Gelişmiş Arama
Ziyaret
11438
Güncellenme Tarihi: 2012/02/22
Soru Özeti
Ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler.’ ayeti ne zaman nazil oldu?
Soru
‘Ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler.’ ayeti ne zaman nazil oldu?
Kısa Cevap

Şia ve Ehl-i Sünnet tarihçi, muhaddis ve müfessirlerinin çoğuna göre İnsan suresinin Ona ihtiyaçları olduğu halde...’ ayeti ve arkasından gelen birkaç ayet Resulullah’ın (s.a.a) İtret’i, yani İmam Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) hakkında nazil olmuştur. Ayet, İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) iki oğlu Hasan ve Hüseyin’in (a.s) şifa bulmaları için adadıkları adağı yerine getirdikten sonra zilhicce ayında nazil olmuştur.

İbn-i Abbas bu konuda şöyle diyor: İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) öylesine ağır hastalanmışlardı ki aralarında Ebu Bekr ve Ömer’inde olduğu Peygamberin bütün ashabı onların ziyaretine gitmiş ve ‘Ey Ebu’l-Hasan! Allah için adak adarsan iyi olur.’ dediler. İmam Ali’de (a.s) dedi ki: ‘Nezrediyorum, eğer Allah, peygamberi Muhammed’in (s.a.a) iki torununa şifa verirse üç gün oruç tutacağım.’ Bunu duyan Fatıma da: ‘Allah için benim üzerime olsun senin dediğin şey.’ dedi. Hasan ve Hüseyin’de bunu duyunca dediler ki: ‘Ey baba! Allah için bizim üzerimize olsun senin dediğin şey.’ Allah onlara şifa verdi. Onlarda adaklarını yerine getirmek için üç gün oruç tuttular. İftar için temin ettikleri az miktardaki ekmeği birinci gün, kapılarına gelip yiyecek isteyen fakire, ikinci gün yetime, üçüncü gün de esire verdiler. Bu üç günde iftarlarını suyla açtılar. Ayetler bu olay üzerine nazil oldular.

Ayrıntılı Cevap

Şia ve Ehl-i Sünnet tarihçi, muhaddis ve müfessirlerinin çoğuna göre[1] İnsan suresinin Ona ihtiyaçları olduğu halde...’ ayeti ve arkasından gelen birkaç ayet Resulullah’ın (s.a.a) İtret’i, yani İmam Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olmuştur. Ayet, İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma’nın (s.a) iki oğlu Hasan ve Hüseyin’in (a.s) şifa bulmaları için adadıkları adağı yerine getirdikten sonra zilhicce ayında nazil olmuştur.

Adağın nasıl yapıldığı ve Ehl-i Beyt’in yiyeceklerini fakire, yetime ve esire nasıl verdiği hakkında iki nakil vardır:

1- Meşhur Nakil

İbn-i Abbas Ona ihtiyaçları olduğu halde...’[2] ayeti hakkında şöyle diyor: İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) öylesine ağır hastalanmışlardı ki aralarında Ebu Bekr ve Ömer’inde olduğu Peygamberin bütün ashabı onların ziyaretine gitmiş ve ‘Ey Ebu’l-Hasan! Allah için adak adarsan iyi olur.’ dediler. İmam Ali’de (a.s) dedi ki: ‘Nezrediyorum, eğer Allah, peygamberi Muhammed’in (s.a.a) iki torununa şifa verirse üç gün oruç tutacağım.’ Bunu duyan Fatıma da: ‘Allah için benim üzerime olsun senin dediğin şey.’ dedi. Hasan ve Hüseyin’de bunu duyunca dediler ki: ‘Ey baba! Allah için bizim üzerimize olsun senin dediğin şey.’ Allah onlara şifa verdi. Onlarda üç gün oruç tuttular.[3] Hasan ve Hüseyin (a.s) şifa bulduktan sonra Hz. Ali (a.s), Yahudi komşusu Şem’un’un evine gitti. Şem’un ona bir miktar yünü eğirmesi karşılığında üç sa’ (yaklaşık 9 kg.-Çeviren) arpa borç olarak verdi. Hz. Zehra (s.a) arpayı öğütüp beş kişinin iftarı için ekmek hazırladı.[4] Hz. Ali (a.s) akşam namazından sonra eve geldi. Daha iftara başlamamıştıki bir fakir geldi ve ‘Ben Müslüman fakirlerden biriyim! Bana yiyecek verin, Allah’da size cennet yiyeceklerinden versin.’ diye seslendi. İmam Ali (a.s) ekmeğini ona verdi. Fatıma (s.a), Hasan ve Hüseyin (a.s) ve Fizze de Ona bakıp ekmeklerini fakire verdiler ve iftarlarını suyla açtılar. ikinci gün oruç tutmaya devam ettiler. Hz Fatıma (s.a) iftar için yine ekmek hazırladı. İftar zamanı kapı çalındı: ‘Selam olun size ey Peygamberin Ehl-i Beyti ve risaletin madeni! Ben Müslüman bir yetimim. Bana yiyecek verin.’ Herkes kendi ekmeğini verdi ve suyla iftarlarını açtılar. Üçüncü gün de iftar edecekleri zaman kapı çalındı ve bir esir: ‘Ben bir esirim, açım, bana yiyecek verin.’ diye onlardan yiyecek istedi.[5] Yine hepsi (beş kişi) ekmeklerini verdiler ve açlığa sabrettiler.

Dördüncü gün İmam Ali, Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak, açlığın verdiği zaaftan titredikleri halde Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına vardılar. Allah Resulü (s.a.a) onların bu halini görünce çok üzüldü. Onlara: ‘Kalkın Fatıma’nın evine gidelim.’ diye buyurdu. Eve geldiklerinde Fatıma’nın (s.a) mihrabında ibadetle meşgul olduğunu, açlıktan titrediğini, mübarek karnının beline yapıştığını ve gözlerinin çöktüğünü gördüler. Resulullah, İtret’inin bu durumunu görünce ‘Allahım! İtretim açlıktan ölüyorlar.’ diyerek yardım istedi. Cebrail geldi ve ‘Adaklarını yerine getirirler’ ayetiyle başlayıp ‘Şüphesiz bu size bir mükafattır ve çabanız makbuldür.’e[6] kadar olan ayetleri nazil etti.[7]

 

2- Meşhur Olmayan Nakil

Diğer bir nakile göre Hz. Zehra (s.a) iftar için bir miktar yemek hazırlamıştı. İftar zamanı bir fakir gelip yemek istedi. Ali (a.s) yemeğin üçte birini ona verdi. Sonra yetim geldi. Ona da yemeğin bir kısmını verdi. Ardından esir geldi. Yemeğin geri kalan kısmını da ona verdi. Onların üçüde aynı akşam geldi. Yemek üçe bölünerek onlara verildi.  İmam Ali ve ailesi de suyla iftar ettiler. Bunun üzerine Şüphesiz bu size bir mükafattır ve çabanız makbuldür.’ ayetleri nazil oldu.

Belirtmek gerekir ki bu büyük mükafatlar, çaba, mücadele ve takvanın neticesidir. Müminlerde ihlasla, yalnızca Allah rızası için iş yaparlarsa çabaları ve zahmetleri Allah katında korunacaktır.[8]

Şii ve Ehl-i Sünnet alimlerinin çoğuna göre söz konusu ayetler Resulün (s.a.a) Itratı, yani Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil olmuştur. Ayetler, İmam Ali (a.s) ve Hz. Zehra’nın (a.s) Hasan ve Hüseyin’in (a.s) şifa bulmaları için adadıkları adaklarını yerine getirdikten sonra zilhicce ayında nazil olmuştur.         

 



[1] -Tabersi, Mecmau’l-Beyan Fi-Tefsiri’l-Kur’an, c.26, s.147-148, Ferahani, Tahran, 1. Baskı, HŞ.1360.

[2] -İnsan/8

[3] -Caferi, Yakup, Simay-ı Ali (a.s) Der Kur’an, Kum, 1. Baskı, HŞ.1381.

[4] -Bir nakile göre Fizze’de onlar gibi adak adamıştı.

[5] -Nüzul sebebine göre iftar zamanı bir esir de Ali’nin (a.s) kapısına geldi. Burada: ‘O dönemde esirler hapiste değiller miydi?’ diye bir soru akla gelebilir. Cevap şudur: Peygamberin (s.a.a) zamanında kesinlikle zindan yoktu. Peygamberimiz esirleri Müslümanların arasında bölüştürür, onlara teslim eder ve: ‘Onlara sahip olun ve iyilikte bulunun.’ diye buyururdu. Onları doyuracak bir şeyleri olmadığında başka Müslümanlardan yardım ister, yardım almak için onları kendileriyle beraber hatta yalnız başlarına diğer Müslümanların yanına gönderirlerdi. Çünkü Müslümanlar o dönemde maddi olarak sıkıntı içindeydiler. İslam

devleti büyüdüğünde esirler, hatta suçlular çoğalınca zindanlar yapılmaya başlandı. Esirlerin ve suçluların geçimi de beytul maldan karşılanıyordu. (Mekarim Şirazi, Nasir, Tefsir-i Nümune, c.25, s.354, Daru’l-Kütübü’l İslamiyye, Tahran, HŞ.1374.)   

[6] -İnsan/7-22

[7] -Emin, Seyyide Nusret, Mahzenu’l-İrfan Der Tefsir-i Kur’an, c.14, s.237-239, Nehzet-i Zenan-ı Müselman, Tahran, HŞ.1361.

[8] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.35, s.243, Bab:25, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, HK.1409.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar