Gelişmiş Arama
Ziyaret
12876
Güncellenme Tarihi: 2010/01/27
Soru Özeti
Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
Soru
Hz. Adem (a.s)’ın cennetten inişi ne manaya gelmektedir?
Kısa Cevap

Hubut yüksekten aşağı inmek (nüzul) manasında olup, Suud’un (yukarı çıkmanın) karşıt anlamlısıdır. Bazen bir mekanda yerleşme manasında da kullanılmıştır.

Hz. Adem (a.s)’ın hubutu konusu ve hubut olayı, her şeyden önce Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cenneti nasıl mana ettiğimize bağlıdır. Acaba bu cennet bir dünya cenneti miydi, yoksa ahiret cenneti mi? Kesin olan şu ki o cennet ebedi cennet değildi. Buna göre hubut (inme) manası, makamdan hubut idi; yani Adem (a.s)’ın cennetten hubutundan kasıt, Onun (a.s) cennetten çıkarılması ve cennetlik bir yaşamdan (Dünyalık cennetten) mahrum olması, yeryüzüne yerleştirilmesi, bir çok ayetin işaret ettiği zorluk ve sıkıntılı bir yaşama düşmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Hubut, lügatte yüksekten aşağı ve düşük bir mekâna düşmek olup suud’un (yükselmenin) karşıtırdır.[1]

Kur’an’ın bir çok ayetinde Hz. Adem (a.s)’ın cennetten çıkarılması ve yeryüzüne yerleştirilmesine hubut denmiştir:

1- ‘Biz (onlara), ‘İnin, (Hubut edin) birbirinize düşmansınız ve bir süreye kadar sizin için yeryüzünde yerleşim yeri ve (yaşayıştan) yararlanma imkânı olacaktır.’ dedik.[2]

2- ‘Hepiniz oradan inin, dedik, ‘Eğer benden size bir hidayet gelirse, benim hidayetime uyanlara ne bir korku vardır, ne de üzüleceklerdir onlar.’[3]

3- ‘(Allah) dedi ki: Birbirinize düşman olarak (yere) inin. Size yeryüzünde bir süre için yerleşme ve yararlanma imkânı vardır.’[4]

Hubut, (İnmek) Kur’an’da hulul etmek, bir yerde (şehirde) istikrar bulmak manasında da kullanılmıştır. Kur’an Hz. Musa (a.s) ile Ben-î İsrail kıssasını şöyle anlatıyor:

‘(Musa), ‘İyi olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? O halde bir şehre inin, (orada) size istediğiniz var.’ demişti.’[5]

Hz. Adem (a.s)’ın hubutu (inişi) konusu ve hubutun manası ilk bakışta, Hz. Adem (a.s)’ın bulunduğu cennetin ne manaya geldiğine bağlıdır. Acaba bu cennet bir dünya (yeryüzü veya berzah) cenneti miydi, yoksa ahiret cenneti mi? Kesin olan şu ki o cennet ebedi cennet değildi. Buna göre bu hubut, makamdan hubut idi. Bu konu hem müfessirlerin ele aldığı bir konudur, hem de filozofların. Onların her biri bu konuda çeşitli görüş ve ihtimaller öne sürmüşlerdir. Biz burada sadece müfessirlerin görüşlerine yer vereceğiz.

Merhum Tebersi, Mecme-ul Beyan’da şöyle diyor: Hubut, nüzul ve vuku aynı şeylerdir (aynı manadadırlar), üçüde ‘Yukarıdan aşağıya hareket…’ demektir. Hubut bazen de ‘O halde bir şehre inin.’ ayetinde olduğu gibi bir mekânda hulul manasında da kullanılmaktadır.[6]

Allame Tabatabai bu konuda şöyle diyor: Hubut, cennetten çıkma, yeryüzüne yerleşme ve sıkıntılarla dolu bir yaşama geçmek demektir. ‘Biz (onlara), ‘İnin, birbirinize düşmansınız ve bir süreye kadar sizin için yeryüzünde yerleşim yeri ve (yaşayıştan) yararlanma imkânı olacaktır.’ dedik.’ ayetinin zahiri ve ondan sonra ki ayet hubuttan sonraki yaşam şekliyle hubuttan önceki yaşamın (cennet yaşamının) farklı olduğunu göstermektedir. Bu yaşam zorluk ve sıkıntılarla doludur, cennetteki yaşam ise açlık, susuzluk ve zorluğun olmadığı semavi bir yaşamdı.

Allame şöyle devam ediyor: Adem’in cenneti ahiret ve ebedi cennet (ki oraya giren kimsenin bir daha çıkmadığı cennet) değildi.

Burada şu soru cevapsız kalıyor: Göğün manası nedir? Gökteki cennetten kasıt nedir?[7]

Değerli üstad bir başka yerde şöyle diyor: ‘Adem’in cenneti dünya cennetlerindendi.’ sözünün manası onun berzah cennetlerinden olup ebedi cennet olmadığıdır.[8]

Şeytanın, secde etmeye yanaşmamasından sonra meleklerin içinden çıkarılıp hubut edilmesini anlatan ‘Dedi ki: Oradan aşağı in; orada büyüklük taslamak sana düşmez; hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’[9] ayeti hakkında da şöyle diyor: ‘Hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’ cümlesi ‘Oradan aşağı in’ cümlesine tekittir. Çünkü hubut çıkmaktır. Hubutun çıkmaktan farkı hubut yalnızca makamdan çıkmak ve aşağı dereceye düşmektir. Bu mananın kendisi gösteriyor ki, hubuttan kasıt yüksek bir mekândan aşağı gelmek değildir, aksine bulunduğu makamdan düşmektir. Bu da bizim iddiamız olan ‘minha’ (=ondan منها) ve ‘fiha’ (=onda فیها)’daki zamirlerin gök ve cennete değil de makama ait olduğunu onaylamaktadır. Zamirden kasıtın gök ve cennet olduğunu söyleyenlerde belki de makamı kastetmişlerdir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur: Allah (c.c) buyuruyor: ‘Sana secde etmeyi emrettiğimde secde etmediğin için ceza olarak makamından düş. Çünkü senin makamın huzu ve itaat makamıydı, böyle bir makamda kibirlenmemen gerekirdi. Öyleyse çık, sen alçaklardansın.’[10]

Allame bir başka yerde önemli bir noktaya değinerek şöyle diyor: ‘Hubuta emretmek tekvini bir iş (tekvini görev) olup, cennette kaldıktan ve hataya düştükten sonra gerçekleşmiştir. Öyleyse bu ilahi yasağa muhalefette ve ağaca yaklaşmakta hiçbir borç ve ilahi görev yoktu. Dolayısıyla ubudi bir günah ve mevlaya isyan da yoktur.’[11]

Allamenin sözünü şöyle açıklamak gerekir: Özel ağaca yaklaşılmasını yasaklamak irşadi bir yasaktı. Tıpkı doktorun hastaya, ‘eğer falan yemeği yersen hasta olursun’ demesi gibidir. Burada da Allah Teala buyuruyor: ‘Bu ağaca yaklaşma ve onun meyvesinden yeme, eğer o meyveden yersen cennetten çıkarsın.’ Allame Tabatabai’nin bu sözünden hubut ve hubutun nedeninin mana ve maksadı ortaya çıkmaktadır.

Ayetullah Cevadi Amuli, berzah cennetinin Adem (a.s) ve Havva (a.s)’ın kaldıkları yer olarak kabul ederek şöyle buyuruyor: Hz. Adem (a.s) metafizik bir alemden sınırlı, fiziki bir aleme intikal etmiştir. Böyle bir intikal, Kur’an’ın Allah katından insanların hidayeti için nüzulu gibi varlık ve makam nüzuludur, bedensel ve mekân nüzulu değildir. Ayrıca hubut, Hz. Adem (a.s)’ın tövbe ve seçimiyle birlikte olduğu için ona velayet ve hilafet hubutuda denmektedir.[12]

İblisin hubutu, onun mertebesinden düşmesiydi, ama Hz. Âdem (a.s)’ın hubutu değerini koruyarak yeryüzüne gelmesiydi. Yani Âdem ve İblis’in ortak zemine yerleştirilmeleridir. İblis, derecesinden yoksun olarak yere gelirken, Hz. Âdem (a.s) ise önceki mertebesini koruyarak yere geldi.[13]

Demek ki Şeytanın iki tür hubutu vardı:

1) Adem (a.s)’a secde etmeme kibirinden dolayı meleklerin makam ve mertebesinden hubut etmesi. Cenetten hubutun gereği, menzilet ve üstün mertebe şeklinde idi: ‘Dedi ki: Oradan aşağı in; orada büyüklük taslamak sana düşmez; hemen çık; şüphesiz, sen aşağılık kimselerdensin.’[14] ayeti buna işaret etmektedir.

2-  Cennetten hubutun Âdem ve Havva’yı kandırmak için gittiği geçici bir meskenden olması. Bu hubut Âdem ve Havva’nın kandırılmasından sonra ve onlarla beraber gerçekleşti.[15]

Nümune tefsiri, ‘Âdem’in cenneti hangi cennetti?’ diye soruyor ve bu soruyu şöyle yanıtlıyor: Kimileri onun iyilere ve temizlere vaat edilen cennet olduğunu söylüyorlar, ama zahire göre o cennet değildi. Yeşillik ve nimetlerinin bol olduğu dünya bağlarından biriydi; zira, vaat edilen cennet ebedi bir nimet olup bir çok ayette onun ebediliğine, ondan çıkılmayacağına işaret edilmiştir. Öte yandan asi ve günahkâr İblise orada yer verilmez, çünkü orası ne şeytani vesveselerin yeridir, ne de Allah’a itaatsizliğin. Ehl-i Beyt (a.s)’dan gelen rivayetlerde de bu konuya açıkca değinilmiştir.

Ravilerden bir şöyle diyor: İmam Sadık (a.s)’dan Adem’in cenneti hakkında sorduğumda şöyle buyurdu: Orası güneşi ve ayı gören dünya bağlarından bir bağdı. Orası ebedi cennet olsaydı Âdem asla oradan çıkarılmazdı.[16]

Bundan anlaşılıyor ki, Adem’in yer yüzüne hubut ve nüzulundan kasıt makam nüzuludur, mekan nüzulu değil; yani o değerli makamından ve o güzel cennetten aşağı geldi.

Şöyle bir ihtimalde verilmiştir: Bu cennet ebedi cennet değildi ve başka bir gök cismindeydi. Bazı rivayetlerde bu cennetin gökte olduğuna işaret edilmiştir. Ama gök kelimesi böyle rivayetlerde mekâna değilde yüce bir makama işaret etmiş olabilir.

Her neyse, bu cennetin öteki dünyadaki cennet olmadığı bellidir, zira orası insanın seyrinin sonudur, bu ise o seyrin başlangıcı. Bu onun amel ve programlarının mukaddimesi, o ise amel ve programların neticesidir.[17]

Bu değerli tefsirin başka yerinde şöyle gelmiştir: Hubut, lügatte taşın yüksekten düşmesi gibi mecburi bir iniştir. İnsan için kullanıldığında ceza amacıyla aşağı kovulmak demektir.

Adem (a.s)’ın yer yüzünde yaşamak için yaratıldığı, cennetinde bu alemde yeşillik ve nimetlerle dolu bir bölge olduğu göz önüne alındığında Adem’in buradan hubutu mekan hubutu değil de makam hubutu olduğu anlamına gelir. Yani, Allah Teala Onun makamını evla olanı terk ettiği için aşağı getirmiş, onca cennet nimetlerinden mahrum ve bu dünyanın zorluk ve sıkıntılarına düçar etmiştir.[18]-[19]



[1] - İncil, el-Ayn, c.4, s.21; Lisan-ul Arap, c.7, s.421; Mecmau’l Beyan, c.4, s.279

[2] - Bakara/36

3] - Bakara/38

[4] - A’raf/24

[5] - Bakara/61

[6] - Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmaları ve yeryüzüne hubutlarında (inmelerinde) her hangi bir cezalandırılma söz  konusu değildir; zira peygamberlerin hiçbir şart altında kabih amel yapmayacaklarına dair delil var. Peygamberlerin cezalandırılmasını caiz bilenler Onlara cefa etmiş ve Allah-u Teala’ya en büyük töhmeti vurmuştur. Şüphesiz Allah (c.c) Hz. Adem (a.s)’ı cennetten çıkarmasının nedeni yasak meyveyi yediği için maslahat değiştiğinden dolayıdır. İlahi hikmet ve tedbir Onun (a.s) yer yüzüne gelmesini, dünyanın zorluklarına uğramasını gerektiriyordu. (Mecme-ul Beyan, c.1, s.196-197)

[7] - el-Mizan, c.1, s.135

[8] - el-Mizan, c.1, s.213 (Farsça tercümesi)

[9] - A’raf/13

[10] - el-Mizan, c.8, s.35 (Farsça tercümesi)

[11] - a.g.e. s.137

[12] - Tefsir-i Tesnim, c.3, s.383

[13] - a.g.e. c.3, s.374, 408 ve 466

[14] - Taha/117

[15] - Tefsir-i Tesnim, c.3, s.371-375

[16] - Tefsir-i Nur-us Sakaleyn, c.1, s.62

[17] - Tefsir-i Nümune, c.1, s.187

[18] - Tefsir-i Nümune, c.13, s.333

[19] - Bkz: Adem’in Cenneti, 273. soru, (Site: 112)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar