Gelişmiş Arama
Ziyaret
13987
Güncellenme Tarihi: 2011/12/19
Soru Özeti
Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
Soru
Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
Kısa Cevap

Müfessirler bu ayetin ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkında değişik görüşler ileri sürmüştür. Önceki müfessirlerin birçoğu bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin korunmasında ısrar etmiştir. Ama Alusi, tefsirinde bu tefsirlere eleştiriler yöneltmiş ve onlara cevap vermiştir. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden, bunlar bizim idrak edemeyeceğimiz hakikatlerdir diyerek rahatça geçmişlerdir. Bir grup da ayetin zahirinden öteye geçmiş ve meleklerin yeri olan göklerden maksadın bu hissi dünyadan daha üstün ve yüce olan tabiat ötesi ve bir melekût âlemi olduğunu belirtmiş, şeytanların kulak hırsızlığı için göklere yakınlaşması ve onlara şahapların fırlatılmasını da onların yaratılış sırları ve gelecek haberlerini öğrenmek için melekler dünyasına yaklaşmak istemeleri, ama melekelerin şeytanların tahammül edemediği melekûtun manevî nurlarından istifade ederek kendilerini kovmaları olarak tefsir etmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Cinlerden nakledilerek ifade edilen Cin suresinin dokuzuncu ayeti şudur:

«وَ أَنَّا کُنَّا نَقْعُدُ مِنْها مَقاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَنْ یَسْتَمِعِ الْآنَ یَجِدْ لَهُ شِهاباً رَصَداً»[1] “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.” Tefsiri beyan etmeden önce birkaç anahtar sözcüğün manasını bilmemiz lazımdır:

1. Istırak-ı sam’: Istırak (Arapçada) “sırket” maddesinden olup hırsızlık manasındadır.[2] Sırket, bir kimsenin malının gizlice çalınması ve mal sahibinin bunu fark etmemesidir. Ama ıstırak-ı sam’ ise sözün çalınmasıdır; yani iki şahsın sessizce sohbet ederken ve kimsenin kendilerini duymasını istemediği sırada bir başka şahsın onları gizlice dinlemesine denir. Bu, büyük günahlardan biridir.[3]

2. Şihap: Sözlükte parlayan ateşten bir alev anlamındadır.[4]

Rasat: Sözlükte izlemek için hazırlanmak, pusuya yatmak ve pusu kuran anlamlarına gelmektedir.[5],

Bu ayetin içeriği Kur’an’ın bir başka suresinde de tekrar edilmiştir:

1. “Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).”[6]

2. “Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.”[7]

Cin suresindeki ayet ve işaret edilen diğer iki ayet, müfessirlerin tefsirinde birçok söz söylediği ve değişik yorumlar yaptığı ayetlerdendir:

1. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden bunlar bizim idrak edemeyeceğimiz hakikatlerdir ve bu hayatta birim gerçek amelimizde etkili olan şeylere odaklanmalıyız diyerek rahatça geçmiş, kısa bir tefsir ile yetinmiş ve bu meseleyi açıklamaktan sarf-ı nazar etmiştir. O, bu hakikatlerin idrak edilemeyeceğini itiraf ederek şöyle demektedir: “Şeytan, onun nasıl kulak hırsızlığı yaptığı ve onun neye kulak verdiği, ilahi sırlardan olup ifadelerden anlaşılmamaktadır ve bu meseleyle ilgilenmenin bir neticesi bulunmamaktadır; zira bu bizim inancımıza bir şey eklemeyecek ve insanı özel olarak ilgilendirmeyen bir şeyle onun düşüncesini meşgul etmekten ve onu bu hayattaki hakiki amelinden alıkoymaktan başka bir neticesi olmayacaktır.”[8] Tefsir-i Numene yazarı böyle bir yorum hakkında şöyle yazmaktadır: “Elbette Kur’an’ın insan yetiştirmek, terbiye ve hayata dair büyük bir kitap olduğu hususunda hiçbir şüphe duyulmamalıdır. Bir şey insan hayatıyla ilişkili değilse, kesinlikle onda dile getirilmez. Onun tümü hayat dersidir. Çünkü Kur’an nur ve açıklayıcı kitaptır. İnsanların anlaması, düşünmesi ve hidayete ermesi için, nazil olmuştur. O halde bu ayetler nasıl bizimle ilgili değildir? Her halükarda biz bu gibi ayetler ve benzerleri karşısında alınan bu tutumu kabul etmiyoruz.”[9]

