Gelişmiş Arama
Ziyaret
7083
Güncellenme Tarihi: 2010/04/25
Soru Özeti
Ehlisünnet kardeşlerin hilafetin konumunu siyasal ve imametin konumunu ise dinsel bildikleri ve hidayet imamlarının imameti ile bir sorunları olmadığı hususuna nasıl cevap verilmelidir?
Soru
Ehlisünnet kardeşlerin hilafetin konumunu siyasal ve imametin konumunu ise dinsel bildikleri ve hidayet imamlarının imameti ile bir sorunları olmadığı hususuna nasıl cevap verilmelidir?
Kısa Cevap

Her ne kadar Ehlisünnet siyasal rehberlik için Ebu Bekir ve diğer halifelere başvurmuşlarsa da ve onlardan bir grup İmam Ali’yi (a.s) ilmi ve manevi rehberliğe layık görmüşseler de Şia açısından imamet ve hilafet arasında bir ayrışmaya gitmek doğru bir düşünce olamaz. Şia, imameti özel bir kavram sayar ve imametin nübüvvetin devamı olduğuna ve imamın peygamberin tüm görevlerini (vahiy almak dışında) taşıdığına inanır; yani Şia, peygamber için lazım olan her şeyin imam için de lazım olduğuna inanır. Bu esas uyarınca Hz Peygamber (s.a.a) için siyasal rehberliğin dinsel mercilikten ayrı kılınması nasıl doğru bir mantık değilse, imam için de böyle bir ayrışma doğru değildir.

Ayrıntılı Cevap

İlkönce şu hususun hatırlatılması gerekir: Her ne kadar Ehlisünnet siyasal rehberlik için Ebu Bekir ve diğer halifelere yönelmişseler de ve onlardan bir grup İmam Ali’yi (a.s) ilmi ve manevi olarak rehberliğe daha layık görmüşlerse de Şia açısından imamet ve hilafetin birbirinden ayırt edilmesi doğru bir düşünce olarak değerlendirilmez. Ehlisünnet basit bir açıklamayla siyasal rehberliğin manevi rehberlikten farklı olduğunu ileri sürmüştür; yani Ehlisünnet bu iki hususun birbirinden ayrı olduğuna ve imam Ali (a.s) gibi ilmi olarak diğer şahıslardan daha üstün olan bir kimsenin siyasal rehberliği üstlenmesinin zorunlu olmadığını belirtmişlerdir. Elbette Ehlisünnet, her ne kadar manevi ve ilmi yönlerden imam Ali’nin konumunu üstün bilse de Şia’nın İmam Ali ve diğer imamlar hakkında inanmış olduğu bir çok üstün manevi makamlara inanmaz. Masumiyet ve batıni makamlara inanmak bu hususlardan bazılarıdır. Elbette Ehlisünnete bağlı özel bir grup Hz Ali’nin (a.s) özellikle yüksek irfani makamlara sahip olduğuna inanmıştır. Lakin Şia’nın bakışında imametin özel bir mefhuma sahip olduğu bilinmelidir. Şia imametin nübüvvetin devamı olduğuna ve gerçekte imamın peygamberin tüm yönlerini (vahiy alma dışında) taşıdığına inanır. Şia şöyle der: Peygamber için lazım olan her şey imama da lazımdır; örneğin eğer Peygamberin (s.a.a) vazifesi Müslümanların işlerini ıslah etmekse imam da bu işleri ıslah etmelidir. Tüm yönleri ile hidayet işi Peygamberin yükümlülüğündedir ve bu anlamıyla peygamberin tüm boyutlarda masum olması gerekir. İmam da bu vazifeleri üstlendiği için imamın da masum olması gereklilik addeder. Böylece eğer Peygamberin dinsel meseleler gibi siyasal meselelere müdahale etmesi gerekiyor ve insanları yetkinliğe ulaştırması icap ediyorsa, Peygamberden sonraki imam için de bu husus gereklidir. Halk dinsel veya siyasi bütün bu alanlarda hidayete ihtiyaç duyar. Daha açık bir ifadeyle halk masuma sadece manevi meseleler alanında ihtiyaç duymaz. Aksine İslam toplumu ancak Müslüman önderin siyasal açıdan olarak da Müslümanlara en doğru yolu gösterebildiği zaman yaratılış hedeflerine ulaşabilir ve böyle bir şey ancak masum imamların masumiyeti ile gerçekleşebilir. O halde Müslümanların böyle bir rehberliğe ihtiyaç duyması Peygamberin zamanına özgü değildir ve beşeriyetin tüm yönlü ve doğru bir şekilde hidayete ermesi de Peygamberin zamanıyla sınırlı değildir. Siyasal ve dinsel tüm alanlarda en üstün olan bir kimse de mevcut idi. Bu açıklamayla bu alanların yöneticiliği daha aşağı merhalede bulunan bir insan tarafından üstlenilmesi tasavvur edilebilir mi? Şu noktayı hatırlatmak zorunludur: Doğru anlamıyla dinsel devlet, toplumu ilahi kanunlar esasınca idare eden, kabiliyetlerin gelişim altyapısını oluşturan, insanların yetkinliğe ulaşma imkânını icat eden, halk için üstün, salih ve liyakatli bir toplum hazırlayan ve ahlaki ve içtimai bozgunculuklarla mücadele eden devlettir. Kur’an’ın bakışında siyasal ve toplumsal meseleler ile ilgilenmek, toplumun işlerini ıslah etmek ve adilce ilişkiler tesis etmek nübüvvetin ve dinin temel öğretilerinin hedeflerindendir. Bazı ayetler de bu hususa tanıklık etmektedir.[1] Aynı şekilde maddi, manevi ve uhrevi tüm yönleriyle egemenlik, velayet ve önderliğin Allah, Peygamber ve Allah’ın özel velilerine özgü oluşu[2] ve imametin ispatı ve siyasal ve toplumsal önderliğin Hz Peygamber (s.a.a), imam ve onlar tarafından atanmış kimselere[3] has olması, dinin siyasetten ayrı olmadığının delillerindendir. Bu hususların açıklanmasıyla siyaset alanını diyanetten ayırmanın imkansız oluşu anlaşılmaktadır. Çünkü bu ayrılık imkânsızdır. Hem dinde ve hem de siyasette kendi zamanındaki insanların en yetkin ve salihi olan kimsenin Müslümanların işlerini üstlenmesi gerekir. Elbette hangi şahsın bu şartları taşıdığı kendi yerinde irdelenmiştir. Biz mevcut deliller esasınca masum imamların kendi zamanlarındaki en üstün şahıslar olarak kalmayıp yaratılışın seçkinleri olduğuna ve Allah’ın onları tüm yönlü olarak insanların hidayete ermesi için burhan ve delil kıldığına inanmaktayız. Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki yanıtlara müracaat edebilirsiniz. 

Soru: 7011 (Site: 7122).

Soru: 7622 (Site: 7710).

 


[1] (لَقَدْ أَرْسَلْنا رُسُلَنا بِالْبَيِّناتِ وَ أَنْزَلْنا مَعَهُمُ الْكِتابَ وَ الْمِيزانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَ أَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَ مَنافِعُ لِلنَّاسِ) Hadid Suresi, 25. ayet ve (وَ لَقَدْ بَعَثْنا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولاً أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَ اجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ)    Nahl Suresi, 36. ayet.

[2] إِنَّما وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَ رَسُولُهُ وَ الَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَ يُؤْتُونَ الزَّكاةَ وَ هُمْ راكِعُونَ  Maide Suresi, 55. ayet.

[3] (إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَماناتِ إِلي‏ أَهْلِها وَ إِذا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ...) Nisa Suresi, 58. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar