Gelişmiş Arama
Ziyaret
10833
Güncellenme Tarihi: 2012/02/22
Soru Özeti
Ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler.’ ayeti ne zaman nazil oldu?
Soru
‘Ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler.’ ayeti ne zaman nazil oldu?
Kısa Cevap

Şia ve Ehl-i Sünnet tarihçi, muhaddis ve müfessirlerinin çoğuna göre İnsan suresinin Ona ihtiyaçları olduğu halde...’ ayeti ve arkasından gelen birkaç ayet Resulullah’ın (s.a.a) İtret’i, yani İmam Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) hakkında nazil olmuştur. Ayet, İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) iki oğlu Hasan ve Hüseyin’in (a.s) şifa bulmaları için adadıkları adağı yerine getirdikten sonra zilhicce ayında nazil olmuştur.

İbn-i Abbas bu konuda şöyle diyor: İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) öylesine ağır hastalanmışlardı ki aralarında Ebu Bekr ve Ömer’inde olduğu Peygamberin bütün ashabı onların ziyaretine gitmiş ve ‘Ey Ebu’l-Hasan! Allah için adak adarsan iyi olur.’ dediler. İmam Ali’de (a.s) dedi ki: ‘Nezrediyorum, eğer Allah, peygamberi Muhammed’in (s.a.a) iki torununa şifa verirse üç gün oruç tutacağım.’ Bunu duyan Fatıma da: ‘Allah için benim üzerime olsun senin dediğin şey.’ dedi. Hasan ve Hüseyin’de bunu duyunca dediler ki: ‘Ey baba! Allah için bizim üzerimize olsun senin dediğin şey.’ Allah onlara şifa verdi. Onlarda adaklarını yerine getirmek için üç gün oruç tuttular. İftar için temin ettikleri az miktardaki ekmeği birinci gün, kapılarına gelip yiyecek isteyen fakire, ikinci gün yetime, üçüncü gün de esire verdiler. Bu üç günde iftarlarını suyla açtılar. Ayetler bu olay üzerine nazil oldular.

Ayrıntılı Cevap

Şia ve Ehl-i Sünnet tarihçi, muhaddis ve müfessirlerinin çoğuna göre[1] İnsan suresinin Ona ihtiyaçları olduğu halde...’ ayeti ve arkasından gelen birkaç ayet Resulullah’ın (s.a.a) İtret’i, yani İmam Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olmuştur. Ayet, İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma’nın (s.a) iki oğlu Hasan ve Hüseyin’in (a.s) şifa bulmaları için adadıkları adağı yerine getirdikten sonra zilhicce ayında nazil olmuştur.

Adağın nasıl yapıldığı ve Ehl-i Beyt’in yiyeceklerini fakire, yetime ve esire nasıl verdiği hakkında iki nakil vardır:

1- Meşhur Nakil

İbn-i Abbas Ona ihtiyaçları olduğu halde...’[2] ayeti hakkında şöyle diyor: İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) öylesine ağır hastalanmışlardı ki aralarında Ebu Bekr ve Ömer’inde olduğu Peygamberin bütün ashabı onların ziyaretine gitmiş ve ‘Ey Ebu’l-Hasan! Allah için adak adarsan iyi olur.’ dediler. İmam Ali’de (a.s) dedi ki: ‘Nezrediyorum, eğer Allah, peygamberi Muhammed’in (s.a.a) iki torununa şifa verirse üç gün oruç tutacağım.’ Bunu duyan Fatıma da: ‘Allah için benim üzerime olsun senin dediğin şey.’ dedi. Hasan ve Hüseyin’de bunu duyunca dediler ki: ‘Ey baba! Allah için bizim üzerimize olsun senin dediğin şey.’ Allah onlara şifa verdi. Onlarda üç gün oruç tuttular.[3] Hasan ve Hüseyin (a.s) şifa bulduktan sonra Hz. Ali (a.s), Yahudi komşusu Şem’un’un evine gitti. Şem’un ona bir miktar yünü eğirmesi karşılığında üç sa’ (yaklaşık 9 kg.-Çeviren) arpa borç olarak verdi. Hz. Zehra (s.a) arpayı öğütüp beş kişinin iftarı için ekmek hazırladı.[4] Hz. Ali (a.s) akşam namazından sonra eve geldi. Daha iftara başlamamıştıki bir fakir geldi ve ‘Ben Müslüman fakirlerden biriyim! Bana yiyecek verin, Allah’da size cennet yiyeceklerinden versin.’ diye seslendi. İmam Ali (a.s) ekmeğini ona verdi. Fatıma (s.a), Hasan ve Hüseyin (a.s) ve Fizze de Ona bakıp ekmeklerini fakire verdiler ve iftarlarını suyla açtılar. ikinci gün oruç tutmaya devam ettiler. Hz Fatıma (s.a) iftar için yine ekmek hazırladı. İftar zamanı kapı çalındı: ‘Selam olun size ey Peygamberin Ehl-i Beyti ve risaletin madeni! Ben Müslüman bir yetimim. Bana yiyecek verin.’ Herkes kendi ekmeğini verdi ve suyla iftarlarını açtılar. Üçüncü gün de iftar edecekleri zaman kapı çalındı ve bir esir: ‘Ben bir esirim, açım, bana yiyecek verin.’ diye onlardan yiyecek istedi.[5] Yine hepsi (beş kişi) ekmeklerini verdiler ve açlığa sabrettiler.

Dördüncü gün İmam Ali, Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak, açlığın verdiği zaaftan titredikleri halde Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına vardılar. Allah Resulü (s.a.a) onların bu halini görünce çok üzüldü. Onlara: ‘Kalkın Fatıma’nın evine gidelim.’ diye buyurdu. Eve geldiklerinde Fatıma’nın (s.a) mihrabında ibadetle meşgul olduğunu, açlıktan titrediğini, mübarek karnının beline yapıştığını ve gözlerinin çöktüğünü gördüler. Resulullah, İtret’inin bu durumunu görünce ‘Allahım! İtretim açlıktan ölüyorlar.’ diyerek yardım istedi. Cebrail geldi ve ‘Adaklarını yerine getirirler’ ayetiyle başlayıp ‘Şüphesiz bu size bir mükafattır ve çabanız makbuldür.’e[6] kadar olan ayetleri nazil etti.[7]

 

2- Meşhur Olmayan Nakil

Diğer bir nakile göre Hz. Zehra (s.a) iftar için bir miktar yemek hazırlamıştı. İftar zamanı bir fakir gelip yemek istedi. Ali (a.s) yemeğin üçte birini ona verdi. Sonra yetim geldi. Ona da yemeğin bir kısmını verdi. Ardından esir geldi. Yemeğin geri kalan kısmını da ona verdi. Onların üçüde aynı akşam geldi. Yemek üçe bölünerek onlara verildi.  İmam Ali ve ailesi de suyla iftar ettiler. Bunun üzerine Şüphesiz bu size bir mükafattır ve çabanız makbuldür.’ ayetleri nazil oldu.

Belirtmek gerekir ki bu büyük mükafatlar, çaba, mücadele ve takvanın neticesidir. Müminlerde ihlasla, yalnızca Allah rızası için iş yaparlarsa çabaları ve zahmetleri Allah katında korunacaktır.[8]

Şii ve Ehl-i Sünnet alimlerinin çoğuna göre söz konusu ayetler Resulün (s.a.a) Itratı, yani Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olmuştur. Ayetler, İmam Ali (a.s) ve Hz. Zehra’nın (a.s) Hasan ve Hüseyin’in (a.s) şifa bulmaları için adadıkları adaklarını yerine getirdikten sonra zilhicce ayında nazil olmuştur.         

 



[1] -Tabersi, Mecmau’l-Beyan Fi-Tefsiri’l-Kur’an, c.26, s.147-148, Ferahani, Tahran, 1. Baskı, HŞ.1360.

[2] -İnsan/8

[3] -Caferi, Yakup, Simay-ı Ali (a.s) Der Kur’an, Kum, 1. Baskı, HŞ.1381.

[4] -Bir nakile göre Fizze’de onlar gibi adak adamıştı.

[5] -Nüzul sebebine göre iftar zamanı bir esir de Ali’nin (a.s) kapısına geldi. Burada: ‘O dönemde esirler hapiste değiller miydi?’ diye bir soru akla gelebilir. Cevap şudur: Peygamberin (s.a.a) zamanında kesinlikle zindan yoktu. Peygamberimiz esirleri Müslümanların arasında bölüştürür, onlara teslim eder ve: ‘Onlara sahip olun ve iyilikte bulunun.’ diye buyururdu. Onları doyuracak bir şeyleri olmadığında başka Müslümanlardan yardım ister, yardım almak için onları kendileriyle beraber hatta yalnız başlarına diğer Müslümanların yanına gönderirlerdi. Çünkü Müslümanlar o dönemde maddi olarak sıkıntı içindeydiler. İslam

devleti büyüdüğünde esirler, hatta suçlular çoğalınca zindanlar yapılmaya başlandı. Esirlerin ve suçluların geçimi de beytul maldan karşılanıyordu. (Mekarim Şirazi, Nasir, Tefsir-i Nümune, c.25, s.354, Daru’l-Kütübü’l İslamiyye, Tahran, HŞ.1374.)   

[6] -İnsan/7-22

[7] -Emin, Seyyide Nusret, Mahzenu’l-İrfan Der Tefsir-i Kur’an, c.14, s.237-239, Nehzet-i Zenan-ı Müselman, Tahran, HŞ.1361.

[8] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.35, s.243, Bab:25, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, HK.1409.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmam Cevad (a.s)'ın (İmam Muhammed Taki) kaç tane erkek çocuğu vardı?
    8750 تاريخ بزرگان 2011/08/30
     İmam Muhammed Taki'den sadece iki erkek çocuk İmam Ali Naki ve Musa Mubarka isimlerinde kalmıştır. Diğer erkek çocuklarının olduğu rivayet edilmiş olsa da ensap hakkındaki kaynaklarında da sadece bu iki erkek çocuk hakkında ittifak vardır. Bu konudaki ihtilafın sebebi nesep hakkındaki ilk kaynaklardaki var olan ihtilaf ya da diğer çocuklarından ...
  • Sebr ve taksim burhanı ne şekildedir ve nasıl uygulanır?
    13092 İslam Felsefesi 2012/03/11
    Sebr ve taksim burhanı, çeşitli ilimlerde olduğu gibi usul-u fıkh’ta da kullanılan ve birçok yerde hüccet olan bir burhandır. Ancak ona her zaman güvenilmez; zira mantık kitaplarında gelen dört şekil ispat metotlarından yoksundur. Bu konuda önce bu burhandaki sözcüklerin açıklamasını yapacağız: Sebr, denemek, taksim ise ...
  • Bankadan alınan kredi, bankayla yapılan anlaşmanın dışında bir yerde kullanılırsa hükmü nedir?
    5672 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    İslam inkılabı rehberi Hz. Ayetullah Hamanei’nin görüşüne göre alınan para borç mahiyetinde olursa her türlü harcama doğrudur ve o para borcu alanın malı olduğu için onu, belli bir yerde harcama şartı koşulsa bile o bunu istediği yerde harcayabilir. Ancak teklifi hükümolarak o şarta amel etmesi farzdır ...
  • Ayet ve rivayetlere göre salih amellerin yok olmasına neden olan ameller hangileridir?
    11800 Pratik Ahlak 2012/02/04
    Ayet ve rivayetlerde, Allah’a iman, şirke düşmemek ve mürted olmamak amellerin kabul olunmasının ilk şartları olduğu, bunlar olmadan hiç bir salih amel kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Namazı terketmek, minnet ederek salih amel yapmak, başa gelen işlere razı olmamak vb. gibi amellerin yok olmasına neden olan şeyler -ayrıntılı cevap ...
  • Kıyamet azabından kurtulmak için bir ümit var mı?
    10265 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Dini öğretilerden anlaşıldığı kadarıyla Allah’ın rahmetine ümit bağlamak ve kıyamet azabından korkmak birbirini tamamlayan iki önemli özellik olup mümin kul eşit bir şekilde bu iki özelliğe sahip olmalıdır. Yani mümin kimse farzları yerine getirip, haramları terketmekle akıbetinin hayırlı olması için Allah’ın rahmetine ümit bağlarken aynı ölçüde Allah’tan ...
  • Takva ile Vera (nefsine hâkim olma) arasında ne fark var?
    3654 Hadis 2020/01/20
  • Hz Zehra (s.a) hangi yılda dünyaya gelmiştir?
    8980 تاريخ بزرگان 2012/03/10
    Eski zamanlarda imkanların az olması ve dakik zabıt tutma ve kaynakları dikkatli saklamaya özen göstermeme vb … tarihi olay ve vakıalarda ve büyük şahsiyetlerin doğum, ölüm ve şahadet tarihleri hakkında görüş farklılıklarının bulunması olağan ve doğaldır. Bu nedenle tarih ve hadis kitaplarında Hz Zehra’nın (s.a) doğum tarihi ...
  • Din neden siyasete müdahale eder?
    12150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Dinin siyasetten ayrı olduğu görüşü, insanın değişik hayat alanlarında dinin rolünü silme ve minimum dereceye indirmeyi savunur. Bu görüş esasınca insan akıl ve bilim aracılığıyla kültür, siyaset, hukuk, ekonomi, iletişim, adap ve birlikte yaşam kanunlarını öğrenip yasalaştırabilir ve hayatı idare etmede dinin müdahale etmesine bir gerek yoktur. ...
  • Farz veya müstehap oruç tutarken dalgınlıkla yemek ve içmek orucu batıl eder mi?
    7133 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/21
    Oruçlu kimse bilerek bir şeyi yer ve içerse orucu batıl olur.[1] Bu meselede farz ve müstehap oruç arasında fark yoktur. Ama bilmeden ve dalgınlığına gelerek bir şey yer ve içerse orucu batıl olmaz.[2] ...
  • İslam peygamberi hz. Muhammed (s.a.a.) Salih olamayan bir ailede büyüyen bir güzel kızı hayvan gübresinin bulunduğu yerde yeşermiş olan ota benzetiyor. Hazreti resul bu benzetmeden maksadı nedir?
    10480 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/10/09
    Bu hadis uygun ve münasip olmayan ortamlarda yetişmiş ve rüşt eden bireylerle evlenmenin haram veya mekruh olduğunu beyan etmiyor. Belki sadece şu noktaya tekit ediyor: Evlilikte sadece zahiri güzelliğe göz dikip gönül bağlanmamalı ve yüzeysel bir aşka mağlup olup dini, ahlaki, davranışsal ve … gibi nitelikleri göz ...

En Çok Okunanlar