Gelişmiş Arama
Ziyaret
9334
Güncellenme Tarihi: 2009/12/14
Soru Özeti
Tefsir-i bi-Rey ile entelektüelsel bir görüşten (güvenir (müvassak) haber-i vahit) yararlanarak yapılan tefsir arasında fark nedir?
Soru
Tefsir-i bi-Rey (kişisel sanı ve fikir doğrultusunda yapılan tefsir) ile entelektüelsel bir görüşten (güvenir (müvassak) haber-i vahit) yararlanarak yapılan tefsir arasında fark nedir?
Kısa Cevap

Bazı ilimlerin Kur’anla irtibatı öyle bir şekildedir ki onlar olmaksızın Kur’an ayetlerini tefsir ve tahlil etmek imkansızdır. Sarf ilmi, nahiv ilmi, meani, beyan lügat vb. ilimler gibi. Dolayısıyla müfessir olan bir kimse Kur’anın daha iyi anlaşılması için etkili olan ilimlerde uzman olmalıdır. Kur’anı kerimde “am-has, mutlak-mukayet, nasih-mensuh” gibi konular söz konusudur. Bunları dakik bir şekilde anlamak Kur’an ayetlerine vakıf olmak gerekmektedir. Mutlaka, am’a veya mensuh’a (nesih edilmiş) göre hüküm verilmesinden sakınmalı. Bu nedenledir ki imamlar (a.s.) Kur’an’ın en iyi müfessirleridir. Zira bütün bunlara kâmil bir şekilde vakıf olan kimseler onlardır. Hatta onlar (a.s.) Kuranın hakikati ve konuşan (kuranı natık) kurandırlar.

Diğer taraftan bilinmelidir ki tefsir-i bi-reyin yasaklanması donuk kalıp hiç düşünmemek anlamında değerlendirilmemelidir. Zira Kur’an’da, tefekkürün yapılmamasının kendisi Allah tarafından mezemmet edilmiştir. Allah u Teâlâ Kur’an’ı kerimde şöyle buyurmuştur: “Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı”.[i] Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede müşriklerin delalete ve sapıklığa gitmelerinin nedenini Kuranda düşünüp tedebür etmediklerine bağlıyor. Tefsir-i bi-reyin anlamı şudur: Şahıs masumlar tarafından yapılmış tefsirlere, ayetler bağlamında nakledilen hadislere ve aynı konuyla alakalı olan diğer ayetlere (am-has, mutlak-mukayet, nasih-mensuh) teveccüh etmeksizin veya tefsir ilmine (veya tefsir ilmiyle irtibatı olan diğer ilimlere) vakıf olmaksızın sadece kendi zihninde tasarlamış olduğu öncülerle kuran ayetlerini tefsir ve tahlil ederek sadece kendi inançlarını kurana dayatmak için yapılan tefsirdir.

 


[i] Nisa, 82.

 

Ayrıntılı Cevap

İlkin sorunun cevabına varmak için yardımcı olabilecek birkaç noktayı hatırlatacağız:

Bir: Kur’an ayetlerinin çoğu umumun anlaması için nazil olmuştur. Bu nedenle umumun ayetlerin zahirinden anladığı manalar hüccettir aynı nedenden dolay usulcular kuranın zahirlerinden anlaşılan manalar (çelişkilik ve çelişkiliğe neden olmayacak taktirde) hüccet olduğunu söylemişlerdir.[1]

İki: elbette ki kuranı kerimde özel ve has ayetlerde vardır ki onların anlaşılması peygamber ve ilimde derinleşmiş (rasihun) kimselerin uhdesine bırakılmıştır. Onlardan yardım alınmaksızın bu ayetleri anlamak imkânsızdır.

Üç: Kuranı kerimde “am-has, mutlak-mukayet, nasih-mensuh” şeklinde ayetler vardır. Onları dakik bir şekilde derk etmek için kuran ayetlerine vakıf ve musallat olmak gerekir ki mutlak, am ve mensuh ayetler esasına göre mana edilmemelidir.

Dört: Bazı ilimler doğrudan Kar’an’ı tefsir etmekle irtibatlı değildir ama öncül olma bakımından irtibatlıdır. Öyle ki onlar olmaksızın kuranın ayetlerini dakik bir şekilde tefsir ve tahlil etmek imkansızdır. Sarf ilmi, nahiv ilmi, maani, beyan, lügat vb. ilimler gibi. Dolayısıyla müfessir Kur’an’ı daha iyi anlamak için etkili olan ilimlere vakıf olması gerekmektedir.

Anlatılan noktaları dikkate alarak sorulan sorunun cevabına geçeceğiz.

Tefsir-i bi-rey ve Düşünmemek: 

Bilinmelidir ki tefsir-i bi-reyin yasaklanması donuk kalıp hiç düşünmemek anlamında değerlendirilmemelidir. Zira Kur’an’da, tefekkürün yapılmamasının kendisi Allah tarafından mezemmet edilmiştir. Allah u Teâlâ Kur’an’ı kerimde şöyle buyurmuştur: “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?[2] Diğer taraftan da Allah u Teala kuranı kerimden yeni anlamlar istinbat edenleri övmüştür ve bu bağlamda şöyle buyurmaktadır: “içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi[3] Başka bir ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır. “Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı”.[4] Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede müşriklerin delalete ve sapıklığa gitmelerinin nedenini Kuranda düşünüp tedebür etmediklerine bağlıyor. İslam peygamberi “Gadir-i Humda” okuduğu veda hutbesinde insanlara şöyle diyor: “ey insanlar kuranda düşününüz, onda dikkatli olunuz, ayetlerini anlayınız, kuranın müteşabih ayetleri arkasından gitmeyiniz, onun muhkem ayetlerine bakınız”.[5] Bu nedenle kuran ve rivayetler insanları kuranın ayetleri hakkında düşünmeye, tefekkür ve tedebbür etmeye teşvik ve davet ediyor. Şüphesiz yapılacak tefekkür ve tedebbür neticesinde kuran ayetleri hakkında tefsiri ve tahliller ortaya çakacaktır.      

Ama “tefsir-i bi-rey” şeklinde yorumlanan ve İslam dininde mezemmet edilen ve kötülenen tefsir şekli şöyledi: Şahıs masumlar tarafından yapılmış tefsire, ayetler bağlamında nakledilen hadislere ve aynı konuyla alakalı olan diğer ayetlere (am-has, mutlak-mukayet, nasih-mensuh) teveccüh etmeksizin veya tefsir ilmine (veya tefsir ilmiyle irtibatı olan diğer ilimlere) vakıf olmaksızın sadece kendi zihninde tasarlamış olduğu öncülerle kuran ayetlerini tefsir ve tahlil ederek sadece kendi inançlarını Kur’an’a dayatmak için yapılan tefsirdir.

Böylece yapılan tefsir İslam dini tarafından kabul görülmemektedir. Her kim ilmi ve bilgisi olmaksızın kuran hakkında bir söz söylerse yeri cehennem olacaktır denilmiştir.[6]

Buna binaen açıklandığı noktaları dikkatle şöyle bir değerlendirme yapabiliriz: Tefsir ilmine ve usul, lügat, nahiv, hadis vb. ilgili ilimlere vakıf olmaksızın gelişi güzel bir şekilde Kur’an’ı tefsir etmeye kalkışan kimse Allahtan fasıla almış ve peygamberin (s.a.a.) ifadesiyle ateşte yerini hazırlamış olacaktır.[7] Ama usullere ve dini ölçülere bina edilmiş olan entelektüelsel tefsir ise “tefsir-i bi-rey” sayılmamaktadır.

Dikkate alınması gereken usullerden bir tanesi masumlardan geride kalan rivayetlere dikkat etmektir. Zira Allah u Teala kuranı mesetmek için tahareti şart koşmuştur.[8] Mes ise zahiri ve batini olmak üzere her iki kısmı kapsıyor. Yani Kur’an’ın zahirini mes etmek için zahiri taharet şart olduğu gibi Kur’an’ın batınını mesetmek; yani Kur’nın derin manalarına varabilmek için de batini taharet şarttır. Taharetin fazla olduğu oranda kuranın hakikatine ulaşmak için de o kadar fazlalaşır. Bu nedenle imamlar (a.s.) pak, masum, günahlardan ari ve kamil taharete sahip oldukları[9] için Kur’an’ın en iyi müfessirleridirler. Belki de onlar Kur’an’ın hakikati ve kunuşan (kuranı natık) kurandırlar.

Netice itibariyle masumlar dışında başka kimseler kuranın gerçek müfessiri olabiliyor bağlamında şunu söylemek gerekir: Kur’an’ın müfessiri olabilmek için evvela: tefsir ilmi ve tefsir ile irtibatlı ilimlere yeterince vakıf olunmalı, Saniyen: Bir ayet hakkında masum olan kimseden nakledilen bir rivayet varsa yapılan tefsirler ona aykırı olmamalı, Salisen; Daha önceden kabul görülmüş öncülerle tefsir edilmemelidir.   

 


[1] Bu bağlamda “tefsir-i efrad-i muhtelif ez kuran” indeksine müracaat ediniz. {HYPERLINK "http://farsi.islamquest.net/Question Arc-hive/5370.ASPX}

[2]E fe la yetedebberunel kur'ane em ala kulubin akfalüha”, (Muhammed, 24).

[3]Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız”, (nisa, 83); “Tefsir-i İsna Aşeri”, c. 1, s. 10. 

[4] Nisa, 82.

[5] TABERİSİ,  Ahmet b. Ali “el-İhticac”, Mehşhed-i Mukades, Neşri Murteza, 1403, c. 1, s. 60; “tercüemei ec nesaih”, s. 400.

[6] SADUK, “et-Etevhit”, intişarati camiai müdderisin hevzei ilmiyei kum, 1357, şemsi kameri, s. 91. 

[7] Kuranı bi-rey ile tefsir eden kimse yeri ateş dolu olsun”, RAZİ, Fahruddin Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer,”Mefatihu’l-Gayb”, baskı, 3, Beyrut: Daru’l – ihyau’t - turasil - Arabi, 1420, c. 7, s. 148.

[8] “Onu ancak tertemiz kılınmış kimseler mesederler”. (vakia, 79).

[9] (Sadece Allah siz ehli beytten ricsi götürmek ve sizi (ehli beyti tertemiz kılmak ister”, (Ahzap 33).

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • cinsel sapıklık ve inhiraftan korkulmadığı taktirde evlilik bırkalabilinir mi?
    10114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/01
    Evlilik olgusu bütün milletler arasında süre gelmiş bir gelenektir. Ancak islam dini evliliğe ve aile yuvasının ve teşkilatının kurulmasına çok önem vermiştir. Ayet ve rivayetlerdeki bütünlükten evliliğin ne kadar önemli olduğu çok güzel bir şekilde anlaşılıyor. Allahu teala kuranı kerimde bekar olanları evlendirin, şeklinde emr ...
  • İmam Musa Kazım’ın (a.s) hayatı, evlatları ve torunlarını özetle benim için açıklar mısınız?
    21759 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Melekler Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bilmekteydiler?
    13280 Tefsir 2011/06/20
    Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir. 2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ...
  • Cennet ve cehennemde ölüm var mıdır?
    18303 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    Kur’an, rivayet ve aklî deliller, insanların cennete veya cehenneme gittiği zaman artık bir ölümün olmadığı hususunda müttefiktirler. Kur’an’ı Kerim bir taraftan kıyameti daimi gün (ebediyet günü) olarak adlandırmış ve öte taraftan da cennetlikleri daimiler (ebediler) sıfatıyla nitelemiştir. Rivayetlerde geldiği üzere cennetlik ve cehennemliklere şöyle ...
  • Yolculuktayım ve yolculuğumun müddeti belli değil. Lütfen seferî kılma ve tam kılma açısından namazımın durumunu belirtiniz.
    6948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Cemaat namazı niyetinde namaz rekâtlarının sayısı belirtilmeli midir?
    6376 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Asıl yanıta değinmeden önce niyette iki önemli konunun dile getirildiği noktasını hatırlamak gerekir:1. Niyette söz gerekli midir?2. Niyette muteber olan şeyleri dile getirmenin lazım olmadığı açıklığa kavuştuktan sonra[1] hangi şeylerin niyette gerekli ve muteber olduğu konusu ortaya çıkmaktadır. ...
  • Hicr suresi 91. ayetteki bölenlerden Allah’ın kasti nedir?
    11333 Tefsir 2010/11/27
    Bu ayet-i şerifede yer alan “el-muktesimin” kavramı bölen ve bölücüler anlamındadır. Bu ayetin nüzul sebebinin ne olduğu ve kimler hakkında nazil olduğu hususunda ise tefsirlerde birkaç ihtimal beyan edilmiştir. 1. Hac aylarında yolculara Muhammed adındaki bir şahsın bir takım iddiaları olduğunu ve kesinlikle kendisinin sözlerini dinlememelerini ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7310 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • Sigaranın orucu bozduğunu bilmeyen biri, sigara içerek tuttuğu oruçların kazasının yanı sıra keffarette vermeli midir?
    8350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    İmam Humeyni (r.a) ve diğer büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: (Oruç tutan kişi) Meseleyi bilmediğinden dolayı orucu bozan bir şey yapsa, eğer meseleyi öğrenme imkanı vardıysa farz ihtiyat gereği üzerine keffaret gelir. Eğer meseleyi öğrenme imkanı yoktuysa veya meselenin farkında değildiyse yahut filan şeyin orucu bozduğunu kesin olarak ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    19268 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...

En Çok Okunanlar