Mahv (Ubûdiyyette kulun aynının silinmesi.)

6- Tams (kulun sıfatlarının Hakk'ın sıfatlarında fani olması)

7- Mahk (Kulun vücûdunun Hakk'ın zâtında fani olması.)

Yani, onlara göre nefis, kemalleri kazanma kabiliyetine sahip olduğu için akl-i heyulani; makulat-ı evveli ve ulum-u evveliyenin (insan veya beyazlık kavramlarını düşünmeden idrak etmesi gibi) vesilesiyle makulat-ı saniye ve ulum-u iktisabiyi (cins, fasıl, illet, malul gibi) elde ettiği için akl-i bi’l meleke; ilimleri elde etme yoluyla (fikir ya da zanla) makulat-ı saniyeyi ve ulum-i müktesebeyi istinbat etme gücüne ulaşırsa akl-i bi’l fiil; ilimlerin huzur ve husulu ve akl-i faal’den istifade eden nefsin yanındaki mükteseb akıllar itibarıyla akl-ı müstefad demekteler. Mahv ef’ali tevhid’in makamıdır. Tams sıfati tevhidin makamı iken mahk zati tevhidin makamıdır.[3]

Rivayetlerde de böyle bir kısımlandırmaya işaret edilmiştir.[4]

Ruh kavramının da felsefe ve irfanda çeşitli anlamlarda kullanılır[5] biz burada birkaç kullanım alanına işaret edeceğiz:

1-     Nefs-i Natıka

2-     Hayvani can

3-     Akl-ı Mücerret; bundan dolayı akl-ı evvel’e ‘Ruh-ul Kudüs’ denmiştir.

4-     Makam-ı Yevmi Cem’i İnsan; bu makam kalp makamından (yevm-il fasl-i insandan) üstedir.

5-     Akl-i Basit mertebesi ki makulatın ayrıntılarının yaratıcısıdır ve ‘tefsili akılların’ (makulat-ı müfessele veya kalb) mertebesinin karşısındadır.[6]

6-     ‘Gözden çıkan ışık.’ Matematikçilerin görme hakkındaki görüşleri üzere.

7-     Latif cisim veya gövdeyi canlı tutan ruh.[7]

Ancak zihin hakkında demek gerekir ki, bazen ondan akıl veya kuvve-i akile kastedilirken, bazen hayal veya hayal kuvvesi, bazen de hafıza gücü kastedilmektedir.[8]

Aynı şekilde fıtrat sözcüğü içinde aynı şeyi göz önüne almak gerekir. Yani ondan da bazen insanın ruhu ve hakikati kastedilmekte, bazen de insanda olan bilinç ve eğilimlerin tümü murat edilir.[9]

Ruh ve can için de bazen candan gövde ruhu kastedilirken, bazen de insanın nefs-i natıka ruhu kastedilmektedir.[10]



[1]- Hasan Hasanzade Amuli, Marifet-i Nefs, Defter-i Evvel, s.84

[2]- Nefis bütün güçtür, yani nefs-i natıka, insaniyyet kuvvetine mensup olan idrakların tümünü derkeder. O aynı zamanda hayvaniyyet, nebatiyyet ve tabiiyyet muharrik kuvvetinden gelen bütün hareketlerin hareket ettiricisidir. Bu önemli bir konudur. Kimisi idrak, kimiside hareket ettirici yönünden olan bir çok burhan ona dayanılarak getirilmektedir. İdrak yönünden olandan üç burhan zikredeceğiz. Birincisi malum tarafından olacaktır… (Esfar, c.8, s.221)

[3]- Hasan Hasanzade Amuli, Serh-ul Uyun, s.569; Nameha Bernameha, s.121 ve 122

[4]- Zikir yedi azaya bölünmüştür: Dil, ruh, nefs, akıl, marifet, sır ve kalp. Onlardan her birinin istikamete ihtiyacı vardır. Dilin istikameti doğruyu ikrar etmesi, ruhun istikameti samimiyetle istiğfar etmesi, kalbin istikameti samimiyetle kusurunu kabul etmesi, aklın istikameti doğru düşünmesi ve ibret alması bilincin istikameti iftiharın doğruluğu ve sırrın istikameti sırlar alemiyle mutlu olmaktır. Dilin zikri hamd ve sena, nefsin zikri zorluklara tahammül ve sıkıntılara katlanmak, ruhun zikri korku ve ümit, kalbin zikri doğru ve sefalı olmak, aklın zikri tazim ve haya, marifetin zikri teslim ve rıza, sırrın zikri buluşmayı görmektir. (Bihar-ul Envar, c.90, s.154).    

[5]- Serh-ul Uyun, s.266

[6]- Galiba dördüncü ve beşinci kullanım aynı şeylerdir.

[7]- Hezar-u Yek Nükte, s.81-83

[8]- Hayal: Müşterek hisin derk ettiği suretleri saklayıp koruyan ikinci batini derketme kuvvesidir. Bu kuvve müşterek hissin depo, ambar ve arşividir. Aynı zamanda hayal mutasırrafa kuvvesininde anbarıdır. Hayal kuvvesine bazen ‘musavvere’ ve ‘mutahayyile’ de denir. Hafıza, cüz’i manaları korur ve saklar. Gerçekte vehm kuvvesinin deposu ve arşividir. Bu kuvveye ‘zakire’ ve ‘müstercia’da demişlerdir. Yani manaları hıfzettiği için ‘hafıza’ ve çabuk hatırladığı zaman ‘zakire’ ve yavaş hatırladığı zamanda ‘müstercia’ denmiştir. (İbn-i Sina, en-Nefs Mine’ş Şifa, s.235-239; İşarat, c.2, s.341; Molla Sadra, Esfar, c.8, s.251; Sebzivari, Esrar-ul Hikem, s.308-309; Hasanzade Amuli, Serh-ul Uyun, s.392.

[9]- Misbah Yezdi, Amuzeş-i Akaid, s.44, 7. baskı.

[10]-Şeyh bazı risalelerinde şöyle demektedir: Gövde ruhuna can, nefs-i natıkaya da ravan diyorlar. (Molla Sadra, Esfar-ı Erbaa, c.8, s.251.  

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar