Gelişmiş Arama
Ziyaret
10727
Güncellenme Tarihi: 2007/10/27
Soru Özeti
İnsan kendi işlerinde ihtiyar sahibimidir? Yani seçme özgürlüğüne sahip midir? Eğer bu sorunun yanıtı olumlu ise bu seçme özgürlüğünün sınırları ve kapsama alanı nereye kadardır?
Soru
İnsan kendi işlerinde ihtiyar sahibimidir? Yani seçme özgürlüğüne sahip midir? Eğer bu sorunun yanıtı olumlu ise bu seçme özgürlüğünün sınırları ve kapsama alanı nereye kadardır?
Kısa Cevap

Kendimizi defalarca bir caddede yapayalnız ve kimsesiz bulduğumuz olmuştur. Gidiş yönü belirlidir ve bizim bu belirlenen yönde ilerlemekten başka çaremiz yoktur. İşte bu cadde bizim için önceden belirlenmiş sabit şeylerdir. Irk, soy, aile, boy, dil ve benzeri olgular. Ama bazen de kendimizi çeşitli yolların kavşağında kararsız ve hayrette buluruz. Bu durumda zihnimize ilk gelen soru ne yapalım ve hangi yolu seçelim olmuştur.

Birçok zaman karşılaştığımız niye, neden, nedir gibi sorular bizim seçme özgürlüğümüzün olduğunun göstergesidir.

Ama insanın seçme özgürlüğünün alanı hakkında şunu söylemek gerekir ki: Bir eylemin gerçekleşmesinde bizim irademizin tam neden[i] olmadığı gibi işlerin meydana gelmesinde çaresiz ve mecbur değiliz. Bizim bir eylemi gerçekleştirmemiz için birçok gereklilik etken ve ileler sebep oluşturmakta ama yinede bu eylemin gerçekleşmesi bizim irade ve ihtiyarımıza bağlıdır. Bizim irademiz olmadan eylem sonuçlanmaz. Biz bütün şartlar ve etkenler arasında eksik neden sayılırız ama yine de bu eksik neden olmasa yine de sonucu ulaşmaz.



[i]. Tam neden, bir sonucun var olması için yeterli olan nedene denir, bu durumda sonucun varlığı ondan başka bir şeye bağlı değildir. Başka bir ifade ile böyle bir neden var olunca sonucun varlığı kesin ve zorunlu olur. Eksik neden ise sonucun var olması onun var olmasına bağlı olmasının yanı sıra tek başına onun var olmasıyla sonuç var olmaz, onun var olmasıyla diğer şartların var olamsı da gerekir.

Ayrıntılı Cevap

İnsanın gerçekleştirdiği her eylem yaratılış âleminde meydana gelen bir oluşumdur. Bu oluşumun, âlemde vuku bulan diğer oluşumlar gibi tamamen bir sebebin varlığına bağlıdır. İnsanın yaratılış âleminin bir parçası olması dolayısıyla âlemdeki diğer varlıklarla bir irtibat içindedir. İşte bu yüzden insanın gerçekleştirdiği eylemlerde âlemdeki diğer varlıkların etkisi vardır. Örneğin insanın yediği bir parça ekmeği dikkate aldığımızda bu eylemin gerçekleşmesi için el, ayak, ağız, ilim, kudret ve iradenin varlığı gerekir. Ekmeğin var oluşu ulaşılabilirliği, belirli bir engelin olmayışı gibi daha birçok zaman ve mekânla ilgili şartların oluşması bu eylemin gerçekleşebilmesi için gereklidir bu etkenlerden birinin olmayışı eylemin gerçekleşmesini imkânsız kılacağı gibi tam sebebin (tam nedenin) bir orada olması eylemin gerçekleşmesini zorunlu kılar.[1]

Bu temel gereğince hepimizin sahip ve maliki olan Allah, insanın ihtiyari işlerinde kendi iradesinin temel faktör konumunda olmasının istediğini söyleyebiliriz. Örneğin bir olayın ve hadisenin vuku bulması için beş şart ve amil gerekli ise bu amillerden biri de insanın iradesi ve seçme özgürlüğüdür.

Örneğin: bir lambanın yanması için gerekli bütün eşyaların sağlam ve hazır olması durumunda (örneğin lamba, anahtar, kablo kablonun elektrik üreten fabrikaya bağlantısının kurulmuş olması vb. etkenlerin var olduğu durumunda) bu etkenlerden biri de elektrik anahtarına basılmasıdır

Bizim irademizle gerçekleşen olaylarda da bütün etkenlerin hazır olması durumunda insanın iradesini kullanması kilide basma rolünü oynar. Allah Teala’nın isteği şudur: bir olayın gerçekleşmesi ancak insanın irade edip anahtara basması ile gerçekleşsin. Bütün etkenlerin var olduğu takdirde eylemin gerçekleşmesinin zorunlu oluşu etkenlerden biri olan insan iradesi göre mümkün olmasıyla çelişmez. Yukarıdaki örnekte lambanın yanması olayı bütün sebep ve etmenlerin vuku bulmasıyla gerçekleşir; bu doğrudur ama insanın anahtara basması zorunlu bir eylem değil kişinin iradesi ile gerçekleşen bir olgudur.

İşte bu, fertte bulunan istek ve irade sebebin gerçekleşmesini ve yahut gerçekleşmemesini sağlamaktadır. Buna göre bir işin onun meydan getiren tam nedene göre zorunlu oluşu onun nedenin bir parçası olan insanın iradesine göre de zorunlu olmasını gerektirmez.

İnsanın katıksız duygusu da bu gerçeği desteklemektedir. İnsan Allah’ın vermiş olduğu fıtratıyla yemek, içmek ve gezmek gibi eylemlerle sağlık, hastalık, büyüklük, küçüklük, boy gibi olgular arasında fark görmektedir. İlk kısım olguları insanın iradesiyle direkte bir bağlantısı olduğu ve insanın bu işleri yüzünden yerince övgü, eleştiri ve onama getirmekte aksine ikinci kısımda ise insan insanın bir sorumlu bilmemektedir.

İslam’ın ilk dönemlerinde Ehl-i Sünnet içerisinde insanın gerçekleştirdiği eylemler konusunda iki meşhur eğilim vücuda gelmiş bu eğilimlerden biri insanın gerçekleştiği eylemleri tamamen Allah Teala’nın iradesine bağlı görmüş ve insanı bu eylemleri gerçekleştirmeğe mecbur olduklarını savunmuş ve insanın sahip olduğu iradeye hiçbir değer vermemiştir.

Diğer eğilim ise insanı gerçekleştirdiği eylemlerde bağımsız bilip bu eylemi Allah Teala’nın iradesine bağlı bilmeyip kaderden ayrı görmekteydi. Ama Kur’ani temel ve öğretilerle uyum içinde olan Ehl-i Beyt’in öğretilerine göre, insan kendi gerçekleştirdiği eylemlerde muhayyerdir, ama bağımsız değildir. Yani Allah Teala bir işin gerçekleşmesini insanın iradesi dâhilinde gerçekleşmesini istiyor. Başka bir ifadeyle Allah Teala insanın iradesinin de bir parçası olduğu tam nedenin oluşması ile bir işin var olmasını irade ediyor ve o işin gerçekleşmesini zorunlu kılıyor. Sonuç olarak eylemin gerçekleşmesi zorunlu olmakta birlikte insan o işi yapıp yapmamakta muhtardır.

Eylem, sebep ve etkenler bütününe göre zorunlu ve bu bütünün bir parçası olan insan iradesine göre mümkündür.[2]

Bu konuda faydalı kitaplar:

1-İnsanşinasi, Mahmud Recebi, 4. ve 5. bölümler. İmam Humeyni Eğitim ve Araştırma Merkezi.

2- Felsefe Öğretimi, Ustad Misbah Yezdi, c. 2. Ders: 69. Sazman-i Tabliğat İslami

3- Adl-i İlahi, Ustad Şehid Mutahhari, İslami yayınlar.



[1]. Tabatabi, Seyyid Muhammed Hüseyin, İslam’da Şia s. 78.

[2]. Tabatabi, Seyyid Muhammed Hüseyin, İslam’da Şia s. 78.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar