Gelişmiş Arama
Ziyaret
6791
Güncellenme Tarihi: 2011/10/22
Soru Özeti
Kaderi bilmek insanların faydasına mıdır yoksa zararına mıdır?
Soru
Eğer insanlar kendi kaderlerinden bir şekilde haberdar olurlarsa, bu onların faydalarına mıdır yoksa zararlarına mıdır?
Kısa Cevap

Değiştirilebilecek de olan gelecekteki hadiselerin bazıları bazen rüya ve benzeri şartlarda insan için aşikâr olmaktadır. Bu iş sadece Allah’ın isteği üzerine gerçekleşir ve onda bir hikmet bulunur. Ama eğer bir insan amel etmek ve kendini tanımak yerine meraklanarak geleceği bilmeye çalışırsa ve özellikle bu ilgi salt maddî ve dünyevî başarılara yönelik korku ve ümitten kaynaklanırsa, gerçekte kendini kandırır ve peşinde olduğu şey ona hiçbir fayda sağlamaz; çünkü bir taraftan kader meselesine odaklanarak determinizm sapmasına daha çok müptela olur ve iradesi minimum düzeye iner ve öte taraftan da bu ilgi kendiliğinden insanın teslim psikolojisi ve manevî tekamülüyle uyuşan çabasıyla tezat oluşturur.

Ayrıntılı Cevap

Genel olarak her ne kadar ilahi kaza ve kader ilahi bir menşee sahip olsa da, bireyin iyi ve kötü iradesinden etkilenir ve kendini tanımayla nihai tekâmülüne yakınlaşması için insana gerekli fırsat ve şartları hazırlayan bir kaynak sayılır. Gerçekte her bireyin hayatında vuku bulan bela, mutluluk ve değişik hadiselerin tümü, Allah’ın lütuf ve rahmetinin bir boyutu olup insanın arınması ve terbiye edilmesi hedefiyle nihai saadete ermek için programlanmıştır. Öte yandan bunlar insana dönen iyi ve kötü amellerin yankılarıdır ve her insanın onlarla karşılaşarak daha fazla düşünmesi hedeflenmektedir. İnsanın geleceği kendisinin geçmiş ve şimdiki düşünce ve yaptıklarının neticesidir. Elbette bu mesele amel, düşünce ve isteklerin değişik mertebelerinden müteşekkil binlerce sebebin etkili olması nedeniyle çok girift ve rahatlıkla öngörülebilir değildir. Ama bir yandan da her fikir ve amel, icat edilmiş bu planda değişiklik yaratabilir. Dinsel öğretilerde vurgulanmış olan “lavh-i mahfuz” ve “lavh-i mahıv ve ispat” bu gerçekle ilintilidir; yani her insan kendi için yeni bir kader yaratabilir. İlahi ihsan ve kerem, insanın yüce maksada ulaşması için yolu açık bırakmıştır. Bu vasatta gelecekten ve deyim yerindeyse kaderden haberdar olmanın insana ne gibi bir faydası olabilecektir. Oysaki gerçek imtihan insanın kehanet yoluyla değil, ancak tabii olarak kendi amellerinin neticesinden haberdar olması durumunda tahakkuk eder. Öte yandan kesin kaderden haberdar olmanın ilahi ilmin bir parçası olduğunu ve herkesin onu bilmediğini bilmekteyiz. Ama gerçekte bireyin hâlihazırdaki şartlarla kendi için hazırladığı gelecekteki oluşumlar, rüya ve benzeri şeyler ile bazı fertler için aşikâr olur ve bu sadece ilahi istek üzerine tahakkuk eder ve onda özel bir hikmet bulunur. Ama eğer bir insan amel etmek ve kendini tanımak ve de Allah’ın her birey için caiz gördüğü en yüksek kadere kendini uyarlamak yerine, meraklanarak geleceği bilmeye çalışırsa ve özellikle bu ilgi salt maddî ve dünyevî başarılara yönelik korku ve ümitten kaynaklanırsa, gerçekte kendini kandırır ve peşinde olduğu şey ona hiçbir fayda sağlamaz. Özel bir takım durumlarda birey ilham veya ilahi velilerin ilmi yoluyla kendi hayatındaki gerçeklerin bir kısmından haberdar olmakta ve bu onun hidayete ermesi ve kendini geliştirmesi için faydalı sayılmaktadır. Gerçekte bu, bireyin kendi iradesiyle ve ilahi onayla icra merhalesine geçireceği öngörülmüş bir planın sunulması ve kendi iradî hareketi yolunda daha fazla bir yakin ve itminan ile hareket etmesi gibidir. Bu husus eğer sadece ilahi yolda vuku bulursa, bireyin maslahatına olabilir. Ama birey kendini bu yola uyarlamaz, yalnızca kendi iç isteklerinin etkisi altında kalır ve onların gerçekleşeceği veya gerçekleşmeyeceğinden haberdar olmak isterse, amelde kendini daha çok belalara müptela eder ve gelecekten haberdar olmak için gösterdiği çaba neticesinde de yalan, kehanet, falcılık ve benzeri şeylerden başka bir şey ona nasip olmaz. Yanı sıra bu tedricen onda ihtiyar, irade, gayret ve çaba psikolojisini (determinizme eğilim kaydederek) zayıflatacak ve en sonda da iradesizlik yüzünden kendisini istediği tarafa sevk edebilecek dalgaların esiri haline getirecektir. Allah’a inanıp iradesini O’na teslim etmiş ve tüm çabaları Allah’a itaat etme yolunda olan mümin bireyin bilmek isteyeceği tek önemli şey, Rabbinin kendisinden razı olup olmadığıdır. Bu da onun Allah ile olan ilişkisi, ünsiyet makamı, rıza, teslim, sabır ve diğer manevî makamlar ile bağlantılıdır. Lakin değişik yollarla (kehanet, öngörü ve falcılık gibi) kaderden haberdar olma eğilimi, genellikle dünyevî bağlılıklara daha fazla vurguda bulunan kimselere musallat olmaktadır. Oysaki bunların olup olmaması Allah’ın gerçek kulları için birdir. Bu gibi bireylere egemen olacak sapmalar, genellikle insanı irade, ihtiyar ve marifeti yok eden çıkmaz bir labirente sokar ve bunun neticesinde birey bu gibi insanları şahsî temayüllerinin oyuncağı haline getirmiş yalancı iddia sahiplerinin esiri olur.

Kaza ve kader hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için 1903. Yanıtı (site: 2717) okuyunuz.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar