Gelişmiş Arama
Ziyaret
7081
Güncellenme Tarihi: 2008/02/18
Soru Özeti
Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
Soru
Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
Kısa Cevap

Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.

Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.

1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın kelamı, O’nun fiili gibi her türlü eksiklik ve kusurdan uzaktır ve dilbilgisi kurallarına aykırı hiçbir yanlışlık yoktur.

Eğer Tathir ayeti ve onda geçen Ehl-i Beyt, Peygamber (s.a.a)’in hanımlarının ve bütün yakınlarını kapsamına alsaydı, bu Arapça dil kurallarıyla uyuşmayacak ve ilahi kelamın fesahatine ve sıhhatine de zarar verecektir. Çünkü Peygamber (s.a.a.)’in ailesinde hanımlar erkeklerden çok fazlaydı. Buna göre söz konusu ayette müzekker zamiri yerine müennes zamiri kullanılması gerekirdi oysa ayette müzekker zamiri kullanılmıştır. Bu da Arapça dil kurallarına aykırı bir olaydır.

2) Bir kelimenin, anlamını belirlemek için, onunla birlikte olan karinelere bakılmalıdır ki kelimenin net ve gerçek anlamına ulaşılabilinsin. Tathir ayetinde de kelimenin kapsadığı kimseler bizim konumuzdur. Bu kelime sürekli isim tamlamasıdır; yani dayanak ve tamlayıcısı olmadan bu kelimenin anlamı kâmil olmaz. Bu ayette de “el Beyt (bu ev)” kelimesine tamlanmıştır ve başka hiçbir evin de bu konuyla alakasının olmadığını bilmekteyiz. Eğer bu ayetteki “beyt(ev)”den maksat normal yaşanan ev olsaydı- ki bu sayede Peygamber (s.a.a.)’in hanımlarının da bu kavrama girmesi sağlanır - ayetin nazil olduğu evin sahibi Ümmü Seleme bu ayetin kapsamına giren ilk şahıs olurdu. Ama gerçekleşen olay bunun tam tersidir; çünkü Peygamber(s.a.a.), Ümmü Seleme’nin de onaylamasıyla, onu bu unvanın içerisine sokmamıştır.

Ayrıntılı Cevap

1) Tathir ayetindeki Ehl-i Beyt’in anlamını açıklayan ve sınırlayan, Peygamber (s.a.a.)’in buyurduğu bir grup rivayetler vardır. Bu yüzden Peygamber (s.a.a.), bu ayetin beş kişi hakkında nazil olduğunu buyurmaktadır. Ben, Ali (a.s.), Fatıma (s.a.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.).

2) Peygamber (s.a.a.)’in bu konuyla ilgili davranışlarını anlatan bir grup rivayetler. Çünkü davranışla yapılan eğitim sözle yapılan eğitimden daha kalıcıdır. Ravi, Peygamber (s.a.a.)’in altı ay boyunca, namaz vakitlerinde Hz. Fatıma(s.a.)’nın evinin kapısının önüne gelerek şöyle buyurduğunu: “namaz ey Ehl-i Beyt” ve Tathir ayetini okurdu.

3) Halkın içersinde bu sınırlamanın yaygın olduğunu ve Ehl-i Beyt’in tanındığını anlatan bir grup rivayetler vardır. Bu rivayetler tefsir kitaplarında gelmiştir.

Ayrıntılı Cevap:

Tathir ayetindeki Ehl-iBeyt kelimesinin beş kişide sınırlı olduğunu ispatlamak için, Ehl-i Sünnet ve Şia’nın genelinin kabul ettiği, metni[1] ve nakli birçok deliller getirilebilir. Biz bu delilerden bazılarına işaret edeceğiz.

1) Kuran-ı Kerim birçok mucizevî yönleri olan ilahi bir kelamdır. Ama elimizin rahat bir şekilde ulaşabileceği en önemli mucizevî yönü fesahat ve belagat yönüdür[2]; yani tarz ve düzeninde ve kelimelerin seçiminde ve kullanımında her türlü dilbilgisi hatasından uzaktır ve en güzel anlatım yöntemine sahiptir.

Arapçada-Türkçenin tersine- kadınlara özgü zamir ve kelimelerin olduğunu bilmekteyiz. Bir zamirin döndürülmesinde birçok yönler göz önünde bulundurulmaktadır.[3] Örneğin; bayanların erkeklerden daha çok dikkati çekecek kadar fazla olduğu bir grupta, zamir müennes (bayan için) olarak getirilir.

Ama eğer bunun tersine bir iş yapılırsa; yani çoğunluğu bayan olan bir gruba hitap ederken müzekker zamir (erkekler için kullanılan zamir) getirilirse, bu yanlış ve Arapça dilbilgisi kurallarına aykırı bir iş sayılır. Böyle bir iş yapan; yani müennes zamir yerine müzekker zamir ve müzekker zamir yerine de müennes zamir kullanan normal birisi dahi alaya alınacak bir duruma düşüyorken, Peygamber(s.a.a.)’in kalıcı mucizesi ve ilahi bir kelam olan Kuran-ı Kerim hakkında bu iş nasıl düşünülebilir.[4]

Tathir ayetinin metninde şöyle gelmiştir: “…ankum… yutehhirekum…” burada kullanılan zamirler müzekkerdir. Bu iş, , Peygamber (s.a.a.)’in ailesinde hanımların erkeklerden daha fazla olduğu bir durumda gerçekleşmiştir.[5] Böylesi bir durumda, eğer yukarıdaki ayetin Peygamber (s.a.a.)’in bütün ailesi ve ev halkı hakkında olduğunu düşünürsek, bu apaçık dilbilgisi hatasının (iki müzekker zamiri müennes zamirin yerine kullanma), âlim ve hekim olan Allah’ın kelamında ve Kur’an ayetlerinde yer alması anlamına gelmektedir.

Açıktır ki bu iş, bir müslümanın, Kuranın mucize olmasına, Allah’ın ilim ve hikmetine ve… olan genel inançlarıyla çelişen ve kabul edilemeyecek bir iştir. Sonuç olarak müzekker iki zamirden maksat böyle bir sorunu beraberinde getirmeyecek şekilde olmalıdır. Bu da sadece Tathir ayetindeki zamirlerin, Hz. Fatıma (s.a.)’nın evindeki Peygamber (s.a.a.)’in Ehl-i Beytine döndürmekle gerçekleşir; yani Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin.

 

2) Arapçadaki “ehl” kelimesi[6], aynı Türkçe’deki “halkı” kelimesi gibi sürekli manevi tamlamadır; yani sözlük anlamının belirlenmesi için “ehl-il Kitap” örneğinde olduğu gibi dayanağı ve tamamlayıcısı olmalıdır; “ehl-ül İman”[7], “ehl-ün Nifak” ve… gibi.

“Ehl” kelimesinin anlamının anlaşılması için onun tamamlayıcısının anlamını bilmek gerekir. Tathir ayetinde de, “ehl” kelimesinin anlamının anlaşılması için öncelikle “el Beyt” kelimesinin anlamı açıklığa kavuşmalıdır.

“Beyt” yani ev, konut, yuva ve… ki bunların hepsi mekanı ifade eder. Bu durumda ev kelimesinin değişik kullanımlardaki anlamının ne olduğunu, iç veya dış kelamın genel karineleri belirlemelidir.

Bu konu “Ehl-el Beyt” kelimesi için de geçerlidir. Eğer Allah’ın “el Beyt” kelimesinden neyi irade ettiğini açıklayacak bir karine olmazsa, kelamdaki dil bilgisi hatasını da görmezlikten gelirsek, “ehl-ül Beyt” kelimesinin anlamı, Peygamber (s.a.a.)’in evinde onunla bağlantısı olan herkesi içine alabilir. Böylesi bir durumda da “beyt” kelimesinden maksat, normal yaşanan evler veya yerleşim binaları olacaktır.

Ama bazı dış karinelere örneğin ayetin nazil olma şekline dikkat edecek olursak, yukarıdaki konunun yanlış olduğu anlaşılacaktır. Çünkü bu ayet, Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmasına rağmen Peygamber (s.a.a.)’in de buyurduğu gibi, o “ehl-i Beyt” kavramının içinde değildir. Eğer “beyt” normal yerleşim yeri olarak alınsaydı, ayetin evinde nazil olduğu Ümmü Seleme, bu ayetin ilk muhatabı olur ve herkesten daha çok bu unvana layık olması gerekirdi.

Ama bu iddianın, gerçekleşen olayın tam tersine olduğu ortadadır. Bu hususta, Vahidi Nişaburi’nin naklettiği şu rivayetin zikredilmesi yeterlidir:

“ Ümmü Seleme şöyle diyor: Peygamber(s.a.a.) benin evimdeydi ve önünde yiyecek bir şeyler vardı. O sırada Hz. Fatıma (s.a.) içeri girdi. Peygamber(s.a.a.) şöyle buyurdu: Ey Fatıma! Kocan ve oğullarını benim yanıma çağır. Sonra Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) gelerek oturdular. Bir şeyler yerlerken Peygamber (s.a.a.) uykuya daldı.

O sırada, Peygamber (s.a.a.)’in altında bir hayber abası vardı ve ben de yan odada namaz kılıyordum. Sonra Allah-u Teala Tathir ayetini nazil etti.

Peygamber(s.a.a.) de abasının fazlalığıyla onların (Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin) üzerini örttü ve sonra mübarek ellerini dışarıya çıkartarak gökyüzüne doğru açtı ve şöyle buyurdu: Allah’ım bunlar benim Ehl-i Beyt’im ve bana özeldirler, kötülükleri onlardan uzaklaştır ve onları temiz kıl.

Ben o anda başımı içeriye uzatarak şöyle sordum:

Ben de sizinle beraber miyim ey Allah’ın resulü? O şöyle buyurdu: sen hayır üzeresin, sen hayır üzeresin”[8]

Bu şekilde Peygamber(s.a.a.) Ümmü Selemeyi onaylamasına rağmen onu Ehl-i Beyt’in içine kabul etmedi.[9]

Yukarıdaki hadisin içeriğinde, Ehl-i Sünnet’in hadis kitaplarında birçok rivayetler vardır. Bu rivayet, Şia içerisinde çok yaygın ve hadis ve dua kitaplarında Kisa hadisi[10] olarak tanınmış bir hadistir.

 

Nakli deliller:

Tathir ayetindeki Ehl-i Beyt kelimesinden Allah’ın neyi irade ettiğini açıklığa kavuşturmak için birçok rivayetler vardır. Ama bu rivayetlerin farklı açıklama ve tefsirleri olduğundan dolayı, onları üç gruba ayırarak her bir gruba bir örnek zikredeceğiz. Aşağıda zikredilecek rivayetler, Şia’nın hadis kitaplarında benzerlerinin çok olmasına rağmen Ehl-i Sünnet kitaplarından alınmıştır.

1) Tathir ayetindeki “Ehl-el Beyt” kelimesinin anlamına yönelik Peygamber (s.a.a.)’in buyurduğu sözleri açıklayan rivayetler.

Muhammed ibn-il Müsenna, senedini Said-i Hudri’ye dayandırarak, Peygamber (s.a.a.)’in şöyle buyurduğunu söylüyor:

Bu ayet “Ey Ehl-i Beyt! Allah sadece sizden, her türlü kötülüğü gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” Beş kişi hakkında nazil olmuştur. Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma.[11]

2) Ehl-el Beyt” kelimesinden hedeflenen maksat açıklığa kavuşturulduktan sonra Peygamber (s.a.a.)’in bu ayet karşısında nasıl bir tavır sergilediğini anlatan rivayetler.

İbn-i Veki’, senedini Enes’e dayandırarak, şöyle diyor:

“Peygamber(s.a.a.), Tathir ayeti nazil olduktan sonra altı ay boyunca, namaz için dışarıya çıktığında Hz. Fatıma (s.a.)’nın evinin kapısının önüne gelerek şöyle diyordu: Namaz! ey Ehl-i Beyt!; Ey Ehl-i Beyt! Allah sadece sizden, her türlü kötülüğü gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”[12]

3) Tathir ayetinin muhataplarını ve bu ayete karşı o bölge insanlarının davranış ve düşüncelerini anlatan ve tarihsel yönü olan rivayetler. Bu rivayetlere göre, bu konu- Tathir ayetinin beş kişide sınırlı olması- müslümanlar arasında o kadar yayılmıştı ki ne zaman bir müslüman onlardan birisini görse, Ehl-i Beyt’den olan birisini gördüm diyordu. Veyahut da bir birlerine işaret ederek, bu Ehl-i Beyt’tendir diyorlardı. Örnek olarak Ebi Mucliz’in bu husustaki hikâyesi anlatılabilir ve bunun geniş açıklaması Ehl-i Sünnet’in tefsir kitaplarında gelmiştir.[13]

 

Başvurulan Kaynaklar:

1) El Kuran ve İ’cazuhu’l- İlmi, Muhammed İsmail İbrahim.

2) Mu’cizet-ul Kuran, Şeyh Muhammed Mutevelli Şa’ravi.

3) Tarih-ul Umem vel Meluk, İbn-i Carir Taberi.

4) Mu’cemu Furuk-ul Luğeviyye, Ebu Hilal-il Askeri.

5) Esbabu nuzül-il Ayat, Ebil Hasan Ali ibn-i Ahmet vahidi el Nişaburi.

6) Maaniy-ul Kuran, Ebi Cafer-in Nuhhas.

7) Cami-ul Beyan fi tefsir-i ayat-il Kuran, ( Cami-ul Beyan an te’vilu ayat-ul Kuran) Ebi Cafer Muhammed ibni Cerir Taberi.

8) Mefatih-ul Cinan, Şeyh Abbas Kummi.

9) Cami-ud Durus-il Arabiye, Şeyh Mustafa el Ğalayini. S



[1] Metni deliller, metinlerin manalarını anlamada lafızların kendi karinelerinin kullanılmasıdır. Bazen de özel haller ve kelam karineleriyle yardımıyla açık bir şekilde metnin maksadı ve hedefinin anlatılmasını sağlar.

[2] El Kuran ve İ’cazuhu’l- İlmi, Muhammed İsmail İbrahim; s: 21 ve 22.

[3]Cami-ud Durus-il Arabiye, Şeyh Mustafa el Ğalayini; c:2; s: 9. 

[4]Mu’cizet-ul Kuran, Şeyh Muhammed Mutevelliy-ul Şi’rani; s:9 

[5] Tarih-ul Umem vel Meluk, İbn-i Harir Taberi; c:2; s:410

[6] “Ehl” kelimesi, soy ilişkisini veya özel bir grubun bir şahsa veya bir yere ihtisasını bildirmek için kullanılmaktadır. Mu’cemu Furuk-ul Luğeviyye, Ebu Hilal-il Askeri; s:85

[7] Al-i İmran / 72: “Ehl-i kitaptan bir grup şöyle dedi…”

[8]Esbabu nuzül-il Ayat, Ebil Hasan Ali ibn-i Ahmet vahidi el Nişaburi; s: 240 

[9]Maaniy-ul Kuran, Ebi Cafer-in Nuhas; c: 5; s:349 

[10]Mefatih-ul Cinan, Şeyh Abbas Kummi; s: 1017

[11]Cami-ul Beyan fi tefsir-i ayat-il Kuran, ( Cami-ul Beyan an te’vilu ayat-ul Kuran) Ebi Cafer Muhammed ibni Cerir Taberi; c: 22; s: 12–19 

[12]Aynı kaynak 

[13] Aynı kaynak; c: 25; s: 70

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar