Gelişmiş Arama
Ziyaret
13674
Güncellenme Tarihi: 2010/01/27
Soru Özeti
Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
Soru
Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
Kısa Cevap

Hubut yüksekten aşağı inmek (nüzul) manasında olup, Suud’un (yukarı çıkmanın) karşıt anlamlısıdır. Bazen bir mekanda yerleşme manasında da kullanılmıştır.

Hz. Adem (a.s)’ın hubutu konusu ve hubut olayı, her şeyden önce Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cenneti nasıl mana ettiğimize bağlıdır. Acaba bu cennet bir dünya cenneti miydi, yoksa ahiret cenneti mi? Kesin olan şu ki o cennet ebedi cennet değildi. Buna göre hubut (inme) manası, makamdan hubut idi; yani Adem (a.s)’ın cennetten hubutundan kasıt, Onun (a.s) cennetten çıkarılması ve cennetlik bir yaşamdan (Dünyalık cennetten) mahrum olması, yeryüzüne yerleştirilmesi, bir çok ayetin işaret ettiği zorluk ve sıkıntılı bir yaşama düşmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Hubut, lügatte yüksekten aşağı ve düşük bir mekâna düşmek olup suud’un (yükselmenin) karşıtırdır.[1]

Kur’an’ın bir çok ayetinde Hz. Adem (a.s)’ın cennetten çıkarılması ve yeryüzüne yerleştirilmesine hubut denmiştir:

1- ‘Biz (onlara), ‘İnin, (Hubut edin) birbirinize düşmansınız ve bir süreye kadar sizin için yeryüzünde yerleşim yeri ve (yaşayıştan) yararlanma imkânı olacaktır.’ dedik.[2]

2- ‘Hepiniz oradan inin, dedik, ‘Eğer benden size bir hidayet gelirse, benim hidayetime uyanlara ne bir korku vardır, ne de üzüleceklerdir onlar.’[3]

3- ‘(Allah) dedi ki: Birbirinize düşman olarak (yere) inin. Size yeryüzünde bir süre için yerleşme ve yararlanma imkânı vardır.’[4]

Hubut, (İnmek) Kur’an’da hulul etmek, bir yerde (şehirde) istikrar bulmak manasında da kullanılmıştır. Kur’an Hz. Musa (a.s) ile Ben-î İsrail kıssasını şöyle anlatıyor:

‘(Musa), ‘İyi olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? O halde bir şehre inin, (orada) size istediğiniz var.’ demişti.’[5]

Hz. Adem (a.s)’ın hubutu (inişi) konusu ve hubutun manası ilk bakışta, Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cennetin ne manaya geldiğine bağlıdır. Acaba bu cennet bir dünya (yeryüzü veya berzah) cenneti miydi, yoksa ahiret cenneti mi? Kesin olan şu ki o cennet ebedi cennet değildi. Buna göre bu hubut, makamdan hubut idi. Bu konu hem müfessirlerin ele aldığı bir konudur, hem de filozofların. Onların her biri bu konuda çeşitli görüş ve ihtimaller öne sürmüşlerdir. Biz burada sadece müfessirlerin görüşlerine yer vereceğiz.

Merhum Tebersi, Mecme-ul Beyan’da şöyle diyor: Hubut, nüzul ve vuku aynı şeylerdir (aynı manadadırlar), üçüde ‘Yukarıdan aşağıya hareket…’ demektir. Hubut bazen de ‘O halde bir şehre inin.’ ayetinde olduğu gibi bir mekânda hulul manasında da kullanılmaktadır.[6]

Allame Tabatabai bu konuda şöyle diyor: Hubut, cennetten çıkma, yeryüzüne yerleşme ve sıkıntılarla dolu bir yaşama geçmek demektir. ‘Biz (onlara), ‘İnin, birbirinize düşmansınız ve bir süreye kadar sizin için yeryüzünde yerleşim yeri ve (yaşayıştan) yararlanma imkânı olacaktır.’ dedik.’ ayetinin zahiri ve ondan sonra ki ayet hubuttan sonraki yaşam şekliyle hubuttan önceki yaşamın (cennet yaşamının) farklı olduğunu göstermektedir. Bu yaşam zorluk ve sıkıntılarla doludur, cennetteki yaşam ise açlık, susuzluk ve zorluğun olmadığı semavi bir yaşamdı.

Allame şöyle devam ediyor: Adem’in cenneti ahiret ve ebedi cennet (ki oraya giren kimsenin bir daha çıkmadığı cennet) değildi.

Burada şu soru cevapsız kalıyor: Göğün manası nedir? Gökteki cennetten kasıt nedir?[7]

Değerli üstad bir başka yerde şöyle diyor: ‘Adem’in cenneti dünya cennetlerindendi.’ sözünün manası onun berzah cennetlerinden olup ebedi cennet olmadığıdır.[8]

Şeytanın, secde etmeye yanaşmamasından sonra meleklerin içinden çıkarılıp hubut edilmesini anlatan ‘Dedi ki: Oradan aşağı in; orada büyüklük taslamak sana düşmez; hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’[9] ayeti hakkında da şöyle diyor: ‘Hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’ cümlesi ‘Oradan aşağı in’ cümlesine tekittir. Çünkü hubut çıkmaktır. Hubutun çıkmaktan farkı hubut yalnızca makamdan çıkmak ve aşağı dereceye düşmektir. Bu mananın kendisi gösteriyor ki, hubuttan kasıt yüksek bir mekândan aşağı gelmek değildir, aksine bulunduğu makamdan düşmektir. Bu da bizim iddiamız olan ‘minha’ (=ondan منها) ve ‘fiha’ (=onda فیها)’daki zamirlerin gök ve cennete değil de makama ait olduğunu onaylamaktadır. Zamirden kasıtın gök ve cennet olduğunu söyleyenlerde belki de makamı kastetmişlerdir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur: Allah (c.c) buyuruyor: ‘Sana secde etmeyi emrettiğimde secde etmediğin için ceza olarak makamından düş. Çünkü senin makamın huzu ve itaat makamıydı, böyle bir makamda kibirlenmemen gerekirdi. Öyleyse çık, sen alçaklardansın.’[10]

Allame bir başka yerde önemli bir noktaya değinerek şöyle diyor: ‘Hubuta emretmek tekvini bir iş (tekvini görev) olup, cennette kaldıktan ve hataya düştükten sonra gerçekleşmiştir. Öyleyse bu ilahi yasağa muhalefette ve ağaca yaklaşmakta hiçbir borç ve ilahi görev yoktu. Dolayısıyla ubudi bir günah ve mevlaya isyan da yoktur.’[11]

Allamenin sözünü şöyle açıklamak gerekir: Özel ağaca yaklaşılmasını yasaklamak irşadi bir yasaktı. Tıpkı doktorun hastaya, ‘eğer falan yemeği yersen hasta olursun’ demesi gibidir. Burada da Allah Teala buyuruyor: ‘Bu ağaca yaklaşma ve onun meyvesinden yeme, eğer o meyveden yersen cennetten çıkarsın.’ Allame Tabatabai’nin bu sözünden hubut ve hubutun nedeninin mana ve maksadı ortaya çıkmaktadır.

Ayetullah Cevadi Amuli, berzah cennetinin Adem (a.s) ve Havva (a.s)’ın kaldıkları yer olarak kabul ederek şöyle buyuruyor: Hz. Adem (a.s) metafizik bir alemden sınırlı, fiziki bir aleme intikal etmiştir. Böyle bir intikal, Kur’an’ın Allah katından insanların hidayeti için nüzulu gibi varlık ve makam nüzuludur, bedensel ve mekân nüzulu değildir. Ayrıca hubut, Hz. Adem (a.s)’ın tövbe ve seçimiyle birlikte olduğu için ona velayet ve hilafet hubutuda denmektedir.[12]

İblisin hubutu, onun mertebesinden düşmesiydi, ama Hz. Âdem (a.s)’ın hubutu değerini koruyarak yeryüzüne gelmesiydi. Yani Âdem ve İblis’in ortak zemine yerleştirilmeleridir. İblis, derecesinden yoksun olarak yere gelirken, Hz. Âdem (a.s) ise önceki mertebesini koruyarak yere geldi.[13]

Demek ki Şeytanın iki tür hubutu vardı:

1) Adem (a.s)’a secde etmeme kibirinden dolayı meleklerin makam ve mertebesinden hubut etmesi. Cenetten hubutun gereği, menzilet ve üstün mertebe şeklinde idi: ‘Dedi ki: Oradan aşağı in; orada büyüklük taslamak sana düşmez; hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’[14] ayeti buna işaret etmektedir.

2-  Cennetten hubutun Âdem ve Havva’yı kandırmak için gittiği geçici bir meskenden olması. Bu hubut Âdem ve Havva’nın kandırılmasından sonra ve onlarla beraber gerçekleşti.[15]

Nümune tefsiri, ‘Âdem’in cenneti hangi cennetti?’ diye soruyor ve bu soruyu şöyle yanıtlıyor: Kimileri onun iyilere ve temizlere vaat edilen cennet olduğunu söylüyorlar, ama zahire göre o cennet değildi. Yeşillik ve nimetlerinin bol olduğu dünya bağlarından biriydi; zira, vaat edilen cennet ebedi bir nimet olup bir çok ayette onun ebediliğine, ondan çıkılmayacağına işaret edilmiştir. Öte yandan asi ve günahkâr İblise orada yer verilmez, çünkü orası ne şeytani vesveselerin yeridir, ne de Allah’a itaatsizliğin. Ehl-i Beyt (a.s)’dan gelen rivayetlerde de bu konuya açıkca değinilmiştir.

Ravilerden bir şöyle diyor: İmam Sadık (a.s)’dan Adem’in cenneti hakkında sorduğumda şöyle buyurdu: Orası güneşi ve ayı gören dünya bağlarından bir bağdı. Orası ebedi cennet olsaydı Âdem asla oradan çıkarılmazdı.[16]

Bundan anlaşılıyor ki, Adem’in yer yüzüne hubut ve nüzulundan kasıt makam nüzuludur, mekan nüzulu değil; yani o değerli makamından ve o güzel cennetten aşağı geldi.

Şöyle bir ihtimalde verilmiştir: Bu cennet ebedi cennet değildi ve başka bir gök cismindeydi. Bazı rivayetlerde bu cennetin gökte olduğuna işaret edilmiştir. Ama gök kelimesi böyle rivayetlerde mekâna değilde yüce bir makama işaret etmiş olabilir.

Her neyse, bu cennetin öteki dünyadaki cennet olmadığı bellidir, zira orası insanın seyrinin sonudur, bu ise o seyrin başlangıcı. Bu onun amel ve programlarının mukaddimesi, o ise amel ve programların neticesidir.[17]

Bu değerli tefsirin başka yerinde şöyle gelmiştir: Hubut, lügatte taşın yüksekten düşmesi gibi mecburi bir iniştir. İnsan için kullanıldığında ceza amacıyla aşağı kovulmak demektir.

Adem (a.s)’ın yer yüzünde yaşamak için yaratıldığı, cennetinde bu alemde yeşillik ve nimetlerle dolu bir bölge olduğu göz önüne alındığında Adem’in buradan hubutu mekan hubutu değil de makam hubutu olduğu anlamına gelir. Yani, Allah Teala Onun makamını evla olanı terk ettiği için aşağı getirmiş, onca cennet nimetlerinden mahrum ve bu dünyanın zorluk ve sıkıntılarına düçar etmiştir.[18]-[19]



[1] - İncil, el-Ayn, c.4, s.21; Lisan-ul Arap, c.7, s.421; Mecmau’l Beyan, c.4, s.279

[2] - Bakara/36

3] - Bakara/38

[4] - A’raf/24

[5] - Bakara/61

[6] - Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmaları ve yeryüzüne hubutlarında (inmelerinde) her hangi bir cezalandırılma söz  konusu değildir; zira peygamberlerin hiçbir şart altında kabih amel yapmayacaklarına dair delil var. Peygamberlerin cezalandırılmasını caiz bilenler Onlara cefa etmiş ve Allah-u Teala’ya en büyük töhmeti vurmuştur. Şüphesiz Allah (c.c) Hz. Adem (a.s)’ı cennetten çıkarmasının nedeni yasak meyveyi yediği için maslahat değiştiğinden dolayıdır. İlahi hikmet ve tedbir Onun (a.s) yer yüzüne gelmesini, dünyanın zorluklarına uğramasını gerektiriyordu. (Mecme-ul Beyan, c.1, s.196-197)

[7] - el-Mizan, c.1, s.135

[8] - el-Mizan, c.1, s.213 (Farsça tercümesi)

[9] - A’raf/13

[10] - el-Mizan, c.8, s.35 (Farsça tercümesi)

[11] - a.g.e. s.137

[12] - Tefsir-i Tesnim, c.3, s.383

[13] - a.g.e. c.3, s.374, 408 ve 466

[14] - Taha/117

[15] - Tefsir-i Tesnim, c.3, s.371-375

[16] - Tefsir-i Nur-us Sakaleyn, c.1, s.62

[17] - Tefsir-i Nümune, c.1, s.187

[18] - Tefsir-i Nümune, c.13, s.333

[19] - Bkz: Adem’in Cenneti, 273. soru, (Site: 112)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar