Gelişmiş Arama
Ziyaret
17492
Güncellenme Tarihi: 2013/08/26
Soru Özeti
Ahd duası gibi bazı duaları belirlenen ölçüden az veya çok okumanın özel bir etkisi var mıdır?
Soru
Eğer bir kimse, Ahd duasını okurken kırkıncı günden önce ve ya belli bir süre okunması belirlenen her hangi bir duayı tamamlamadan önce ölürse, nasıl bir etkisi olur? Ahd duasını kırk günden fazla okumanın özel bir etkisi var mıdır?
Kısa Cevap

Her güzel amel, fiili ve öznel olmak üzere iki tür güzellikten oluşmaktadır. Yani hem doğru olan ve hem de ilahi niyet ve Allah rızası için yapılan bir iş Allah katında kabul olur. Rivayetlerde niyetin, üzerinde durularak amellerin ruhu diye tabir edilmiştir. Birçok defalar mümin birisi iyi bir iş yapmaya niyet etmektedir ama bu işi yapmaya muvaffak olamamaktadır; eğer bu işi yapma niyetinde sadık ise, masum imamlar (s.a.)’dan gelen rivayetlere göre Allah-u Teala bu amelin sevap ve etkilerini ona verir. Ahd duası hakkında da, eğer bu kimse hepsini okuma niyetini taşıyorsa ve tamamlamadan önce de ölürse, Allah-u Teâlâ bu duanın sevap ve etkilerini ona verecektir. Bu gibi müstehap duaların çok okunması sevabın artmasına neden olmaktadır.

 

Ayrıntılı Cevap

İslam dininde her amel ve işin iki yönü varıdır ve bir amelin kabul olması bu iki noktaya dikkat etmekten geçer:

 

—Amel ve işin kendisi doğru ve beğenilen olmalıdır; örneğin başkalarına yardım etmek, dua okumak ve …

 

—Bu doğru amel, sahih ve halis niyetle yapılmalıdır; örneğin, bir kimse dua okuyorsa bunu Allah rızası için yapmalıdır. Eğer bir kimseye yardım ediyorsa, bunu insanların övgüsü için değil Allah’ın emrine uymak ve O’nun rızasını kazanmak için yapmalıdır.

 

Birinci noktaya Hüsn-ü Fiili (eylemin güzel olması) ve ikinci noktayı da Hüsn-ü Faili (niyetin güzel olması) denmektedir. İslam dininde amellerin kabul olmasında, niyet ve onun etkisi üzerinde çok durulmaktadır. Peygamber Ekrem (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: “Ameller niyetlere bağlıdır”.[1]

 

Masum imamlar (a.s.)’dan da, niyetin ameldeki önemini vurgulayan birçok rivayetler nakledilmiştir. İmam Sadık (a.s.) Peygamber Ekrem (s.a.a.)’den şöyle nakletmektedir: “Müminin niyeti amelinden daha iyidir”.[2] Allame Meclisi (r.) bu rivayetin tefsirinde İmam Muhammed Bakır (a.s.)’dan şu rivayeti nakletmektedir: “Bunun illeti, müminin hayırlı birçok işi niyet etmesi ama onları yapmada başarılı olamamasıdır”.[3]

 

Yani müminin niyetinin hayırlı ameller için olan kapsamı amellerinden daha geniştir. Ahd duasını kırk gün okumak[4] veya bir miktar malı bir fakire vermek gibi bir ameli niyet edebilir ve ne zaman öleceğinden haberi yoktur veya infak edecek kadar parası bulunmamaktadır. Ama eğer niyetinde sadık olursa Allah-u Teâlâ bu işi yapamamasına rağmen, ona bu amelin sevabını ve karşılığını verir; çünkü Allah bol bağış sahibidir ve kerimdir.

 

İmam Sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Fakir bir kul Allah’ım! Fakirlere bağışta bulunmam için bana servet ve mal ver der, Allah-u Teâlâ bu kulun niyetinde sadık olduğunu bildiği için, ona bu amelin sevap ve karşılığını verir; çünkü Allah bol bağış sahibi ve kerimdir”.[5]

 

Eğer bir kimse bu gibi dualarda onları okuma niyetini taşırsa ve bir kısmını veya hiçbir yerini okumadan ölürse, Allah-u Teâlâ onun sevap ve karşılığını mutlaka ona verir. Aynı şekilde bu gibi duaları çok okumak iyi ve beğenilmektedir ve daha fazla sevap alınmasını sağlar. Tabii ki bu gibi ameller söylendiği gibi yapılırsa daha iyi olur.

 

Okunması tavsiye edilen anlamlı dualardan birisi de İmam Zaman (a.s.)’ın Ahd duasıdır ve bu dua hakkında İmam Sadık (a.s.)’dan şöyle nakledilmiştir: Kim bu duayı kırk sabah okursa, İmam Zaman (a.s.)’ın yaranlarından olur ve eğer zuhurdan önce ölürse, Allah-u Teâlâ onu kabrinden çıkartarak İmam Zaman (a.s.)’ın yaranlarından karar kılar. Bu duada yukarda söylediğimiz kuralın dışında değildir yukarıdaki hadislere göre, eğer bir kimse kırk gün bu duayı okuma niyetini taşırsa ama her hangi bir delile göre başarılı olamazsa Allah-u Teâlâ onun sevap ve karşılığını ona verir.

 

 

[1] Sahih-i Buhari, Vahyin Zuhuru bölümü, c: 1; sahih-i Müslim, h: 1907.

[2] Usul-u Kâfi, c: 3, Mustafevi Tercümesi, s: 133.

[3] Aynı kaynak.

[4] Mefatih-ul Cinan, Ahd duası; Bihar-ul Envar, c: 53, s: 95–96; Bihar-ul Envar, c: 91, s: 41–42.   

[5] Usul-u Kâfi, c: 3, Mustafevi Tercümesi, s: 133.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar