Gelişmiş Arama
Ziyaret
7991
Güncellenme Tarihi: 2010/10/12
Soru Özeti
Nasihatler edip sohbetler yapan alimlerin bunları yapmaya layık olduklarını nereden anlayacağız?
Soru
Binlerce Müslümanın olduğu bir toplumda yaşıyoruz ve bize göre alimliğe layık olmayan birçok alim var. Şii itikadına göre nasihat ve sohbet eden alimlerin bunları yapmaya layık olduklarını nereden anlayacağız?
Kısa Cevap

İslamın buyruklarına göre halkın dini anlayabilmesi için ya kendisi ilahi hükümleri araştırıp incelemeli veya din alimlerine başvurmalıdır. Halkın çoğu dini konularda araştırma yapma gücüne sahip olmadığından din alimlerine müracaat etmeleri gerekir. Masum İmamlar (a.s), salih ve değerli alimleri tanıtan ve Şiilerin işini kolaylaştıracak yolları açıklamışlardır. Örneğin: ‘Alimlerden nefsini kollayan, dinin koruyan, heva ve hevesine karşı gelen ve Allah’ın emrine itaat eden alimleri avamın taklit etmesi vaciptir.’ diye buyurmuşlardır.

Yine ‘Hikmet, mümin yitik malıdır; nerede bulursa ondan faydalanmalıdır, hatta kafirin yanında bile olsa.’ diye buyurmuşlardır.
Ayrıntılı Cevap

Cevabın anlaşılabilmesi için önce bir kaç noktayı açıklamamız gerekmektedir:

1- Alimin ilminin değeri: Allah-u Teala, ilmin fazileti ve alimin konumu hakkında söyle buyurmuştur: ‘De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’[1]

Bir başka ayette şöyle buyuruyor: ‘Allah, içinizden, gerçekten iman edenleri ve kendilerine bilgi verilenleri derece derece yüceltsin ve Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.’[2]

Rivayetlerde de ilimin ve alimin değeri ve alime müracaat etmenin gerekliliği açık bir şekilde ortaya konmuştur.
Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘İlimi ehlinden öğrenen ve ona amel eden kurtulmuştur.’[3]
Yine şöyle buyurmaktadır: ‘Alimin yüzüne bakmak ibadettir.’[4] Bir başka rivayette ilim öğrenmenin gerekliliğine hakkında şöyle buyuruyor: ‘İlim öğrenmek kadın erkek bütün Müslümanlara vaciptir.’[5]

2- Ayet ve rivayetlerden, İslam dininin ebedi ve kanunlarının kıyamete kadar icra edilmesi gereken bir din olduğu anlaşılamaktadır. Bu yüzden insan bütün hükümleri öğrenmek zorundadır. Onları öğrenmek içinde yalnızca iki yol vardır: Ya insanın kendisi ilmi birikimiyle fıkhi ve dini kaynaklara başvurarak, hüküm ve meseleleri onlardan çıkaracak veya ilmi birkimi olmadığı için uzman kişilere başvuracaktır.[6]

3- Resul-u Ekrem (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) layık alimlerin ölçülerini belirlemişlerdir. Aşağıda o ölçülerden bazılarını getiriyoruz:

İmam Hasan Askeri (a.s) ‘Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazanlara...’ ayetinin hakkında şöyle buyuruyor: ‘Bu ayet Yahudiler hakkında nazil olmuştur. Adamın biri İmam Sadık’a (a.s) şöyle arzetti: ‘Yahudi avamı, kitabı (Tevrat’ı) âlimlerinden öğreniyorlardıysa neden onları taklit edip kabul ettikleri için kınanmaktadırlar? İmam (a.s) cevap olarak şöyle buyurdu: ‘Bizim avamımızla Yahudi avamı arasında bir yönden fark, bir yönden de benzerlik vardır. Benzer oldukları yön şudur: Allah-u Teâlâ Yahudi avamını kınadığı gibi bizim avamımızıda taklitten dolayı kınamıştır. Farklı oldukları yön ise Yahudi avamı kendi âlimlerinin açıkca yalan söylediklerini, haram ve rüşvet yediklerini, Allah’ın hükümlerini değiştirdiklerini biliyorlardı. Onlar böyle insanların fasık olduklarını kesinlikle biliyorlardı.

Allah’la yarattıkları arasında veya Allah’la Allah’ın peygamberinin arasında vasıta olması uygun olmadığı halde yinede böyle alimlerin peşinden gidiyorlardı.

Bizim avamımıza gelince onlarda kendi âlimlerinden açık fısk, yersiz taassup, dünyaya ve haram mala düşkünlük gördüklerinde fasık âlimlerin peşinden giderlerse Allah’ın kınadığı Yahudiler gibi olacaklardır. Ve avam, fakihlerden nefsini koruyan, dinini hıfzeden, heva ve hevesine karşı gelen ve mevlasına itaatkar olan âlimleri taklit etsin. Bu da tüm Şia fakihlerinde değilde bazılarında vardır. Öyleyse alimlerden kötü ve çirkin işler yapanlar ve diğer fasıt fakihlerin yolundan gidenler, bizden bir şey naklederlerse kabul etmeyin ve hürmet etmeyin.’[7]

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘Her alimle oturmayın; ancak sizi şu tehlikeli beş şeyden çekip beş faydalı şeye götürenler hariç: ‘Şüpheden yakine, tekebbürden tevazuya, gösterişten ihlasa, düşmanlıktan kardeşliğe, dünyaya düşkünlükten zühd ve dünyadan uzaklaşmaya götüren kimseler.’[8]

 

4- İslam’ın buyruklarına göre ilim ve hikmet müminin yitik malıdır, nerede ve kimin yanında bulursa onu almalıdır.[9] Yani mümin insan kendisini ıslah edecek ilmi ve hikmetin peşindedir; akıl ve hikmet esası üzerine olan her sözü kabul eder. Hz. Ali’nin (a.s) buyrduğu gibi söyleyene değil söylenene bakar.[10] Tabi bu yöntem, söyleyenin kişisel özellik ve davranışlarının bilindiği yerdedir. Sözü söyleyenle davranışı arasında uyumsuzluk varsa, hikmet üzerinede olsa bu durum o sözün etkisini azaltacaktır. Ancak bu durumda bile dini öğretilere dayanarak insan onun ilim ve hikmetinden faydalanabilir.


[1] -Zümer/9

[2] -Mücadele/11

[3] -Aval’il Leali, c.4, s.77; Kafi, c.1, s.46

[4] -Bihar, c.1, s.195.

[5] -Tenbih-ul Havatir, c.2, s.176

[6] -Ayetullah Subhani, Rahnama-i Hakikat, s.577.

[7] -el-Hayat (Ahmed Aram’ın Farsça tercümesi), c.2, s.571.

[8] -Bihar, c.1, s.38.

[9] -Kafi, c.8, s.167.

[10] -Gurer-ul Hikem, s.58.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Niçin Hz. Mehdi (a.s) gaybet döneminde insanların hidayeti için bir kitap te'lif etmiyor?
    10828 Eski Kelam İlmi 2011/05/23
    Şimdi gaybet döneminde yaşıyoruz; bu dönem genel naiplerin dönemidir. Bu dönemde Şia'nın hidayeti gerekli şartları haiz Şia'nın büyük fakih ve alimlerinin üzerinedir. Ama bu dönemde Hz. Mehdi'nin insanların yararlanmaları için niçin bir kitap telif etmediği konusuna gelince bunun çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin:
  • Allah kelimesinin lügatteki anlamı ndedir?
    12909 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    Farçada "huda" kelimesiyle karşılık bulmuş olan mübarek "Allah" kelimesi has isim ve Allahın en kapsamlı isimlerindendir. Hz Ali (a.s.) "Allah" kelimesinin anlamı hakkında şöyle buyurmuş: "Allah yaratıkların kendisinde şaşkılıkta kaldığı ve kendisine aşık oldukları bir mabud anlamını veriyor. Gözlerden gizli olan ve akılların (künhi zatiını) derk edemedikleri ...
  • Yoga-Zen konsantrasyonu (meditation) hakkında görüşünüz nedir?
    10228 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Bu tekniği yapanların iddiasına göre konsantrasyon egzesizi yapmak, bizi şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerimizin arasında yolculuk yapmamızı sağlıyor. Onun, daha sağlıklı, ıztrapsız, endişesiz bir yaşam sağlaması, yorgunluğu gidermesi gibi birçok faydalar vardır. Ve bizi zihnin çeşitli safhalarına ve farkındalığa ulaştırıyor.Konsantrasyon, ...
  • “Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir” şeklindeki ayetin anlamı nedir?
    34702 Tefsir 2015/06/18
    Kelam ilminde insanın kendiişlerinde ihtiyar sahibi olduğu gerçeği kesin delillerle ispat edilmiştir. Kuranın öğretileri de bu hakikatten farklı değil ve bu hakikati teyit ediyor. Ancak şu var ki kuranın bazı ayetleri diğer bazılarını tefsir ediyor konumda olduğunu bilmek lazım. Dolayısıyla ayetlerin gerçek anlamlarını elde edebilmek için konuyla ...
  • Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamının önemli bölümlerini Kur’an ve rivayetler esasınca açıklar mısınız?
    14536 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamı üç belirgin aşamada söz konusu edilebilir: 1. Nübüvvetten önceki dönem. 2. Nübüvvet ve putperest Babil kavmiyle mücadele dönemi. 3. Babil’den hicret edip Mısır, Filistin ve Mekke topraklarında faaliyet gösterdiği dönem.1. İbrahim (a.s)’in doğduğu yer ve çocukluğuİbrahim (a.s), “Babil” topraklarında dünyaya geldi. İbrahim (a.s)’in doğumundan ...
  • Neden İslam dininde evlat boşanma durumunda erkeğe verilir?
    3787 Koruma 2019/06/15
    Öncelikle bu soruda kast edilen ifadenin incelenmesi gerekir. Eğer kastınız evladın intisabı ise İslam dininde evladın intisabı erkeğe olduğu gibi kadınadırda. Bu konu tamamen açık ve nettir. Örneğin mahremiyet, miras, akrabalık,... erkeğe özgü değildir. Bütün bu bağlar kadın içinde söz konusudur.[1] Ama eğer kastınız ...
  • Dinin usul ve fürû’u Masum İmamların (a.s) hadislerinden mi alınmıştır? Eğer böyle ise lütfen kaynak gösteriniz. Değilse ne zaman ve kimin tarafından böyle bir ayırım yapılmıştır?
    9700 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Dinin usul ve fürû’unun şu anda ki şekli Masum İmamların (a.s) hadislerinden alınmamıştır. Din ilimleri alimleri, dini öğretileri bu şekilde bölümlere ayırmışlardır. Bu iki asıl’ın geçmişi hicri birinci yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Ama bu ismi (usul-u din) kimin verdiği tam olarak belli değildir. Böyle ilmi konular genellikle alimlerin ...
  • ben kasetlerden ve has şirketlere ait sd.lerden kopyalama yapıyordum. Şirketleri tanımadığımı dikkate alarak onların hakkını nasıl eda edebiliyorum?
    6249 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/06/18
    Kopyalama ve manevi haklar noktasında değerli mercilerin görüşleri farklıdır. Ayetullah, İmam Humeyni, Tebrizi, Sistani, ve Safi hazretleri şuna inanmaktadırlar: yazılım türü bir şeyi icat etmek usulen üretkenine hak icat etmiyor ve dolayısıyla sahiplerinden izin almaksızın kopyalamaları ve çoğaltması caizdir. Ayetullah Hamenei, Behcet, ve Vahit hazretleri şöyle diyorlar: ...
  • Dine dayalı ahlakın manası nedir?
    11239 Yeni Kelam İlmi 2012/06/16
    Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır: 1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur. 2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez. Batı toplumlarında bu konu geniş ...
  • Acaba Kuran-ı Kerim'de sırat köprüsüne işaret edilmiş midir?
    50484 Kur’anî İlimler 2009/05/13
    “Sırat köprüsü” kelimesi Kuran-ı Kerim'de geçmemesine rağmen bazı rivayetlerde bu kelime açıklanmıştır; örneğin İmam Sadık (a.s), Fecir Suresi’nin 14. ayetindeki “Mirsad” kelimesinin tefsirinde, onu cehennemden geçen bir köprü olarak beyan etmiştir.Konunun açıklığa kavuşması için, “sırat” kelimesi hakkında bazı noktaları açıklayacağız. “Sırat” yol anlamına gelmektedir ve bazı ayetlerde geçen “sırat-ı ...

En Çok Okunanlar