2. Önceki müfessirlerin önemli bir bölümü bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin tamamıyla korunmasında ısrar etmekte ve şöyle demektedirler: “Sema” bu göğe işarettir ve “şihap” da bu şihaba (bu sonsuz atmosferde hareket halinde olan, bazen yerçekimi alanına giren, yeryüzüne doğru çekilen ve hava dalgalarına süratice değme neticesinde ısınıp yanan ve alevlenen ve de külleşen meteortaşları) işarettir. Şeytanlar ise göklere gitmek isteyen, göklerde yankılanan bu dünyamızın bir kısım haberlerini kulak hırsızlığı yaparak elde etmeye çalışan ve yeryüzündeki dostlarına aktarmak isteyen, ancak şihapların birer ok gibi kendilerine fırlatıldığı ve onları bu hedefe ulaşmaktan alıkoyduğu kovulmuş habis varlıklardır.”[10] Alusi “Ruhu’l-Maani”’de bu zahiri tefsiri zikrettikten sonra, eski ve soğan kabuğu felekleri heyetini ve benzeri şeyleri baz alarak, bu tefsire yöneltilen değişik eleştirileri detaylıca açıklamış ve onlara cevap vermiştir. Açıklamaları okumak için kendisinin tefsirine müracaat edebilirisiniz.[11]

3. Cin suresinin dokuzuncu ayetinin başı, önceki ayetle birleştirilirse, şu mana elde edilir: “Göğün güçlü muhafızlar ile doldurulması sonradan vuku bulmuştur. Önceden böyle değilmiş. Cinler özgürce göğe çıkmakta ve de gaybi haberlerin ve melekelerin sözlerinin kulaklarına ulaştığı yerde oturmaktaymışlar.” Ve «فمن ...»  diye buyrulan ayetten istifade edildiği üzere cinler, bugün bizlerden her kim göğün önceki noktasında kulak hırsızlığı yapmak isterse, pusuda bekleyen şihaplara yakalanmaktadır diye söylemek istemektedir. Netice itibariyle bu macerayla ilgili iki ayetin bütününden şunlar elde edilmektedir: Cinler semavî bir hadiseyle karşılaşmıştır. Bu, yeni bir hadise olup Kur’an’ın nüzulü ve Son Peygamberin (s.a.a) gönderilmesiyle eşzamanlı olarak vuku bulmuştur. Hadise, Peygamberin gönderilmesiyle, cinlerin semavî gaybî haberleri elde etmekten ve kulak hırsızlığı yapmaktan men edilmesinden ibarettir.[12] Allame Tabatabai bir başka yerde şöyle demektedir: “Burada bir ihtimal olarak belirtilebilecek olan şey de şudur: İlahi kelamdaki bu gibi açıklamalar, duyusal olmayan hakikatleri aydınlatmak için duyusal yolların kullanıldığı hususlar kabilindendir. Tıpkı Yüce Allah’ın “bunlar insanlar için zikrettiğimiz örneklerdir ve âlimlerden başka kimse onları anlamaz”[13] buyurması gibi. Bu tür tabirler Kur’an’da çoktur; arş, kürsü, levha ve kitap bu kabildendir. Bundan dolayı, ayet şöyle tefsir edilebilir: Meleklerin yeri olan göklerden maksat, bu hissi dünyadan daha üstün ve yüce olan tabiat ötesi ve bir melekût âlemidir, şeytanların kulak hırsızlığı için göklere yakınlaşması ve onlara şahapların fırlatılması da onların yaratılış sırları ve gelecek haberlerini öğrenmek için melekler dünyasına yaklaşmak istemeleri, ama melekelerin şeytanların tahammül edemediği melekûtun manevî nurlarından istifade ederek kendilerini kovması anlamına gelmektedir.[14] Belirtilen değişik tefsirler arasında, belirtilen hususlar göründüğü kadarıyla bu ayet ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkındaki en meşhur görüşlerdir.        



[1] Cin, 9.

[2] Lisanü’l-Arab, c. 10, s. 156.

[3] Tayyib, Seyid Abdülhüseyin, Etibu’l-Kur’an, c. 8, s. 20, İntişarat-ı İslam, çap-ı dovvom, Tahran, 1378 ş.

[4] Rağıb, Müfredat Fi Ğeribi’l-Kur’an, c. 1, s. 465.

[5] Kamus-i Kur’an, c. 3, s. 101.

[6] "إِلاَّ مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهابٌ ثاقِبٌ".

[7] "إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهابٌ مُبینٌ".Hicr, 18.

[8] Şazali, Seyid Kutub, Tefsir Fi Fizilalil-i Kur’an, c. 4, s. 2133, Naşir-i Daru’ş-Şuruk, çap-ı hifdehom, Beyrut, 1412 k.

[9] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 43, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel, Tahran, 1374 ş.

[10] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 43.

[11] Alusi, Seyid Mahmud, Ruhu’l-Maani, c. 7, s. 270, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel, Beyrut, 1415 k.

[12] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, tercüme-i Musevi, c. 20, s. 64.

[13] Ankebut, 43, «وَ تِلْکَ الْأَمْثالُ نَضْرِبُها لِلنَّاسِ وَ ما یَعْقِلُها إِلَّا الْعالِمُونَ».

[14] el-Mizan, c. 17, s. 186 – 187.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
    24977 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2008/05/20
    İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    7110 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16585 Pratik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Lanetleşmenin bir şartı var mıdır? Hangi konuda lanetleşmek mümkündür? Lanetleşmek kesin olara gerçekleş midir?
    19167 مباهله 2012/05/27
    Lanetleşmek, batıl yolda olan kimsenin ilahi gazaba uğraması ve hak yolda olan kimsenin de tanınması ve böylece hak ve batılın birbirinden ayrılması için iki tarafın birbirine lanet etmesinden ibarettir. Lanetleşmek bir tür duadır ve kendine ait özellik ve şartlara sahiptir. Biz onların bazılarına işaret edeceğiz: İnsanın üç ...
  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10337 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • İslam’ın Hakkaniyetinin Aklî Delilleri
    21090 Yeni Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar bugün dünyada gözlemlenen dinlerde bir takım hakikatler yer alsa da, gerçek tevhit olan kamil hakikat sadece İslam’ın çehresinde gözlemlenebilirdir. Bu iddianın en büyük delili, diğer dinlerin muteber senetlerinin olmayışı ve metinlerinde tahrif ve aklî çelişkilerin bulunması ve bunun karşılığında Kur’an’ın senet taşıması, ...
  • Defalarca tövbesini bozmuş kimse şimdide Allah ve Masum İmamlar (a.s) hakkında şüpheye düşmektedir. Acaba Allah onu kendin uzaklaştırmış mıdır? Ve Allah’a yakınlaşmanın yolu nedir?
    36346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Günah, insanı alteder. Günahtan tövbe etmeye ciddi karar almak kurtuluşa yönelmek demektir. Şeytan, insanın düşmanıdır; onun böyle vesveseler vermekten amacı, insanları ümitsizliğe düşürmek, salih kulları merhametli olan Allah’tan uzaklaştırmaktır. Oysa Allah, ister günahkar olsun, ister zalim, bütün kullarını sever, onların hidayetini ve saadetini ister. Yalnız kaldığınızda Allah’tan ...
  • Ayakkabı giymenin adabı nedir?
    20961 Pratik Ahlak 2012/05/12
    İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu, en kâmili ve en camiidir. Bu bağlamda İslami öğretiler insanın tüm boyutlarını; bireysel ve toplumsal yönlerini her zaman ve her mekân için göz önünde bulundurmuş ve onun tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Her halükarda İslam dininin hakkında nazar vermiş ve adap belirlemiş ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) Rukayye adında bir kızı var mıydı?
    23693 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Fedakarlık ve insani kemallerle dolu Kerbela gibi bir olayda yaşı küçük olan kimseler fazla dikkat çekmemiş olabilir. Hz. Rugayye’nin (s.a) yaşamı, babası, amcası, halası gibi yüce şahsiyetlerin nurlarının ışığı arkasında kaldığından tarih kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s) Rugayye adında küçük bir kızı olduğu konusuna değinilmemiştir. Bazı maktellerde İmam ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11686 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.

En Çok Okunanlar