Gelişmiş Arama
Ziyaret
15971
Güncellenme Tarihi: 2010/04/07
Soru Özeti
Nefis, ruh, can, akıl, zihin ve fıtrat arasında nasıl bir ilişki vardır?
Soru
Nefis, ruh, can, akıl ve fıtratın arasındaki ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz? Biz onlardan hangisiyiz?
Kısa Cevap

Bazen bu kelimelerden maksat bir şeydir. Hepsi de aynı gerçeğe yani insanın varlığına ve hakikatine işarettir. Bazen de onlardan değişik manalar irade edilir ve her biri nefsin mertebe ve makamlarından birine işaret sayılır.

Ayrıntılı Cevap

Bazen bu kelimelerden maksat bir şeydir. Hepsi de aynı gerçeğe yani insanın varlığına ve hakikatına işarettir. Nitekim filozofların da dediği üzere insanın “ben” vb. diyerek işaret ettiği öz için çeşitli tabirler kullanılır: Örneğin: Nefis, Nefs-i Natıka, Ruh, Akıl, Kuvve-i Akıle, Kuvve-i Mümeyyize, Ruh, Can, Kalp, Gönül, Yürek, Verka, Tuti ve diğer adlar.[1]

Bu kullanım felsefi açıdan doğrudur. Çünkü nefis bir olmanın yanı sıra insandaki bütün güç ve mertebelerle bir birlikteliğe sahiptir. Molla Sadra’nin ifadesiyle, nefis bir olmasının yanı sıra insandaki bütün güçlerle özdeştir.[2]

Bazen de bu sözcüklerden değişik manalar irade edilir. Şöyle ki, bu kavramlardan her biri nefsin mertebelerinden birine işaret sayılır. Ariflere göre nefsin çeşitli mertebe ve aşamaları vardır. Bu mertebelerden her biri kendine has bir isme sahiptir. Bu mertebelere bazen “yedi şehir” bazen de “yedi latife” adı verilir. Nitekim Cami, Şeyh Attar hakkında şöyle demektedir:

Attar aşk kentinin yedi iklimini gezdi

Biz henüz bir sokağın köşesindeyiz.

O yedi aşama şunlardan ibarettir: 1- Tabiat, 2- Nefis, 3- Kalp, 4- Ruh, 5- Sır, 6- Hafi (gizli), 7- Ahfa (en gizli olan)

Açıklama: Arifler, insanın nefs-i natıksına, hareket ve sükûna sebep olmasından dolayı tabiat; cüz’i algılar ve idraklere sebep oluşu yönünden nefis; genel ve tümel algı ve idraklere sebep oluşu yüzünden ona kalp; genel idrakleri yaratma gücüne sahip bileşiksiz bir güç ve melekeye sahip olduğu için ona ruh; akl-i faal’de fani olduğu için ona sır; vahidiyet makamında fani olması hasebiyle ona hafi; ehediyat makamında fani olması hasebiyle de ona ahfa derler.

Filozoflar da nefsin şu yedi aşamaya sahip olduğunu söylerler:

1- Heyulani Akıl.

2- Meleke halindeki akıl.

3- Akıl-i bilfiil.

4- Akl-i Müstefad.

5- Mahv (Ubûdiyyette kulun aynının silinmesi.)

6- Tams (kulun sıfatlarının Hakk'ın sıfatlarında fani olması)

7- Mahk (Kulun vücûdunun Hakk'ın zâtında fani olması.)

Yani, onlara göre nefis, kemalleri kazanma kabiliyetine sahip olduğu için akl-i heyulani; makulat-ı evveli ve ulum-u evveliyenin (insan veya beyazlık kavramlarını düşünmeden idrak etmesi gibi) vesilesiyle makulat-ı saniye ve ulum-u iktisabiyi (cins, fasıl, illet, malul gibi) elde ettiği için akl-i bi’l meleke; ilimleri elde etme yoluyla (fikir ya da zanla) makulat-ı saniyeyi ve ulum-i müktesebeyi istinbat etme gücüne ulaşırsa akl-i bi’l fiil; ilimlerin huzur ve husulu ve akl-i faal’den istifade eden nefsin yanındaki mükteseb akıllar itibarıyla akl-ı müstefad demekteler. Mahv ef’ali tevhid’in makamıdır. Tams sıfati tevhidin makamı iken mahk zati tevhidin makamıdır.[3]

Rivayetlerde de böyle bir kısımlandırmaya işaret edilmiştir.[4]

Ruh kavramının da felsefe ve irfanda çeşitli anlamlarda kullanılır[5] biz burada birkaç kullanım alanına işaret edeceğiz:

1-     Nefs-i Natıka

2-     Hayvani can

3-     Akl-ı Mücerret; bundan dolayı akl-ı evvel’e ‘Ruh-ul Kudüs’ denmiştir.

4-     Makam-ı Yevmi Cem’i İnsan; bu makam kalp makamından (yevm-il fasl-i insandan) üstedir.

5-     Akl-i Basit mertebesi ki makulatın ayrıntılarının yaratıcısıdır ve ‘tefsili akılların’ (makulat-ı müfessele veya kalb) mertebesinin karşısındadır.[6]

6-     ‘Gözden çıkan ışık.’ Matematikçilerin görme hakkındaki görüşleri üzere.

7-     Latif cisim veya gövdeyi canlı tutan ruh.[7]

Ancak zihin hakkında demek gerekir ki, bazen ondan akıl veya kuvve-i akile kastedilirken, bazen hayal veya hayal kuvvesi, bazen de hafıza gücü kastedilmektedir.[8]

Aynı şekilde fıtrat sözcüğü içinde aynı şeyi göz önüne almak gerekir. Yani ondan da bazen insanın ruhu ve hakikati kastedilmekte, bazen de insanda olan bilinç ve eğilimlerin tümü murat edilir.[9]

Ruh ve can için de bazen candan gövde ruhu kastedilirken, bazen de insanın nefs-i natıka ruhu kastedilmektedir.[10]



[1]- Hasan Hasanzade Amuli, Marifet-i Nefs, Defter-i Evvel, s.84

[2]- Nefis bütün güçtür, yani nefs-i natıka, insaniyyet kuvvetine mensup olan idrakların tümünü derkeder. O aynı zamanda hayvaniyyet, nebatiyyet ve tabiiyyet muharrik kuvvetinden gelen bütün hareketlerin hareket ettiricisidir. Bu önemli bir konudur. Kimisi idrak, kimiside hareket ettirici yönünden olan bir çok burhan ona dayanılarak getirilmektedir. İdrak yönünden olandan üç burhan zikredeceğiz. Birincisi malum tarafından olacaktır… (Esfar, c.8, s.221)

[3]- Hasan Hasanzade Amuli, Serh-ul Uyun, s.569; Nameha Bernameha, s.121 ve 122

[4]- Zikir yedi azaya bölünmüştür: Dil, ruh, nefs, akıl, marifet, sır ve kalp. Onlardan her birinin istikamete ihtiyacı vardır. Dilin istikameti doğruyu ikrar etmesi, ruhun istikameti samimiyetle istiğfar etmesi, kalbin istikameti samimiyetle kusurunu kabul etmesi, aklın istikameti doğru düşünmesi ve ibret alması bilincin istikameti iftiharın doğruluğu ve sırrın istikameti sırlar alemiyle mutlu olmaktır. Dilin zikri hamd ve sena, nefsin zikri zorluklara tahammül ve sıkıntılara katlanmak, ruhun zikri korku ve ümit, kalbin zikri doğru ve sefalı olmak, aklın zikri tazim ve haya, marifetin zikri teslim ve rıza, sırrın zikri buluşmayı görmektir. (Bihar-ul Envar, c.90, s.154).    

[5]- Serh-ul Uyun, s.266

[6]- Galiba dördüncü ve beşinci kullanım aynı şeylerdir.

[7]- Hezar-u Yek Nükte, s.81-83

[8]- Hayal: Müşterek hisin derk ettiği suretleri saklayıp koruyan ikinci batini derketme kuvvesidir. Bu kuvve müşterek hissin depo, ambar ve arşividir. Aynı zamanda hayal mutasırrafa kuvvesininde anbarıdır. Hayal kuvvesine bazen ‘musavvere’ ve ‘mutahayyile’ de denir. Hafıza, cüz’i manaları korur ve saklar. Gerçekte vehm kuvvesinin deposu ve arşividir. Bu kuvveye ‘zakire’ ve ‘müstercia’da demişlerdir. Yani manaları hıfzettiği için ‘hafıza’ ve çabuk hatırladığı zaman ‘zakire’ ve yavaş hatırladığı zamanda ‘müstercia’ denmiştir. (İbn-i Sina, en-Nefs Mine’ş Şifa, s.235-239; İşarat, c.2, s.341; Molla Sadra, Esfar, c.8, s.251; Sebzivari, Esrar-ul Hikem, s.308-309; Hasanzade Amuli, Serh-ul Uyun, s.392.

[9]- Misbah Yezdi, Amuzeş-i Akaid, s.44, 7. baskı.

[10]-Şeyh bazı risalelerinde şöyle demektedir: Gövde ruhuna can, nefs-i natıkaya da ravan diyorlar. (Molla Sadra, Esfar-ı Erbaa, c.8, s.251.  

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • geçici nikahın aktı için kullanılan lafızlar nelerdir? Şartları ve Hükümleri nasıldır?
    7192 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/03
    Geçici nikâhın aktini okumak için birkaç şart gereklidir: Aktin sıgasını okumak; şöyle ki süreli akitte bayan ve erkek’in rızası tek başına yeterli değildir. Belki bunun yanı sıra akit için okunan has lafızların okunması şarttır. İhtiyati vacip gereğince aktin sıgası sahih Arapça ile ...
  • Yaşayan anne ve babaya yönelik yapılan hayırlar doğru mudur?
    19582 Pratik Ahlak 2011/04/11
    Her insan iyi işler yapıp sevabını başkalarına ve bu cümleden olmak üzere anne ve babasına bağışlayabilir. Böyle bir durumda bu hayırlı amelin sevabı onlara ulaşacak ve buna ek olarak aynı sevabın benzeri veya hatta ondan daha fazlası ameli bağışlayan için de göz önünde bulundurulacaktır. ...
  • Hamd, medh ve şükür’ün farkı nedir?
    12760 Eski Kelam İlmi 2012/02/14
    Lügatte ve Istılahta Hamd, Medh ve Şükür1- Hamd lügatte sena ve övgü manasına gelmektedir.[1] Istılahta ise iradeyle yapılan güzel iş ve sıfata denir.[2] 2- Medh ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5215 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Domuzun parçaları gibi necasetlerin bazı kısımları Müslüman olmayan kimselere satılabilinir mi?
    5962 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah’el - Uzma Mekarim Şirazi (Allah ömrünü uzun etsin): Eğer bu konu hakkında yakininiz varsa onun alınıp satılması sakıncalıdır. Hz. Ayetullah’el - Uzma Safi Gülpeygani (Allah ömrünü uzun etsin): Soruda gelen konu hakkında bilgim yok ama eğer söz konusu maddeler ...
  • Yasin Suresi’nin altıncı ayetiyle İsra Suresi’nin on beşinci ayeti arasında bir uyuşmazlık mı var?
    10831 Tefsir 2008/08/12
    Bu iki ayet arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Çünkü ikinci ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) bir peygamber göndermedikçe azap olmadığını söylüyor ancak birinci ayette (Yasin Suresi, altıncı ayet) “ataları uyarılmamış” diyor ve herhangi bir azaptan bahsetmiyor. ...
  • Sürmeyle abdest veya gusül alınabilir mi?
    38418 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Abdest ve gusül alırken bedende, suyun deri ve uzuvlarına ulaşmasına engel olacak herhangi bir şeyin olmaması gerekir. Buna göre sürme, gözün içine çekilirse abdest ve guslün doğruluğuna zarar vermez. Ama gözün etrafına veya kaşlara çekilirse bakılmalıdır, abdest veya gusül uzuvlarına suyun ulaşmasına engel midir, değil midir?
  • Kızla oğlanın doğru bir şekilde (günaha düşmeden) cinsel ilişkiye girmelerinin bir yolu var mı?
    51581 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/11/10
    İslama göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Hekim olan Allah bu ikisini sükunet bulsun, duygusal, ruhsal ve cinsel ihtiyaçlarını karşılasınlar diye birbirleri için yaratmıştır. İslam iki tarafında ihtiyaçlarının giderilmesi ve kadınla erkeğin her türlü ilişkisinin belli bir sınır ...
  • Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir?
    11310 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    10355 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...

En Çok Okunanlar