Please Wait
6639
Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir.
Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici eserler bırakır. Aşağıdaki eserler bunlardan bir kısımdır: Sabır gücünün takviyesi, ahirete yöneltme, şehveti kontrol etme gücü, fakir insanları anlama ve farklı tabakaların arasındaki ayrılığı azaltma ve … gibi eğitici ve yetiştirici eser ve faydalara sahiptir.
İmam Sadık (a.s) orucun eserlerinden birini şöyle beyan etmektedir: Orucun farz olmasının sebebi şudur ki oruç sebebiyle zengin ve fakir eşit olurlar, zira zengin açlığın sıkıntısını tadarak fakire merhamet etsin. Zira zengin insan bir şey istediğinde onu temin edebilme gücüne sahiptir. Bu yüzden aziz ve celil olan Allah istedi ki yaratıkları arasında eşitlik meydana gelsin ve açlık zorluğunu ve sıkıntısını zengin de tatsın ki zayıflara acısın ve aç kimseye merhamet etsin.
Oruç, nefsin tehzip ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, insan hayatının en önemli hedef ve felsefesi yani kemal ve ilahi kurb’un tahakkuka erişme yolunda etkili etkenlerdendir.
Allah-u Teala orucu teşrii etmesiyle özellikle Ramazan ayı olmak üzere yılın bir çok günlerinde insan için uygun fırsatları insanın ihtiyarına bırakmıştır, ta ki onunla ilahi kurb yolundaki bil kuvve olan istidatları fiiliyata ulaştırarak, kendi Halifetullah makamına yakınlaşsın. Orucun ister bedeni, ahlaki ve toplumsal olsun her türlü fayda ve eserleri takva mesirindedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”[1]
Hatırlatılması gerekir ki, oruç aslında insanın cisim ve ruhunda etkilidir, bu nedenle oruç Allah’ın kapsamlı nimetlerinden ve genel rahmet mısdaklarından birisi sayılmaktadır ve bütün halk ondan yararlanabilir. Ama bu ameli ibadetin beraberinde ruhi özellikler, kemali sıfatlar ve ahlaki faziletler de olursa kesinlikle orucun etkisi insanın nefsini kemale ulaştırmada daha etkili olacaktır; bu nedenle normal bir insanın orucu ile takva ve insani kemaller merhalelerini geçmiş ve ilahi ahlakla donanmış kimsenin orucu farklıdır.
Orucun, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, cismi eserlerine ek olarak, birçok eğitici ve yetiştirici eser ve faydaları vardır. Burada özetle onlardan birkaçına değineceğiz:
Orucun Ferdi Eserleri:
1. Direnç ve Sabrı Takviye Etme: Sabır, elde edilmesi çok vurgulanan ahlaki ve insani faziletlerden bir tanesidir; zira salik şahıs ilahi kurba ulaşma yolunda hareket halindedir ve bu güzel sıfata sahip olmakla inişli çıkışlı, sorunlara, musibet ve ona benzer sıkıntılarla başa çıkarak hedefine nail olabilir.
Bu nefsani güce ve insani fazilete ulaşmanın yollarından bir tanesi oruç tutmaktır; Masumlardan bize ulaşan rivayetlerde[2] “Sabrederek, namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin.”[3] ayetindeki “Sabr” kelimesi oruç olarak tefsir edilmiştir”. [4]
Aynı şekilde Peygamber Efendimiz (s.a.a) mübarek Ramazan ayını sabır ayı niteleyerek şöyle buyurmuştur: “'Ey insanlar! Büyük ve mübarek bir ay yaklaştı gölgesi başınıza geldi Bu öyle bir aydır ki içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır ve o Ramazan ayıdır. Allah o mübarek ayda orucu farz kıldı... Ve o ay sabır ayıdır.”[5]
Aslında orucun en önemli eserlerinden bir tanesi oruç tutanın ruh ve canında oluşturduğu manevi ve ruhani olan sabırdır. Zira oruç geçici sınırlamaları meydana getirerek açlık, susuzluk ve diğer sınırlamalar karşısında ona dayanma gücü, vakar ve farklı zaman dilimlerinde zor şartlarla savaşma gücü bahşetmektedir ve asi içgüdüsünü kontrol etmesinden dolayı insanın kalbine nur ve safa saçar.[6]
2. Huzur ve Mutluluk: Oruç, özellikle Ramazan ayının orucu iki yönden oruç tutana huzur kaynağı olur. Oruç tutan şahsı ıstırap ve kaygılardan uzaklaştırır; Onlardan bir tanesi; insanı sabır merhalesine ulaştırmasıdır ve sabırlı insanı nefsine musallat, akıl takipçisi ve Allah’a teslim yapmakta ve böyle olan kimse de aram ve mutmain nefse sahip olacaktır. Zira sabrın hakikat ve manası nefsin sükun ve huzuru ile orantılıdır ve hakikatte sabırlı kimse, olan olayların etkisinde kalmayan, farklı rüzgarların onu sarsmadığı ve onu mustarip etmediği kimsedir.[7]
Diğer taraftan oruç bir nevi Allah’ı ameli yad etme ve zikirdir ve İlahı yad ve zikir etmenin kalplerin huzur kaynağı olduğu müsellemdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”[8]
Ayrıca oruç tutan kimseye nasip olan huzurun kaynağı, oruç farizasını yerine getirme ve özellikle de iftar zamanı ondan yararlandığı andır. Bu nedenle İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Oruçlu kimse iki sevinç içindedir: Orucu açma anındaki sevinç ve Allah azze ve celle ile görüştüğü andaki sevinç.”[9]
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) İmam Ali’ye (a.s) tavsiyelerinden birinde şöyle buyurmuştur: “Ya Ali! Mümin dünyada üç şeyle sevinir: Kardeşleri ile mülakat ettiği zaman, Ramazan ayında iftar zamanı ve gece sonunda kıldığı teheccüt namazı vakti.”[10]
3. Ahirete Yönelme: Orucun bir diğer ferdi eserlerinden biriside insanı ahrete yönelme mesirine sokmasıdır; zira oruçlu kimse kendi açlık ve susuzluğu ile kıyamet gününün açlık ve susuzluğunu aklına getiriyor ve bundan dolayı da gelecek o gün için azık toplama kararı alıyor.
Peygamber efendimiz (s.a.a) Şabaniye hutbesinde şöyle buyuruyor: “(Ramazan ayı oruçluyken) Açlık ve susuzluğunuzla kıyamet günündeki açlık ve susuzluğu hatırlayın”[11] Aynı şekilde başka bir yerde Peygamber Efendimizden şöyle okumaktayız: “Cennetin Reyyan (susuzluğu giderilmiş) adında bir kapısı vardır ki oradan sadece oruçlu kimseler geçer.”[12]
Merhum Saduk bu hadisin şerhinde şöyle yazmaktadır: Bu cennet kapısının bu adla adlandırılması oruçlu olan kimsenin en çok zorluk çektiği konunun susuzluk olmasından dolayıdır ve bu oruç tutanların bu kapıdan geçtikleri vakit öyle susuzlukları giderilir ki ondan sonra bir daha hiç susamazlar.[13]
4. Şehvetleri Kontrol Etme Gücü: İlahi rahmetten uzaklaşma ve Allah’ın sonsuz lütuflarından mahrum olmaya zemine hazırlayan en önemli faktör insanın nefsanî ve özellikle cinsi şehvet olmak üzere şehvani isteklerinin tuzağına düşmesidir. Dini öğretilerde o şehvetleri kontrol etme ve yön verme ve içgüdülerde teadüllü olmak için birçok ameli düsturlar beyan edilmiştir ki onlardan bir tanesi de oruç tutmaktır; zira oruç bir nevi tabii ve makul riyazettir. Eğer düzenli ve programlı tekrar edilirse tedrici olarak insanın kendisini günahlardan koruma gücünü takviye ediyor ve onu kendi iradesine musallat olmasını sağlıyor. İşte burada oruç tutan kimse her günahın karşısında ihtiyarını elden vermiyor ve bütün noksanlıklardan münezzeh olan Allah’a yakınlaşmada gevşekliğe duçar olmamakla birlikte günahlardan sakınıyor. Nitekim Kur’an-ı Kerim “leallekum tetteküün”[14] cümlesiyle bu konuya değinmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Ey gençler, sizden kimin gücü yeterse evlensin; çünkü bu, gözün haramdan sakınmasını ve iffetin korunmasını sağlar. Kimin evlenmeye gücü yetmezse; oruç tutsun; çünkü oruç, cinsel arzuları kontrol etmede çok faydalıdır.”[15]
5. İhlâsı Güçlendirme Etkeni: İmam Ali (a.s) ibadetlerin felsefesini açıklarken oruç hakkında şöyle buyurmaktadır: “Allah orucu kullarının ihlasını denemek için farz kılmıştır.”[16]
Hz Fatımatü’z Zehra (s.a) bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Allah orucu ihlâsı güçlendirmek için farz kılmıştır.”[17]
Netice itibari ile oruç, insanda ihlâsın rüşt ve yetişmesi için etkilidir; zira oruç sakınma ve korunma olduğu için gizli olan yegâne ibadettir ve şahsın kendisi onu söylemeyene kadar Allah’tan başka hiç kimsenin ondan haberi olmaz.
Orucun Toplumsal Eserleri:
Oruç tutmanın bazı toplumsal eserleri şunlardan ibarettir:
1. Fakirlerle aynı hisleri paylaşmanın güçlenmesi ve toplum kitlelerinin arasındaki tabaka ayrıklılarının azalması: Oruç, insanda müstaz’af kesimle hisleri paylaşma ve aynı olma duygularını uyandırmaktadır. Oruçlu kimsenin kendi geçici açlık ve susuzluğuyla duygusallık boyutunun ön plana çıkması sonucu açlar ve mahrumların bulunduğu durumu daha iyi derk edebilir ve hayatında elinin altında olanların hakkını zayi etmeme ve mahrumlardan gafil olmaması için yol açmaktadır. Gerçi zengin ve servet sahibi insanlara, aç ve mahrum insanların halini nitelemekle onların durumlarına vakıf edebiliriz ama bu mesele hissi ve ayni boyuta indirgenirse daha etkili olacaktır. İmam Sadık’tan (a.s) rivayet edilen meşhur hadiste “Hişam bin Hekem” İmam Sadık’tan (a.s) orucun teşrii edilmesi hakkında sorduğu sorusunda İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Oruç tutmanın farz oluşunun sebebi şudur ki oruç sebebiyle zengin ve fakir eşit olurlar. Zira zengin açlığın sıkıntısını bilmez ki fakire merhamet etsin. Zira zengin insan bir şey istediğinde onu temin edebilme gücüne sahiptir. Bu yüzden aziz ve celil olan Allah istedi ki yaratıkları arasında eşitlik icadolsun ve açlık zorluğunu ve sıkıntısını zengin de tatsın ki zayıflara acısın ve aç kimseye merhamet etsin.”[18]
2. Hüsnü Muaşeret: Oruç tutmak insanda manevi konulara yönelme zeminlerini oluşturmaktadır ve onu toplumsal bozukluklardan uzak tutma ve içtimai takva ve kendi cinsleriyle güzel muaşeret içinde olma etkenidir. Elbette bu etki, mübarek Ramazan ayında, insanların genelinin oruçlu olması ve iftar vermenin müstehap olması vb. gibi özel programlar içermesinden dolayı daha fazla etkileri olacaktır.
3. Toplumda manevi havanın oluşması ve toplumsal afetlerin azalması: Oruç, insanda takva ve sakınma ruhiyesini meydana getirmektedir ve zamanla da onu güçlendiriyor ve toplum bireylerinin her birinin ruhi terbiyesine direkt olarak tesir etmektedir; zira ferdi ve toplumsal günahların geneli gazap ve şehvet olarak iki kökten kaynaklanmaktadır. Ve oruç bu iki içgüdünün aşırılıklarının önüne almaktadır. Bu nedenle toplumda fesadın azalmasına ve takvanın artmasına sebep olur.[19]
Özellikle ramazan ayında olmak üzere, fertlerin genelinin oruçlu olduğu bir toplumun özel bir manevi atmosfere sahip olması müsellemdir. Ve toplumsal dert ortaklığı, kaynaşma ve kültürel ve toplumsal afetlerin azalmasına neden olur.
[1] Bakara Suresi, 183. ayet
[2] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, “Kafi”, Tahran; Daru’l Kitabı İslamiye, c: 4, s: 63 – 64, 1365 h.ş.; Meclisi Muhammed Bakır, “Biharu’l Envar”, Beyrut: Müessesei El- Vefa, c: 93, s: 254, 1404 h.k.; Amuli, Şeyh Hürr, “Vesailu’ş Şia”, Kum: Müessesei A’lul Beyt, c: 10, s: 408, 1409 h.k.
[3] Bakara Suresi, 45 ve 153: “وَ اسْتَعينُوا بِالصَّبْرِ وَ الصَّلاةِ”
[4] Ama sadece oruçla sınırlı değildir; belki orucun zikredilmesi açık ve bariz bir mısdakı olması itibari iledir; zira insan bu büyük ibadet ışığında güçlü bir irade ve sağlam bir imana sahip olmaktadır ve aklının heveslerine hâkimiyeti kesinleşmektedir. Mekarim Şirazi, Nasır, “Tefsir-i Numune”, Tahran: Daru’l Kitabı İslamiye, c: 1, s: 218, 1374 h.ş; Hüseyni Hamedani, Seyyid Muhammed Hüseyin, “Envar’ı Dırahşan”, Tahkik: Behbudi, Muhammed Bakır, Tahran: Kitap Furuşiyi Lutfi, çapı evvel, c: 1, s: 144, 1404 h.k.
[5] “Kafi”, c: 4, s: 66.
[6] Tefsir-i Numune”, c: 1, s: 629.
[7] Banuyi İsfahani, Seyyide Nusret Emin, “Mahzenu’l İrfan de Tefsir-i Kur’an”, Tahran: Neşri Nehzeti Zenan-ı Müselman, c: 1, s: 306, 1361 h.ş; Belaği, Seyyid Abdu’ı Hüccet, “Huccetu’t Tefasir ve Belağu’l İksir”, Kum: İntişaratı Hikmet, c: 1, s: 135, 1386 h.k.
[8] Rad Suresi, 28. ayet.
[9] Şeyh Saduk, “Men la Yehzeruhu’l Fakih”, Kum: İntişaratı Camiayı Müderrisin, c: 2, s: 76, 1413 h.k.
[10] “Men la Yehzeruhu’l Fakih”, c: 4, s: 360.
[11] “Vesailu’ş Şia”, c: 10, s: 313.
[12] a.g.e, s. 404; Şeyh Saduk, “Meaniu’l Ahbar”, Kum: İntişaratı Camiayı Müderrisin, s: 409, 1361 h.ş.
[13] “Meaniu’l Ahbar”, s: 409.
[14] Bakara Suresi, 183. ayet: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”
[15] Muhaddis-i Nuri, “Müstedreku’l Vesail”, Kum: Müessesei A’lul Beyt, c: 14, s: 153, 1408 h.k.
[16] Seyyid Rezi, “Nehcü’l Belağa”, Kum: Neşri Hicret, çapı evvel, s: 512, 1414 h.k.
[17] “Biharu’l Envar”, c: 93, s: 368.
[18] “Men la Yehzeruhu’l Fakih”, c: 2, s: 73.
[19] Kıraati, Muhsin, “Tefsir-i Nur”, Tahran: Merkezi Ferhenğiyi Dershayi Ez Kur’an, çapı çaharum, c: 1, s: 281, 1389 h.ş.