Gelişmiş Arama
Ziyaret
13053
Güncellenme Tarihi: 2011/12/19
Soru Özeti
Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
Soru
Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
Kısa Cevap

Müfessirler bu ayetin ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkında değişik görüşler ileri sürmüştür. Önceki müfessirlerin birçoğu bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin korunmasında ısrar etmiştir. Ama Alusi, tefsirinde bu tefsirlere eleştiriler yöneltmiş ve onlara cevap vermiştir. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden, bunlar bizim idrak edemeyeceğimiz hakikatlerdir diyerek rahatça geçmişlerdir. Bir grup da ayetin zahirinden öteye geçmiş ve meleklerin yeri olan göklerden maksadın bu hissi dünyadan daha üstün ve yüce olan tabiat ötesi ve bir melekût âlemi olduğunu belirtmiş, şeytanların kulak hırsızlığı için göklere yakınlaşması ve onlara şahapların fırlatılmasını da onların yaratılış sırları ve gelecek haberlerini öğrenmek için melekler dünyasına yaklaşmak istemeleri, ama melekelerin şeytanların tahammül edemediği melekûtun manevî nurlarından istifade ederek kendilerini kovmaları olarak tefsir etmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Cinlerden nakledilerek ifade edilen Cin suresinin dokuzuncu ayeti şudur:

«وَ أَنَّا کُنَّا نَقْعُدُ مِنْها مَقاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَنْ یَسْتَمِعِ الْآنَ یَجِدْ لَهُ شِهاباً رَصَداً»[1] “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.” Tefsiri beyan etmeden önce birkaç anahtar sözcüğün manasını bilmemiz lazımdır:

1. Istırak-ı sam’: Istırak (Arapçada) “sırket” maddesinden olup hırsızlık manasındadır.[2] Sırket, bir kimsenin malının gizlice çalınması ve mal sahibinin bunu fark etmemesidir. Ama ıstırak-ı sam’ ise sözün çalınmasıdır; yani iki şahsın sessizce sohbet ederken ve kimsenin kendilerini duymasını istemediği sırada bir başka şahsın onları gizlice dinlemesine denir. Bu, büyük günahlardan biridir.[3]

2. Şihap: Sözlükte parlayan ateşten bir alev anlamındadır.[4]

Rasat: Sözlükte izlemek için hazırlanmak, pusuya yatmak ve pusu kuran anlamlarına gelmektedir.[5],

Bu ayetin içeriği Kur’an’ın bir başka suresinde de tekrar edilmiştir:

1. “Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).”[6]

2. “Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.”[7]

Cin suresindeki ayet ve işaret edilen diğer iki ayet, müfessirlerin tefsirinde birçok söz söylediği ve değişik yorumlar yaptığı ayetlerdendir:

1. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden bunlar bizim idrak edemeyeceğimiz hakikatlerdir ve bu hayatta birim gerçek amelimizde etkili olan şeylere odaklanmalıyız diyerek rahatça geçmiş, kısa bir tefsir ile yetinmiş ve bu meseleyi açıklamaktan sarf-ı nazar etmiştir. O, bu hakikatlerin idrak edilemeyeceğini itiraf ederek şöyle demektedir: “Şeytan, onun nasıl kulak hırsızlığı yaptığı ve onun neye kulak verdiği, ilahi sırlardan olup ifadelerden anlaşılmamaktadır ve bu meseleyle ilgilenmenin bir neticesi bulunmamaktadır; zira bu bizim inancımıza bir şey eklemeyecek ve insanı özel olarak ilgilendirmeyen bir şeyle onun düşüncesini meşgul etmekten ve onu bu hayattaki hakiki amelinden alıkoymaktan başka bir neticesi olmayacaktır.”[8] Tefsir-i Numene yazarı böyle bir yorum hakkında şöyle yazmaktadır: “Elbette Kur’an’ın insan yetiştirmek, terbiye ve hayata dair büyük bir kitap olduğu hususunda hiçbir şüphe duyulmamalıdır. Bir şey insan hayatıyla ilişkili değilse, kesinlikle onda dile getirilmez. Onun tümü hayat dersidir. Çünkü Kur’an nur ve açıklayıcı kitaptır. İnsanların anlaması, düşünmesi ve hidayete ermesi için, nazil olmuştur. O halde bu ayetler nasıl bizimle ilgili değildir? Her halükarda biz bu gibi ayetler ve benzerleri karşısında alınan bu tutumu kabul etmiyoruz.”[9]

2. Önceki müfessirlerin önemli bir bölümü bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin tamamıyla korunmasında ısrar etmekte ve şöyle demektedirler: “Sema” bu göğe işarettir ve “şihap” da bu şihaba (bu sonsuz atmosferde hareket halinde olan, bazen yerçekimi alanına giren, yeryüzüne doğru çekilen ve hava dalgalarına süratice değme neticesinde ısınıp yanan ve alevlenen ve de külleşen meteortaşları) işarettir. Şeytanlar ise göklere gitmek isteyen, göklerde yankılanan bu dünyamızın bir kısım haberlerini kulak hırsızlığı yaparak elde etmeye çalışan ve yeryüzündeki dostlarına aktarmak isteyen, ancak şihapların birer ok gibi kendilerine fırlatıldığı ve onları bu hedefe ulaşmaktan alıkoyduğu kovulmuş habis varlıklardır.”[10] Alusi “Ruhu’l-Maani”’de bu zahiri tefsiri zikrettikten sonra, eski ve soğan kabuğu felekleri heyetini ve benzeri şeyleri baz alarak, bu tefsire yöneltilen değişik eleştirileri detaylıca açıklamış ve onlara cevap vermiştir. Açıklamaları okumak için kendisinin tefsirine müracaat edebilirisiniz.[11]

3. Cin suresinin dokuzuncu ayetinin başı, önceki ayetle birleştirilirse, şu mana elde edilir: “Göğün güçlü muhafızlar ile doldurulması sonradan vuku bulmuştur. Önceden böyle değilmiş. Cinler özgürce göğe çıkmakta ve de gaybi haberlerin ve melekelerin sözlerinin kulaklarına ulaştığı yerde oturmaktaymışlar.” Ve «فمن ...»  diye buyrulan ayetten istifade edildiği üzere cinler, bugün bizlerden her kim göğün önceki noktasında kulak hırsızlığı yapmak isterse, pusuda bekleyen şihaplara yakalanmaktadır diye söylemek istemektedir. Netice itibariyle bu macerayla ilgili iki ayetin bütününden şunlar elde edilmektedir: Cinler semavî bir hadiseyle karşılaşmıştır. Bu, yeni bir hadise olup Kur’an’ın nüzulü ve Son Peygamberin (s.a.a) gönderilmesiyle eşzamanlı olarak vuku bulmuştur. Hadise, Peygamberin gönderilmesiyle, cinlerin semavî gaybî haberleri elde etmekten ve kulak hırsızlığı yapmaktan men edilmesinden ibarettir.[12] Allame Tabatabai bir başka yerde şöyle demektedir: “Burada bir ihtimal olarak belirtilebilecek olan şey de şudur: İlahi kelamdaki bu gibi açıklamalar, duyusal olmayan hakikatleri aydınlatmak için duyusal yolların kullanıldığı hususlar kabilindendir. Tıpkı Yüce Allah’ın “bunlar insanlar için zikrettiğimiz örneklerdir ve âlimlerden başka kimse onları anlamaz”[13] buyurması gibi. Bu tür tabirler Kur’an’da çoktur; arş, kürsü, levha ve kitap bu kabildendir. Bundan dolayı, ayet şöyle tefsir edilebilir: Meleklerin yeri olan göklerden maksat, bu hissi dünyadan daha üstün ve yüce olan tabiat ötesi ve bir melekût âlemidir, şeytanların kulak hırsızlığı için göklere yakınlaşması ve onlara şahapların fırlatılması da onların yaratılış sırları ve gelecek haberlerini öğrenmek için melekler dünyasına yaklaşmak istemeleri, ama melekelerin şeytanların tahammül edemediği melekûtun manevî nurlarından istifade ederek kendilerini kovması anlamına gelmektedir.[14] Belirtilen değişik tefsirler arasında, belirtilen hususlar göründüğü kadarıyla bu ayet ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkındaki en meşhur görüşlerdir.        



[1] Cin, 9.

[2] Lisanü’l-Arab, c. 10, s. 156.

[3] Tayyib, Seyid Abdülhüseyin, Etibu’l-Kur’an, c. 8, s. 20, İntişarat-ı İslam, çap-ı dovvom, Tahran, 1378 ş.

[4] Rağıb, Müfredat Fi Ğeribi’l-Kur’an, c. 1, s. 465.

[5] Kamus-i Kur’an, c. 3, s. 101.

[6] "إِلاَّ مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهابٌ ثاقِبٌ".

[7] "إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهابٌ مُبینٌ".Hicr, 18.

[8] Şazali, Seyid Kutub, Tefsir Fi Fizilalil-i Kur’an, c. 4, s. 2133, Naşir-i Daru’ş-Şuruk, çap-ı hifdehom, Beyrut, 1412 k.

[9] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 43, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel, Tahran, 1374 ş.

[10] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 43.

[11] Alusi, Seyid Mahmud, Ruhu’l-Maani, c. 7, s. 270, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel, Beyrut, 1415 k.

[12] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, tercüme-i Musevi, c. 20, s. 64.

[13] Ankebut, 43, «وَ تِلْکَ الْأَمْثالُ نَضْرِبُها لِلنَّاسِ وَ ما یَعْقِلُها إِلَّا الْعالِمُونَ».

[14] el-Mizan, c. 17, s. 186 – 187.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Birikmiş paramı devlet tahvili alarak değerlendirmemin ve aldığım faizin durumu nedir?
    5135 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/12
    Sizin sorunuzun yazdığınız üzere Ayetullah Uzma Hamenei'nin fetva bürosundan soruldu ve alınan cevap şöyledir:"Eğer söz konusu banka Müslümanların bankası ise ve şer'i akitlerden biri üzerine size kar veriyorsa bunun bir sakıncası yoktur. Eğer kafirlerin bankası ise kafirlerden faiz almanın bir sakıncası yoktur."Daha geniş bilgi için bkz.1- ...
  • Erkeğin küpe takması caiz midir?
    24781 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2007/11/05
    Erkeklerin ziynet eşyalarından kullanmadaki İslam’ın kural ve ölçüsü iki şeyden ibarettir:1. Ziynet eşyasının altından yapılmamış olması. Çünkü altın takmak süs olsun veya olmasın erkeklere haramdır.2. Kadınlara mahsus olan ziynetlerden olmaması.Buna göre eğer bir bölge veya şehirde küpe kadınlara özgü bir ziynet sayılmazsa altından yapılmadığı takdirde ...
  • Allah tabii kanunların kuşatıcılığı altında mıdır?
    5924 Eski Kelam İlmi 2012/03/12
    Yüce Allah tüm tabiat kanunlarını koyandır ve zaten kendi iradesi dışında hiçbir öznenin kuşatıcılığı altında değildir. O’nun işleri yapmadaki iradesi sebepler kanalından geçer. Yanı sıra alt âlemlerdeki bir kaidenin daha üstün bir güç vasıtasıyla ihlal edilmesi özel bir ilahi kaidedir ve bu imkan dâhilinde olan ve mucize ...
  • Eğer Allah yapacağımız şeyi biliyorsa bu cebir değil midir?
    8100 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Allah’ın ezeli ilmi yoluyla cebir nazariyesi için delil getirenlere karşı şu şekilde cevap verilmelidir: “Allah ezelden insanın kendi iradesiyle ameller işleyeceğini bilmektedir.” Bu cevap Allah’ın kuşatıcı ve ezeli ilmiyle çelişmez; zira Allah ezelden onun kendi iradesiyle işleri yapacağını bilmektedir. Nitekim bu Allah’ın yaratıcılığıyla da çelişmez; çünkü Allah ...
  • Bir hadiste şöyle yer almaktadır: İki kişiyi birbiriyle barıştırmak tüm namaz ve oruçlardan daha değerlidir. Bunun manası nedir?
    26920 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Bazı mütercimler ve sizin yaptığınız tercümenin özgür bir tercüme olduğu anlaşılmaktadır; zira Arapça metne "صَلَاحُ ذَاتِ الْبَيْنِ أَفْضَلُ مِنْ عَامَّةِ الصَّلَاةِ وَ الصِّيَام‏"[1] dikkat edildiği takdirde Allah Resulü’nün (s.a.a) sözünün manasının şu olduğu anlaşılacaktır: İki kişiyi barıştırmak birçok namaz ve oruçtan daha ...
  • 1. İnsanın oturmadığı evin humusu var mı? 2. Şer’i vekil İmam’ın (a.s) hakkından ev almak için birine yardım edebilir mi? 3. Humus müçtehidin vekiline verilebilir mi? 4. Kitabın humusu nasıldır?
    6030 Humusa Konu Olan Şeyler 2013/04/09
    1. Bir ev humus yılının başlangıcına kadar kulanılmazsa ona humus gelir. Yoksa gelmez. 2. Bu konunun yerleri çeşitlidir. Bu konuyu müçtehitlerin bürolarından sormak gerekir. 3. Din aliminin müçtehinizden taraf vekaleti olduğu kesin ise ona humusu vermenin sakıncası yoktur. 4. Genel olarak ihtiyaç duyulan kitaplardansa, okunuyorsa ve fiyatı ...
  • Aşura günü İmam Hüseyin’in (a.s) kuyu kazarak suya ulaşma imkânı yok muydu?
    8262 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Yezidilerin İmam Hüseyin (a.s) karşısındaki en kirli ve alçakça taktiği İmamın karargâhını hayatın zorunlu unsurundan yani sudan mahrum bırakmalarıydı. Hz. Hüseyin (a.s) bu sorunu halletmek için çok etkili olan birçok girişimde bulundu. Bu girişimlerden biri de kuyu kazmaktı. İmam Hüseyin (a.s) ve yarenleri bu yöntemi kullandılar. ...
  • Hicr suresinin 85 İla 87. ayetlerinin tefsiri nedir?
    11155 Tefsir 2012/03/12
    Yüce Allah belirtilen ayetlerde gök ve yerin yaratılışının hak olduğuna ve hedef taşıdığına işaret etmiş ve Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) düşman ve cahillerin inatçılık, bilgisizlik, taassup, tahrip ve aşırı muhalefetleri karşısında hoşgörü ve sevgi göstermesini ve de onları bağışlayıp kendilerine hoş bir yüzle karşılık vermesini tavsiye etmektedir. En ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    5811 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • İkindi namazının ilk vakti ne zamandır?
    9973 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/08/25
    İkindi namazının ilk fazilet vakti, bu namazın fazilet vaktinin başlangıcıdır ki o da öğle namazının (fazilet) vaktinden sonradır. Ancak bir de öğle ile ortak vakitleri vardır ki ayrıntılı cevapta açıklanmıştır. ...

En Çok Okunanlar