Gelişmiş Arama
Ziyaret
23598
Güncellenme Tarihi: 2010/05/04
Soru Özeti
Şeytanla nefs-i emarenin farkı nedir?
Soru
Şeytanla nefs-i emarenin farkı nedir?
Kısa Cevap

Nefis diye nitelenen insanın gerçek mahiyetinin çeşitli boyutları vardır. Kur’an onlara üç mertebede (emmare, levvame, mutmaine diye) işaret etmiştir.

Nefs-i emare, hayvanî isteklerin insana hakim olduğu nefis demektir. O, insanı hep kötülüklere ve şehevi isteklere emreden nefsanî bir halettir.

Şeytan, lügat ve ıstılahta her tuğyan ve isyan eden varlığa denir. Bu insanda olabilir, cinde, hayvanda.

İblis ise aslı cin olan belli başlı bir şeytandır. O, fazla ibadet ettiği için meleklerin safına çıkmıştı. Ancak Allah’ın emrine (Âdem’e secde etme konusunda) karşı geldiği için ilahi rahmetin dergâhından kovulmuş ve insanları vesveseyle doğru yoldan çıkaracağına dair yemin etmişti.

Netice itibarıyla nefs-i emmare, gerçekte şeytanın aletlerinden olup, insana musallat olmanın yollarından ve şeytanın askerlerinden biridir.   

Dolayısıyla İblis’in vesvesesi dış şeytan, nefs-i emarenin tahrik ve istekleri iç şeytan olarak insanı uçuruma sürüklemekteler. Başka bir ifadeyle insanda ki hayvanî zemin ve yöneliş dikkate alındığında nefs-i emmare, şeytanın vesveselerinin etkisinde kalır ve şeytan da merhale merhale ilerler. Sonunda insan bir yere gelir ki, artık o da şeytanın hizbinden sayılır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabını verebilmek için önce birkaç mukaddemeyi zikretmemiz gerekir:

1. Mukaddeme: Nefs ve mertebeleri

İnsanın gerçek mahiyetinin üç boyutu (hayvanî, insanî ve ilahî) vardır. Kur’an-ı Kerim’den de insanî ruh ve nefsin üç merhalesi olduğu açıkca anlaşılmaktadır:[1]   

a) Nefs-i Emmare veya hayvanî boyut: Hayvanî boyut şehvet, gazap ve nefsanî isteklerde özetlenir.[2] Kur’an bu kalbi istek ve nefsanî halete ‘nefs-i emmare’ adını vererek şöyle buyuruyor: ‘Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder.’[3]

Bundan dolayı ona ‘Emmare’ (kötlüklere emreden) denilmiştir. Bu merhalede akıl ve imanın asi nefsi kontrol etme kudreti yoktur. Hatta birçok yerde ona teslim olmakta ve asi nefis onları yenilgiye uğratmaktadır.

Mısır Azizi’nin karısının[4] sözlerinde bu merhaleye değinilmiştir: ‘(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder.’[5]

b) Nefs-i Levvame: İnsan nefsin bu mertebesine, eğitim, terbiye ve mücadeleden sonra ulaşır. Bu merhalede garizelerin tuğyanından dolayı kimi zaman günah işlenebilir, ama insan hemen pişman olur, kendisini kınamaya başlar, günahını telafi etmeye çalışır ve can u gönülden tövbe eder. Kur’an-ı Kerim bu merhaleye ‘kendisini kınayan nefis’ (nefs-i levvame) diyerek şöyle buyuruyor: ‘Ve andolsun kendini kınayıp duran nefse.’[6]

 

c) Nefs-i Mutmaine: Bu mertebe, tam bir nefis tezkiyesinden sonra ulaşılan mertebedir. Bu mertebede asi garizeler akıl ve imanla mücadele gücünü kendilerinde görmezler. Çünkü akıl ve iman öylesine güçlenmişlerdir ki, nefsanî isteklerin onların karşısında fazla güçleri yoktur. Bu makam peygamberlerin, evliyaların ve onların mektebinde iman ve takva dersi almış, yıllarca nefis tezkiyesi yapmış ve büyük cihadı son merhaleye ulaştırmış gerçek takipçilerinin makamıdır. Kur’an bu merhaleye ‘Nefs-i Mutmainne’ adını vererek şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iyiden iyiye inanmış, şüpheden kurtulmuş can. Dön Rabbine, ondan razı olarak ve rızasını kazanmış bulunarak.’[7]

 

2. Mukaddime: İblis ve Şeytan.

 

a) İblis: Belli başlı bir şeytan olup aslı cindir. Çok ibadet ettiği için meleklerin arasında yer almıştı. Ama Allah’ın emrine karşı geldiği için onlardan ayrılmış ve o kutsi makamdan düşmüştür. Çünkü Rabbine itaat etmemiş ve fasık olmuştu.[8]

 

b) Şeytan: ‘Şetane’ maddesinden olan şeytan muhalefet ve uzak olma demektir. İster cin, ister insan, ister hayvan olsun azan, haddi aşan herkese şeytan denir.[9] Nitekim Kur’an şöyle buyurmaktadır: ‘İşte biz, böylece her peygambere insan ve cin Şeytanlarını düşman ettik.’[10]

 

İblis, emre karşı geldiği, asi ve bozguncu olduğu için ona şeytan denmiştir.

 

3. Mukaddime: Nefs-i emmare’yle şeytanın arasındaki ilişki.

 

Nefs-i emmare, gerçekte şeytanın aletlerinden olup, insana musallat olma yollarından ve şeytanın askerlerinden biridir.

Buna göre İblis’in vesvesesi dış şeytan, nefs-i emarenin tahrik ve istekleri içteki şeytan olarak insanı uçuruma sürüklemekteler.  

Şeytanın bütün çabası insanı doğru yoldan çıkarmak, gerçeğe ulaşmasını engellemektir. O bu amaç için Allah-u Teâlâ’nın izzetine de and içmiştir. Kur’an şöyle buyuruyor: ‘Gerçek demişti, yüceliğine andolsun ki onların hepsini azdıracağım.’[11]

 

Ayetin orjinalındaki ‘azdıracağım’ manasına gelen ‘İğva’ kelimesi ‘Ğayy’ kelimesinden türemiş olup rüşd’ün zıddıdır. Rüşd, gerçeğe ulaşmak demektir.[12]

 

Şeytan, insanları saptıracağına dair Allah’ın izzetine and içmiştir.[13] O, insanı saptırmak için merhale merhale ilerler ve insanı telkinlerinin etkisi altına alır. Ve bir yere gelinir ki, insanın kendisi şeytan olur ve onun vesilesiyle başka insanlarda yoldan çıkarılır.

 

Şeytanın vesveseleri sonucu hayvanî isteklerine teslim olan insan nefs-i emmarenin esiri olmuştur.

 

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Nefs-i Emmare, münafık gibi insana yağcılık yapar, dost gibi görünerek insana musallat olur ve onu diğer merhalelere götürür.’[14]  

 

Şeytan zayıf imanlı insanları vesvese eder, şehevi istek ve nefs-i emmareleriyle onların kalplerini kendine yuva yapar. Neticede onlarla temas eder, tokalaşır ve onların arkadaşı olur. Bir insanın kalbi Şeytana yuva oldumu onu orada ağırlamanın yanı sıra artık onun yardımcısı da olur.[15]    

 

Hz. Ali (a.s) böyleleri hakkında şöyle buyuruyor: ‘Şeytan onların gözleriyle bakar ve onların diliyle konuşur.’[16]

                                                              

Buraya kadar anlatılanlardan şöyle bir sonuç alıyoruz: Şeytan ve nefs-i emmare ikisi beraber insana düşmandırlar. Bu yüzden hem Kur’an şeytanı insanın açık düşmanı olarak tanıtıyor ve insanın da onu düşman bilmesini tavsiye ediyor,[17] hem de Masum İmamların (a.s) rivayetlerinde nefs-i emmare (heva ve heves) düşman olarak tanıtılmıştır. Peygamberimizin (s.a.a) buyurduğu ‘En tehlikeli düşman nefsindir.’[18] Hadis-i Şerifinde nefsin bu merhalesine işaret edilmiştir.

 

Nefsin ‘en tehlikeli düşman’ diye nitelenmesinin sırrı onun içte olmasından dolayıdır. Dış düşman bu iç düşmanın yardımı olmadan bir şey yapamaz. İç düşman mahremdir, o her yeri bilir. Bu konumundan faydalanarak insanın isteklerini şeytana bildirir.

 

Öte yandan dışarıdan kötülüğü emreden İblis’in mesajını içeri iletir. Bu yüzden nefs-i emmarenin kendiside şeytanın askerlerinden sayılıyor. Nitekim onun birçok vasıfları şeytanın ordusunda vardır.[19] Dolayısıyla nefs-i emmare, insanda mevcut olan hayvanî istekler göz önüne alındığında şeytanın vesveselerinin etkisinde kalmaktadır. Şeytan’da merhale merhale ilerler ve bir yere gelinir ki kişinin kendiside Şeytanın hizbinden olur.[20]   



[1] - Tefsir-i Nümune, c.25, s.281

[2] - Ayetullah Cevadi Amuli, Hak ve Teklif Der İslam, s.89

[3] - Yusuf/53

[4] - Bazı müfessirler, bu cümleden Hz. Yusuf’un (a.s) kastedildiğini söylüyorlar, ama müfessirlerin çoğu bunu kabul etmemekteler (Tefsir-i Nümune, c.9, s.433-434

[5] - Yusuf/53

[6] - Kıyamet/2

[7] - Fecr/27-28

[8] - el-Mizan (Farsça tercümesi), c.8, s.26

[9] - el-Müncid Fi’l Lugat; Tefsir-i Nümune, c.1, s.192

[10] - En’am/112

[11] - Sad/82

[12] - el-Mizan (Farsça tercümesi), c.1, s.316

[13] - Sad/82

[14] - Gurer-ul Hikem

[15] - Ayetullah Cevadi Amuli, Mebadî-i Ahlak Der Kur’an, s.115

[16] - Nehc-ul Belağa, 7. hutbe

17] - ‘Şüphe yok ki o, size apaçık bir düşmandır.’ (Bakara/168)

[18] - Bihar-ul Envar, c.67, s.64

[19] - Ayetullah Cevadi Amuli, Tefsir-i Tensim, c.8, s.516

[20] - ‘Şeytan, üstlerine saldırmıştır, üst olmuştur da onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur.’ Mücadele/19

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar