Gelişmiş Arama
Ziyaret
10842
Güncellenme Tarihi: 2007/10/27
Soru Özeti
İnsan kendi işlerinde ihtiyar sahibimidir? Yani seçme özgürlüğüne sahip midir? Eğer bu sorunun yanıtı olumlu ise bu seçme özgürlüğünün sınırları ve kapsama alanı nereye kadardır?
Soru
İnsan kendi işlerinde ihtiyar sahibimidir? Yani seçme özgürlüğüne sahip midir? Eğer bu sorunun yanıtı olumlu ise bu seçme özgürlüğünün sınırları ve kapsama alanı nereye kadardır?
Kısa Cevap

Kendimizi defalarca bir caddede yapayalnız ve kimsesiz bulduğumuz olmuştur. Gidiş yönü belirlidir ve bizim bu belirlenen yönde ilerlemekten başka çaremiz yoktur. İşte bu cadde bizim için önceden belirlenmiş sabit şeylerdir. Irk, soy, aile, boy, dil ve benzeri olgular. Ama bazen de kendimizi çeşitli yolların kavşağında kararsız ve hayrette buluruz. Bu durumda zihnimize ilk gelen soru ne yapalım ve hangi yolu seçelim olmuştur.

Birçok zaman karşılaştığımız niye, neden, nedir gibi sorular bizim seçme özgürlüğümüzün olduğunun göstergesidir.

Ama insanın seçme özgürlüğünün alanı hakkında şunu söylemek gerekir ki: Bir eylemin gerçekleşmesinde bizim irademizin tam neden[i] olmadığı gibi işlerin meydana gelmesinde çaresiz ve mecbur değiliz. Bizim bir eylemi gerçekleştirmemiz için birçok gereklilik etken ve ileler sebep oluşturmakta ama yinede bu eylemin gerçekleşmesi bizim irade ve ihtiyarımıza bağlıdır. Bizim irademiz olmadan eylem sonuçlanmaz. Biz bütün şartlar ve etkenler arasında eksik neden sayılırız ama yine de bu eksik neden olmasa yine de sonucu ulaşmaz.



[i]. Tam neden, bir sonucun var olması için yeterli olan nedene denir, bu durumda sonucun varlığı ondan başka bir şeye bağlı değildir. Başka bir ifade ile böyle bir neden var olunca sonucun varlığı kesin ve zorunlu olur. Eksik neden ise sonucun var olması onun var olmasına bağlı olmasının yanı sıra tek başına onun var olmasıyla sonuç var olmaz, onun var olmasıyla diğer şartların var olamsı da gerekir.

Ayrıntılı Cevap

İnsanın gerçekleştirdiği her eylem yaratılış âleminde meydana gelen bir oluşumdur. Bu oluşumun, âlemde vuku bulan diğer oluşumlar gibi tamamen bir sebebin varlığına bağlıdır. İnsanın yaratılış âleminin bir parçası olması dolayısıyla âlemdeki diğer varlıklarla bir irtibat içindedir. İşte bu yüzden insanın gerçekleştirdiği eylemlerde âlemdeki diğer varlıkların etkisi vardır. Örneğin insanın yediği bir parça ekmeği dikkate aldığımızda bu eylemin gerçekleşmesi için el, ayak, ağız, ilim, kudret ve iradenin varlığı gerekir. Ekmeğin var oluşu ulaşılabilirliği, belirli bir engelin olmayışı gibi daha birçok zaman ve mekânla ilgili şartların oluşması bu eylemin gerçekleşebilmesi için gereklidir bu etkenlerden birinin olmayışı eylemin gerçekleşmesini imkânsız kılacağı gibi tam sebebin (tam nedenin) bir orada olması eylemin gerçekleşmesini zorunlu kılar.[1]

Bu temel gereğince hepimizin sahip ve maliki olan Allah, insanın ihtiyari işlerinde kendi iradesinin temel faktör konumunda olmasının istediğini söyleyebiliriz. Örneğin bir olayın ve hadisenin vuku bulması için beş şart ve amil gerekli ise bu amillerden biri de insanın iradesi ve seçme özgürlüğüdür.

Örneğin: bir lambanın yanması için gerekli bütün eşyaların sağlam ve hazır olması durumunda (örneğin lamba, anahtar, kablo kablonun elektrik üreten fabrikaya bağlantısının kurulmuş olması vb. etkenlerin var olduğu durumunda) bu etkenlerden biri de elektrik anahtarına basılmasıdır

Bizim irademizle gerçekleşen olaylarda da bütün etkenlerin hazır olması durumunda insanın iradesini kullanması kilide basma rolünü oynar. Allah Teala’nın isteği şudur: bir olayın gerçekleşmesi ancak insanın irade edip anahtara basması ile gerçekleşsin. Bütün etkenlerin var olduğu takdirde eylemin gerçekleşmesinin zorunlu oluşu etkenlerden biri olan insan iradesi göre mümkün olmasıyla çelişmez. Yukarıdaki örnekte lambanın yanması olayı bütün sebep ve etmenlerin vuku bulmasıyla gerçekleşir; bu doğrudur ama insanın anahtara basması zorunlu bir eylem değil kişinin iradesi ile gerçekleşen bir olgudur.

İşte bu, fertte bulunan istek ve irade sebebin gerçekleşmesini ve yahut gerçekleşmemesini sağlamaktadır. Buna göre bir işin onun meydan getiren tam nedene göre zorunlu oluşu onun nedenin bir parçası olan insanın iradesine göre de zorunlu olmasını gerektirmez.

İnsanın katıksız duygusu da bu gerçeği desteklemektedir. İnsan Allah’ın vermiş olduğu fıtratıyla yemek, içmek ve gezmek gibi eylemlerle sağlık, hastalık, büyüklük, küçüklük, boy gibi olgular arasında fark görmektedir. İlk kısım olguları insanın iradesiyle direkte bir bağlantısı olduğu ve insanın bu işleri yüzünden yerince övgü, eleştiri ve onama getirmekte aksine ikinci kısımda ise insan insanın bir sorumlu bilmemektedir.

İslam’ın ilk dönemlerinde Ehl-i Sünnet içerisinde insanın gerçekleştirdiği eylemler konusunda iki meşhur eğilim vücuda gelmiş bu eğilimlerden biri insanın gerçekleştiği eylemleri tamamen Allah Teala’nın iradesine bağlı görmüş ve insanı bu eylemleri gerçekleştirmeğe mecbur olduklarını savunmuş ve insanın sahip olduğu iradeye hiçbir değer vermemiştir.

Diğer eğilim ise insanı gerçekleştirdiği eylemlerde bağımsız bilip bu eylemi Allah Teala’nın iradesine bağlı bilmeyip kaderden ayrı görmekteydi. Ama Kur’ani temel ve öğretilerle uyum içinde olan Ehl-i Beyt’in öğretilerine göre, insan kendi gerçekleştirdiği eylemlerde muhayyerdir, ama bağımsız değildir. Yani Allah Teala bir işin gerçekleşmesini insanın iradesi dâhilinde gerçekleşmesini istiyor. Başka bir ifadeyle Allah Teala insanın iradesinin de bir parçası olduğu tam nedenin oluşması ile bir işin var olmasını irade ediyor ve o işin gerçekleşmesini zorunlu kılıyor. Sonuç olarak eylemin gerçekleşmesi zorunlu olmakta birlikte insan o işi yapıp yapmamakta muhtardır.

Eylem, sebep ve etkenler bütününe göre zorunlu ve bu bütünün bir parçası olan insan iradesine göre mümkündür.[2]

Bu konuda faydalı kitaplar:

1-İnsanşinasi, Mahmud Recebi, 4. ve 5. bölümler. İmam Humeyni Eğitim ve Araştırma Merkezi.

2- Felsefe Öğretimi, Ustad Misbah Yezdi, c. 2. Ders: 69. Sazman-i Tabliğat İslami

3- Adl-i İlahi, Ustad Şehid Mutahhari, İslami yayınlar.



[1]. Tabatabi, Seyyid Muhammed Hüseyin, İslam’da Şia s. 78.

[2]. Tabatabi, Seyyid Muhammed Hüseyin, İslam’da Şia s. 78.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) zuhurunun alametleri nelerdir?
    18624 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Zuhur alametleri konusu girift ve zor bir konudur ve bu konu ile ilgili tüm rivayetlerin bir arada irdelenip eleştiriye tabi tutulması gerekir.Hadislerinden anlaşılan şu ki zuhur alametleri iki asıl kısma ayrılırlar:1- Gerçekleşeceği kesin olan alametler: Bunlar Süfyani’nin ayaklanması, Yemani’nin ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    8086 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    3420 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    11766 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120412 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
    14440 Eski Kelam İlmi 2011/04/12
    Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9327 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    7948 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Banyoya götürüp yıkamak ve elbise giydirmek gibi hususlarda karşı cinsiyetten engelli insanlara yardım etmenin sakıncası var mıdır?
    6248 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Mezkûr soruyla ilgili mevcut fıkhî hükmü istemeniz nedeniyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan cevaplar aşağıda yer almaktadır:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Başka bir şahsın avretine bakmak ve dokunmak haramdır.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Aynı cinsiyetten birine ulaşılamadığı durumda ...
  • Eğer erkek karısıyla cinsel ilişkiye girmeden önce ölürse, onun mehriyyesi yarı mı olur?
    5931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mezkûr soruyu Ayetullahların bürosuna yolladık ve aşağıda onlardan bir grubun elimize şimdiye dek ulaşan fetva yanıtını size takdim ediyoruz: Hz. Ayetullah Hamaney’in (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyye yarı olur.Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyyenin kâmil olarak ödenmesi gerekir. Hz. Ayetullah Mehdi ...

En Çok Okunanlar